Başkanımız Ali Y. Koç, Kulübümüzün Yüksek Divan Kurulu Kasım Ayı Olağan Toplantısı’nda üyelerimize ve camiamıza seslendi.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve hakemlerle ilgili gündeme dair çok önemli açıklamalarda bulunan Başkanımızın konuşması şöyle:
“Yüksek Divan Kurulu üyelerimizi, Sayın Başkanımı, Yüksek Divan Kurulu’nu, Denetim Kurulumuzu, bizleri televizyondan izleyen tüm Fenerbahçelileri ve Fenerbahçeli olmayanları sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
İNŞALLAH TÜRK FUTBOLU İÇİN MİLAT OLUR
Ne kadar tahammülünüz var bilmiyorum, ne kadar vaktiniz var onu da bilmiyorum ancak benim bugün burada değineceğim mevzular, konular inşallah Türk futbolu için bir milat olur, inşallah değişimin ateşini fitiller çünkü bu iş bu şekilde devam edemez. Ne Fenerbahçe açısından ne de başka takımlar açısından. Cuma günü bazı açıklamalar yaptım. O açıklamalarımı görenler vardır, görmeyenler vardır. Kısacası İsmail Kartal hocamızın PFDK’ya sevki aslında bizim için bardağı taşıran son damladır. Ama onun arkasında o kadar çok hikâyeler, olaylar, yaşananlar, bilgiler, belgeler var ki, ‘Artık yeter’ dedik ve siz, değiştirirsiniz değiştirmezsiniz; biz değiştirebilmek için görev süremizin kalan bölümünde her şeyi yapacağımızı, şampiyonluk kadar bu iş için de mücadele edeceğimizi ifade etmiştim. Çünkü artık bu yaşanacak bir durumdan çıktı. Devlete çağrı yapıyoruz, Federasyona çağrı yapıyoruz, oraya çağrı yapıyoruz, buraya çağrı yapıyoruz… Kimse kılını kıpırdatmıyor. Biz, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak var gücümüzle bu mücadeleyi sonuna kadar yapacağız. Kazanırız kaybederiz, bizim başımıza bir şey gelir, başkasına bir şey gelir ama bir bakarsınız çarklar da dönmeye başlar. Birikir, birikir, birikir, işler kirlilik, sıkıntılar, anlamsız olaylar, gariplikler… Birikir birikir birikir ve o kadar uzun süre birikir ki bu işi yapanlar zannederler ki hep bunu yapabilecekler. Sonra bir olay olur, ondan sonra bütün çatı çöker. Hep beraber bu çatıyı çökerteceğiz.
YAŞASIN CUMHURİYET, YAŞASIN ATATÜRK
Konuşmalarımıza gelmeden önce şanlı şerefli tarihimizin 100. yılını tamamladık ve Cumhuriyetimizin 100.yılını hep beraber kutladık. Cumhuriyetimizin ne kadar değerli olduğunu, sadece bir yönetim sistemi olmadığını ve Türkiye’nin bu konuda ne kadar şanslı ve ayrıcalıklı olduğunu, yaşadığımız bölgede yaşananları görünce bir kez daha anlıyoruz. Atamızın, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ cümlesinin öneminin ne demek olduğunu, muhasır medeniyetler seviyesine çıkmanın ne demek olduğunu, Cumhuriyetin içinde neler barındırdığını hepimiz yaşayarak görüyoruz. Çok şanslıyız. Geçmişimize sahip çıkalım, geleceğimizi öyle dizayn edelim. Ben şunu gündeme getirmek istiyorum: Geçmişine sahip çıkamayan ulusların geleceği de risk altındadır’. Bunu da hayatımızda çok kez gördük. Sadece Birleşmiş Milletlerde ne kadar çok ülke bayrağının değiştiğine bakarsanız ne demek istediğimiz gayet iyi anlarsınız. Onun için yaşasın Cumhuriyet diyorum. Ulu Önder Atatürk’ü ve onun silah arkadaşlarını, o günün halkını yani bize bu ülkeyi, bu cumhuriyeti emanet edenleri bir kez daha şükrânla anmak istiyorum. Onların önünde saygıyla eğilmek istiyorum. Onların bize bıraktığı bu vazifeyi Fenerbahçe Spor Kulübü olarak her daim ön safhalarda olmamız gerektiğini de hatırlatmama bile gerek yok ama bugün burada bunu söylemek istedim. Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Atatürk.
BU SENE İŞLER BİZİM İÇİN OLUMLU ANLAMDA ÇOK DAHA FARKLI
Dünkü maç aslında buranın havasını biraz bozdu, maçın skoru. Trabzonspor’u tebrik ediyorum. Bizim için iyi bir gece değildi. Sakatlıklar var, o var, bu var… Mazeretimiz yok. O gece iyi değildi. Sezon başında deselerdi ki ’11 hafta sonunda 30 puanımız olacak’. Herkes seve seve kabul ederdi. Tabii ilk puan kaybımızın bu maç olmaması bizler için daha iyi olurdu ama futbolun içinde hep olur, hep var. Yaralı takım, sıkıntılı takım büyük maçlarda bir kükrer. 1-0’ken endişemiz yoktu, ‘İkinci yarı çeviririz’ dedik ama 45-47 arasında iki tane gol yiyince de tabii o işi çevirmek zor oldu. Ama çocuklar çevirmek için de mücadele ettiler. Bu bize yazar. Telafi edeceğiz. Evet, şanssızız. Gerçekten şanssız bir kulübüz. Sakatlıkların gelme zamanı, gelme mevkîleri, hep aynı mevkide olması… Tabii o işi daha da zorlaştırıyor. Ama lütfen şu psikolojiye kapılmayın; ‘Geçen sene de iyi gidiyorduk, bir Trabzonspor maçı sonrası veya bir milli maç arasından önce işler kötüye gitmeye başladı’, sakın o psikolojiye girmeyin. Bu sene işler bizim için olumlu anlamda çok daha farklı. Onu size söylemek istiyorum.
3 KASIM CUMA GÜNÜ 27 YILLIK YARDIMCI BİR HAKEM OLAN KEMAL YILMAZ MESLEKTEN İSTİFA ETTİĞİ AÇIKLAMASI GELDİ. ASLINDA BİZE GÖRE BU İSTİFA GEREKÇELERİ BİZİM HEP İŞARET ETTİĞİMİZ KONULARI TAMAMEN DOĞRULAR NİTELİKTEYDİ. ADETA FENERBAHÇE’YE KARŞI KURULAN DÜZENİN DEŞİFRESİYDİ
Çok fazla spora, futbolda girmeyeceğim. Çünkü bu konuları sizlerin huzurunda ama aslında milyonların huzurunda, televizyonda değinmek istiyorum. Biz, niye rahatsızız? Niye bu açıklamaları yapıyoruz? Niye cuma günü ben açıklama yaptım? Niye pazar gününü bekleyin dedim? Şimdi geçen hafta Türk futbolunda enteresan olaylar yaşandı. Şöyle çok hızlı bir geçelim. Aslında Sayın Selahattin Baki’nin ‘Açıklama yapacağımız’ dediği konular 10.haftadaki maçlarla alakalıydı. Fakat yaşadığımız talihsiz sakatlıklar ve bazı şeylerin bir nebze öne çıkması sebebiyle açıklamamızı birkaç gün bekletmek zorunda kaldık. İyi ki de bekletmişiz. Çünkü çok daha fazla şeyler gerçekleşti, pazartesi ile cuma günü arasında…Beklemiş olmamız iyi de oldu. İlk önce 10.haftada oynanan maçlar var: Çaykur Rizespor 0-1 Galatasaray, Pendikspor 0-5 Fenerbahçe. Bu maçlarla ilgili zaten biriken rahatsızlıklarımız vardı. Sayın Başkanımızın (Uğur Dündar) programında da ‘İlk 7 haftada yaşadığımız hakem hataları bir sezona bedel’ demiştim. Ondan sonraki haftalarda da yaşamaya devam ettik ve son olarak Pendikspor maçında da Ferdi’ye yapılan… İşin o tarafına geleceğim! Sonra İsmail Kartal hocamız, maç sonrası yaptığı açıklamadan sonra PFDK’ya sevk edildi. Son derece naif, iyi niyetli, içinde hiçbir şekilde saygısızlık ve hakaret barındırmayan bir açıklamaydı. Ve gerçekten bu garip, hakkaniyetsiz, standart dışı açıklamadan sonra bizler için bardağı taşıran damla oldu. Ona da biraz sonra geleceğim. Bu özetleri geçiyorum. Sonra 31 Ekim Salı günü Halk TV’de ki çoğunuz eminim ki görmemişsinizdir, Murat Ağırel isimli bir program sunucusu ‘Futbol ve karapara’ açıklamalarıyla ilgili bir program yaptı. Diyeceksiniz ki ‘Bu bizi niye ilgilendiriyor?’ İlgilendirmez. Temiz futbol hepimizi ilgilendirir. Ama bu iddiaların Türkiye Futbol Federasyonu tarafından ele alınış biçimleri bizi ilgilendirir. Çünkü bizim bir sürü başka iddiamız var; bu yanlış, bu yanlış, başvurular, Etik Kurulu harekete geçsin vs. vs. aslında oradaki tutumları da buradaki tutumlarıyla paralel. Türkiye Futbol Federasyonu, 3 Kasım’da bu programla ilgili bir açıklama yaptı. Kısacası ‘Bizi bağlamaz’ demeye getirdi. Sonra 3 Kasım tarihli Yeni Asır gazetesinde ‘İzmirli hakem çetesi’ başlıklı çok önemli bir haber yapıldı. Bu bir boşanma haberi ancak boşanma haberinin içinde futbolu ilgilendiren çok konu var. Devam ediyorum, yine 3 Kasım Cuma günü 27 yıllık yardımcı bir hakem olan Kemal Yılmaz meslekten istifa ettiği açıklaması geldi. Aslında bize göre bu istifa gerekçeleri bizim hep işaret ettiğimiz konuları tamamen doğrular nitelikteydi. Adeta Fenerbahçe’ye karşı kurulan düzenin deşifresiydi. Sadece bu mektup bile Türk futbol tarihinde hakemlik müessesini dibinden değiştirecek etkidedir. İstifa eden hakem kısacası ne diyor? ‘Verilen cezalar ve atamalar ile hakemlerin adil, tarafsız ve özgür karar vermeleri etkileniyor’. Yıllardır biz bunu söylüyoruz, yıllardır. Tüm bu gelişmeler çerçevesinde cuma günkü açıklamam ve bugün değineceğim konular zaruret haline gelmiştir.
GEÇTİĞİMİZ HAFTA TÜRK FUTBOLUNUN 6 GÜNÜNDE YAŞANANLAR BAŞKA BİR ÜLKEDE YAŞANSAYDI YER YERİNDEN OYNARDI. BAKALIM BİZİM ÜLKEMİZDE NELER OLACAK? HER ZAMANKİ GİBİ GÖRMEZDEN Mİ GELİNECEK, NORMALLEŞTİRİLECEK Mİ, HATTA İDDİA SAHİPLERİ CEZALANDIRILACAK, İDDİALAR ARAŞTIRILMAYACAK MI; YA DA BU SON YAŞANANLAR TÜRK FUTBOLUNUN SUSURLUK’U OLACAK MI? KONU BUDUR!
Geçtiğimiz hafta sadece 6 günde yaşananlar, geçtiğimiz hafta Türk futbolunun 6 gününde yaşananlar başka bir ülkede yaşansaydı yer yerinden oynardı. Ve bir tanesi yaşansaydı yer yerinden oynardı, futbolun dinamikleri değişirdi. Bakalım bizim ülkemizde neler olacak? Her zamanki gibi görmezden mi gelinecek, normalleştirilecek mi, hatta iddia sahipleri cezalandırılacak, iddialar araştırılmayacak mı; ya da bu son yaşananlar Türk futbolunun Susurluk’u olacak mı? Konu budur! Bunlar 6 günde olanlar. Bir de bundan evvel birkaç senedir olanlar var. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak bu olanlarla ilgili Kasım 2020 yılından başlamak üzere bugün kadar 5 tane başvurumuz olmuş. ‘Kardeşim bu adamlar böyle böyle diyor, inceleyin, soruşturun, doğru mu değil mi anlayın.’ Bunun iki tane avantajı var: Bir, gerçekse dibine inersin, dibine indiğin zaman o zaman belki başka konuların da dibine inmiş olacaksın. Ancak gerçek değilse de atıp tutanlar, atıp tutmanın bir bedeli olduğunu anlayacak ve ona göre televizyona çıkıp, milyonların izlediği programlarda çok daha sorumlu davranacaklar. Her türlü kazan kazan.
5 TANE BAŞVURUMUZ OLMUŞ
Mesela neler için başvuru yapmışız? Bir programda eski bir hakem TFF delegesi olan şu an mevcutta yani resmi paydaşın demiş ki ‘Bir aktif hakem, şu an Türkiye’de herkesin ismen bildiği bir hakem beni aradı, görüştüm, Fenerbahçe’yi bu sene şampiyon yapmayacaklar.’ dedi. Eğer aktif hakemse o da resmi üyen. Niye kılını kıpırdatmıyorsun? Sen kılını kıpırdatmadın, göz ardı ettin. Biz sabah başvuru yapıyoruz. Niye o zaman harekete geçmiyorsun?
Sonra bir programda ‘Sayın Büyükekşi Fenerbahçe lehine hata yapılınca küplere biniyor.’ demiş, onun üstüne gitmişiz. Bir televizyon kanalında eski bir hakem Sayın Erman Toroğlu, ‘VAR kayıtları Cüneyt Çakır’da’ demiş. ‘Bunu araştırın.’ dedik. Biz sonra inceledik, söz konusu 2020-21 sezonunun VAR kayıtlarının Tarık Ongun tarafından Cüneyt Çakır’a verildiğini öğrendik. Doğru mu öğrendik, yanlış mı öğrendik? Başvurduk. Soruşturun. Yine bir hareket yok.
Biliyorsunuz belgeler var. Başka bir kulübün başkan yardımcısının A Spor’da bizimle ilgili yaptığı konularla ilgili ‘derhal soruşturun’ dedik. Orada da bir hareket olmadı.
Yani 5 tane başvurumuz olmuş. Biz başkaları gibi de başvuru yaptık, sonra başvuruya ne cevap aldığımız sorulduğunda ‘Başvuru yaptık mı yapmadık mı tam hatırlamıyorum’ demiyoruz. Yaptığımızı söylüyoruz.
Çok enteresandır ki burada bir de eski Temsilciler Kurulu Başkanının iddiaları var, Ahmet Çakır iddiaları var Feridun … Bu iddialarda ortak bir nokta var. Hepsinin ortasında Fenerbahçe var. Hepsinin ortasında Fenerbahçe’nin hakkının yenmesi veya hakkının yenme iddiası var. X takım, Y takım, A takım, B takım değil, hepsinin ucu Fenerbahçe’ye dayanan konular var.
En son E-Bilet toplantısı için federasyona gittiğimizde beklenmedik şekilde başka takımın yöneticilerini de gördük. Biz E-Bilet ihalesini görüşmeye 3 kulüp başkanı olarak TFF tarafından çağrıldığımız için gittik. Geldiğimizde başka takım yöneticileri de vardı. Bizi birbirimize mi çarptırdılar bilmiyorum. Orada iki başkan da rahatsızlığını dile getirdi. Dedik ki, ‘Ben Ali Koç olarak doğrudan veya dolaylı bir şekilde bana gönderilen bir görüntü yok. Arkadaşlarıma da gönderilen bir görüntü yok. Bunu incelemeniz lazım. Ne bekliyorsunuz? Ben şahsen hukuki adımlarımı attım.’ Kendine güvenen insan hukuka gider. Bu kadar basit. Şimdi iki takım herhalde bastırınca federasyon ‘Haydi bakalım Etik Kurulu’nu çalıştıralım’ demiş sadece bir mevzuyla alakalı: Sayın Lale Orta’nın Ali Koç’a görüntü yollaması. Niye öbürlerini açmıyorsunuz? Açtınız da yolda mı bilmiyorum. Hakkınızı yemeyeyim. Galatasaray da ‘soruşturulsun’ dediği için mi bunu açtınız da öbürlerini açmıyorsunuz?
TÜRK FUTBOLUNUN SELAMETİ İÇİN SONUNA KADAR SORUŞTURULMASI GEREKEN KONULAR
Burada o kişinin televizyonda sarf ettiği sözler var. İki soru sormuşlar. Dün geldi. Cumartesi günü yolluyorlar, 3 gün içinde cevap verin diyorlar.
1-Adana Demirspor AŞ.-Fenerbahçe AŞ. arasında oynanan müsabakadaki bir pozisyonun VAR görüntüsü dönemin MHK Başkanı Lale Orta tarafından size gönderildi mi?
2-Yukarıdaki soru haricinde söylemek istediğiniz başka husus var mıdır?
Olay bu. Başında da diyor ki, ‘… Yönetim Kurulu Üyesi Erden Timur’un A Spor’un kanalına şu tarihte katıldığı programda ileri sürdüğü iddialarla ilgili kurulumuzca yürütülen inceleme çerçevesinde bilginize ihtiyaç duyulmuştur. Programdaki konuşmaların sizinle ilgili kısmının metne dönüştürülmüş hali ektedir. Aşağıdaki sorulara cevaplarınız, varsa ilave açıklamalarınız 3 gün içerisinde –telefon numaraları, adres vermiş- buraya yollayın.’ Göndermezsen de dosya içindeki mevcut delillerle karar verilecektir’ diyor. Bırak sana cevap vermemi, sen beni fiziken çağırıp sorgulamalısın. Senin benim ifademi alman lazım ve ilgili herkesin ifadesini alman lazım. Bu iddialarda bulunan kişi gerçekleri o kadar saptırabiliyor ki, gerçekleri o kadar değiştirebiliyor ki… Böyle yazıyla, iki tane ucuz soruyla soruşturulacak konular değil. Türk futbolunun selameti için sonuna kadar soruşturulması gereken konular. Hiç olmazsa bir konuda mutlu olacaksak, soruşturmalar başlatılıyormuş. Etik Kurulunun soruşturulacağı konu bununla kalacaksa, vay sizin halinize.
TARIK ONGUN 2020-21 SEZONUNUN KAYITLARINI VERMİŞ. SORUŞTURUN
Söylediğim konulardan biri, bunu da soruşturun lütfen. ‘Bütün VAR kayıtları şu hakemde’ diyor. Eski bir hakem. Ben de diyorum ki, ‘Şu hakem, yani Tarık Ongun 2020-21 sezonunun kayıtlarını vermiş.’ Doğru mu yanlış mı soruşturun…
TRENDYOL SÜPER LİG’DE 10. HAFTA ÖZELİNDE
10. hafta özelinde konuşuyorum. Yaşadığımız hakem hatalarını bir yere koyuyorum. 10. hafta yani geçen hafta. Bunu da kendim sizlere ifade edeceğime markası en azından kabul görmüş iki spor yazarının köşelerinden aldığımız iki bölümle… İlk önce cimbomun Rize deplasmanları. 1 Kasım Çarşamba Atilla Gökçe. Diyor ki, ‘Son yıllarda en çok yadırgadığım, şaşkınlık yaşadığım olaylardan bazıları da Rizespor-Galatasaray maçlarında tanık olduğum hakem hataları.’ Demin galiba Ahmet Bulut Bey demişti 1 farkla kazanıyor diye. Bu 1 farkla kazanmalar çok önemli. ‘Yakın geçmişte hem Serkan Çınar hem de Ali Palabıyık’ta gördüğüm yanlışları unutmak istiyordum. Maalesef cumartesi gecesi buna yenisi eklendi: Kadir Sağlam, Galatasaraylı Abdülkerim’in Rizesporlu Olawoyin’in ayağındaki topu faulle alması, oradan devam eden oyunda Oliveira’nın golünün gelmesi, adil oyuna gölge düşürdü. Hayır, Galatasaray’ın koruma ve kollanmaya asla ihtiyacı olmaz. Ama böylesine abuk yanlışlar da olmamalı.’ Çok az öz yazmış. Hakikaten bakın ne hikmetse bu Rize’de –Rizespor’a da Allah sabır versin- hep tek golle kazanılan maçlar. Hep orada garip şeyler oluyor ve hep birinin lehine oluyor. İstatistiksel olarak baktığınız zaman hatada bir dağılım olur. Burada tek tarafta oluyor. Bu çarşamba günü yazılmıştı.
İkinci haberimiz 2 Kasım Perşembe. Bilal Meşe. ‘Var mısın yok musun!’ yazmış. ‘Artık yorulduk, gına geldi! Kokartlısı, kokartsızı, hepsi bir alem! VAR başlı başına büyük sıkıntı! Hiç öyle uzağa gitmeye gerek yok; Rizespor-Galatasaray maçı, orta hakem Kadir Sağlam, VAR’da ise Koray Gençerler.’ Bu isimleri kafanıza kazıyın. Kadir Sağlamlar, Koray Gençerler, Alper Ulusoylar… Tüm Türkiye kafanıza kazıyın. Bunlardan kurtulmadan bu futbol kurtulmaz.
‘Al birini, vur ötekine misali! VAR sistemini niye getirdik, adaletli kararlar öne çıksın diye değil mi? Sergio Oliveira’nın attığı tek gol öncesinde Abdülkerim Bardakçı’nın Olawoyin ile girdiği ikili mücadele buz gibi faul. Kadir Sağlam görmüyor, 4. hakem uyuyor, VAR’dan tık yok! Arkadaş öyle omuz omuza bir mücadele değil, Bardakçı dirseğiyle rakibini itiyor. Şiddetli biçimde ve sırtından itiyor. O pozisyon gitti, gol oldu. Neymiş, VAR karışmazmış, hadi oradan! Bal gibi karışması gerekir, öyle yan yollara kimse sapmasın, işi sulandırmasın! Hadi Kadir Sağlam süzemedi, veremedi, peki VAR’daki arkadaş sen ne iş yaparsın? VAR mısın, YOK musun? Sesimiz geliyor mu?’
Şimdi bizim maça geçiyor: ‘Gelelim Abdülkadir Bitigen’e; kokartı kocaman, maşallahı var!’ Zaten bunların kokartları bunlar için çok büyük bir kalkan oluşturuyor. ‘Pendikspor-Fenerbahçe maçının son saniyelerinde Ferdi’ye yapılana ne demeli? Buz gibi penaltıyı vermiyorsun, senden kimse kıyak beklemiyor, kokartının hakkını ver, kimsenin hakkını da yeme!’
Sonra makale devam ediyor, Beşiktaş’ın hakkının yendiği birkaç pozisyona giriyor. Ben bu iki şeyi çarpıcı bulduğum için dikkatinize getirmek istedim ama televizyon yorumlarında ve gazetelerde bunun gibi başka yorumlar da var. Nasıl oluyor da sistem hep bir takıma çalışıyor?
HAKEM KARARLARINDA SKORU ETKİLEYECEK OLANLARIN ÜZERİNE ODAKLANIYORUZ. ASLINDA ÇOK DAHA ÖNEMLİLERİ DE VAR. BUNLAR ŞAMPİYONLUK YARIŞINI DOĞRUDAN ETKİLEMEKTEDİR
Rakibimiz demin de söylendiği gibi birçok maçını tek farkla kazanmıştır. Bizler bir de şu yanılgı içindeyiz. Hakem kararlarında skoru etkileyecek olanların üzerine odaklanıyoruz. Aslında çok daha önemlileri de var. Hele bu tek gollü skorlarda. Sadece o kritik hatalar değil, özellikle maçın akışını etkileyen düdükler, verilen verilmeyen fauller, verilen verilmeyen sarı kartlar o maçın gidişatını ve neticesinde skoru etkileyen unsurlardır. Şampiyonluk yarışını doğrudan etkilemektedir. Oyunun akışı diyorum. Mesela dünkü maç için söyleyeyim. Skorla alakalı değil, Trabzonspor’u tebrik ettim. 24. dakikada maçı yavaşlatıyor diye ikaz ediyorsun 90+’da sarı kart gösteriyorsun. Bu pek çok maçta geçerli. Bir faul atılıyor, bir aut atılıyor 1,5-2 dakika geçiyor. Biz ne yaptık?
Çok uyanığız, akıllıyız ya. Herkes aptal. Maçlara 8-10-12’şer dakika ekstra zaman koyuyoruz, sonra da diyoruz ki Türkiye’de oynanan futbol süresi Avrupa ile aynı. Değil. Çıkarsan o ekstra dakikaları bak bakalım, aynı mı, değil mi? Ve hakemler maçın akışını etkiliyorlar. Bu yüzden bugünkü lig tablosunda Fenerbahçe’nin olduğu pozisyon hakemlere rağmen, rakibimizin olduğu pozisyon da hakemler sayesinde deme konusu herhalde abesti iştigal olmaz. Bütün bu yaşananları topladığımız zaman. Bunu da yüksek sesle dillendiriyoruz.
Biz, niye hakemi yenmek zorundayız? Böyle bir algı yerleşti. Takım kuracaksın, hakemi yeneceksin. Niye? Veyahutta şu soruyu sorsak, abesti iştigal olur mu? Niye şampiyonluk yarışındaki hakem hataları hep bir takım lehine? Alt seviyelerde de inanın çok fazla hatalar var. Sadece Fenerbahçe şikayet etmiyor, herkes şikayet ediyor. Dolayısıyla Selahattin beyin bahsettiği bu konuların çok dibine inecektik fakat konular çok geliştiği için başka konulara gireceğiz.
BAHİS KONUSU
Gelelim ‘Bizi ilgilendirmez ama temiz futbol için önemli’ dediğim konuya. Halk TV’de bir program yapılıyor. Karapara aklama ve bahis konularıyla ilgili. Karapara haklama haberini sizinle paylaşacağım. Yalnız bahse gelelim. Bakın alt liglerde inanılmaz bahis oynanıyor. Şöyle bir senaryo çizin. Ben federasyona gidiyorum ve elimde gizli çekilmiş video görüntüleri var. Ve orada iki takım yöneticileri pazarlık yapıyor. Var bu görüntüler? Pazarlık yapıyorlar ben gidiyorum federasyona diyorum ki, ‘bak kardeşim bunlar oluyor.’ Onlar ne yaparsa doğruyu yapmış olur? ‘Bu gizli kamera delil sayılmaz mı derse doğruyu yapmış olur. Yoksa bunlar çok ciddi iddialar evet bu gizli çekilmiş ben bunu soruşturmayalım’ derse mi doğruyu yapar? Böyle bir vaka var. Size bunu anlatacağım. Videolar ben de var. Onun da üstüne gitmiyorlar ama gelelim konumuza.
TFF, FUTBOLU TEMİZ TUTMAK ZORUNDA
İddia şu: Ayın 31’inde bu program oluyor. 3 Kasım’da federasyon bir açıklama yapıyor. Bana göre iddialar son derece vahim, endişe verici. Federasyonun açıklaması, ‘bizi bağlamaz.’ Yok, seni bağlar arkadaş. Niye bağladığını da anlatacağım şimdi. Demin de dediğim gibi bizi doğrudan etkilemese de futbolun amiri olan TFF futbolu temiz tutmak zorunda. Bu konulara bakış açısı bizi ilgilendiriyor. Demek ki bizim getireceğimiz konuları da bu şekilde ele alacak. Veya hiç almayacak. Alırsa da ucundan tutacak.
Kısaca diyor ki, bir takımdan bahsediyor. Hiç önemli değil. 536 tane Pasolig’i var diyor. 4-5 bin liradan bilet sattığını söylüyor. Maç satılmış, diyor. Stadın full olması gerekir, diyor. Stat 10 bin kişilik diyor ama stat da 3 kişi var, diyor. Ama biletler satılmış. Başka bir maçta da bir takım geçen sene 50 bin liralık fiyat koymuştu. Şu imada bulunuyor: Biletler satıldı gibi gözüküyor, karapara filan, böyle imalarda bulunuyor. Bence bunlar çok ciddi. TFF bir açıklama yapıyor: https://www.tff.org/default.aspx?pageID=687&ftxtID=42595
Keşke hukuki haklarınızı başka yerlerde de saklı tutsanız ve kullansanız.
FUTBOL BİR SUÇ İÇİN KULLANILIYORSA, TFF’Yİ SONUNA KADAR İLGİLENDİRİR
Bizim yorumumuz: TFF hizmet almaktadır. Bunu için ihale yapmaktadır. Pasolig ve firmalarda hizmet almaktadır. Sistemin sahibi TFF’dir. Bir kulübün 6222 sayılı kanun çerçevesinde nasıl maç bileti satacağını, bir izleyicinin nasıl maç bileti alacağını TFF bu sistem üzerinden belirler. Süper Lig ve 1. Lig’in biletlerinin satışı yapıldığı merkezi biletleme sisteminin sahibidir. Kulüpler e-bilet sistemini herhangi bir vesileyle manipüle ederse bu durum TFF tarafından tespit edilip disiplin soruşturmasına tabii tutulmalıdır. Hatta geçen sezon veya bu sezon bilmiyorum. İki İstanbul takımının maçında bir İstanbul takımı misafir takımın taraftarına fahiş deplasman bileti sattığı için federasyon 1.2 milyon lira ceza vermiştir. ‘Beni ilgilendirmez’ diyor ya, 1.2 milyon lira ceza vermiştir.
TFF ilgili talimatları uyarınca misafir takım bilet fiyatlarındaki anormallikleri yani fahiş bilet fiyatı ve satılmamış koltuk fiyatları, e-bilet satış üzerinden satılmış gibi gösterilmesi, programda iddia bu. Engellemekle mükelleftir. Zira bu sistem gerek hukuki altyapısı gerek uygulaması gerekse denetimiyle tamamen TFF’nin uhdesinde bulunmaktadır. Küfür eden seyirciyi neredeyse göz bebeklerinden tanımlayıp ayırt edecek diyerek bizlere anlatılan bu e-bilet yatırımı gelinen noktada TFF’nin karapara aklamaya kadar ulaşan iddialara karşı sorumluluk sahibi dahi olmadığını yazılı olarak duyurduğu bir komediye dönüşmüştür. Ben ne diyorum, program ne deniliyor, TFF ne diyor. Ya ben yalan söylüyorum ya da onlarda bir sıkıntı var. Kardeşim soruşturun. Ben sizi itham ediyorum. Ne Fenerbahçe’yi ne Süper Lig’i ilgilendiriyor. Temiz futbolu ilgilendiren bir konuda, gücünüz yetmeyebilir ama devletin gücüne başvurmanız lazım. Programlara ayar vermek için RTÜK’e gitmeyi biliyorsunuz. TFF’nin gücünde değil TV programlarına karışmak ama onun için Sn. Başkan RTÜK’e gidiyor.
Dolayısıyla TFF’nin acil bir biçimde her açıdan sorumluluğu altında bulunan bu sistemi kontrol altına alması, varsa usulsüzlük ihmal ya da kötü niyetli kullanım kurum içinden veya dışından destek alarak gerekli hamleleri yapmalıdır. Niye bunu söylüyorum çünkü almaza geliyorlar. Adam, beni ilgilendirmez, diyor. Nasıl sizi ilgilendirmez. Futbol bir suç için kullanılıyorsa, sizi sonuna kadar ilgilendirir.
BOŞANMA DAVASI: GAZETE KUPÜRÜ İLE BEN BİR KANAATA VARMAYACAĞIM AMA BENİM CİDDİ İSTİHBARATA SAHİP OLDUĞUM KONULARLA NEREDEYSE BİREBİR BİLGİLER VERMESİ DE GÖZ ARDI EDEMEYECEĞİM BİR UNSUR. BUNLAR SONUNA KADAR SORUŞTURULMALI
Şimdi gelelim, Hakan Ceylan-Leyla Ceylan. Bu özel bir konudur, işin özel tarafı bizi hiç ilgilendirmez. Ancak bu boşanma davasında Türk futbolunu ilgilendiren çok önemli mevzular vardır. İddialar vardır. Kendi uhdesinde olan konu beni ilgilendirmez diye açıklama yapıyor, herhalde buna da diyecek ki, ‘bu boşanma davası ne yapayım, beni ilgilendirmez.’
Benim Sn. Başkanımla (Uğur Dündar) çıktığım programdaki konularla neredeyse paralel birebir ve beni, bizi, söylemlerimizi, endişelerimizi doğrular nitelikte. Bazen bir şey olur, bütün sistem çöker diyorum ya bu tip şeyler olunca çöker. Hiç beklemediğimiz bir yerden öyle bir şey gelir ki, bütün sistem çöker. Bu boşanma davasının içindeki hanımefendi ve avukatının da ifade ettiği gibi, araştırılmasını istiyoruz dediği konular sonuna kadar soruşturulmalı. Doğrudur, değildir, çıkar. Brr boşanma davası, gazete kupürü ile ben bir kanaata varmayacağım ama benim ciddi istihbarata sahip olduğum konularla neredeyse birebir bilgiler vermesi de göz ardı edemeyeceğim bir unsur.
BU İSİMLERİN DERHAL FUTBOLDAN ELİ ÇEKİLMELİDİR. UEFA'YA VE IFAB’A ŞİKAYET EDECEĞİZ
Burada bir konu var ve bu çok ciddi bir konudur. Doğrudur ve bu isimlerin derhal futboldan eli çekilmelidir. Biz bunu UEFA'ya şikayet edeceğiz. IFAB’a şikayet edeceğiz. Kısacası bu konu şudur: Yine bu Ege bölgesindeki arkadaşlar; herhalde zeytinyağı zihni çok mu açıyor, bilmiyorum. UEFA’dan maç alıyorlar, ‘Eyvah sağlık raporunu yollamadık, geciktik.’ Sahte rapor sağlık raporunun içeriği değil, tarih sahte. Geriye dönük bir rapor alıyorlar. Bu üç hakem. Vazifelerini yerine getiremiyorlar, işin bürokrasisini doğru yerine getiremiyorlar, mağdur olmamak için de içlerinden bir tanesi eş olan diyor ki, ‘Ben hallederim.’ Eski tarihli rapor alıyor. Ben bunu başka kaynaklardan öğrendim. Bu haber çıkmadan çok önce. Soruyorum, bu üç hakem sahte rapor aldı mı, almadı mı? Bunu öğrenmek bu kadar basit. Yine mi üstünü örteceksiniz. Yine mi almaza geleceksiniz? Futbolun marka değeri sorunları çözerek arttırılır, örtbas ederek değil. Sahte rapor almayı tenezzül eden adamdan nasıl adil maç yönetmesini bekleyeceğiz? Her şeyi bir yana koydum, aynaya baktığında utanmıyor musun?
Şimdi TFF ne yapacak? Sayın Büyükekşi; şeffaflık, adil futbol, adil rekabet… Ne yapacaksınız? Bakın bir de şöyle bir şeyler var; televizyonda YouTube’ta bazı insanlar var, çok ciddi iddialarda bulunuyorlar. Bunların evlerine polis yollanıyor. Sonra yıllar önce atılan bir tweet vs. bulunuyor, ifadeye çağrılıyor. Siz, böyle bu insanları korkutacak mısınız? Yoksa ‘Allah’ın lütfudur, bu insanlar çıktı dürüst, iffetli insanlar’ deyip çağırıp Türk futbolunu temizlemek için bir aracı olarak, bir fırsat olarak mı değerlendireceksiniz? Göreceğiz! Yalnız buradaki en önemli konu ki bir sürü şey var; manipüle etmeler, mobbing… Bir sürü şey var bu haberde, fakat VAR’daki müdahaleler var, görüntüler var, şaibeli maçlar var, kendi gazetecisi…Sistem zaten öyle çalışıyor. Kendi gazetecileri var, o onları atlıyor. Rakibimiz de bu sistemle çalışıyor. O bir haberi atıyor, o ‘çok iyi’ diyor, üstünü kapıyor, başkasına çamur atıyor…Böyle bir sistem devam ediyor. Ben size bir şey daha söyleyeyim; kariyeri biten hakemlerin bir tercih yapması gerekiyordu, talimatnameye göre. Ya hakemlik müessesesinde devam edeceksin ya da medyayı seçecektin. Medyaya giden bir daha MHK’ye giremiyordu ve bunu kaldırdılar biliyor musunuz! Artık böyle bir kural yok. Bu boşanma davasına ‘magazin’ diyemeyeceğim çünkü magazinden çok öteye…
Şimdi esas bence tek başına bütün her şeyi alt üst edecek, değiştirecek konu. Fenerbahçe’nin de yıllardır muzdarip olduğu, üstüne bastığı ama tam böyle ispatlayamadığı….
Başkanımız, konuşması sırasında söze giren Ogün Altıparmak’a cevap verir:
Ogün ağabey, yaşına hürmet, tarihine hürmet ağzımı açmıyorum. Saygılı ol. Ben burada bir şeyler anlatıyorum, senin kullandığın cümlenin şimdi ne alakası var? Ogün ağabey, hakikaten toplantıyı terk edersen ben çok mutlu olurum. Zaten sen ve senin gibiler yüzünden bu camia devamlı dibe çekiliyor. Senin zihniyetin nasıl ağabey biliyor musun? Fenerbahçe’nin başındaki kişilere göre Fenerbahçe başarılı olsun veya olmasın istiyorsun. Sen Fenerbahçe’yi öyle düşünme. Ben çok iyi biliyorum. Ben sana saygıda sevgide hürmet etmedim, çok şeyine de yardımcı oldum. Senin tutumun yakışmıyor. Yeter lütfen yoksa rica edeceğim buradan çıkartacağım sizi. Sen benimle ilgili ne olduğun önemli değil, Fenerbahçe ile ilgili ne olduğun önemli. Müsaadenizle devam etmek istiyorum. Şimdi arkadaşlar ben büyüye sevgide saygıda çok hassas bir insanım, burada bunu konuşurken kinayeli bir şekilde ‘E senin şeyinde, enişten de Galatasaray’ı yönetiyor’ diye yanındaki beyefendiye söyledi. Yalan mı? Ne alakası var? Şunu söyleyeceğim ve devam edeceğim, Rabbim Fenerbahçe’yi sizin gibilerden korusun.
BİZ MÜTEMADİYEN ‘TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU'NA MHK’NIN BAŞKANI KİM?’ DİYE SORUYORUZ. BU ARKADAŞ MEVKİ, MAKAM SEVİYOR. ONUN İÇİN DE VERİLEN HER TALİMATI YERİNE GETİREBİLECEK POTANSİYELE SAHİP BİR KARAKTERİ VAR DİYORUM. BU BİR HAKARET DEĞİL, BİR TESPİT
Şimdi bu bahsettiğim, dikkat edilmesi gereken isimler diye tarif ettiğim isimler vardı ya, Sayın Başkanın programında. Bu isimler her şeyi yapmaya muktedir ve yaptığı şeylerden bir tanesi mobbing! Bugün Türkiye Futbol Federasyonu’nun MHK Başkanı Sayın Ahmet İbanoğlu. Ben dedim ya ‘Yatarken bizi düşünün, ensenizde bizi hissedin’. Bir araştırma yaptık, Denizli’de tanıyanlardan. İyi bir insan, kötü bir insan değil. Ama karakteri zayıf, omurgasız…Bu bir hakaret değil, bu bir bilgi, gerçek. Onun için biz mütemadiyen ‘Türkiye Futbol Federasyonu'na MHK’nın başkanı kim?’ diye soruyoruz. Bu arkadaş mevki, makam seviyor. Onun için de verilen her talimatı yerine getirebilecek potansiyele sahip bir karakteri var diyorum. Bu bir hakaret değil, bir tespit. Gerçi o da Ege bölgesinden, Denizlili, o kişiyi Denizli’de bir araştırdık. O yüzden ben hep soruyorum, ‘Kim bunun başı kardeşim?’ Tabii ki Tolga Özkalfa ortaya çıkıyor. Geçmişte ben ne demiştim? ‘Bir evvelki MHK kötüyse onun en önemli iki adamını sen bu MHK’ye getirdin. Bu iş nasıl olacak? Dolayısıyla bu örgüt, çete demiyoruz, çatı diyelim, ceza yememek için kelimeleri dikkatli seçeceğiz. Ama istediğiniz kadar da verin. Şimdi açıklamayı okumamız lazım. Burada çok dikkatli bir şekilde lütfen, kelimeler o kadar dikkatli seçilmiş, cümleler o kadar dikkatli kurulmuş ki ama her şeyi anlatıyor.
HAKEMLİĞİ BIRAKAN KEMAL YILMAZ’IN VEDA MESAJI EKRANDA PAYLAŞILDI
Son olarak Trendyol Süper Lig'in 9'uncu haftasında Fenerbahçe-Hatayspor maçında görev yapan yardımcı hakem Yılmaz, Merkez Hakem Kurulu'nun (MHK) kendisine maç vermemesini eleştirerek hakemliği bıraktığını duyurdu. Hakemin mesajı barkovizyonda paylaşıldı.
Kemal Yılmaz'ın açıklaması şöyle:
"Değerli Futbol Kamuoyunun Bilgisine
27 yıldır büyük bir sorumluluk, tutku ve onurla "yeşil sahalarda" yardımcı hakem olarak görev yapmaktayım. Görev yaptığım son futbol müsabakası sırası ve sonrasında yaşanan gelişmelere istinaden, gördüğüm lüzum üzerine futbol kamuoyunun bilgisine bir açıklama yapma ihtiyacı duymaktayım. Yakından bilindiği gibi, Fenerbahçe A.Ş - Atakaş Hatayspor maçında, tarafımıza verilen talimatlar doğrultusunda davranarak, kendisinin göremediği bir pozisyonda orta hakeme bir penaltı yardımında/uyarısında bulundum ve orta hakem de bunu olumlu şekilde değerlendirerek penaltı kararı verdi. Penaltı kararı sonrasında yaşananlar ve yol açtığı yorum ve değerlendirmeler futbol kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Mutlulukla belirtmeliyim ki, futbol kamuoyu sahada vermiş olduğumuz kararın doğruluğunu destekler niteliktedir. Maç sonrasında, gözlemciler tarafından verilen ve MHK'ye bildirilen "notlar" da pozisyonun sağlıklı olarak değerlendirildiğini ve karara yansıtıldığını gösterir nitelikte ve yüksektir. Bu gelişmeler ışığında ve olağan teamüllere uygun şekilde, bu hafta yapılacak olan maçlarda görev beklentisi içinde olmam son derece doğalken; ne yazık ki bu gerçekleşmemiştir.
Elbette, hakem atamalarını yapmak Merkez Hakem Kurullarının takdirindedir. Ancak, bu tasarrufun tartışmalara yol açan ve doğru karar verildiği genel kabul gören bir maçın hemen ertesinde olması; bende, pozisyonun Merkez Hakem Kurulu tarafından "yanlış" olarak değerlendirildiği izlenimini doğurmuştur. Bu davranış şekli tüm hakem camiası tarafından bilinen bir gerçektir. Yapılan uygulamayı, sadece tarafıma karşı yapılan bir haksızlık ve hakem atama kriterlerine karşı tutarsızlık ve aykırılık olarak değil; tüm hakemlerin sahada yönetmelikler dahilinde özgür, tarafsız ve adil karar verme süreçlerini engelleyici veya zorlaştırıcı bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Belirttiğim gerekçelerle 27 yıldır çok büyük sevgi, çaba ve tutku ile sürdürdüğüm aktif hakemlik kariyerimi bugün itibarıyla sonlandırıyorum. Lüzumu halinde daha detaylı açıklamayı önümüzdeki günlerde yapacağım açıktır. Gelecek günlerde yollarımızın tekrar kesişmesi ümidiyle; bugüne kadar etkileşim içinde olduğum futbol kamuoyunun tüm paydaşlarına bana kattıkları değerler, yaşattıkları güzel duygular ve verdikleri büyük onur için teşekkür ediyor ve özellikle büyük baskı altında görev yapmakta olan tüm hakem kardeşlerime başarılar diliyorum."
‘FENERBAHÇE LEHİNE KARAR VERDİĞİM İÇİN CEZALANDIRILIYORUM VE MESLEĞİ BIRAKIYORUM’ DİYOR ADAM YA! EY, FENERBAHÇE CAMİASI AYAKLANIN!
Evet, bakınız, ‘Özellikle büyük baskı altında görev yapmakta olan tüm hakem kardeşlerime başarılar diliyorum’ bu cümleyi bir yazın kenara. Bakınız bir başka bölüm ise bugün Türk futbolunda bir milat olması gereken.. Diyor ki ‘Minimum VAR kullanın, hakemleri uyarın, gördüğünüzü çalın. Ben de öyle yaptım. Hakem de dinledi, penaltıyı verdi’ diyor. Buraya kadar güzel. ‘Notum da yüksekti, demek ki gözlemci de doğru yaptığımı kabul etmiş’ diyor. ‘Ama bana teamüllere aykırı maç verilmedi, tabii bu MHK’nin takdirindedir ama…’diyor. Bakınız tekrar mektubuna gelelim ve bence bütün olay, bütün şifre, Türk futbolunun yozlaşması, sistemin nasıl olduğu… her şey bu iki paragrafta! Belki yarın bir gün bu onurlu hakeme birileri dışarıdan dokunur eder, çünkü Türkiye’de böyle yürüyor işler. ‘Ben kızgındım, öyleydim, böyleydim, öyle konuştum, değiştiriyorum’ der ama demeyeceğini ümit ediyorum. Ne diyor burada? ‘pozisyonun Merkez Hakem Kurulu tarafından "yanlış" olarak değerlendirildiği izlenimini doğurmuştur. Bu davranış şekli tüm hakem camiası tarafından bilinen bir gerçektir’. Bakın, böyle subliminal mesajlar veriyorlar. Rize’deki faulü çalmıyor, gol oluyor; benzer ama çok daha ağır pozisyonda Ferdi’yi itiyor ve ‘Rize’dekine faul vermedim, herhalde buna da vermemem lazım’ diyor. Zincirleme etkiyi görüyorsunuz değil mi? Ama ‘Yapılan uygulamayı, sadece tarafıma karşı yapılan bir haksızlık ve hakem atama kriterlerine karşı tutarsızlık ve aykırılık olarak değil; tüm hakemlerin sahada yönetmelikler dahilinde özgür, tarafsız ve adil karar verme süreçlerini engelleyici veya zorlaştırıcı bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum’, yani adam daha ne desin? Daha ne desin? Böyle bir açıklamadan sonra ben Federasyon Başkanı olsam bu açıklamanın gününden itibaren Riva’yı terk etmem, gece de orada yatarım ve bunun dibine inerim. Bu adamı korumaya alırım. Ama bakalım ne yapacaklar? ‘Fenerbahçe lehine karar verdiğim için cezalandırılıyorum ve mesleği bırakıyorum’ diyor adam ya! Ey, Fenerbahçe camiası ayaklanın! Sosyal medyadaki genç arkadaşlar bir kötü maç sonrası yemediğimiz hakaret kalmıyor. Bakın neler dönüyor.
Tabii iş bununla bitmiyor. Benzer bir olay daha oluyor. İstifa mektubu olmadığı için bilmiyoruz. Ama bu Fenerbahçe’ye karşı kurulan düzenin nasıl çalıştığının en büyük ispatı, ifadesi vs…
BİR MAÇTA DAHA BU YAŞANMIŞ, SERKAN OLGUNCAN HAFTALARCA MAÇ ALMIYOR
Şimdi bir maçta daha bu yaşanmış, biz fark etmemişiz. Serkan Olguncan. Yine yardımcı hakem. Fenerbahçe-Gaziantep maçı. Yanılmıyorsam sezonun ilk maçıydı. Yine hakemi ikaz ettirerek Abdulkadir Bitigen’e penaltı verdiriyor fakat penaltı yine VAR’dan dönüyor. Halbuki o gece yorumcular ‘Net penaltı’ diyor, hem de ‘Bu pozisyona VAR karışamaz’ diyorlar. Ne oluyor? Serkan Olguncan haftalarca maç almıyor. 13 Ağustos-25 Eylül arası bu kişiye maç verilmiyor. VAR’da kim var? Malûm karakterler Serkan Tokat, Alper Ulusoy aralıksız maç almaya devam ediyor. Evet, Sayın Büyükekşi. Doğru mu söylüyorum yanlış mı? Dersin ki, ‘Evet öyle ama arkadaş hastalandı, sakatlandı…’ Bunu soruyorum. Bu gerçek altındaki nedeni soruyorum. Bu Egeliler var ya… Yani hakem camiasındaki Egeliler. Ege hepimizin çok sevdiği yer. Ege’nin başı aslında İstanbullu bir hakem. O gelecek.
TÜRK FUTBOLUNUN MHK BAŞKANI, NİSPETEN DE DÜRÜSTLÜĞÜYLE BİLİNEN SAYIN SERDAR TATLI BİR MEKTUP BIRAKIYOR. MEKTUPTA NE YAZDIĞINI KİMSE BİLMİYOR. DAHA DA ENTERESANI KİMSE MERAK DA ETMİYOR
Şimdi, çok önemli bir konu. Basın mensuplarından, spor editörlerinden, köşe yazarlarından, basında söz sahibi olan herkesten bu konunun dibine inmelerini istiyorum. Serdar Tatlı. Kim? Eski MHK Başkanımız. Ayrıldı. Tanımıyorum kendisini ama kendisiyle ilgili çok olumlu konuşulur. Sayın Tatlı’nın görevinden istifası sonrası TFF’ye bir mektup bıraktığı lafları dolaştı. Böyle bir söylenti vardı. Böyle bir mektup bıraktığı sonra herkes tarafından bilinmeye başlandı ama kimse mektubun içeriğini tam olarak bilmiyor. Ben 4-5 ayrı yerden bilgi aldım. Örtüşen noktalar var, ayrışan noktalar var. Kısacası hakemlik müessesesi ve buradaki kişiler, insanlar, akraba ilişkileri, bunlarla alakalı bir rapor olduğu söyleniyor. Tabii soruyoruz. Depremden sonra –Allah bir daha öyle bir acıyı kimseye yaşatmasın- kulüpler birbirlerinin maçlarına gitmeye başladı. Biz de Beşiktaş-Antalyaspor maçına gittiğimizde Sayın Ahmet Nur Çebi bizi, başkanları, federasyonu çok güzel bir şekilde ağırladı ve ben bu konuyu gündeme getirdim. O zamanki TFF Genel Sekreterine dedim ki, ‘Böyle böyle bir mektup varmış. Var mı?’ ‘Evet var.’ dedi. Ayrılırken Genel Sekreterliğe bir mektup bırakmış. ‘Neler yazıyor?’ dedim. Genel Sekreter ‘Bilmiyorum’ dedi. ‘Nasıl bilmiyorsun?’ dedim. ‘Ben onu aldım, dönemin Başkan Yardımcısı Sayın Servet Yardımcı’ya verdim.’ diyor. Ancak ne enteresandır ki mektupta ne yazdığını kimse bilmiyor. Daha da enteresanı kimse merak da etmiyor. Türk futbolunun MHK Başkanı, nispeten de dürüstlüğüyle bilinen Sayın Serdar Tatlı bir mektup bırakıyor.
MHK BAŞKANININ BIRAKTIĞI MEKTUPTA EN YOĞUN ŞEKİLDE İFADE EDİLEN KONULARDAN BİRİNDE 3 İSİM VAR. TFF BAŞKANI SAYIN MEHMET BÜYÜKEKŞİ BU MEKTUBU GÖRDÜNÜZ MÜ? BU MEKTUPTA BAHSEDİLEN 3 KİŞİ HALA MAÇ ALIYOR, BUNUN FARKINDA MISINIZ?
Benim aldığım bilgilere göre burada yoğun bir şekilde akraba ilişkileri var. Akraba ilişkileri ne demek? Torpilli atama demek. Torpilli hakem olmak. Torpilli hakem olmak ne demek? Başkalarının hakkını yemek demek. Temsilcilerle ilgili bahsediyor. Ama esas en önemli iddia, 3 hakemden bahsediyor, ‘Bu hakemlere kesinlikle maç verilmemelidir.’ diyor. Sayın MHK Başkanının bıraktığı raporda, mektupta en yoğun bir şekilde ifade edilen konulardan birinde 3 isim var. Bende var bu isimler. Şu an telaffuz etmeyeceğim. Bilgi güçtür. Bilginin gücü ve etkisi o bilgiyi nerede ve hangi zamanda kullandığınla da doğru orantılıdır. Ben soruyorum: Sayın Büyükekşi, böyle bir mektup gördünüz mü? O gün de yemekte sormuştum. Gördüyseniz içindekileri biliyorsunuz herhalde. Benim dediğim bu konular var mı? Bu mektubu şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşmanızı engelleyecek bir durum var mı? Güvenmişsiniz, MHK başkanı yapmışsınız, adam bıkmış. 8 Mart’tan sonra istifa etti. Mektup bırakmış. Bu mektupta da 3 kişiden bahsediyor. Bu kişiler yoğun maç alan hakemler şu an. Ülkenin ayağa kalkması lazım bu anlattıklarımla. Ülke olmasa da ülke futbolunun. Net soru. TFF Başkanı Sayın Mehmet Büyükekşi bu mektubu gördünüz mü? Bu mektupta bahsedilen 3 kişi hala maç alıyor, bunun farkında mısınız? Çok net. Evet, hayır. Gördüm, görmedim. 5 ay ceza değil bunun cevabı, 850 bin TL ceza da değil bunun cevabı. Zaten cezaları AİHM’den tahsil ediyoruz, sizlerin yüzünden –bunu Sayın Büyükekşi için söylemeyeceğim, daha evvelki federasyonlar için söyleyeceğim- devletimiz Fenerbahçe'ye para ’demek zorunda kalıyor sizin saçma sapan cezalarınızdan dolayı. Yani siz, biz ödüyoruz.
Bakın biz köprüleri yaktık. Biz kendi istihbaratımızı alıyoruz. Konuştukça, ortaya çıktıkça daha fazla insan geliyor. Ben mektubun bırakıldığını biliyorum. Mektubun içeriğini sorduğum zaman cevap alamadım, kendi imkânlarımızla neler olabileceğinin üzerine gittik. Görsem, gördüm derim. Gizli saklı yok bizde. Her şey ortada.
Şimdi burada bir özür borcum var. Sayın Serdar Tatlı’dan sonraki MHK Başkanı yani bugünkünden evvel, Serdar Tatlı’dan sonraki Sayın Ferhat Gündoğdu 8 Mart operasyonu yaptı. Operasyona en ağır karşı çıkanlardan biri de bizdik. Hatta başkanın programda dedim ki, ‘galiba haklıymış.’ Aradan 3-4 hafta geçti, şimdi net haklı diyorum ve özür diliyorum. Bu karara ve bu operasyona karşı çıktığım için. Sayın Çebi de zaman zaman bize dokunduruyor bunu. O da kendi çapında haklı. Ama şunu söylemek istiyorum, özellikle bu akşam medyadaki kişilere söylemek istiyorum. Benim söylediklerimi sulandırmayın. Bizim dediklerimizin özüne bakın, fotoğrafa bakın. Evet, o gün hata yaptık. Niye hata yaptığımızı da söyleyeyim. Hep söyledim, bir daha söylüyorum. Sayın Özdemir’in federasyonu bütün hakem sınavlarını kaldırdı. Biz de dedik ki ‘eyvah adrese teslim hakemler getiriliyor.’ Bari bunlar kalsın -ki bize en çok zarar verenler- sezonun ortasında böyle bir şey yapılır mı vs. Ama haklıymış. Özür diliyorum. Ama o bir laf etti. ‘Bir dakika bile burada durmaması gerekenler’ diye bir laf etti. Eminim o da çıkacaktır, neyi kast ettiği, ne dediği. Sizlerden rica ediyorum, ‘siz bu hakemlere sahip çıkmıştınız’ deyip bu dediklerimi örtbas etmeyin bunları irdelerken. Anlattığımın özüne bakın.
HAKEMLİK CAMİASI
İzmir Ege bölgesi hakemleriyle ilgili konuşmuştum, dikkat edilmesi gereken isimlerden bahsetmiştim. Bunun başı İstanbullu eski bir hakem. Sayın Ahmet İbanoğlu’yla da bahsettim, kim gerçek başkan diye soruyorum. VAR kokartlarının bu kişiler için bir kalkan vazifesi gördüğünü söyledim. Şimdi bu arkadaşlar atamalarla, cezalarla, VAR görüntülerini manipüle etmekle, istatistiklerle oynamakla, maç verme-vermeme, istediği hakemleri başarılı istediklerini başarısız kılıyorlar dolayısıyla insanların kazançlarını etkiliyorlar. Mobbing yapıyorlar. İstanbul, Trabzon, Antalya, Ankara bölgeleri var bir de bu arkadaşların İzmir bölgesi diye geçiyor. Onlardan biri hata yaptığında çok az ceza veya hiç ceza yok, görmezden gelme. Diğer bölgelere çok ağır cezalar verilebiliyor. Bunu herkes biliyor. Hakemlik camiasında bir terör estirilmiş. Bir yerde bir şey garip olacak sonra bütün sistem çökecek. Boşanma davası olabilir, istifa eden yardımcı hakemin açıklamaları olabilir. Öyle bir noktadayız ki bu işi değiştirmek istiyorsanız, sistemi çökertip yepyeni bir sayfa açmak istiyorsanız her türlü veri var.
Nasıl etkiliyorlar? Demin saydım. Adana Demirspor-Fenerbahçe maçı. Geçen sezon hakkımızın yendiği maç. Sezon sonu seminerde eğitmen Hugh Dallas… Bundan önce Uilenberg vardı. Zaten bu eğitmenleri de biz bize çeviriyoruz. Bu Uilenberg’i kafalamışlar bedava diş tedavisi. Biliyorsunuz Tolga Özkalfa dişçi. Normal bir Avrupalı hayatta kabul etmez böyle bir şeyi. Hayatta kabul etmez. Adana Demirspor-Fenerbahçe maçı seminerde eğitmen Hugh Dallas Koray Gençerler’i ayağa kaldırıyor. Mert Hakan’ın golünün iptal edilmesini skandal hata olarak söylüyor. Hatırlıyorsunuz, eline çarptığı için verilmeyen golümüz. ‘Ceza sahası içinde olsaydı penaltı verir miydin?’ diyor. ‘Hayır’ diyor. ‘O zaman golü niye iptal ettin?’ diyor. İşe bakın komedi gibi. Sonra basın bilgilendirmesinden bu çıkarılıyor, Tolga Bey güya üzülüyormuş, kızıyormuş falan çıkartmış.
BU KİŞİLER NASIL YENİ HAKEM YETİŞTİRECEK?
Oğuz Sarvan 70 yaşını geçmiş. Allah uzun ömür versin. Titri olmadan akademide çalışıyor. Sn. Büyükekşi’ye soruyorum. Sn. Oğuz Sarvan titri olmadan akademide çalışıyor mu? Para alıyor mu? Akademinin başı Erden Or diye gözüküyor ancak akademiyi yöneten Ünsal Çimen ve Oğuz Sarvan. Arkadaşlar bunlar geleceğin hakemlerini yetiştirecek. Akademi fikri güzel ama adalet istiyorsan, adil insanlar istiyorsan onlarla yolda yürüyeceksin. Oğuz Sarvan MHK başkanlığı yaptı mı? Ali Koç, Fenerbahçe Başkanlığı yaptı mı? Şimdi ben başkanlığı bırakıp başka bir yönetimde akademiden sorumlu yönetici olmam gibi bir şey bu. Adam, MHK Başkanı olmuş. 70 küsur yaşına gelmiş. Şimdi Ünsal Çimen ile hakemleri yetiştirecek akademide eğitmenlik yapıyor. Bunlar parça parça bir şey değil ama eklediğiniz zaman bütün resmi işin nasıl döndüğüne çok iyi ipucu veriyor.
Bir de benim geldiğimden beri garipsediğim bir adam var. Burçin Keskin. Bu arkadaş ne yapmıyor! İki kere TFF’den kovuldu. Bir kulübe yakın olduğu için devamlı itiliyor. Bu kişi şimdi hakem akademisine atandı ama açıklanmadı. Veriler paylaşılıyor vs ama atandığını açıklanmadı, henüz. Bir kere alkollü TFF’nin arabasını pert ediyor. Ondan dolayı atılıyor. Bir kere de başkalarının haberi olmadan iş çeviriyor, ondan dolayı atılıyor. Bumerang gibi atıyorsun, geri geliyor. Bir kere bir statta karşılaşmıştık. Konuştukça adam terliyor vs. Bu adam da bir şey var demiştim ama adını koyamamıştım. Bu arkadaş kimdir? Önemi nedir? Başka kulüplerde çalışmış, eğitmenlik yapmış. Maaş almış, olabilir ama siz iki kere kovduğunuz adamı, medyaya haber sızdırılıyor diye uyarılan bir adamı, medyada birkaç adamı var. Bir tanesinin ismini vereceğim. Eski hakem Hürriyet’te. Murat Fevzi Tanırlı. Ona haberleri… Birkaç kişi daha var. Onların isimlerini şimdi vermeyeceğim. Demin ifade ettiğim bir karakter yapısı vardı. Çok rahat ele geçirebilen zaaf, zayıf karakterde olan çocuklara verilen hamur oyuncağı gibi nereye çeksen gelebiliyor. Bu, böyle bir karakter. Sn. Büyükekşi bu kişi akademide kalmamalı. Bu iki kere kovulmuş kişinin ne işi var akademide? Bu adamlar yeni hakemler yetiştirecek. Bu kişiler nasıl yeni hakem yetiştirecek.
ANKET SONUÇLARINI PAYLAŞIN. HERKES KENDİNE ÇEKİ DÜZEN VERSİN
Federasyon Başkanı bize de anlatmıştı. Anketler yapılıyor. Her hafta kritik, tartışılan pozisyonlar hakemlere yollanıyor. Ve bir anket yapılıyor. 'Bir üniversiteden birilerine de yolluyoruz' demişlerdi. Onlara da anket yapıyoruz, diye. Biz bugüne kadar hiçbir anket sonucu göremedik. Bu anket sonuçlarını bırakın kamuoyu ile paylaşmayı gözlemciler ve hakemlerle de paylaşılmıyor. Niye? Sızarmış. Sızsın, paylaşın anketi. Herkes kendine çeki düzen versin. Paylaşılmadığı için manipüle ediliyor. Yine bu batı kıyısındaki arkadaşlar. Mesela şöyle bir iddia var. Soruyorum Sn. Büyükekşi. Rizespor-Galatasaray maçında gol öncesi yapılan faulün, herkes tarafından faul olduğu kabul edilen konu ankete dair edildi mi, edilmedi mi? Bize göre edilmedi. Bu soruların cevabını istiyoruz. Çok medenice soruyorum. Belki siz de bilmiyorsunuz? Ankete dahil edildi mi, edilmedi mi? Ankete koyduğun sorular, koymadığın sorular. Hakemler aptal değil. Bunlar kafada dönüyor. Birazdan Büyükekşi’nin hakemlerle özel görüşmelerine geleceğim. Sizin vaadiniz şeffaflık değil miydi? Hani şeffaflık? Kamuoyu ile paylaşın. Paylaşmayacaksanız, niye yapıyorsunuz? Bu adamların manipüle ettiği bir konu daha var. Bu tartışmalı pozisyonlar eğitimlerde kullanılıyor. Bir sürü tartışmalı pozisyonu eğitime bile almıyorlar. Malum pozisyonları. Bu adamlar karar veriyor. Mobing, atamalar, cezalar, eğitime, ankete konulacak pozisyonlar. 3-4 kişinin elinde nasıl bir güç bu? Maçı iyi yönetmeyenleri kendi eşi, dostu, yakını ise aklanması için görüntüler yapılıyor. Sevmediklerini müşkül mevkide bırakıyorlar. Çok vahim iddia. VAR’da hakemin göreceği pozisyonları bu arkadaşlar seçiyorlar. Ne gibi pozisyonlar, hangi açılar. Gücü düşünebiliyor musunuz? Biz teknoloji ile her şey yoluna girecek zannediyoruz, böyle bir şey yok.
BİZ DÜRÜSTLÜĞÜMÜZDEN GÜÇ ALIYORUZ. SİZ NEREDEN GÜÇ ALIYORSUNUZ? KENDİMİZE İNANIYORUZ. ONUN İÇİN BU KONULARIN ÜSTÜNE BU KADAR RAHAT GİDEBİLİYORUZ. BU İŞ BÖYLE GİTMEZ. ULUSOYLARLA, CEYLANLARLA, GENÇERLERLE, TOKATLARLA BU İŞ GİTMEZ.
Sorunu çözmek mi istiyorsunuz, bizleri cezalandırıp sorunu örtbas mı etmek istiyorsunuz? Hakemlerin şu özgüvenini artık anlayışla karşılıyorum. ‘Hangi başkan, hangi federasyon, hangi MHK başkanı olursa olsun. Nasıl olsa onlar gidiyor, biz kalıyoruz’ Hakikaten öyle. Bu özgüveni şimdi çok daha iyi anlıyorum. Ben hep bunlar kimden güç alıyor, diyordum ya. Devletten mi, gizli bir güçten mi? Bu nasıl bir özgüven. Biz dürüstlüğümüzden güç alıyoruz. Siz nereden güç alıyorsunuz? Kendimize inanıyoruz. Onun için bu konuların üstüne bu kadar rahat gidebiliyoruz. Gidebilmemiz bir şeyi değiştirir, değiştirmez. Zaman gösterecek ama bu iş böyle gitmez. Ulusoylarla, Ceylanlarla, Gençerlerle, Tokatlarla bu iş gitmez. Arkadaşlar milyonların önünde yaptığınız işleri anlatıyorum. Verin beni mahkemeye. Keşke verseniz. Televizyonda tecrübeli hakemler bir şeyler atıyorlar ortaya. ‘Söylemem ismi, mahkemeye verirler’ Kimse kimseyi mahkemeye vermiyor. Bu nasıl iş? Sen bu işin ortaya çıkmasını istemiyorsan gündeme getirme. Gündeme getireceksen de mahkemeyi bekleme. Her şeyi anlat. Bu nasıl bir zihniyet, kültür, nasıl bir anlayış.
HOCAMI KİM SEVK ETTİ? FEDERASYON DANIŞMANLARLA YÖNETİLİYOR
İsmail hoca gibi birinin sevk edilmesi bizim için bardağı taşıran son damla demiştim. Bir de edilmeyenler var. Böyle onlarca örnek var. Bu sadece bir örnek. (Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk’un hakemlerle ilgili açıklaması ile Teknik Direktörümüz İsmail Kartal’ın açıklamaları ekrana getirildi:youtu.be/LGiATke-OaM?t=5032)
Ben sizin başkanınız olarak ne yapayım, biz ne yapalım? Bu bir örnek. Soruyorum, hocamı kim sevk etti? Kendi MHK Başkanınıza ağır, bırakın bir kadına bir insana edilmeyecek küfürleri on binlerce insan ettiği zaman sevk etmediniz. Biz sorduğumuzda da bize saçma sapan cevaplar verdiniz. ‘Yok efendim yeterince yüzde değilmiş’ Bütün stat bağırıyor. Sosyal medyada var. Kendi MHK Başkanınıza sahip çıkamadınız, benim hocamı şu sözlerden dolayı sevk ediyorsunuz. Kim sevk etti? Federasyon danışmalarla yönetiliyor. Toplantıya gidiyoruz, resmi Baş Hukuk Müşaviri yok, bu kim diyoruz? Danışman. Danışman mı sevk etti? Danışman, Federasyon Başkanına sorarak mı sevk etti. Resmi Hukuk Müşaviri mi sevk etti? Kim sevk etti? Siz bunun cevabını vermek zorundasınız. Şu söylemler sevk edilecek söylemler değil. Kime ne mesaj vermeye çalışıyorsunuz? Bir gün bizden biri federasyona gidip birini tokatladı çıktı diye bir haber çıkarsa hiç şaşırmayın. İş o noktaya geliyor. Şu söylemlerden dolayı Fenerbahçe’nin hocasını kim sevk etti? Veya diğerini kim sevk etmedi. Bakın son 6 ayımı buna adayacağımı söyledim. Ondan sonra sizlerin bileceği bir iş.
Destek verin, dürüst kulüpler destek verin. Fenerbahçe camiası topyekûn destek verin. Bu adamlara nefes aldırmayın. Sokakta görürseniz fotoğrafını çekin. AVM’de görürseniz, tepkinizi koyun.
(Ekrana gelen fotoğraf) Bu resim bir şey ifade etmiyor. Ensenizdeyiz, bilin diye koyduyorum fotoğrafı. Bu birkaç gün evvel İzmir Urla’da bir kahvaltı mekanı. Sizce kim bunlar? İki hakem. Biri Cüneyt Çakır.
Ben bu fotoğrafı koyuyorum, bilin, peşinizdeyiz. Bir şey yok fotoğrafta. Kahvaltı sadece ama Fenerbahçeliler böyle davranmaya devam edin. Toparlayın, takip edin, bilgilendirin, biz bunu kendi başımıza yapamayız. Bu adamlara nefes aldırmayın. Tabii ki demokratik haklarınız çerçevesinde. Arkadaşlar, yanlış yerlere çekmeyin, demokratik haklarınız çerçevesinde… Ancak biz böyle buradan kazanabiliriz. Ve ben cuma akşamı bir şey dedim, ‘Dürüstlerin sesi elbette bir gün daha çok çıkacak, şu an değil’. Şu an öyle bir durum yok ama olacak. Benim bir çağrım oldu. Benim çağrım şuydu: ‘Dürüst hakemler istifa edin, topyekûn istifa edin’. Bu muameleye maruz kalanlar, atamalarla hakkı yenenler, verdiğiniz doğru kararlardan dolayı mobbing yiyenler… İstifa edin bakın ne oluyor! İstifa edin çünkü dürüst olmayan istifa etmeyecek. Bırakın istifa etmeyi onlar öyle bir sistem kurmuşlar ki menfaatlerine basıldığı zaman basanı temizleyecek mekanizma var orada. Dayanamıyorlar, hakikaten temizlik isteyenler dayanamıyor.
Bir üyenin müdahale etmesi üzerine Başkanımız, “Siz beni mi sorguluyorsunuz? Ne demek istiyorsunuz? Bana sızdıran kişi? İşte aramızdaki insanları görüyorsunuz! Bana mektubu sızdıran filan yok, burasına kadar gelmiş onlarca insan var sistemde. İnsanlar konuşuyorlar, anlatıyorlar. Ben bir konuda bilgi veriyorsam illa ki elimde bir evrak var demek değil. Beyefendi tatmin değil. Ben biraz evvel ne dedim? Bilgi güçtür, o gücü de nasıl kullanacağın zaman, yer ve mekan çok önemlidir. Her şey çıkacak. Benim bir konunun bir kısmını biliyor olmam, birinin bana sızdırmış olması demek değildir ki! Benim elimde o mektup olsa burada o mektubu sallarım. Kafanızı kullanın. O mektup benim elimde olacak ve ben o mektubu hiç yokmuş gibi davranacağım, ya siz hakikaten hiç tanımamışsınız başkanınızı.” dedi.
BİR DE BİR ARKADAŞ VAR; DÜRÜSTLÜĞÜN ABİDESİ, TÜRKİYE’DE ONDAN DAHA DÜRÜST İNSAN YOK ÇÜNKÜ TOPLANTILARDA ÖYLE KONUŞUYOR. SONRA İNSANLAR BİRAZ ŞAŞIRINCA KENDİ SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. ŞİMDİ BU ARKADAŞ DEDİ Kİ, ‘ELİMDE BELGELER VAR’. BİZ ONU DA GİTTİK FEDERASYON BAŞKANINA SÖYLEDİK, ‘İSTEYİN BELGELERİ YA’, ONUN İÇİN BAŞVURDUK, İSTE BELGELERİ KARDEŞİM, BU KADAR BASİT. YOKSA DA BELGE ELİNDE KONUŞAMAZ BÖYLE, HERHANGİ BİRİ. YOK YOK YOK! İSTEMİYOR, YAPMIYOR, YAPAMIYOR, KORKUYOR
Şimdi Sayın Mehmet Büyükekşi’ye gelmeden önce bir de bir arkadaş var; dürüstlüğün abidesi, Türkiye’de ondan daha dürüst insan yok çünkü toplantılarda öyle konuşuyor. Sonra insanlar biraz şaşırınca kendi sektörü ile ilgili olduğunu söylüyor. Şimdi bu arkadaş dedi ki, ‘Elimde belgeler var’. Biz onu da gittik Federasyon Başkanına söyledik, ‘İsteyin belgeleri ya’, onun için başvurduk, iste belgeleri kardeşim, bu kadar basit. Yoksa da belge elinde konuşamaz böyle, herhangi biri. Yok yok yok! İstemiyor, yapmıyor, yapamıyor, korkuyor. Bilmiyorum nedir bunun açıklaması! Şimdi bu arkadaş elinden olan belgeleri ifade edebilmek için bir programa çıktı. ‘Belge’ diye bahsettiği iki tane konu var: Biri, eski MHK Başkanı Sayın Lale Orta’nın bana VAR görüntülerini yollaması! Bunlar öyle bir organizma ki, öyle bir organizasyon ki…İşte ben diyorum ki ‘Açıklamıyor ki arkadaşlarım’, ‘Bizzat gelen bir şey yok’ diyor. Keşke bizzat kelimesini kullanmasaydık. Bizzat, eğriden, doğrudan, derek, enderek…Yok, ‘bizzat’ dedik diye bunların medyadaki ekibi ‘Ali Koç’a ben inanıyorum, bizzat gitmedi ama dolaylı gitti’ diyor. Öncelikle içiniz rahat olsun. Başkanınıza, Yönetim Kurulunuza dolaylı, derek, enderek…Hiçbir şey yok, bize gelen hiçbir şey yok bununla ilgili. Ben ‘yok’ diyorum ve mahkemeye gidiyorum. Ben artık bu ülkede yalanla, dolanla iş yapan insanlardan bıktım. Bakın size bir şey söyleyeceğim, televizyondaki arkadaşlara söylüyorum, sakın ama sakın bizi, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü gerçekten adalet isteyen, bunun için mücadele veren ve hakkı yenen Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ‘onlar da temiz eller istiyor’ vs. ile aynı cümlede kullanmayın! Biz gerçekten istiyoruz. Elimizde bilgiler, belgeler, iddialar, başvurular var. Onlarda ne olup olmadığını, ne kadar yanıltıcı olduklarını size göstereceğim. Onun için bizi bu adamlarla aynı cümlede kullanmayın.
ŞİMDİ BU ADAMA MECBUREN DİYORLAR Kİ ‘ÇIK BİR ŞEYLER YAYINLA, BELGE YAYINLA. BELGE VAR’ DEDİN. ŞİMDİ YAYINLAYACAK BİR ŞEY YOK. BEN, BİR PROFİL, KARAKTER YAPISI ÇİZMEYE ÇALIŞIYORUM
Şimdi bu adama mecburen diyorlar ki ‘Çık bir şeyler yayınla, belge yayınla. Belge var’ dedin. Şimdi yayınlayacak bir şey yok. İki tane şey söylüyor; biri, Lale Orta’nın bana yolladığı videolar. Saat veriyor, ‘girdi’ diyor, ‘çıktı’ diyor, ‘hakem onlara söyledi’ diyor. ’12 hakem’ diye bir şeyden bahsediyor, 7 adalar gibi. Hep ’12 hakem, 12 hakem, 12 hakem’ diye bahsediyor. Kim bu 12 hakem? Kim buna bu bilgileri vermiş? Belki hakikaten aldatmışlar bunu, hemen inanmış. Dolayısıyla ortaya çıkacak. Biz de başvuruyoruz, onlar da başvuruyor soruşturulsun diye. Birincisi o, belge var ya ellerinde… İkincisi de Beşiktaş ile ilgili bir şey söylüyor. Ben, bir profil, karakter yapısı çizmeye çalışıyorum. İkinci belgesi, bilgisi neyse Beşiktaş’la ilgili bir konu. Onu da arkadaşlar sizlerle paylaşsınlar, yine bana çamur attığı bir programda... Elinde evraklar, doneler…
Galatasaray Sportif A.Ş. Başkan Vekili Erden Timur’un A Spor’da katıldığı programda yaptığı açıklamalar tüm salon ile paylaşılır. youtu.be/LGiATke-OaM?t=5860
Soruyor, ‘Otelde kaldın mı? Kahvaltı ettin mi? Oraya gitti mi? Buraya gitti mi?’ çamuru atıyor, zehri veriyor. Sonra sanırım Tayfun Bayındır, diyor ki ‘Ne cevap aldınız federasyondan?’ Bakınız gülüyoruz ama bu mertebeye gelmiş insanlar… Çamuru at… Şimdi diyor ki, ‘Yolladık, tek tek sorduk’ diyor. Sonra çok şükür ki oradan bir tane akıllı adam çıkıp ‘Ne cevap geldi?’ diyor. Bakın diyor ki ‘Gönderildi mi, gönderilmedi mi bilmiyorum, teyit edip dönerim’ diyor. Hasbelkader geçen gün aynı odadaydık, ‘Gönderdim mektubu’ dedin, göndermemiş! ‘Gönderdim’ diyemedi. Bakın, belge, yanıt için yayına çıkıyor. Biri Ali Koç-Lale Orta ki külliyen reddediyoruz, onlar da çok şükür başvurdular ‘İnceleyin’ diye, inceleme başlamış. Gazeteci bir soru soruyor, işte onlar benim karşıma çıksalar vallahi hayat boyu başkanlığımı garantilerim, size o kadar söyleyeyim. Çünkü doğruyu söylemiyorlar! Ya bu mertebede bir insan, bu iddia sahibi, ‘Ne cevap aldınız?’ dendiğinde, yani hakikaten olmaz. Niye, çünkü sistem böyle dönüyor. Çamuru at, zehri ver, sonra kendi gazetecilerini ki Allah’tan burada bir tanesi çıkıyor, can alıcı soruyor soruyor. Ya biz ne ile mücadele ediyoruz arkadaşlar? Dolayısıyla tekrar edelim, olmayacak, bekliyorum, istiyorum. Bak seni bir Selahattin Baki’ye vereyim, ne yapar! Hani bana çıkmayacaksın… Ben bunu duydum dört defa dinledim biliyor musunuz, ‘Ben yanlış mı duyuyorum’ diye. Ben dedim ki ‘Vay, adamlar ne yakalamış’. Anlatıyor, ‘Onu sorduk, bunu sorduk, kahvaltı, o, bu’, ‘Vay dedim adamlar ne yakalamışlar’. Hiçbir şey yakalamamışlar! Beşiktaş camiası niye buna bir şey demiyor, anlamıyorum. İma ettikleri o maçın hakeminin Beşiktaş Kongre Üyesi tarafından, işte ne ise…
SELİM SOYDAN KONUSU
Selim Soydan konusu. Selim Soydan benim Selim ağabeyimdir. Severim, sayarım, hayretler içindeyim. Zaten böyle Fenerbahçeli olduğu zaman rakibe de gerek yok. Ben 2-3 satırını okudum, sonra okumak dahi istemedim. 39 kongre üyemiz resmi başvuru yapmıştır, disipline sevki için. Bir kısmı başvurudur ama gereken hukuki yazı gibi değildir. Bir kısmı başvurudur ama gereken hukuki yazı gibi değildir, düzelteceklerini söylediler. Çok yazık olur Selim Soydan gibi birinin camiasız kalması. Bu konunun ne olacağını Fenerbahçe Spor Kulübü Disiplin Kurulu karar verir.
GELDİĞİMİZ NOKTADA TFF BAŞKANININ ADALET ANLAYIŞINI VE İYİ NİYETİNİ SORGULUYORUZ
Sayın Büyükekşi. Sözlerime son vermeden önce sizin de hatırınızı sorar, saygılarımı iletir ve marka değerinin yaşanan sorunların üstü kapatılarak değil, sorunların üzerine giderek, cesaretle dibine inerek çözüleceğin ve bu şekilde marka değerinin artacağını hatırlatmak isterim. Benim duruşumu biliyorsunuz. Karşıydım. Karşı olma sebebimin direkt kendisiyle alakası yoktu ama bu camianın 3 Temmuz’da yaşadığı hassasiyetlerden dolayı özelde kendisine söyledim, özelde söylediğimi umumi olarak da söyledim. Geldi, 1 sene federasyon başkanlığımızı yaptı. İyi niyetini gördük. Yılların yapısal sorunlarını adreslemeye başladı. Ulaşabiliyorduk. Ulaşabiliyoruz diye seviniyoruz. Geçmişte başkanlara ulaşamıyorduk. Futbolun içinden gelmemesinin artıları var. Eksileri de tabii var ama artıları sanki daha fazla çünkü geçmişten taşıdığı malzeme yok. Yönetim kurulunu oluşturduğu listelere baktık, çoğunun güven veren isimler olduğunu gördük. Elimizden gelen desteği verdik, verdiğimi hepiniz biliyorsunuz. Yapay zeka olsun dedik. Niye? Eskiden iki kişinin iki dudağı arasında kararlar veriliyordu. Hiç olmazsa bir sistematiği, algoritması, modeli olsun dedik. Algoritmanın oturması zaman alacak dedik. Ama artık geldiğimiz nokta itibarıyla Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu olarak başkanımızın iyi niyetini ve adalet anlayışını sorgulamak durumunda kaldık. Mecbur bırakıldık. Sizin yaptıklarınızdan dolayı mecbur bırakıldık.
Mesela rakip takım diyor ki PFDK başkanı geçen sezon için, ‘Üzerinde Fenerbahçe formasıyla karar veriyor.’ Sonra yeni MHK başkanı atanıyor, ‘Fenerbahçeli’ diyor, ‘Okan Üniversitesi’nde çalışıyor’ diyor. Başkana kaç defa dedim. Çık, de ki, ‘Benden önceki başkan Beşiktaş başkanıydı, diğeri 18 yıl Fenerbahçe başkan yardımcısıydı. Ben Galatasaray kongre üyesiyim, ne diyorsunuz siz?’ desen tüm bu tartışmalar sonlanır dedim. Dedim mi demedim mi Sayın Büyükekşi? Koruyun MHK başkanınızı. Siz bırakın korumayı kadıncağıza ana avrat küfür ettiler, sevk bile etmediniz. Yalan mı? Sevk etmeyenlere ne yaptınız? Kadıncağızı futbol kamuoyuna çerez ettiniz, sonra onun altındaki iki önemli kişiyi şu an MHK’nin başına getirdiniz. Nasıl mantık?
NEDEN FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ YÖNETİM KURULU OLARAK SAYIN BÜYÜKEKŞİ’NİN İYİ NİYETİNİ VE ADALET ANLAYIŞINI SORGULAMAYA BAŞLADIK?
Niye sizi sorgulamaya başladığımızı anlatacağım. Öncelikle adalet isteyen, temiz futbol isteyen, adil rekabet isteyen insanlar, temiz insanlarla yol yürür. Niye sorgulamak durumunda kaldık sebepleri sıralıyorum:
Lale Orta’ya yaptığınız muamele. Lale Orta olduğu için değil, MHK başkanınız olduğu için. Bakalım bunlara nasıl sahip çıkacaksınız. Defalarca başvurduk etik kurulu, soruşturma… Yakın zamana kadar kılınızı kıpırdatmadınız. Kayıtsız kaldınız. Ta ki son Lale Orta, Ali Koç olayına kadar.
Nihat Özdemir’in açıklamaları: Feridun Niğdelioğlu adında gazetecinin tweetlerinden: ‘Feridun Niğdelioğlu’nun Nihat Özdemir ile yaptığı konuşma. Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında Mehmet Büyükekşi benimle kavga ediyordu. Galatasaray’ın oynadığı maçlarda benimle çocuk gibi kavga ediyordu. Şimdi orada TFF Başkanı olarak oturuyor. Biz TFF koltuğunda oturduğumuzda adaletle, hakkaniyetli yönetmeye çalıştık. Bugün Galatasaray kongre üyesi. Olsun, ben de Fenerbahçe kongre üyesiyim. Ama bu kadar fanatiklik olmaz. Birebir kavga ettim. Galatasaray’ın kavgasını gidip TFF başkanıyla yapan kişi şu anda o koltukta oturuyor.’
Böyle bir şey çıktığı zaman ciddiye almak durumundayız. Ciddiye alan insan ne yapar. Önce gazeteciye gider, kaynağa gider. ‘Bu gerçekten oldu mu?’ Siz şöyle cevap alırsanız, ‘Evet oldu, çok daha fazlası var.’ Ve ben Nihat Beye de sordum ‘Kullanabilir miyim?’ diye, ‘Kullan’ dedi. Kaynağa gidiyorsun, kaynaktan böyle bir cevap alıyorsun. Tekrar soruyoruz, ‘Birebir, yazmadığım çok şey var’ diyor. Gazetenin yalancısıyız. Sonra Nihat Bey açıklama yapıyor. Ama hemen değil.
‘Nihat Özdemir: Mehmet Büyükekşi çok iyi dostumdur. Zaman zaman kendisiyle futbol üzerine sohbet ederiz ama iddia edildiği gibi bir kavga ya da tartışma asla yaşanmadı. Bu tür söylentilere yanıt vermek dahi doğru değil ama çok değerli Fenerbahçe Kulübü’nün değerli yöneticilerinin açıklamasını öğrenince bu bilgilendirmeyi yapma ihtiyacını hissettim.’
Bu yalanlama mı değil mi? ‘Kavga etmedim’ diyor, ‘ben bunları söylemedim’ demiyor. Benim okuyuşum, benim duyduğum, bir yerde bir laf edilmiş. ‘Nihat Bey haftada bir iki gelirdi biz her gün sabahtan akşama şu kadar çalışıyoruz’ diye. Bu da onun kulağına gitmiş, sonra bu açıklama gelmiş, sonra da düzeltme gelmiş. Bana göre ‘kavga etmedik’ diyor. Ben kendisine de söyledim, Sayın Büyükekşi’ye, bu yalanlama değil.
SAYIN BÜYÜKEKŞİ HAKEMLERLE ÖZEL TOPLANTILAR YAPIYOR. MHK İLE DEMİYORUM, HAKEMLERLE
Sayın Büyükekşi’nin kendine has bir yönetim şekli var. Hakemlerle özel toplantılar yapıyor. MHK ile demiyorum, hakemlerle. Mesela bir hakemi çağırıyor, başka bir hakemin maçındaki pozisyonu soruyor ‘sana göre ne?’ diye. İlk başta yadırgıyor hakemler, bu nereden çıktı diye. Bu iyi niyetli olabilir. Düşünüyorum. Madalyonun hep iki tarafını düşünmek istiyorum. Sistem o kadar yozlaşmış ki, federasyon başkanı olarak bari bunu düzelteyim, elimi taşın altına koyayım saikiyle yapılmış bir şey olabilir ama son derece yanlış yerlere giden mesajlar da olabilir. Soruyor, ‘sen olsan ne yapardın?’ MHK ile her hafta toplanıyor, pozisyonları değerlendiriyorlar. Ne oldu bağımsızlık. Bunlar bağımsız kurullar değil miydi? Bağımsız olmaları iyi çalışacaklarının ifadesi de değil. Federasyon başkanı güvenmeyip elini taşın altına sokma refleksi doğru bir refleks olabilir ama sonucu yanlış. Buradan söyledikleriniz, o odada görüştüğünüz adamlar tarafından başka hakemlere aksettiriliyor doğru, yanlış, yarım yamalak… Bu nasıl bir sistem?
Eski bir MHK kurulunun üyesinin bir iddiası var. O da yakında çıkacak. Tuttuğu takımın maçlarını galibiyetten sonra başkalarının önünde maçın hakemlerini övdüğü ve bunun sık sık yaşandığı ifade ediliyor. Bu doğru mu Sayın Başkan? Hakemlerle böyle görüşmeler yaptığınız. Veya hakem övmeniz.
Şampiyonluk kutlamalarındaki halinizi unutamayacağız. Hepimiz anlık hatalar yapabiliriz. Anlıktan biraz uzundu da. Ama olmaz. Adam kupayı veriyor, gidiyor sonra takım kutluyor. Dünya Kupası, Avrupa Kupası, Şampiyonlar Ligi… Gelip tepinmiyor. Tek tek bakarsanız belki az rahatsız eder ama bütününe baktığınız zaman çok büyük rahatsızlık.
MHK Başkanı kim tam olarak emin olamadığımız için sorgulamak durumundayız. Bu adı geçen hakemler için bir yaptırım yapacak mısınız? Bir soruşturma açacak mısınız? Mesela sağlık raporları doğru mu değil mi diye bakacak mısınız? Bunu bulmak çok kolay. Siz federasyon olarak yeni spor kanunuyla ilgili daha UEFA’dan görüş almadınız. ‘Görüş alın’ diye, ‘Aldınız mı?’ diye kaç kere söyledim Sayın Büyükekşi? Bir evvelki federasyon almamıştı. Bir ülkenin futbolunun bağımsızlığını dibinden etkileyecek bir Spor Kanunu geçiyor ve siz, UEFA’dan görüş almıyorsunuz. İnşallah alırsınız.
Futbolun temiz olmasından başta siz ve yönetim kurulunu sorumlusunuz. Yeri geldiğinde kendi mekanizmalarınızı, kurullarınızı çalıştıracaksınız. O yetmediği zaman devletin mekanizmalarını çalıştıracaksınız. Az önce parasal olaylarda söylediğim gibi. Siz, RTÜK’e gitmediniz mi? RTÜK’e gittiniz, RTÜK ne? Devlet! O da bağımsız olması gerekiyor ama sonuçta devlet. Sizler hakkında, bizler hakkında belki de futbolda nefret tohumları atan söylemlerin önüne geçmek için devlet mekanizmalarını, ifade özgürlüğünü etkileyecek seviyede de olsa kullanmak için gittiyseniz öbür mekanizmaları niye kullanmıyorsunuz? Bu da bizim sizin niyetinizi sorgulamamıza sebep oluyor. Şimdi siz temiz futbol için sesini yükseltenlere ceza mı vereceksiniz, bir şey olmamış gibi mi davranacaksınız? Yoksa bu işin dibine inecek misiniz? Bakın yıllardır Türk futbolunda hakemler arasında bölgesel gruplaşmalar, kavgalar olduğu ifade ediliyor. Ben tüm çıplaklığıyla Ege bölgesini anlattım. Bunlarla ilgili bir şey yapacak mısınız? Oğuz Sarvan hiçbir titr olmadan akademide çalışmaya devam edecek mi? Burçin Keskin iki kere atıldığı, kovulduğu federasyondan şu an açıklamadınız, biliyorum ama akademide çalışmaya devam edecek mi? Siz, Serdar Tatlı’nın mektubu için ne yapacaksınız? Ege bölgesindeki hakemlerin bu kadar FIFA kokartlı olması tesadüf mü, değil mi diye bakacak mısınız? Adil düzenden ve adaletten bahsederken şaibeli insanlarla yol yürümeye devam edecek misiniz? Şeffaflık, şeffaflık derken anket sonuçlarını saklamaya devam edecek misiniz? Sorular, uzayıp gidiyor. Burada hiçbir saygısızlık hatta sevgisizlik yok ama Türkiye’nin en köklü futbol takımlarından spor kulüplerinden birinin şampiyonluk yarışını dibinden etkileyecek konuları gündeme getirmesi, mecbur kalması, verilerle anekdotlarla bazı yeri geldi mi haberlerle desteklemesi bizim en doğal hakkımızdır diye düşünüyorum.
ADI GEÇEN HAKEMLER BİR AN EVVEL BU SİSTEMİN DIŞINA İTİLMELİDİR
Burada kimseye saygısızlık yok ama burada çok derin sorular var. Bunları cevaplamak zorundasınız. Saf belirleyeceksiniz, bu taraf mı, bu taraf mı? Taraflar belli. Temizlik mi, mevcut tiyatronun devamı mı? Sn. Başkanım iyi niyetinize inanmıyoruz demiyorum ama sorgulamamız ve inanmayacak dereceye gelmemiz için o kadar çok veri, o kadar çok bizi rahatsız eden gelişmeler var ki, artık sizi de sorgulamak durumundayız, niyet olarak. Bunun dürüstlükle alakası yok. Zaten iş dürüstlük sorgulamaya gelirse ok yaydan çıkmış demektir. Bu konuları sizlerle paylaşmak zorundaydım. Bakalım bunlar nasıl ele alınacak. Federasyon nasıl ele alacak, basın nasıl ele alacak. Zaman gösterecek ama adı geçen hakemler bir an evvel bu sistemin dışına itilmelidir.
BU MÜCADELEDE YANIMIZDA DURUN. SİZİN DESTEĞİNİZE İHTİYACIMIZ VAR.
Fenerbahçelilere sesleniyorum: Bu mücadelede yanımızda durun. Burada bile birkaç hadise, bu moddan çıkın lütfen. Kulübünüzü dibine kadar sahiplenin. Sosyal medya ise sosyal medya, sokaksa sokak. Hep demokratik haklar nezdinde ama artık omuz omuza verelim. Bizim yaptığımız birkaç konuşmadan beri bize bilgi akıyor. Bu pislikten bıkmış çok insan var ama dillendirecek insanlar yok. Biz fitili ateşledik, yanımızda olun. Bana mesaj atmışlar. Birkaç kulüp başkanına teşekkür ediyorum. ‘Sonuna kadar, arkandayız’ diye. İnşallah öyle olurlar. Bir tanesinden hiç şüphe etmem bile. Çünkü ne dese o tarzda bir insan. Diğer kulüp başkanlarına da söylüyorum. Alt liglere söylüyorum. Bahis var. Karapara işleri var. VAR üzerinden Türk futbolunun sabote edilmesi var. İhbarlar var. Her şey var. Harekete geçeceğimiz mi, geçmeyeceğiz mi? Biz kellemizi koyduk. Sizin desteğinize ve sahiplenmenize ihtiyacımız var. Çok yaşa Fenerbahçe, çok yaşa Türkiye Cumhuriyeti.”
Basın Fotoğrafları