Fenerbahçe Spor Kulübü, 1918-1934 yılları arasında Atatürk ile sekiz temas gerçekleştirdi.
Bu zaman aralığında; Fenerbahçe tarihinin en acı felaketlerinden biri olan Kuşdili yangını ile yüzleşti. İlk ulusal futbol şampiyonluğunu kazandı. Atatürk’ün maçını izlediği tek kulüp takımı olarak, 1925’te Atatürk’ün idealleri için sahada yerini aldı. Atatürk de kulüp binası yandığında Fenerbahçe’nin yanındaydı. Kulüp, stadına onun imzası ile sahip oldu.
Fenerbahçe bu dönemde Atatürk’e bağlılığını göstermekten hiçbir zaman geri kalmamıştır. Kulübün tüm unsurlarıyla Atatürk’ün yanında olduğu bu süreç aynı zamanda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecini de temsil etmektedir. Monarşinin sancılı yıllarında kurulan, meşrutiyet ile büyüyen, biri dünya savaşı olmak üzere 3 büyük savaşın verildiği topraklarda ayakta kalmayı bilen, işgal yıllarında sahada mücadele eden Fenerbahçe için “Atatürk” demek bir anlamda kendi tarihi de demekti.
Atatürk ve Fenerbahçe’nin bu yakın ilişkisi, bir lider ile bir spor kulübü ilişkisinden daha farklı bir nitelik taşımaktadır. Türkiye’nin bu iki değeri, tarihlerinin kesiştiği yıllarda birbirlerinin hep yanında olmuşlardır. Fenerbahçe, Atatürk hayatını kaybettikten sonra da onun yanında olmaya devam etmiş; Türk futbol tarihinin ilk ve tek Atatürk Kupası’nı 1964’te müzesine götürürken; “Atatürk adına konulan kupayı başkasına veremezdik”¹ demiştir. Doksanlı yıllarda, kulübün kuruluş günü olarak onun kulübü ziyaret günü olan 3 Mayıs’ı kabul etmiş, doğum günü olarak kutlamaya başlamıştır.
Atatürk ve Fenerbahçe’nin, (kulübün 1913 Tarihli ilk tüzüğünde yer alan “Kulübün amaç ve ülküsü, ülkede beden eğitimi düşüncesinin yaygınlaştırılması için çalışmak ve ülke gençlerini hayat mücadelesi ile askeri seferler ve zorluklara alıştırmaktır”² ifadesi ile başlayan) fikri beraberliği; son tüzüklerinde yer alan “Kulübün amacı, Büyük Önderimiz Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda”³ ifadesiyle devam etmektedir.
Fenerbahçe’nin camia olarak, bu beraberlikten ayrılmaması ve kurumsal olarak Atatürk’ün hatırasının mütemadiyen yâd edilmesi; Atatürk’ün spor kulüpleri nezdinde birleştirici bir unsur olmasında en büyük etkendir.
Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe Stadı’nda
Mustafa Kemal Paşa, 3 Mayıs 1918 tarihindeki Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyareti öncesinde Mektepliler İdman Bayramı’nı izlemek için Fenerbahçe Stadı’nda yerini almıştır.
Mektepliler İdman Bayramı, 1913 yılından itibaren sporu bir anlamda devlet politikası olarak gören İttihat ve Terakki Partisi’nin faaliyetlerinden biriydi. Bu amaçla Selim Sırrı Bey (Tarcan) öncülüğünde düzenlenen idman bayramı, İstanbul’un birçok okulunun katılımı ile gerçekleştirilmişti.
Mektepliler İdman Bayramı, devletin üst kademesinin davet edildiği bir etkinlikti. Tasvir-i Efkar Gazetesi’nin haberinde tribünlerde hazır bulunduğu söylenen “ekabir-i memurin-i mülkiye ve askeriyeden birçok zevat”ın varlığı bu bayramın önemini ortaya koymaktadır.⁴
Mustafa Kemal Paşa da İdman bayramını izlemek için Fenerbahçe Stadı’nın tribünlerinde yerini almış ve akabinde kulüp binasını ziyaret etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa Kulüp Binasında
Mustafa Kemal Paşa’nın, İdman Bayramı’nın bitiminde yanında Mehmet Sabri Bey (Toprak) ile beraber Fenerbahçe Kulübü’nün Kuşdili lokaline gelmiş ve gün batımına kadar Fenerbahçe Kulübü’nde kalmıştır.
Paşa ile beraber o gün Mehmet Sabri Bey’in, Dr.Hamit Hüsnü Bey’in (Kayacan), Elkatipzade Mustafa Bey’in, Galip Bey’in (Kulaksızoğlu) ve Fenerbahçe’nin 18 yaşındaki genç bir sporcusu olan Münir Nurettin Bey’in orada olduğunu bilinmektedir.[5]
Mustafa Kemal Paşa’nın ziyareti ile ilgili detayları, Münir Nurettin Selçuk ile 1974 yılında yapılan bir söyleşiden öğrenmekteyiz:
“Efendim bu çok mühim, birinci cihan harbinden sonra, biliyorsunuz ki ben Fenerbahçeliyim. Eski Fenerbahçeli forvet olarak takımda da oynadım. Fenerbahçe kulübünde arkadaşlarla otururken bir gün Mustafa Kemal Paşa’nın kulübümüze şeref vereceğini söylediler. Bütün azalar hazırladık ve kendisini karşıladık. Saatlerce aramızda kaldı ve sevgiyle saygıyla kendisine lazım olan vazifemizi ifaya çalıştık. İlk defa olarak orada kendisini tanıdım. Hatta sonra maiyetinde bulunduğum zamanlarda kendisine bunu hatırlattım. Dedim ki ‘Paşam sizi kulübümüzde görmüştük, aramızda. Güzel yüzünüzü ve büyük tesirinizi o vakitten duymuştuk.’ Güldü ve ‘aferin beni hatırladın o vakitten’ diyerek kendisi bizi taltif etmişti.[6]"
Dr. Rüştü Dağlaroğlu’nun anlatımına göre, Mustafa Kemal Paşa kulübe geldiğinde önce yorgunluk kahvesi içilmiş, ardından da Dr. Hamit Hüsnü ve Elkatipzade Mustafa Beyler, Paşa’ya lokalin ikinci katında kupaların olduğu bölümü gezdirmişlerdi.[7]
Mustafa Kemal Paşa, kulüpten Fenerbahçe’nin bir futası yani yarış teknesiyle ayrılmadan önce kulübün anı defterini imzalayacaktır. Ziyaret ile ilgili detayları öğrendiğimiz Münir Nurettin Selçuk’un Atatürk’e uzun yıllar sonra bu ziyareti hatırlatması ve kendisinden karşılık görmesi Fenerbahçe tarihi için en az ziyaret günü kadar anlamlı bir detaydır.
Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe hatıra defterinin 14. sayfasına şu satırları yazmıştır:
“Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş bulunan âsâr-ı mesaisini işitmiş, bu kulübü ziyaret ve erbâb-ı himmetini tebrik etmeyi kendime vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim.
Ordu Kumandanı
Mustafa Kemal
3.5.1334
Mustafa Kemal Paşa’nın satırlarının günümüz Türkçesi ile anlamı şu şekildedir:
“Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta takdir edilmiş olan çalışmalarının tesirlerini işitmiş, bu kulübü ziyaret ve emeği geçenleri tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin gerçekleşmesi ancak bugün nasip olmuştur. Takdir ve tebriklerimi buraya yazmakla övünüyorum.”
Fenerbahçe Mustafa Kemal Paşa’nın Gazetesi “Minber”de
Mustafa Kemal Paşa, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret ettikten hemen sonra böbrek rahatsızlığının tedavisi için Viyana üzerinden günümüzde Çekya topraklarına dâhil olan Karlsbad’a gitmiş ve bu şehirde 2 ay kalmıştır.
Bu süre zarfında Osmanlı Devleti’nde de hükümdar değişikliği olmuş ve Sultan Vahdettin saltanata gelmişti. Mustafa Kemal Paşa önce İstanbul’a dönmüş, ardından ise kısa bir süre sonra komutanı olacağı 7.Ordu’ya atanarak 26 Ağustos 1918’de Nablus’a ulaşmıştı.
Suriye topraklarında verdiği mücadeleden sonra 13 Kasım 1918’de İstanbul’a tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa’yı İmparatorluk başkentinde tam anlamıyla bir karışıklık bekliyordu. Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmasıyla devletin yenilgisi resmiyet kazanmış, aynı zamanda o devleti kurtarma çareleri de aranmaya başlamıştı. İşte Minber Gazetesi bu hareketli dönemin bir ürünüydü.
Ülkenin genel siyasi durumuna paralel olarak, dönemin tabiri ile “spor âleminde” de durum farklı değildi. Balkan Savaşlarının ardından liglerin yönetimini yabancılardan devralan Türkler, kendi aralarında yaptıkları mücadeleleri sadece sahada değil, masada da sürdürüyorlardı. Fenerbahçe – Galatasaray ekseninde geçen bu mücadeleyi fırsat bilip aradan sıyrılan ve İttihat ve Terakki’nin takımı hüviyetini taşıyan Altınordu, İstanbul’un mütareke dönemi futbolunda öne çıkmıştı. Maçların yarım kaldığı, savaşların liglerin tamamlanmasına engel oluşturduğu bu dönem, aynı zamanda Kadıköy’ün Sarı-Lacivert takımının “Esir Şehrin Moral Kaynağı” olmasına şahitlik edecekti.
Fenerbahçe’nin mütareke ve işgal yıllarında İngiliz takımları ile yaptığı maçların ilki “Atatürk ve Fenerbahçe” ilişkisinin yeni ve önemli bir satır başı olarak tarihteki yerini almıştır. Mustafa Kemal Paşa için o dönem taşıdığı önemi yukarıda ortaya koyduğumuz Minber Gazetesi’nin 29. sayısında yer alan Fenerbahçe haberi, detayları incelendiğinde, Fenerbahçe ile Atatürk’ün en değerli temaslarından biri niteliğinde olduğu sonucuna varılır.
Fenerbahçe’nin mütareke döneminde İngiliz takımlarıyla yaptığı maçların ilki, Minber’in 30 Kasım 1918 tarihli sayısında şu ifadelerle yer bulmuştur:
“Dün Union Kulüp’te Fenerbahçe ile İngiliz Takımı arasında bir futbol maçı yapıldı. Fenerbahçe kulübü bu müsabakaya ümit edildiği kadar kuvvetli bir takım ile çıkamadığı gibi oyuncular arasında da kendilerinden beklendiği ölçüde bir yardımlaşma yoktu. Birinci yarıda her iki tarafın hücumları sonuçsuz kaldı. İkinci yarıda İngilizler art arda iki gol yaptılar. Maçın sonlarına doğru Fenerbahçe de buna bir sayı ile karşılık verdiği için oyun bire karşı iki gol yapan İngilizlerin galibiyeti ile sonuçlandı. İngilizlerin dün çıkarmış oldukları takımın futbolu kabul edilemez. Bunun bizim kulüplerin kuvvetini ölçmek için yapılmış bir tecrübe olduğuna, şehrimizde birçok İngiliz askeri bulunduğu için pek kuvvetli takımlar çıkaracaklarına şüphe yoktur. Dört senedir birkaç müsabaka haricinde spor âleminde geniş bir durgunluk hüküm sürerken, Balkan muharebesi esnasında olduğu gibi bu sene de iyiden iyiye faaliyetler başlayacağı tabidir. Önümüzdeki cumadan itibaren lig maçlarına başlanacaktır.”
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Fenerbahçe Maçında
Türk spor tarihinde 1 Ekim 1925 günü Bursa’da oynanan ve Fenerbahçe ile Bursa-Ankara karmasının karşı karşıya geldiği futbol maçı Atatürk ve futbol ilişkisinde tek olma özelliğini taşımaktadır.
Bu maç, Atatürk’ün hayatı boyunca izlediği tek kulüp müsabakası niteliğindedir. Atatürk; 1925 yılında bir kulüp takımının, Fenerbahçe’nin, maçını izlemek için tribünde yerini almış ve hayatının sonuna kadar başka hiçbir futbol maçını seyretmemiştir.
Cumhuriyet’in ilanından önce Fenerbahçe kulüp binasını ziyaret eden, ziyaretten kısa bir süre sonra Fenerbahçe’nin İngiliz askerleri ile yaptığı maçın haberine gazetesinde yer veren Mustafa Kemal Paşa, 1925 yılında Reisicumhur olarak çıktığı yurt gezilerinden birinde Bursa’ya uğrayacak ve buradaki temaslarından biri de Fenerbahçe’nin maçını izlemek olacaktır.
Gazi, Bursa’da çeşitli temaslarda bulunduktan sonra günümüzde Osmangazi ilçesi sınırlarında yer alan Atıcılar mevkiinde oynanan Fenerbahçe – Bursa-Ankara Karması futbol maçını seyretmek için tribünlerde yerini almıştır.
Türkiye’nin ilk resmi spor örgütü olan TİCİ’nin 1926 tarihinde yayınladığı rapora göre ⁸ Bursa mıntıkasının tek futbol sahası olan ve günümüzde halen kullanılan Atıcılar sahasıydı. Fenerbahçe’nin Bursa ve Ankara mıntıkalarının futbol karma takımı ile bu sahada karşı karşıya geldi.
Fenerbahçe’nin Bursa seyahati ve Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in önünde Bursa-Ankara karması ile yaptığı maçın haberi, dönemin Hakimiyet-i Milliye, İkdam, Vakit, Akşam, Cumhuriyet, İzmir-Anadolu, Yanık Yurt, Millet ve Fransızca yayın yapan Stanboul Gazetelerinde yer almıştır.
Bu gazetelerde yer alan haber metinleri bir araya getirildiğinde;
Fenerbahçe kafilesinin maç sabahı o zamanki adı seyrisefain idaresi olan şehir hatları işletmesine ait Kınalıada vapuru ile Mudanya üzerinden Bursa’ya ulaştığı anlaşılmaktadır.⁹
Fenerbahçe kafilesi oyuncular ve yöneticiler de dahil 65 kişiden oluşmakta, ¹⁰ kafileye Dr.İsmet Bey (Uluğ) başkanlık etmekteydi.¹¹ Kafilede kulüp kurucuları ile beraber denizcilik ve tenis şubesi sporcular da yer almaktaydı.
Fenerbahçe Mudanya’dan Atıcılar Sahasına giderken Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, dokuma fabrikasının temel atma törenindeydi. Bu esnada resmi programda yer alan elektrik fabrikası ziyaretinin Gazi tarafından maça gitmek üzere ertelenmesi önemli bir detaydır. Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, temel atma töreninin ardından hemen maça gitmek istediğini dönemin Bursa Valisi Kemal Gedeleç’e bildirmiş, böylece heyetin güzergâhı değişmiştir.¹²
Gazi Atıcılar sahasında halkın tezahüratıyla karşılanmış ve maçı kendisi için özel olarak hazırlanmış köşk benzeri platforma yerleşmiştir.¹³
O güne ait çekilmiş fotoğraflardan anlaşıldığı üzere Gazi ile beraber maçı izleyen arasında Bursa Valisi Kemal Gedeleç, Çoruh Milletvekili Fuat Bey (Bulca) ve Dr. Rasim Bey (Ferit) de vardı.
Millet Gazetesi’nin yayınladığı fotoğrafta görüldüğü üzere, Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, maça melon şapka ile gelmiştir.
Fenerbahçe, Bursa’ya as oyuncularını götürmemiş, ikinci ve üçüncü futbol takımlarından gençlerin oluşturduğu bir kadro ile sahaya çıkmıştır.[14] Bu durumun sebebi ise 2 Ekim 1925 tarihinde Türk futbol milli takımının Polonya[15] ile yapacağı maçtır. Tek gölü Zeki Rıza’nın (Sporel) kaydettiği ve Fenerbahçe’den Alaaddin (Baydar), Sabih (Arca), Bedri (Gürsoy), Hamit (Akbay), Kadri’nin (Göktulga) forma giydiği maçta Türkiye rakibine 2-1 mağlup olacak, dönemin bu meşhur futbolcuları da Atatürk’ün karşısında top oynama fırsatını kaçıracaklardır.
Fenerbahçe maça Hüsnü, Füruzan, Suat, Ulvi, Ragıp, Selahaddin, Seyfi, Şekip, Sedat, Şahap ve İhsan 11’i ile başlamış[16]; genç kadro Bursa-Ankara karmasına karşı ilk yarıyı 1-0 geride kapatsa da ikinci yarı Sedat Bey’in golüyle beraberliği sağlamış, böylece maç 1-1 sona ermiştir.[17]
Maçın bitimiyle beraber Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Atıcılar sahasından tıpkı geldiği gibi “Yaşa” nidaları ve halkın sevgi gösterileri eşliğinde ayrılırken Fenerbahçe kafilesi Mudanya’ya doğru yola çıkmıştır. Kafile kendisini getiren Kınalıada vapuru ile gece geç saatlerde İstanbul’a geri dönmüştür.
Bursa’daki maçın Fenerbahçe ile Atatürk ilişkisindeki yeri, Cumhuriyet inkılapları kapsamında değerlendirmelidir. Hamdullah Suphi Bey’in “Fenerbahçe kulübü ismini muhabbetle ve emniyetle işittiğimiz bir müessesemizdir.” ifadesinden de anlaşılacağı üzere bu maç 3 Mayıs 1918 ve 30 Kasım 1918 tarihlerinde gerçekleşen temasların bir devamı niteliğinde olup Fenerbahçe tarihine bir “asar-ı mesai” olarak geçmiştir.
Fenerbahçe, Atatürk’ün Cumhuriyet inkılaplarını halka benimsetmek için gösterdiği çabanın destekçisi olmuştur. Atatürk inkılaplar için halkın arasındayken, Fenerbahçe de o inkılaplar için sahada ter dökmüştür. Fenerbahçe’nin bu desteği verirken, 1913’ten beri kırmızı-beyaz forma ile mücadele eden Türk milli futbol takımının menfaatini gözetmesi de takdire değerdir.
“Gazi Hazretleri Fenerbahçe’de”
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919 tarihinde Millî Mücadeleye liderlik etmek için ayrıldığı İstanbul’a, 8 sene sonra, 1 Temmuz 1927’de döndü.
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, 1 Temmuz 1927 tarihinde İstanbul’a geleceğini 2 Haziran 1927’de İstanbul Valiliğine bildirmişti. Bu bildirim ile başlayan seyahat takvimi, planlandığı gibi uygulanmış ve Gazi, Ankara'dan trenle İzmit'e gelmiş, oradan da Ertuğrul yatı ¹⁸ aracılığı ile İstanbul’a ulaşmıştı.¹⁹
Anadolu’da Millî Mücadele devam ederken işgal altında yaşamak zorunda kalan İstanbul halkının kurtarıcı olarak gördüğü Gazi’yi şehirde coşkuyla karşıladığı ve tabir yerinde ise bağrına bastığı tarihi bir gerçektir.
Gazi’yi ilk olarak bağrına basanlar, kurtarıcılarını coşkuyla karşılayan ilk kişiler Fenerbahçelilerdir. Ertuğrul Yatı, İzmit körfezinden Gebze-Kartal-Adalar-Bostancı rotasıyla Fenerbahçe burnunu geçtiği sırada, kulübün Kuşdili lokalinin önünde akan Kurbağalıdere’deki kayıkhanesinden futaları ile çıkan Fenerbahçeli sporcular tarafından selamlanmıştı. Atatürk’ün yıllar süren küskünlüğünün ardından geldiği İstanbul’da ilk kez Fenerbahçeliler tarafından karşılanışı dönem basınında şu şekilde yer almıştır:
“Moda ve Kadıköy açıklarında Fenerbahçe Kulübü’nün denizcilik kısmı gençleri büyük Gazi’ye karşı emsalsiz bir spor tezahürü yaptılar. Gençler futalarıyla açıkta pek muntazam bir surette ahz-ı mevki ederek ‘Şa Şa Şa’ nidalarıyla büyük münciyi müteaddit kereler selamlamışlardır. Sporcu gençlerin bu tezahüratı umumen mazhar-ı takdir olmuştur.” ²⁰
Ertuğrul yatı, Fenerbahçeliler tarafından Moda açıklarında karşılanmadan hemen önce, Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in yıllar sonra geldiği İstanbul ile ilgili ilk izlenimi de tarihi kayıtlara geçti. Milliyet Gazetesi’nde, İzmit-İstanbul arasındaki yolculuk hakkında yapılan haberdeki detaya göre, Fenerbahçe Burnu, Gazi’nin dikkatini çekmişti:
“Vapur, Anadolu sahiline gittikçe yaklaşıyordu. Hatta, Moda burnu hizasına geldiğimiz zaman sahilde ve civar tepelerde toplanan halkı birer birer teşhis etmek bile kabil oluyordu. Gazi, Fenerbahçe önünden geçerken, bir dürbün istedi ve Fenerbahçe mesiresini bir müddet dürbünle tetkik ederek ‘Şurası ne güzel bir yerdir’ buyurdular” ²¹
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in, 1 Temmuz 1927 tarihinde geldiği İstanbul’da, Fenerbahçe ile ikinci teması 5 Ağustos 1927 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu tarihe kadar geçen sürede; yabancı konsolosları ve İstanbul’un idari ve mülki yöneticilerini kabul eden Gazi, İstanbul’un çeşitli semtlerinde dolaşmıştı. Gazi’nin Anadolu yakasında Üsküdar ve Büyükada’da halkın arasında zaman geçirdiği kayıtlara geçmişti.²² Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in İstanbul’un Anadolu yakasında ziyaret ettiği 3.semt ise, ilk gelişinde “Şurası ne güzel bir yerdir” diye nitelediği Fenerbahçe olacaktır. Gazi, 5 Ağustos’ta Moda’da düzenlenen deniz yarışlarını izlemek için deniz yoluyla buraya gelmiş, yarışların sona ermesinden sonra Belvü Gazinosu’na giderek geç saatlere kadar burada kalmıştır. O geceye ait detaylar dönem basınında şu detaylarla okuyuculara aktırılmıştır:
“Gazi hazretleri evvelki gün kayık yarışlarını müteakip (Belvü) gazinosunu teşrif etmişler, büyük tezahüratla karşılanmışlardır. (Belvü) bahçesinde malul gaziler menfaatine verilen balo çok güzel olmuş, Gazi’nin vürudu hazirunu bir kat daha mesrûr etmiştir. Gece çok eğlenceli geçmiştir. Cazbandın temposuna uyan çiftler dönerken, Gazi mütebessim çehresiyle kah onları seyrediyor, kah etrafındakilerle konuşuyordu. Belvü’nün üzerinde hürmetle karışık bir sevinç havası vardı. Her yeni gelenin kulağına fısıldanan ‘Gazi burada’ haberinden sonra gözler o tarafa çevriliyordu. Bahçeyi dolduran binlerce halk geç vakte kadar eğlenmiştir. Gazi hazretleri saat 01.30’da hazirunun alkışları arasında baloyu terk ederek refakatlerindeki zevat ile beraber Ankara motoruyla saraya avdet buyurmuşlardır.”
Fenerbahçe’nin, Cumhuriyet döneminde İstanbul’a ilk kez gelişinde Atatürk’ü karşılaması; kulübün Atatürk’e duyduğu sevginin göstergesidir. Bursa’daki maçtan 2 sene sonra Fenerbahçe Atatürk ile yine buluşmuş ve tekrar saygılarını sunmuştur.
Atatürk ve Fenerbahçe Stadı
Atatürk’ün Fenerbahçe’nin bir stada sahip olmasındaki payı büyüktür. Esasen Fenerbahçe stadının tarihi, Türk futbolunun da tarihidir.
19.Asrın sonlarında Osmanlı Devleti sınırları içerisinde kalan Selanik’te oynanmaya başlayan futbol, günümüz Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde ise ilk olarak İzmir’de ve sonrasında İstanbul’da oynanmaya başlamış, Kadıköy gerek demografik yapısı gerekse futbol oynamaya müsait sahaları ile kısa sürede bu sporun merkezi haline gelmiştir.
1901 yılında kurulan ilk Türk takımı Siyah Çoraplıların ve Fenerbahçe, Galatasaray gibi sonraki yıllarda Türk futbolunun lokomotifi olacak takımların ilk olarak sahneye çıktıkları yer olan Kadıköy bir anlamda Türk futbolunun da doğduğu yerdir.
Fenerbahçe stadının olduğu yer, sözü edilen dönem özelinde Kadıköy’ün en popüler futbol sahası olarak tarihteki yerini almıştır. Bu saha, Kuşdili Çayırı ve Papazın Çayırı ile birlikte futbol oynamak ve izlemek isteyenlerin ilk aklına gelen yerlerden biriydi. Burhan Felek’in anlatımına göre 1906 yılında Fenerbahçe Stadının olduğu yerde manzara şöyleydi:
“Birkaç bin izleyici var. Ne giriş parası var ne bilet. Yalnız halkın oyun sahasına girmemesi için futbol sahası ölçülerinden ikişer metre kadar geniş köşelere yuvaları evvelden hazırlanmış demir kazıklara gerilen çelik halat tel gerilmişti."²⁴
İstanbul Ligi maçlarının oynandığı, Burhan Felek’in gözlemlerinden anlaşıldığı üzere yönetim düzeninin kurulmadığı sahada oynanan futbol oyununa halkın ilgisi o kadar büyüktü ki hava şartları ne olursa olsun oynanan maçlar için 5-6 bin kişilik seyirci kitlesi toplanıyordu.²⁵ Lig maçları bu sahada amatör koşullarda oynanırken, Fenerbahçe’nin 1 numaralı kurucusu ve ilk başkanı Nurizade Ziya Bey, beş kişi ile beraber, İstanbul’da futbol organizasyonunun profesyonelleşmesi için ilk adımı attı. Bu adım, futbolun merkezi durumunda olan sahanın yüksek rütbeli bir asker olan ve Sultan Abdülhamid’in doktorluğu görevini yürüten Müşir Cemil Topuzlu Paşa aracılığı ile Osmanlı Devleti hazinesinden kiralanması ve Union Club adıyla bir kulüp kurulmasıyla atıldı.
Union Club dönemin ruhuna uygun ismiyle 1909 yılında kuruldu. Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulan kulübün kurucuları, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin “İttihat” isminin İngilizce karşılığını kulübe isim olarak seçmişti. İstanbul’da futbolun öncülerinden olan Bay Whittal, Union Club’ın kuruluşunda yer alan iki İngiliz’den biridir. Diğeri ise İstanbul futbolunun erken dönemi ile ilgilenenlerin yakından tanıdığı James LaFontaine’dir. Union Club yapısı itibari ile bir İngiliz-Türk ortaklığıydı. Bu ortaklığın içerisindeki Türk unsurunu ise Cemil Topuzlu Paşa, Nurizade Ziya Bey ve Büyükelçi sıfatıyla çalıştığı Londra’dan dönmüş olan Mehmet Rıfat Bey oluşturuyordu.²⁶ Kulübün kurulması ve sahanın modernize edilip planlanan tesislerin inşası için gereken sermaye kurucular tarafından sağlanmıştır. Dolayısıyla Fenerbahçe Stadı tarihinin başlangıcını temsil eden Union Club sahasında, Fenerbahçe’nin 1 numaralı kurucusu Nurizade Ziya Songülen’in koyduğu sermaye stadı Fenerbahçe Spor Kulübü’ne bağlamaktadır. Fenerbahçe Stadının temelinde kulübün 1 numaralı kurucusunun sermayesi vardır.
Union Club’ın, ticari bir kuruluş olarak sermayedarlarına beklenen geliri sağlamaması; Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi şartların, Balkan Savaşı ve Dünya Savaşı ile daha da kötüye gitmesi gibi nedenler kulübün dağılmasına yol açtı. Bu aşamada sahada futbol oynanmaya devam ediyordu. Saha 1915 yılında o dönemin Şehremini yani Belediye Başkanı olan Cemil Topuzlu Paşa tarafından dönemin ittihatçı aktörlerinden olan Aydınoğlu Raşit Bey’e verildi ve İttihatspor Sahası olarak anılmaya başlandı. Raşit Bey aynı zamanda 1910 yılında kurulan Altınordu Kulübü’nün başkanlığını da yürütüyordu. Saha 1915’ten, Taksim Stadı’nın açıldığı yıl olan 1924’e, kadar Türk futbolunun kalbi olma özelliğini sürdürdü.
Cumhuriyet döneminde saha atıl bir duruma geçmiş, çoğunlukla Fenerbahçe olmak üzere semtin diğer kulüpleri tarafından idman yapmak için kullanılmıştır. Sahanın yönetimi bu dönemde Altınordu Kulübü’nde gözükse de kamu malı niteliği taşıyor, kulüpler tarafından da kullanılıyordu. Sahanın Maliye Bakanı Şükrü Saracoğlu’nun gayretiyle Fenerbahçe’nin mülkiyetine geçme sürecinde Aydınoğlu Raşit Bey üzerinden yapılan tartışmanın temelindeyse “sahaya el konularak Milli Emlak’a verilmesi” ilk evreyi oluşturur. Bu evre, Fenerbahçeli bir bakanın sahaya el koyması ve sonraki paragraflarda açıklanacağı üzere Fenerbahçe’ye vermesi şeklinde popüler tarih yazımında yer bulmaktadır. Esasen 1922 yılı itibariyle Aydınoğlu Raşit Bey’in Altınordu Kulübü ve dolayısıyla İttihat Spor Sahası ile bir ilişkisi kalmamıştı. Hem kulüp hem de saha Kasım 1922 itibariyle Emin Bey’in idaresine geçmişti. Emin Bey, Dünya Savaşı yıllarında sahayı devlet hazinesinden kiralayan Basri Bey’in vekili görevini yürütüyordu. Emin Bey, sahanın idaresi için bir yönetim kurulu oluşturmuştu. Ali Sami Bey, Tevfik Haccar Bey ve Cevdet Bey’in yer aldığı heyete Fenerbahçe’nin sembol isimlerden Galip Bey (Kulaksızoğlu) fikirleriyle destek olacaktı. ²⁷
Bu evrede Fenerbahçe üzerinden yapılan tartışmaların dayanağını, popüler tarih yazımında yer alan ve Şükrü Saracoğlu’nun önerisi ile TBMM tarafından onaylandığı iddia edilen bir sözde kanun oluşturmaktadır. “Aynı semtte kurulmuş olan ve faaliyet gösteren spor kulüplerinin sayısı birden fazlaysa, o semtte üye sayısı daha fazla olan kulüp faaliyete devam eder"²⁸ ifadesiyle Altınordu Kulübü’nün kapatıldığını ve başkanı Aydınoğlu Raşit Bey’e ait olan sahanın devletleştirildiği iddia edilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki TBMM arşivinde yapılan taramalarda böyle bir kanun metnine rastlanmadığı gibi, konu ile ilgili herhangi bir karar metni de yoktur. Sahanın millileştirildiği tarihi bir gerçektir. Hatta saha 7 Ocak 1931 tarih ve 10472 sayılı kararname metninden anlaşıldığı üzere tekrar kiralanmıştır. Ancak yukarıda hikayesi anlatıldığı üzere saha zaten 1908 yılında devletten ilk kez kiralanmış, sonraki yıllarda devletin içinde bulunduğu olağanüstü şartların beraberinde getirdiği gelişmelerle bir şahsın kontrolüne verilmiştir. Özetle devlet, 1908 yılında kiraladığı araziyi tekrar geri almıştır. Bu önermenin en önemli dayanağı Altınordu Kulübü’nün kapatılmamış, amatör sporlarda faaliyetlerine devam etmiş olduğu gerçeğidir. Günümüzde Fenerbahçe Müzesi’nde bulunan Altınordu Hatıra Defteri’nde yer alan yazılar incelendiğinde 1931 yılı ile tarihlenen imzalara rastlamak mümkündür. Bununla beraber 1929’da kapatıldığı iddia edilen Altınordu kulübünün İstanbul Futbol Ligi’nde boy gösterdiği son sezon TFF kayıtlarına göre 1925-1926 sezonudur. ²⁹ Bu bilgilerden Şükrü Saracoğlu’nun sahayı devletleştirdiği dönemde sahanın Altınordu tarafından aktif olarak kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Stadın Fenerbahçe’nin mülkiyetine geçişinin ikinci evresi Atatürk ile Fenerbahçe’nin diğer iki temasının da hikayesini barındırmaktadır. Bu temasların ilki, Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in stadın Fenerbahçe’ye 10 yıllığına kiralanmasını öngören 7 Ocak 1931 tarih ve 10472 sayılı kararnamenin altında yer alan imzasıdır.³⁰
Kararname
10472
7/1/1931
Hazineye ait olup 1930 senesi zarfında icar müddeti hitam bulan “Kadıköy İttihat Spor Sahası”nın etrafındaki duvarları tamir ettirmek ve iki oyun oynanabilecek surette ve futboldan maada atletizm pisti, voleybol ve basketbol yerleri yapmak ve icar müddetinin hitamında, yapılan tesisat için masraf metalibinde bulunmamak ve aynen hazineye terk edilmek şartı ile on sene müddetle ve işin hususiyetine mebni, müzayede, münakasa ve ihalat kanununun 18.maddesinin Z fıkrasına tevfikan, pazarlıkla Fenerbahçe Kulübü’ne icarı Maliye Vekaletinin 4/1/1931 tarih ve 7079 numaralı tezkeresiyle vuku bulan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetinin 7/1/1931 tarihli içtimaında tasvip ve kabul olunmuştur.
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal
Kararnamenin incelendiğinde kamu ihale kanununa ilişkin detay göze çarpmaktadır. Stadın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne kiralanması işi “hususiyet” yani özellikli ve önemli olarak nitelendirilmiş, bu hususiyete binaen sözü edilen kanunun 18.maddesinin (z) fırkası yürürlüğe konmuştur. Kanunda yer alan ifadeler, stadın kiralanma işinin bir “kamu emniyeti” meselesi olduğu için ihaleye çıkarılmadığı ve Bakanlar Kurulu kararı ile “pazarlık usulüyle” Fenerbahçe’ye kiralandığını ortaya koymaktadır. Özellikle 1926’da gerçekleşen Atatürk’e İzmir Suikast girişimi sonrası İttihatçı siyasilerin hızla tasfiye edildiği bir dönemde, 1909 yılından beri doğrudan ya da dolaylı olarak İttihatçıların kontrolünde olan bir sahanın Fenerbahçe’ye kiralanması ve bunun Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in onayı ile gerçekleşmesi önemlidir.
Fenerbahçe, stadı kiraladıktan sonra tahsis şartlarını yerine getirmek adına inşa faaliyetine 8 Nisan 1932’de başlamış; bu doğrultuda stadın etrafındaki duvarları tamir ettirilerek, atletizm pisti yapılmıştır.³¹Modern hale getirilen stadın açılışı 13 Mayıs 1932 tarihinde oynanan Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki maçla gerçekleşmiş ve sahadan galip ayrılan taraf 2-1’lik sonuçla Galatasaray olmuştur. Fenerbahçe’ye yapılan bu tahsisler 13 Temmuz 1932 tarihli kararnamelerle gerçekleşmiş, tahsisin altında da Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in imzası, bakanlar kurulu üyelerinin imzasıyla beraber yer almıştır. Fenerbahçe’ye stadın satılması, Kuşdili kulüp binasının 5-6 Haziran 1932 gecesi çıkan yangınla yok olması ile doğrudan bağlantılıdır. Fenerbahçe’nin kulüp binasının, kiraladığı stadın açılışından yaklaşık 20 gün sonra yanmasının ardından geçen 40 günlük sürede yardım kampanyaları aracılığı ile 2.591 lira toplanması Fenerbahçe’ye stadın satılmasına etki etmiştir. Kulübün cumhurbaşkanından öğrencilere kadar toplumun her kesiminden gördüğü destek ve bunun göstergesi olan toplanan bağış miktarı stadın yangından yaklaşık bir ay sonra kulübe satılmasını kolaylaştırmıştır. Burada belirtmek gerekir ki stadın gerek kiralanma gerekse satılma sürecinde Şükrü Saracoğlu kabine üyesi değildir. Stadın millileştirilme sürecinin mimarı olan Saracoğlu’nun kararlarının resmileşme sürecine katkı yaptığı genel kabul görmüş olsa da, her iki kararnamede imzası olan kişi Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’dir.³²
Fenerbahçe Stadı’nın satış bedeli 13104 sayılı kararnamede yazılı olmasa da bedelin 10 eşit taksitle ödeneceği metinde yer bulmuştur. Bu bedel konusunda ortaya atılan iddia stadın Fenerbahçe’ye 1 lira gibi sembolik bir bedelle verildiğidir. Bu iddiaya ilişkin gerek resmi kayıtlarda gerekse dönem basınında bir bilgi ya da habere rastlanılmamıştır. Bununla birlikte stadın 9.000 lira bedel ile (1.000 Reşat Altını) satıldığına dair bilgi veren kaynaklar mevcuttur.³³ Fenerbahçe, stadın mülkiyetine resmen sahip olduğunu belgeleyen kararnamenin çıkarılmasından 1 gün sonra, 14 Temmuz 1932’de, çekilişi yapılan kulüp tarihinin ilk eşya piyangosunda elde ettiği 17.000 liralık geliri stadı için harcamıştır.³⁴ Bu bilgiler Fenerbahçe’nin stadın bedelini, sevenlerinin dayanışması sonucu ödediğini kanıtlamaktadır.
Kuşdili Yangını
Fenerbahçe’nin Kuşdili’ndeki kulüp binasını yok eden yangın sonrasında Atatürk’ün yaptığı bağış, Fenerbahçe’nin yeniden ayağa kalkması için önemli bir destek niteliğinde olup, Atatürk’ün Fenerbahçe ile temasları arasında özel bir yer işgal etmektedir.
Kuruluş yılları evrakının muhafaza edildiği, üyelerin ve sporcuların toplandığı, dönem itibariyle temini hayli zor olan sportif malzemenin muhafaza edildiği bir yerin bulunması ve buraya yerleşilmesi Fenerbahçe için hayli önemli bir sorundu. Bu sorun 1914 yılında Kuşdili’ndeki Kadıköy Uhuvvet³⁵ Kulübü’nün lokaline yerleşilmesi ile çözülmüş ve bu tarihten sonra Kuşdili binası sadece Fenerbahçe’nin değil Türk sporunun da merkezi konumuna gelmiş, Türk sporunun ilk resmi teşkilatı olan TİCİ’nin kuruluş toplantıları bu binada yapılmış, tüzüğü burada yazılmıştı.
Fenerbahçe kuruluştan sonraki ilk iki yılını kurucuların evlerinde ya da Kadıköy-Moda civarındaki kahvehanelerde geçirdikten sonra, Kemal Bey’in (Aşki) babasının evinin bahçesindeki kulübeyi kullanmaya başlamış; 1912’de ise Kadıköy Altıyol’da kiraladığı bir daireye taşınmıştı. İmkansızlıklar dönemi olarak nitelendirilebilecek bu dönem 1914 yılında Kuşdili’ne taşınılması ile son bulmuştu.
Şurası kesindir ki Kuşdili binası Fenerbahçe tarihinin ilk 25 yılını temsil etmektedir. Her ne kadar kuruluş evrakı, yaklaşan Meşrutiyet’in yeniden ilanı dolayısıyla kurucu kadrodan Necip Bey’in (Okaner) yönlendirmesi ile imha edilmiş olsa da, maddi olarak kulübün kazanımları Kuşdili binasında muhafaza ediliyordu.
1932 Yılının 5 Haziran’ını 6 Haziran’a bağlayan gece Fenerbahçe’nin 25 yıllık tarihinin kazanımları, evrakı ve hatıratı Kuşdili binası ile beraber yanarak yok oldu. Bugünden bakıldığında ise Fenerbahçe kaybettiklerinden daha fazlasını yangın sonrasında Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’den, öğrenci Mustafa Zeki’ye kadar toplumun her kesiminden gördüğü destekle kazanmıştır. Bu yangın Fenerbahçe’nin Türkiye için ne ifade ettiğini gösteren en önemli olaydır.
Yangın, 7 Haziran itibariyle gazeteler aracılığı ile halka duyuruldu. Aynı gün Cumhuriyet gazetesinde Fenerbahçe aşağıdaki tebliği yayınladı:
“Sevgili yuvamız, 25 senelik spor hayatımızda elde ettiğimiz şeref ve galibiyet hatıralarıyla birlikte yanmıştır. Bugün, maddi spor vesaitimizden de tamamen mahrum kalmış bulunuyoruz. Yekdiğerimize karşı sarsılmaz itimat, muhabbet ve tesanüt havası içinde, yıllarca süren müşterek emeklerimizin muhassalasının enkazı karşısında derin bir teessür duymamak kabil değildir. Mahvolan manevi kıymetlerin maatteessüf tamiri imkansızdır. Şu kadar ki 25 senedir kazandığımız muvaffakiyetlerin hatıralarını kalbimizde daha büyük bir vecd içinde yaşatmak, bu hatıraları Fenerbahçe gençliğine kitap halinde hediye etmek yine mümkündür. Hatta ilk vazifelerimizden biridir. Kupalarımız, bayraklarımız yanmıştır. Fakat yüreğimizdeki hatıralar canlılığını kaybetmeyecektir. Başta Ulu Gazimiz olmak üzere, kulübümüzün mesaisini takdir eden kıymetli yazıları taşıyan hatıra defterimiz kül olmuştur. Fakat bizim emeklerimizi takdir etmiş olan büyük şeflerimiz, memleketini seven, memleketin ideallerine candan bağlı, çalışkan, tesanüt ve muhabbet çerçevesi içinde Türk gençliğini yine himaye edeceklerdir. Hayatın mütemadi bir mücadele olduğunu; mücadelesiz, ızdırapsız, emeksiz, elemsiz, hayatta gerek fert ve gerek millet itibariyle muvaffak olmak imkânı olmayacağını Türk gençliğine hatırlatan büyük Gazi’nin nasihatleri bu elemli günlerimizde bizim için en büyük teselli ve kuvvet menbaı olacaktır. Fenerbahçelileri, kulübümüzün maruz kaldığı felaket nisbetinde büyük olan vazifeye davet ediyoruz.³⁶
Fenerbahçe’nin tebliğinde dikkat çeken en önemli nokta Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’e yapılan vurgudur. Bu vurgu bir anlamda tekrardan ayağa kalkmak için ondan yardım isteme anlamı taşımaktadır. Kulüp tüm taraftarlarını göreve çağırırken, Gazi’nin nasihatlerinin Fenerbahçe için en büyük teselli ve kuvvet kaynağı olacağını belirtmiştir. Buradan Atatürk’ün yangın sonrasında kulüp ile ilgilendiğini, kulüp ile iletişime geçtiğini anlamak mümkündür. Gazi’nin yangın dolayısıyla gösterdiği hassasiyet, kulüp için açılan yardım kampanyasına yaptığı bağışla kendini gösterecek, bir anlamda da belgelenecektir. Gazi, Fenerbahçe’ye 500 lira teberru etmiştir. Bu meblağ o günün şartlarında müstakil ve bahçeli ve iki katlı bir evin bedeline eşittir.
Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleri tarafından eşzamanlı olarak başlatılan yardım kampanyalarının toplumda karşılık bulduğu bir gerçektir. Her iki kampanyaya da katılım beklenenden fazla olmuş, 8 Haziran’da kampanyaya katılan bağışçıların listesi yayınlanmaya başlanmıştır. Milliyet’te 16 Haziran 1932 tarihine kadar 273 lira 50 kuruş toplanırken, Cumhuriyet gazetesinin 19 Ağustos 1932’de sona eren kampanyasında 1.817 lira 50 kuruş toplanmıştır. Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in yaptığı 500 liralık bağış, bu rakama dahil değildi. Gazi’nin bağışından başka kampanyaya yüksek miktarda bağış yapan başka kişiler de vardır. Örneğin 10 Temmuz 1932 tarihinde Milliyet gazetesinde şöyle bir haber göze çarpmaktadır:
“Cuma günü oynanan maçı teşrif eden Beyazıt meb’usu Halit ve Cevdet Kerim beylerin delâletiyle memleketimizin en güzide tüccarlarından iki zat Fenerbahçe kulübüne biri 500 Lira, diğeri de 200 Lira teberru etmişlerdir”
Gazi Büstü
Fenerbahçe yönetimi kulübün 26.kuruluş yıldönümü için inşası tamamlanan Fenerbahçe Stadında çeşitli etkinlikler düzenlemişti. Bu etkinliklerden en önemlisi sembol futbolcusu Zeki Rıza Sporel’in jübile maçıydı. Fenerbahçe, Sporel’in jübilesinde Avusturya’nın Wien takımı ile karşı karşıya gelecekti. Bu maç ile beraber Türk, Yunan ve Avusturyalı atletlerin yarışacağı bir atletizm müsabakası da programa dahil edilmişti. Ancak 1 Haziran 1934 tarihinin en önemli olayı Atatürk’ün Fenerbahçe’ye bıraktığı ikinci güzel hatıra Gazi Büstünün stada konulmasıydı. Fenerbahçe yönetimi kuruluş yıldönümü etkinliğinin programını gazetelere gönderdiği tebliğ ile kamuoyuna şu şekilde duyurmuştu:
“Fenerbahçe Spor Kulübü Riyasetinden
Gazi Hazretlerinin müsaade-i mahsusaları (özel izinleri) ile stadımız dahiline dikilen Gazi heykelinin küşat resminin icrası ve 26 ıncı yıldönümümüzü kutlamak vesilesiyle hazırlanan büyük spor bayramı için Viyana’dan davet edilen F.C. Wien takımı perşembe sabahı gelecek ve cuma günü ilk maçını Fenerbahçe stadında kulübümüzle yapacaktır.
1 – Maç tam saat 17:30’da başlayacaktır.
2 – Hakem Kemal Halim Bey’dir.
3 – Biletler: Bilaistisna açık tribünler 50, kapalı tribünler 100 kuruştur. Numaralı yerler 200 kuruştur.
4 – Bu maçlar için serbest duhul varakaları muteber değildir. Bilet ve davetiyesi olmayanlar stada giremezler. (Bundan resmî üniformalı tayyare ve denizaltı zabitanı müstesnadır)
5 – Biletler, izdihama mâni olmak için, şimdiden Fenerbahçe stadı ile Milli Spor Zeki Rıza mağazasında satılmaktadır.
6 – Bu maçtan evvel saat 14’te Yunanistan ve Viyana’dan gelecek olan 8 atletin iştiraki ile atletizm müsabakalarının finalleri yapılacaktır.
7 – Pazar günkü maç hakkındaki program cumartesi günü gazetelerde ilan edilecektir.”³⁷
O gün stada gelenler, yeni tribünlerin inşasının bittiğini, stadın kuzey yönündeki kalenin yanına 45 dakikalık büyük bir saat konduğunu, saatin yanına skoru gösteren tabelalar yerleştirildiğini gördüler. Stada radyo tesisatının kurulması da yapılan modernleşme çalışmalarından biriydi. Fenerbahçe Stadı’nda o gün toplanan seyirci sayısı stadın kapasitesi ile ölçüldüğünde 6.000 kadar olsa da basına yansıyan rakam, stadın çevresinde toplanan kişiler de dikkate alındığından, 10.000’i bulmuştur.³⁸
Kuruluş günü etkinlikleri Türk, Yunan ve Avusturyalı atletler arasında yapılan atletizm müsabakaları ile başladı. Saatler 16.30’u gösterdiğinde Fenerbahçeli denizciler, atletler, tenisçiler, futbolcular ve voleybolcular bir geçit resmi yaparak ve halkın alkışları arasında bütün tribünlerin önünden geçip sahanın ortasında durdular. Bu esnada askeri bando İstiklal Marşı’nı çaldı ve Türk bayrağı göndere çekildi. İstiklal Marşının okunmasından sonra kapalı tribünleri önünde Gazi Hazretlerinin büstünün açılışı yapıldı. Kadıköy Kaymakamı kısa bir konuşma yaptı ve Onuncu Yıl Marşı eşliğinde ve halkın dakikalarca süren alkışıyla, büstün üzerindeki sarı-lacivert örtüyü açtı. Sonrasında Fenerbahçe Kulübü adına bir konuşma yapıldı. Bunu Bolu Milletvekili ve Atatürk’ün yaveri Cevat Abbas Gürer’in nutku takip etti. Fenerbahçe Stadına konulan büst 6 sene evvel Galatasaray’ın müzesine götürdüğü büstün ikiziydi. Pietro Canonica imzalı büstün Fenerbahçe kulübü tarafından hangi kurumdan ne gibi şartlarla satın alındığına dair bir bilgi tarih yazımında yer almasa da, ilk büstün hikayesini başlatan Türk Hava Kurumu’nun kurucusu Cevat Abbas Gürer’in törende bir konuşma yaptığı göz önüne alındığında, büstün bu kurumdan temin edildiği sonucu çıkmaktadır.
Gazi büstünün açılışın hikayesinin detaylarından biri de Fenerbahçeli sporcuların yüzleri büste dönük şekilde ettikleri yemindir.
“Türkün Ulu Gazisi,
Senin açtığın yolda, senin göstereceğin yolda yürüyeceğimize, bizlere emanet ettiğin Cumhuriyeti kanımızla, canımızla koruyacağımıza, Türk ruhu, Türk asaleti, Türk sporculuğu mertliğiyle senin arkandan yürüyeceğimize, gözlerimizi senden ayırmayacağımıza ant içeriz…”³⁹
Etkinlikler Gazi büstünün açılışının ardından Fenerbahçeli sporcuların ettiği yemin ile sona ermiş ve Zeki Rıza Sporel’in jübile maçı planlandığı gibi 17.30’da başlamıştır. Fenerbahçe Zeki Rıza’nın jübile maçında Avusturya Wien takımına 4-2 mağlup olmuş, ancak Zeki Rıza Sporel, takımının bir golüne imza atarak jübile maçında gol atan ender sporculardan biri olarak tarihe geçmiştir. Gazi büstünün Fenerbahçe stadına konulması görünüşte dönemin ruhuna uygun, Cumhuriyet’in kurucuna bir sevgi ve saygı gösterisi niteliği taşısa da, kulübün Atatürk’ten aldığı izin büstün stada konulmasını özel kılmaktadır. Bu özel durum nedeniyle de büst, Atatürk’ün Fenerbahçe ile bir teması niteliğindedir. Büstün stada konulması için Fenerbahçe kulübü Atatürk’ten izin isteyen bir telgraf çekmiş ve karşılığında da Atatürk’ten “memnuniyetle” cevabı alınmıştır.⁴⁰ Büstün, Atatürk’ten izniyle dikilmesine ilişkin haberlerin devletin resmi ajansı olan Anadolu Ajansı başta olmak üzere ⁴¹,dönemin diğer basın organlarında yayınlanması; kulübün tebliğinde “müsaade-i mahsusa” ifadesiyle yer bulması büstün stada konulmasının özel niteliğini ortaya koymaktadır.
Atatürk’ün Fenerbahçe’ye Vedası
Atatürk, 17 Mayıs 1936’da ikinci kez Fenerbahçe’ye geldi. Bu ziyaret onun Fenerbahçe Spor Kulübü’nün doğduğu topraklara son ziyareti, bir anlamda vedası niteliğindeydi. Atatürk, 1927 İstanbul seyahatinde ilk ziyaret ettiği yerlerden biri olan Fenerbahçe’ye bu kez yanında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile birlikte gelmişti.
Hayatının son yıllarında İstanbul’da olmayı tercih eden Atatürk, devlet işleri için zaman zaman Ankara’ya gitmekte ve çeşitli kabullerde bulunmaktaydı. 10 Mart 1936’da gittiği Ankara’dan 17 Mayıs’ta İstanbul’a hareket etti. Atatürk, 1935 yılı itibariyle kendisi ile özdeşleşen Beyaz Tren ile seyahat etmekteydi. İstanbul’a dönüş yolculuğunu da bu tren ile yapmıştı. Anadolu’nun demiryolu ağının başlangıç noktası olan Haydarpaşa Garı’na öğlen saatlerinde ulaştı. Atatürk’ü karşılayanların başında Mareşal Fevzi Çakmak Paşa da bulunmaktaydı. Buradan hiç zaman kaybetmeden Fenerbahçe’ye hareket edildi.
Fenerbahçe burnu 1800’ler itibariyle Osmanlı devlet adamlarının ve yabancı ülke elçilerinin mesire yeri olarak tercih ettikleri, popüler bir semt olarak Atatürk’ün de bulunmaktan keyif aldığı bir yerdi. Nitekim tıpkı 1927’de olduğu gibi 1936’da da İstanbul’a geldiğinde ilk ziyaret ettiği yerlerden biri Fenerbahçe olmuştu.
18 Mayıs 1936 tarihinde İstanbul gazeteleri “Reisicumhur Atatürk dün şehrimizi şereflendirdiler” manşetiyle çıktı.⁴² Atatürk’ün, yanındakilerle beraber Fenerbahçe semtini de ziyaret ettiği, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ’ın da heyette olduğu haberlerde yer alıyordu. Ziyarette Atatürk’ün yanında olanlardan biri de manevi evladı Ülkü idi.
Halen Suna ve İnan Kıraç Vakfı – İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün arşivinde olan o gün çekilmiş fotoğraflarda Atatürk ve beraberindeki heyetin deniz kıyısında yaptığı gezinti sırasında gezinti ve yarış kayıklarının yer aldığı görülmektedir. Atatürk’ün ziyaretine ilişkin kaynaklar tarandığında Cem Atabeyoğlu’nun “Atatürk ve Spor”, Haluk San’ın “Türk Spor Tarihinde Atatürk” eserleri ön plana çıkmaktadır. Her iki eserde yer alan ifadeler, o güne ait fotoğraflarla birleşince Atatürk’ün Fenerbahçe’de yapılan spor faaliyetleri hakkında bilgi aldığı ve direktifler verdiği tarihsel olarak belgelenmektedir.
Atatürk 1927’de gerçekleşen ilk ziyaretinde tanık olduğu üzere bu semtte denizcilik faaliyetleri ile uğraşıldığından haberdardır. Bu doğrultuda Atatürk, kendisine eşlik edenlerden de aldığı bilgilerden sonra, mendireğin onarılmasını ve Fenerbahçe'nin, gençliğin deniz sporları ile uğraşabilmesi için bir merkez haline getirilmesini arzu ettiğini söylemiştir.⁴³
Fenerbahçe’de yaklaşık olarak 3 saat vakit geçiren, son olarak Şükrü Kaya’nın köşkünde dinlenen Atatürk, kendisini bekleyen Kalamış vapuru ile saat 16.30’da Dolmabahçe sarayına hareket edecek,⁴⁴ böylece büyük kurtarıcı Fenerbahçe’ye veda edecektir.
KAYNAKÇA
[1] Fenerbahçe İkinci Başkanı Müslim Bağcılar’ın beyanatı. Cumhuriyet, 3 Temmuz 1964
[2] Osmanlıda Spor (Arşiv Belgelerine Göre), Türkiye Cumhuriyetİ Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Yayını, İstanbul, 2018, s.263
[3] Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği Tüzüğü, İstanbul, 2023, s.2
[4] Tasvir-i Efkar, 4 Mayıs 1918
[5] Türk müziğinin sembol isimlerinden olan Münir Nurettin Selçuk, 1900 yılında dünyaya gelmişti. Bugün Fenerbahçe Müzesi’nde sergilenen üye kimlik kartına göre henüz 15 yaşındayken kulübe üye olmuştu. Fenerbahçe’de genç takımlardan başlayarak oynadı. Onun Fenerbahçe’deki günleri için Bedri Gürsoy şunları yazmıştı: “Maçlarda pek enerjik değildi. Sol ayağı zayıftı. Deplasmanı yoktu. Kafa vuruşları noksandı. Hele sıkı gelen toplara kabil değil kafa ile vurmazdı. Bunun sebebini soranlara şu esprili cevabı verirdi: “Sert gelen toplara kafa vurmanın iki mahzuru ve benim için tehlikesi vardır. Bir kere tabiidir ki, sıkı sademe ile dimağ sarsılır, dolayısıyla hançerem titrer, oradaki ses tellerim bozulabilir. Sonra da sıkı gelen şutlara kafa vuruşu yapılırsa insanın saçları çabuk dökülürmüş” Bugün Münir Nurettin’in sesinin hiç bozulmadığına ve hâlâ başında parlak siyah saçlarının mevcut olduğuna bakılırsa bu kanaatinde, bu eski sporcumuzun tamamıyla hakkı varmış. Münir Nurettin kulübünü çok severdi ve bugün de çok sever. Koyu ve candan bir Fenerbahçelidir. Eski kulüp arkadaşlarına karşı sarsılmaz bir samimiyet ve muhabbet gösterir. Münir Nurettin Fenerbahçeli olduğu için daima iftihar eder. Fenerbahçeliler Münir Nurettin Fenerbahçeli olduğu için övünürler. Halk da bu kıymetli musiki sanatkarımızın aynı zamanda sporcu olduğunu öğrenerek onu bir kat daha takdir etsin.”
Bedri Gürsoy, “Futbolcu Portreleri: Münir Nureddin”, Akşam, 1 Mayıs 1941
[6] Barış Kenaroğlu, Atatürk ve Fenerbahçe: Bir Büyük Tartışma ve Gerçekler, K-İletişim Yayınları, İstanbul, 2023, s.67
[7] Dr.Rüştü Dağlaroğlu, Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi (1907-1987), İstanbul, 1987,s.578
[8] Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, Teşkilat-ı Umumiye (Merkezi Umumi, Heyet-i Müttehideler, Mıntıkalar ve İdman Cemiyetleri hakkında malumat-ı mecmüle, Bidayet-i teşkilden (1338), ikinci umumi kongreye kadar (18 Eylül 1341 / 1925)) İstanbul, 1926
[9] İkdam, 2 Ekim 1925
[10] Akşam, 2 Ekim 1925
[11] Millet, 2 Ekim 1925
[12] Vakit, 2 Ekim 1925, Stanboul 2 Ekim 1925
[13] Hakimiyet-i Milliye, 2 Ekim 1925
[14] Millet, 1 Ekim 1925
[15] Polonya milli takımı dönem basınında Leh Milli Takımı olarak isimlendirilmekteydi.
[16] Fenerbahçe kadrosundan Hüsnü Bey (Teoman) 1928-1930 yılları arasında Fenerbahçe forması ile 7 kez, Füruzan Bey (Şansal) 1925-1933 yılları arasında 28 kez, Ulvi Bey (Örel) 1925-1927 yılları arasında 4 kez, Seyfi Bey (Erinç) 1925-1927 yılları arasında 4 kez (3 gol), Şekip Bey (Akduman) 1930-1931 sezonunda 9 kez, Sedat Bey (Taylan) 1925-1931 yılları arasında 9 kez (8 gol), Şahap Bey (Moltay) 1926-1927 yıllarında 6 kez, İhsan Bey (Gürbüz) 1925-26 sezonunda 2 kez Fenerbahçe forması giymişlerdir. Cem Ertuğrul, Fenerbahçe’nin Tüm Maçları, Sokak Kitapları Yayınları, İstanbul, 2006
[17] Akşam, 2 Ekim 1925
[18] Sultan Abdülhamid döneminde 1904 Yılı itibariyle Osmanlı Devleti’nin hizmetine giren Ertuğrul Yatı, 1922 yılına kadar Saltanat Yatı olarak kullanıldı. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra 1924 yılı itibariyle Atatürk tarafından kullanılması, Ertuğrul’u Türk devletinin Osmanlıdan Cumhuriyete devamlılığını simgeleyen unsurlardan biri yapmaktadır.
[19] Utkan Kocatürk, age, s.282
[20] Cumhuriyet, 2 Temmuz 1927
[21] Milliyet, 2 Temmuz 1927
[22] Utkan Kocatürk, age, s.282
[23] Cumhuriyet, 6 Ağustos 1927
[24] Burhan Felek, Yaşadığımız Günler, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1974, s.213
[25] Barış Kenaroğlu, Barış Eymen, Alican Küçükcan, Fenerbahçe Tarihi Meseleleri: 1907-1914, Yeditepe Yayınevi, 2022, s.52
[26] Barış Kenaroğlu, Barış Eymen, Alican Küçükcan, age., s.53
[27] Spor Alemi, 16 Kasım 1922
[28] Yalçın Doğan, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1989, s.98
[29] Türkiye Futbol Federasyonu, Türk Futbol Tarihi, C.1, İstanbul, 1992, s.46
[30] BCA, 080.18.01.02.17.1.17
[31] Cumhuriyet, 9 Nisan 1932
[32] BCA,080.18.01.02.30.52.1
[33] Gökhan Hacır, Efe Başvekil: Şükrü Saracoğlu’nun Romanı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2006, s.133
[34] Dr.Rüştü Dağlaroğlu, Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi (1907-1987), İstanbul, 1987,s.571
[35] Uhuvvet=Kardeşlik
[36] Cumhuriyet, 7 Haziran 1932
[37] Vakit, 29 Mayıs 1934
[38] Son Posta, 2 Haziran 1934
[39] Cumhuriyet, 2 Haziran 1934
[40] “Rüştü Dağlaroğlu Röportajı” Birleşik Vakıf Dergisi, Ocak, 1994
[41] Anadolu Ajansı 1 Haziran 1934 tarihli etkinliğin haberini şu ifadelerle vermiştir: “İstanbul, 28. Anadolu Ajansı – Fenerbahçe kulübü-nün 26 ıncı sene-i devriyesi münasebetiyle Gazi Hazretlerinin müsaadeleriyle rekzedilen (dikilen) abidenin ve yeni tribünlerin küşat resmi (açılış tö-reni) yapılacaktır. Bu merasimi bir spor bayramı halinde tesit etmek kararını veren Fenerbahçeliler büyük bir program hazırlamışlardır.”
[42] Cumhuriyet, Kurun, Son Posta, Haber, Akşam, Açık Söz, 18 Mayıs 1936
[43] Cem Atabeyoğlu, Atatürk ve Spor, Hisarbank Kültür Yayını, 1981, s.55; Haluk San, Türk Spor Tarihinde Atatürk, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 1999, s.182
[44] Tan, 18 Mayıs 1936
GÖRSEL BİLGİLERİ:
(1) 4 Ekim 1925 tarihli Akşam gazetesinde “Büyük Gazi, Bursa’da, Fenerbahçe – Bursa, Ankara muhtelit takımı maçını, mahal-i mahsusta temaşa buyururlarken” altyazısıyla yayınlanan fotoğrafın orijinali.
(2) Mustafa Kemal Paşa’nın Fenerbahçe Stadyumu’ndaki (dönemin İttihat Spor Kulübü) “Mektepliler İdman Bayramı” törenlerine katılıp, Fenerbahçe kulübünü ziyaret ettiği 3 Mayıs 1918 gününe en yakın tarihli fotoğraflarından…
(3) 4 Mayıs 1918 tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesinde, Mustafa Kemal Paşa’nın da “Mektepliler İdman Bayramı” törenlerinde olduğunu gösteren kupür ile İstanbul’un işgalinden sonra Malta’ya sürgüne gönderilen ve aralarında Fenerbahçe Başkanı Sabri Toprak’ın da bulunduğu Türk devlet adamları ve askerler. (Fotoğraf: Seyhun Binzet Koleksiyonu)
(4) 1914 yılında Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali’nin açılış töreninden…
(5) 3 Mayıs 1918 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın imzaladığı Fenerbahçe Spor Kulübü hatıra defteri.
(6) Öncesinde Papazın Çayırı, Union Club ve İttihat Spor Sahası olarak anılan Fenerbahçe Stadyumu, 1920’li yıllarda… (Yapı Kredi Tarihî Arşivi)
(7) 30 Kasım 1918 tarihli “Minber” gazetesinde yayınlanan ilk ve tek spor haberi: Fenerbahçe-İngilizler maçı! Ve "Esir Şehrin Moral Kaynağı" Fenerbahçeliler, İngiliz işgal kuvvetleriyle oynadıkları bir maçta, Taksim Stadyumunda.
(8) 3 Ekim 1925 tarihli Millet gazetesinde “Reisicumhur Hazretleri Fenerbahçe ile Bursa muhtelit takımı arasındaki maçı seyrederlerken” altyazısıyla yayınlanan fotoğrafın orijinali.
(9) Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1919’da ayrıldığı İstanbul’a 1927 yılında dönerken. (Seyhun Binzet Koleksiyonu)
(10) Zaferden sonra T.B.M.M. temsilcisi olarak İstanbul’a gelen Refet Paşa, Fenerbahçe Stadyumu balkonundan halka hitap ederken… Arkada Fenerbahçe’nin kurucu başkanı Nurizade Ziya (Songülen) Bey ve bir diğer başkan Hamit Hüsnü (Kayacan) Bey de var. (İstanbul Araştırmaları Enstitüsü)
(11) 1930’lu yıllarda Fenerbahçe Stadı’nın havadan bir görünüşü. (Yapı Kredi Tarihî Arşivi)
(12) 1931 yılında Fenerbahçe Stadyumu’nun Fenerbahçe Spor Kulübü’ne kiralandığını gösteren kararname ile 1932 yılında Fenerbahçe Stadyumu’nun Fenerbahçe Spor Kulübü’ne satıldığını gösteren kararname. (T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı)
(13) 1940’lı yıllarda Fenerbahçe Başkanı Şükrü Saracoğlu ile yöneticiler Muvaffak Menemencioğlu ve Dr. Rüştü Dağlaroğlu, Fenerbahçe Stadyumu protokol tribününde bir arada… (Müzdat Dağlaroğlu Arşivi)
(14) 5-6 Haziran 1932 gecesi, Fenerbahçe kulübü Kuşdili Lokali’nin yangın felaketine kurban gittiğini bildiren İçişleri Bakanlığı evrakı. (T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı)
(15) 21 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün Fenerbahçe’ye bağışını bildiren haber.
(16) Mustafa Kemal Atatürk’ün büstünün Fenerbahçe Stadyumu’na konduğu gün futbola veda eden Zeki Rıza Sporel, 1920’li yıllarda, Taksim Stadyumu’nda oynanan bir maçtan evvel, Galatasaray kaptanı Nihat Bekdik ile bir arada… (Yapı Kredi Tarihî Arşivi)
(17) 2 Haziran 1934 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, Fenerbahçe Stadyumu’na Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün büstünün konduğuna dair haber.
(18) Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1936 yılında son kez Fenerbahçe’de… (İstanbul Araştırmaları Enstitüsü)