SÖZDE ŞİKE DAVASI

Eski Yöneticimiz Şekip Mosturoğlu’nun Futbolda Sözde Şike Davası’nda yaptığı savunma

16 Temmuz 2020 Perşembe 20:59

Sayın Başkan, Sayın Üyeler. CMK Madde 307 tahtında Yargıtay tarafından verilen bozma kararı üzerine bozmaya karşı diyeceklerim şu şekildedir:

3 Temmuz 2011 tarihinde operasyonu yapılan ve 2012 yılı içinde 5 ay gibi kısa bir sürede yargılaması sonuçlandırılan bu dava, 17/25 Aralık soruşturmaları, Balyoz, Ergenekon, Selam-Tevhid, Tahşiye ve Askeri Casusluk davaları gibi Fetullahçı Terör Örgütünün kumpas davalarından birisi hatta bana göre başyapıtıdır. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan ve yayınlanan “10 Soruda 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Fetullahçı Terör Örgütü Raporunda” da yazılı olduğu üzere; bu örgütün 15 Temmuz 2016 tarihinde hükümete ve demokrasiye darbe kalkışmasına giden sürece kadar bu terör örgütü, 2013 yılında gerçekleşen ve 52 kişinin öldüğü Reyhanlı Katliamını MİT’ten gelen istihbarata rağmen kasıtlı olarak engellememiş, MİT’e kumpas kurmuş, Cumhurbaşkanını illegal olarak dinlemiş, Hrant Dink, Necip Hablemitoğlu, Danıştay Saldırısı gibi suikastleri işlemiştir. Sınav sorularını çalmış, şantaj ve tehdit faaliyetlerinde bulunmuştur.

Aynı Raporun 9’uncu sayfasında “Fenerbahçe üzerinden futbol sektörünü ele geçirme operasyonu” şeklinde isimlendirilen süreçte; FETÖ Terör Örgütü üyesi polisler tarafından yasadışı yollarla elde edilmiş, gerçek bağlamından koparılan, önü ve arkası olmayan seçilmiş konuşmalar, maddi gerçeğe uygun olmayan, kurgulanmış bir hikayeye uydurulmuş ve bu şekilde FETÖ Terör Örgütü üyesi bir savcı tarafından düzenlenen bir senaryo iddianame üzerinden tamamı FETÖ Terör Örgütü üyelerinden oluşan ve sonradan Türk Milleti adına değil, bağlı bulundukları terör örgütü adına yargılama yaptıkları ortaya çıkan “özel yetkili” mahkemede yargılamamız yapılmıştır.

Milyonlarca Fenerbahçe taraftarının, daha önce hiçbir FETÖ yargılamasında görülmemiş bir şekilde kararlı ve sert toplumsal bir refleks göstermesi, sarı-lacivert bir duvar örerek, sürece karşı direnmesi ve mücadele başlatması üzerine FETÖ Yargısı olağanüstü bir çabuklukla hakkımızdaki yargılama sürecini tamamlamıştır. Yargılama sırasında, önceden kurgulanan senaryoyu çökerten, tarafımızca yapılan savunmalar ve sunulan lehe deliller görmezden gelinmiş, daha yargılamanın başında belli olan peşin hükme, sözde yargılamanı sonunda varılmıştır. Soruşturma savcısı Firari FETÖCÜ Mehmet Berk’in, “Balyoz gibi bunun da 3-4 ay konuşulup biteceğini sandık ama yanılmışız” sözleri tek başına 3 Temmuz soruşturması ve yargılamasının FETÖ Terör Örgütünün bir kumpası olduğunun delilidir.

Sayın Başkan, Sayın Üyeler, 5 ay gibi kısa bir sürede neticelenen yargılamanın dayanağı olan soruşturmada, soruşturma makamının hemen hemen tüm soruşturma işlemleri usul ve yasaya aykırıdır. Buna ilave olarak mahkemenin de hemen hemen tüm usul işlemleri, hukuki tespit ve değerlendirmeleri usul ve yasaya aykırıdır.  Kararın üzerinden 8 yıl geçmiş, 9’uncu yıla girilmiştir.  Usul ve yasaya aykırı soruşturma, kovuşturma ve Yargıtay temyiz incelemesi evrelerinde görev alan hakim, savcı ve polislerin tamamına yakın kısmı sonradan FETÖ Terör Örgütü Üyeliği isnadı ile tutuklanmış, yargılanmış bir kısmı ise firar etmiş bulunan, bu dosya, maalesef aradan geçen uzun zamana rağmen henüz sonlanmamıştır.
 
Bu dosyanın gerek soruşturması gerekse yargılaması safhasında dilimiz döndüğünce, sözde yargılama görüntüsü altında yapılanın hukukun temel ilke ve anlayışlarını ayaklar altına aldığı, ağır hak ihlallerinin yapıldığı bu yargılamanın kamuoyu vicdanında asla kabul görmeyeceğini söylemiştik. O tarihlerde güçleri zirvede olan FETÖ Terör Örgütü, içinde bulunduğu güç sarhoşluğu ile sözde yargılama neticesinde verilen karar ile büyük bir camiaya diz çöktürtebileceklerini ve ele geçirebileceklerini sanmıştı.

Ancak Fenerbahçe taraftarının sokakta başlattıkları mücadele, FETÖ’nün ilk kez önlerine çıkan bir engele çarpıp, durmalarına ve hatta geri çekilmelerine sebep oldu.  Fenerbahçe taraftarlarının 3 Temmuz’da başlattığı bu onurlu direniş, 15 Temmuz’da bu hain yapının kalkıştığı darbe teşebbüsünde tüm Türkiye’ye ilham verdi. Vatansever milletimiz bu örgüt mensupları tarafından başlatılan kalkışmayı canları ve kanları pahasına, cesaretle ve kahramanca bastırdı ve demokrasiye sahip çıktı. Gönül isterdi ki Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım’ın FETÖ’nün “memleket meselesi” olduğuna dair düşüncesi ve bu düşünce konusunda onun ve bizlerin tespit ve değerlendirmeleri daha o tarihlerde herkes tarafından da görülebilseydi. Bugün 15 Temmuz’da yitirdiğimiz her birini rahmet, minnet ve saygı ile andığımız şehitlerimizi vermeyecektik. Maalesef bu örgütün silahlı bir terör örgütü olduğu, amaçlarına ulaşmak için kendi vatandaşlarını dahi katledebilecek alçaklıkta olduğu, yani bizim daha 3 Temmuz 2011 de haykırdığımız bu örgütün gerçek yüzü, ancak bu tarihten itibaren herkes tarafından görüldü, hainlikleri ve alçaklıkları herkes tarafından inkar edilemez bir şekilde kabul edildi.
 
Bu tarihten sonra dahi FETÖ Terör örgütünün onlarca yıl Türkiye’nin milli kurumlarını ele geçirmek için yaptıkları hainliklerin tamamını, kumpas olarak görüp kabul edenlerin küçük bir kısmının, Fenerbahçe’ye karşı yapılan FETÖ Terör Örgütü kumpasını bu kumpaslardan farklı görme çabasını hiçbir şekilde kabul edebilmek mümkün değildir.  Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan broşürde (sayfa 9), Ankara FETÖ Çatı Davası gerekçeli kararında (sayfa 215-216, 940-941) ve son olarak da Ergenekon Davası gerekçeli kararında (sayfa 438-446) Fenerbahçe’ye yapılan operasyon, FETÖ Terör Örgütünün faaliyeti olarak kabul edilmiş ve diğer kumpas davaları arasında sayılmışken, küçük bir azınlık tarafından sürdürülen bu farklı görme çabasının başarıya ulaşamayacağını düşünüyorum.  Önü ve arkası düşünülmeden sürdürülen, 3 Temmuz kumpas sürecini diğer kumpas davalarından farklı görme çabasının ve bu çaba etrafında cereyan eden tartışmaların FETÖ’nün gelecekte benzer kumpas davalarını da meşrulaştırma gayretlerine zemin yaratacağını ifade etmek istiyorum. Artık kabul edilmelidir ki FETÖ Kumpasına dayanan bu davanın sürmesinde hiç kimse için hiçbir hukuki yarar bulunmamaktadır. Eli kanlı bir örgütün, faaliyeti olan bu davadan kimse medet ummamalıdır. FETÖ Terör Örgütü eli kanlı bir örgüttür. Aziz milletimizin kanını dökmüştür. Bu saatten sonra bu soruşturma dosyası, ancak FETÖ Örgütünün varlığının ve gayrı hukuki faaliyetlerinin bir delili olabilir. Hal böyle iken bu soruşturmaya dayalı olarak açılmış bu davanın bu kadar uzun bir süre içerisinde bitirilememiş olması sadece FETÖ Terör Örgütünün bu dosya kapsamında gözler önüne serilen varlığının ve faaliyetlerinin Türk Milleti adına yargı faaliyetinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerince cezalandırılamamasına sebebiyet vermektedir.
 
Başımıza gelen bu kumpas sebebi ile çok ağır bedeller ödemiş olsak da hiçbir zaman vazgeçmedik. Sayın Aziz Yıldırım ve diğer arkadaşlarımızla birlikte, herkesin korkup çekindiği zamanlarda, FETÖ Terör Örgütünün gerçek yüzünün ortaya çıkması için elimizden gelen çabayı her ne pahasına olursa olsun gösterdik. Vatanın bütünlüğüne, milletin bağımsızlığına alçakça göz döken bu örgüte karşı başlatılan mücadelenin içinde olmak, bir nebzede olsa çaba harcamak bize vicdani bir huzur vermektedir. Huzurunuzda sanık olarak bulunan, 32 yıllık bir avukat olarak, sadece 3 Temmuz’dan 3 Temmuz’a değil, bu dava ile 8 yıldan beri hayatımın her anında, hukuki her boyutuyla, tüm gücümle uğraşıyor olmak, beni şahsen yormuş olmasa da FETÖ Terör Örgütü ile ilgili ortaya çıkan tüm gerçekliğe rağmen yargılamanın bu denli uzamış olması yıllar içinde hukuka olan inanç noktasında düşüncelerimi sorgulamama sebep olmuştur. Gelinen noktada örgüt kurmak ve yönetmek suçlamasına ilişkin olarak Başkanımız Aziz Yıldırım hakkında verilen beraat kararı kesinleşmiştir. Aynı durumda olduğumuz bir kısım sanıklar hakkında 6222 sayılı Yasa kapsamında verilen beraat kararları da kesinleşmiştir.
Örgüt olgusu düşmüş, aynı deliller ile yargılanan hakkında verilen beraat kararları, temyiz edilmediğinden kesinleşmişken aynı durumda olan benim de içinde bulunduğum bir kısım sanık hakkında yargılamanın devam ediyor olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bizler, bu yargılamaya sebep olanlar ile ilgili açılmış kumpas davasında müşteki olarak kabul edilmişken, hakkımızda açılmış bu davanın hala bitirilmemiş olması, o davada kumpas faillerinin cezalandırılmasını da geciktirmektedir. Bütün bu gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda yaşanan yargılama sürecinin çelişkileri açık bir şekilde görülebilmektedir. Her ne kadar bugüne kadar beklediğimiz adalet gecikmiş olsa da hukukun ve adaletin gereği olarak, bugüne kadar yaşadıklarımızdan farklı olarak, Sayın Mahkemece, daha fazla beklenmeksizin, vaz edilecek nihai karar neticesinde aklanacağımıza da inancım tamdır.

Bugün yargılanmamıza konu operasyonun, FETÖ Terör Örgütünün amaçlarına ulaşmak için yapıldığı, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği, resmi belgede sahtecilik yapıldığı, suç uydurularak kişilerin özgürlüklerinden alıkonduğu, iletişimin tespiti ile fiziki takiplerin CMK’ da belirlenmiş usullere uygun yapılmadığı hususunda hazırlanmış bir iddianame ve çok sayıda deliller bulunmaktadır. Yargıtay tarafından tespit edilen eksiklikler tamamlandığında da varılacak netice, hakkımızda verilecek hükme müessir olmayacaktır.  Bu nedenle yargılamanın bir an önce sonuçlanmasını ve önceki kararda direnilerek sonuçta beraatime karar verilmesini arz ve talep ediyorum.