Başkanımız Ali Y. Koç, Faruk Ilgaz Tesislerimizde düzenlenen Yüksek Divan Kurulu Toplantımızda önemli açıklamalarda bulundu. “Bizim hikayemiz haram değil, alın teri” diyen Başkanımız, şu ifadeleri kullandı:
“Kıymetli Yüksek Divan Kurulumuz, Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarım, değerli basın mensupları ve ekranları başında bizleri takip eden değerli Fenerbahçeliler, hepinizi sevgi ve saygı ile şahsım ve Yönetim Kurulum adına selamlıyorum.
BAŞKANIMIZDAN BAŞSAĞLIĞI VE GEÇMİŞ OLSUN MESAJLARI
Bizim için çok üzücü bir 3 aylık dönem oldu. Öncelikle ülkemizi derinden sarsan Bolu’da bir otelde gerçekleşen yangın faciasında sporcumuz Altyapı yüzme sporcumuz Vedia Nil Apak ve annesi Ferda Apak’ın, Bolu Fenerbahçeliler Derneği Başkan Yardımcımız Rıfat Doğan’ın eşi Ceren Yaman Doğan ve kızı Lalin Doğan’ın da aralarında olduğu 79 canımızı kaybettik. Her iki aileye ve camiamıza başsağlığı diliyorum. Ayrıca yangında hayatını kaybeden tüm canlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve yakınlarına sabır, yaralılara da acil şifalar dileklerimi iletiyorum. Vedia Nil’in babası Mehmet, benim çok yakın bir çalışma arkadaşım, tesadüftür ki nikah şahitleri de bendim. Çok derinden etkilendik.
Ülkemiz ve camiamız adına üzüntümüz henüz taze iken, yönetim kurulunda birlikte görev yaptığım yol arkadaşım can dostumuz, ağabeyimiz Mehmet Dereli’yi 1 Şubat günü rahatsızlığı sebebiyle kaybettik. Kendisi doğduğumdan beri tanıdığım ağabeyimin üç arkadaşından biriydi. Rahmetli Mehmet Dereli, Fenerbahçe’sine sonsuz bağlılık duyan, elini taşın altına koyması gereken her alanda maddi, manevi destek ve katkılarını asla esirgemeyen bu desteklerin konuşulmasını istemeyen çok büyük bir Fenerbahçeliydi. Söz konusu Fenerbahçe ve dostları ise gönlünün son derece cömert olan ama her şeyden önemlisi iyi bir insanı kaybetmenin acısını yaşadık. Onu ebediyete uğurlamak bize çok zor geldi. Buradan bir kez daha ailesine, sevenlerine ve camiamıza başsağlığı dileklerimi sunuyorum.
Mehmet Dereli’nin hemen ardından bir gün sonra efsane futbolcumuz, büyüğümüz Ogün Altıparmak’ı da kaybettiğimiz haberini ailesinden aldık. Ogün ağabey ile ilgili duygularımı cenaze töreninde paylaşmıştım. Ogün Altıparmak, yaşamı boyunca Atatürk ilke ve inkılaplarına gönülden bağlı, vatanını, bayrağını ve Fenerbahçe’sini her şeyin üzerinde tutan bir isimdi. Fenerbahçe’sine hayatının her döneminde hizmet etti. Futbolcu olarak hizmet etti, 1986-1988 yılları arasında, Fenerbahçe’de yöneticilik görevini de üstlendi, 3 Temmuz kumpasında ise hain örgüte karşı gövdesini siper etti. Mücadelesi ile camiamızın kanaat önderlerinden birisi oldu. Ben yönetimdeydim o zaman hatırlıyorum bizlere güç verdi. Kendisine Allahtan Rahmet, ailesine sevenlerine ve camiamıza bir kez daha başsağlığı diliyorum.
Efsane kaptanlarımızdan Oğuz Çetin’de bir rahatsızlık geçirdi. Bir hastaneden başka bir hastaneye naklini yapmak istedik fakat doktorlar izin vermedi. Kendisinin sağlık durumu şu anda iyi. Allah’a şükürler olsun giderek daha iyiye gidiyor. Kendisine ve ailesine de geçmiş olsun dileklerimiz de iletiyorum.
SEZON ÖNCESİ BELİRLEDİĞİMİZ HEDEFLERE SAĞLAM ADIMLARLA İLERLİYORUZ
Son toplantıdan bu yana yaşananları şube kaptanlarımız sizlerle paylaştılar. Her alanda da Allah’a şükürler olsun iyi gidiyoruz. Sezon öncesi belirlediğimiz Avrupa hedeflerine de sağlam adımlarla ilerliyoruz. Kadın basketbolunun olağanüstü başarısı anlatıldı. Onları bir kez daha huzurlarınızda tebrik etmek istiyorum. Hep endişe ediyordum, bir yerde 50 küsur serilik galibiyet serisi bir yerde bitecek inşallah Final-Four’da önemli bir finalde bitmez diyordum o da çok şükür ligde beklenmedik birkaç mağlubiyet aldık o da takımımızı silkeledi, onlardan da geçen seneki başarıyı bekliyoruz.
Fenerbahçe Beko Erkek Basketbol Takımımız, EuroLeague puan tablosunda 2’inci sırada, tam bir takım havası veriyor, müthiş bir mücadele gösteriyor, çok iyi defans yapıyor ama yeri geldi 7 maçın 6’sını arka arkaya büyük farklarla kaybetti, bir nebze olsun inancımız sarsıldı. Bizler hakaretler yedik, şahsım adına onu da söyleyeyim. Ancak bugün geldiğimiz noktada emin adımlarla Final-Four’a gidiyoruz. İnşallah hem şans yanımızda olur hem de sakatlıklar önümüze geçmez. Onlara da inancımız tam.
Kadın voleybolcularımız, bu sene en çok istediklerimizden bir tanesi Final-Four’u kazanmak. Final-Four biliyorsunuz burada büyük bir ihtimal bizim salonumuzda yapılacak. Hem Final-Four’a kalmak hem de bu kupayı kazanmak en büyük arzumuz. En son 2011 yılında bu kupayı kazanmıştık. Onların da yolları açık olsun, inancımız tam.
En son iki gün önce futbol takımımız Belçika temsilcisi Anderlecht’i 3-0 mağlup etti. Hocamızın dediği gibi, henüz ilk devre tamamlandı. Ciddiyeti elden bırakmadan rövanşta Avrupa’nın son 16 takımı arasına adımızı yazdırmak istiyoruz.
Avrupa Ligi’nde Türk kulüpleri arasında 45 galibiyetle en fazla galibiyet alan kulüp biziz. Her şeyden önemlisi, son dört yıldır Avrupa’da istikrarlı bir takıma dönüştük. Geçen yıl Konferans Ligi’nde çok hayıflandığımız bir çeyrek final eşleşmesi yaşamıştık. Şimdi bir üst kupada son 16’ya kalma çabamızın heyecanı içindeyiz.
SON 5 YIL İÇERİSİNDE AVRUPA’DA ÜLKE PUANIN ÜÇTE BİRİ FENERBAHÇE’DEN GELMİŞTİR
Biliyorsunuz ülke puanı sıralamasında Avrupa’da ilk 10’da olmak önemli. Şu anda 10’uncu sıradayız. Son beş yıl içinde yirmileri gördük ama baktığınız zaman son 5 yıl içerisinde ülke puanın üçte biri Fenerbahçe’den gelmiştir. Onun için mutluyuz ve gururluyuz. Biz kısacası hangi kulvarda olursak olalım tarihimiz boyunca ülke sporuna hizmet etmeye, ülke bayrağını en yüksekte tutmak için var gücümüzle çabaladık, örnek olmak için pozisyon aldık. Aynı şekilde bu sezon da elimizden gelenin en iyisini yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türk halkının ve taraftarlarımızın kıvanç duyduğu Avrupa’daki yürüyüşümüz devam etmektedir, aynı zamanda Süper Lig için de itici bir güç olacaktır. Allah onların yolunu açık etsin, şans yanımızda olsun.
MOURINHO VE TRANSFERLER HAKKINDA
Futbola bakarsak düşündüğüm, Yönetim Kurulu olarak düşüncemiz iyi bir transfer sezonu geçirdik. Takımımızın başında değeri her geçen gün daha iyi anlaşılan, dünyanın saygı duyduğu Jose Mourinho var. Yeri geldi değersizleştirildi, yeri geldi tenkit edildi. Neden? Çünkü cesurca gerçekleri ifade ettiği için. Kendisi ülkemize alıştıkça, ülke futbol dinamiklerini daha iyi anladıkça ki hızlıca öğreniyor. Oyuncularımız da onun sistemine daha da ayak uydurdukça göreceksiniz daha büyük başarılar gelecektir. Ben, burada kendisi ile devam etme fikrine kesinlikle katılıyorum. Artık biraz sabretmemiz lazım. Arkadaşlarıma ve kendisine de ifade ettim. İşini yap, burada bir hoca değişikliği söz konusu değil. Sonuçları ne olursa olsun olmamalı da. Yönetim gider hoca kalır mesajını kendisine verdik. İnşallah o da ona olan inancımızı büyük başarılarla verir. Bu sezon çevirmesini bekliyoruz, önümüzdeki sezon çevireceğinden hiçbir şüphemiz olmadığını da ifade etmek istiyorum.
Transfer bir süreçtir. Birkaç transfer döneminde hayalinizdeki takımı kurarsınız. Sezon başında güçlü ve karakterli kadromuza iyi transferler yapmıştık. Kış transfer döneminde de eksiklerimizi giderecek, ancak daha da önemlisi taraftarımıza verdiğimiz kaliteli kadro sözünü doğrulayacak isimler aldık.
Dikkat ederseniz Erol Bey’in finans konularında da ifade ettiği gibi biz yapınca konuşuruz. Yapacağız, edeceğiz, bekliyoruz, yok. Biz, sessiz sedasız doğru bildiğimiz yolda hedeflere kitlenerek yaparız, yaptığımız zamanda konuşuruz. Aynen bu transfer penceresinde olduğu gibi. Kısacası hedeflediğimiz her pozisyon için ya birinci ya da ikinci önceliğimizi transfer edebildik. Şükürler olsun. Şükürler olsun ki kapı-kapı dolaşıp, birçok ismi kamuoyuna pazarlayıp bambaşka isimleri transfer etmek zorunda kalmadık. Bunun için bu imkânları camiamıza sağladıkları için Yönetim Kurulumuza çok teşekkür ediyorum.
Evet, transfer konusunda Fenerbahçe istikrarlı bir yolda gidiyor. Son yıllarda Real Madrid, Brighton, Manchester United, Bayern Münih, Lazio, Hoffenheim, Braga, Amerika’da Columbus gibi kulüplere güzel transferler yaptık. Artık Fenerbahçe futbolcuların gözünde Avrupa’nın ilk 5 ligine sıçrayabilme tahtası olarak görülebilmektedir. Bu da transferlerde elimizi güçlendiriyor, rekabet gücümüzü artırıyor. Fenerbahçe her geçen gün bu anlamda daha da cazibe merkezi haline geliyor.
Hem tecrübeli isimlere yöneliyoruz hem de genç potansiyellere yatırım yapıyoruz. Bunu da dengeli bir şekilde yapmaya özen gösteriyoruz. Ne yaptık bu dönem Talisca’yı aldık. Talisca uzun zamandır istediğimiz futbolcuydu. Hatta hayalimiz ocak başı Türkiye’ye getirip onu birazcık daha takıma alıştırmak hatta gerekiyorsa onun için özel maçlar yapmaktı. Fakat anlaştık, Arap kulübünde yönetim değişikliğine gidildi. Dolayısıyla bütün süreç baştan aşağı yeniden başladı. Talisca’yı transfer ettikten sonra malum kulüp de bu işi bozmak için araya girdi, 2 Milyon Euro fazla para teklif ettiler, bir sürü inkâr ettikleri gibi etmedim demesinler. Ancak hem Talisca hem de menajeri verdikleri sözde durdular. Uzun süre beklemelerine, yönetim değişikliğine ve 93. dakikada rakibimizin sürece dâhil olup çok daha yüksek teklifler vermesine rağmen itibar etmediler. Hem Talisca’ya hem de menajerine bu dik duruşları için bir kez daha teşekkür ediyorum. İnşallah ona yaptığımız yatırımın karşılığını sahada alacağız.
Tecrübeli bir stoper istiyorduk, Diego Carlos’u aldık. Premier Lig tecrübesi var, bütün Şampiyonlar Ligi maçlarında oynadı. Sportif Direktörümüz Mario Branco’nun döneminde Avrupa’ya getirilen bir oyuncuydu, karakterini çok çok iyi tanıyordu. İstikrarlı performans, büyük bir karakter almak istedik ve bu futbolcuya yöneldik. Son dakika pürüzler yaşandı ama o da dik durdu ve Fenerbahçeyi tercih etti.
Skriniar… Buna özel bir parantez açmak istiyorum. Herhalde Fenerbahçe Skriniar’ı transfer edene kadar ‘Fenerbahçe Skriniar’ı transfer edecek’ haberleri duymamışsınızdır. Transfer döneminde Skriniar’ın hangi kulübe gideceği gazetelerde çarşaf-çarşaf haber yapıldı.
Hatta Sn. Aziz Yıldırım ile yediğimiz yemekte, Şekip Bey de bahsetti. Tekrarlama zamanı geldi. Başkan o zaman ‘Özellikle Skriniar’i kaçırmayın, muhakkak transfer edin’ demişti. Inter’in kaptanı, PSG’ye transfer olmuştu. Orada hoca ile görüş ayrılığından dolayı bizim için fırsat doğdu ama Skriniar başından beri ‘Türkiye’den önce diğer alternatiflerimi değerlendirmek istiyorum’ dedi. ‘Türkiye’ye gelirsem Fenerbahçe’den başka kulübe gelmem’ dedi. Bu şekilde 3 hafta opsiyonlarını değerlendirdi. Sonuçta Türkiye’ye gelmeyi tercih etti ve Türkiye’de tercih ettiği takıma verdiği sözü tuttu. Biz sadece çok iyi çok büyük futbolcuyu değil, büyük bir karakter ve büyük bir lider transfer ettik. İnanın bu işi bozmak için malum yer ‘ilgilenmedik vs.vs’ demelerine rağmen dibine kadar ilgilendiler ama biz tereyağından kıl çeker gibi transferi yaptık. İnşallah o da uzun zaman Fenerbahçe’ye hizmet eder. Ayağı alıştı, kulübün atmosferinden çok etkilendi. İstanbul’dan etkilenmemek mümkün değil. Fenerbahçe Stadı ve taraftarlarından etkilenmemek mümkün değil. İnşallah önümüzdeki sezon da bizlerle olur.
Mimovic, geleceğe yatırımdır. Ferdi etkisi yapacak futbolcudur. 14 yabancı oyuncu varken niye aldınız diye düşünebilirsiniz. Çünkü bu fırsatı kaçırmak istemedik. Maximin’in Napoli’ye gitmesi söz konusuydu. Son dakika olmadı ve iyiki de olmadı. Ona ihtiyacımız var. Mimovic Zenit’e 6 aylığına gitti. Zenit’in 100. yılında şampiyonluk yarışında olmayı çok istedi. Göreceksiniz önümüzdeki sezon ondan çok fayda sağlayacağız.
Güzel-sağlıklı ve bir nebze pahalı ama gelecek sezon ve bu sezon açısından çok önemli transferler yaptığımızı görüyorum. Bir kez daha Yönetim Kurulu’na teşekkür ediyorum. Bana, Acun Bey’e, Mario’ya, Okan Özkan’a, Mourinho’ya bu cesareti ve cephaneliği verdikleri için.
KADIKÖY ATMOSFERİ VE TARAFTARLARIMIZLA İLGİLİ
Ne diyoruz, Fenerbahçe inanırsa karşısında hiçbir güç duramaz. Geçe ay yaptığım basın toplantısında içinde bulunduğumuz negatif ortamda başarının gelemeyeceğini açık ve net şekilde ifade etmiştim. Burada da Fenerbahçe taraftarı inanırsa karşısında hiçbir gücün duramayacağını söylemiştim. Sahada, salonlarda Fenerbahçe’yi temsil eden kim varsa sonuna kadar desteklemelerini rica etmiştim. Son dönemde görüyoruz ki Fenerbahçe taraftarı dünyanın en büyük spor kulübüne yakışanı yaptı ve gönlünde yaşadığı sevgiyi kayıtsız, şartsız desteğini skor kötü bile olsa öfkeye dönüştürmeden futbolcusuna yansıttı. Son dönemlerde aldığımız başarılı sonuçlarda çok büyük bir payı oldu. Zaten deplasman tarafına hiçbir şey demek istemiyorum. Deplasman taraftarlarımız Ahmet Bey’in de ifade ettiği gibi göğsümüzü kabartıyorlar. 300-500 kişi gittiğimiz statlarda da 1000-1500-2000 kişi gittiğimiz statlarda da farklarını gösteriyorlar. Eminim evinde seyreden herkes de televizyonlarında onların sesini duyuyorlardır. Onlara da özellikle teşekkür etmek istiyorum. Son iki sezondur Fenerbahçe’nin deplasman istatistiğine bakın geçen sezon hiç yenilmedik. Burada deplasman taraftarının büyük katkısı vardır. İç sahada yaşadığımız sıkıntılar malumunuzdur. Onları da aştığımızı düşünüyorum ve inanıyorum.
Şekip Bey geçmişteki maçlardan, nasıl geri dönüşler yaptığımızdan, taraftarlarımızın nasıl katkı sağladığından ve son olarak Göztepe-Çaykur Rizespor maçlarından bahsetti. Gaziantep’e karşı 3-0’dan 4-3’e çevirdiğimiz maçtan bahsedildi.
Taraftar, Fenerbahçeli futbolcuyu, hocasını ve takımını cesaretlendirmeyi, yüreklendirmeyi seçti. İnşallah sezon sonuna kadar da böyle devam eder. Çünkü bu pozitif atmosferin etkisini ve sonuçlarını hep beraber görüyoruz. Tekrar o aradığımız ruhu görmeye başladık. Allah bozmasın. Ne oldu? Devre arasında da soyunma odasında hocamızın yaptığı konuşmalar, strateji değişiklikleri, oyuncu değişiklikleri… Bunların hepsi Kadıköy'ün atmosferiyle birleşince neler olabileceğini gördünüz, neler olabileceğini de herhalde tekrar hayal etmeye başladınız. Hep birlikte mücadele ettik ve iki kritik maçı çevirdik.
FENERBAHÇE İNANIRSA KARŞISINDA HİÇBİR GÜÇ DURAMAZ
Şimdi önümüzde içerde oynayacağımız 7 iç saha maçımız var. Her zaman tek beklentimizin camiamızın bize karşı yapılanlara karşı artık uyanması ve takımlarını sahiplenmesi olduğunu belirttik. Tribünlerde bunun izlerini görüyor olmak çok umut vadedici. Deplasman taraftarımıza hiçbir şey demiyorum çünkü onlar zaten üstlerine düşen görevi fazlasıyla yapıyorlar. Sizlerin huzurunda onlara teşekkür ediyorum. Neymiş? Fenerbahçe inanırsa karşısında hiçbir güç duramaz.
ÜLKEMİZDE NE YAZIK Kİ GERÇEKLERİ SÖYLEYENLER, SÖYLEDİKLERİNİ İSPAT ETMEK ZORUNDA
Biraz da rakipten bahsedelim. Fazla da değinmek istemiyorum. Gerçekten artık sıkıldık, kabak tadı verdi. Ülkemizde ne yazık ki gerçekleri söyleyenler, söylediklerini ispat etmek zorunda. Yalan söyleyenler, çelişkili olanlar, gerçekleri inkâr edenler ne yazık ki iletişim anlamında onların söyledikleri itibar görüyor. Biz onu nasıl doğrularla kamuoyuna gerçekleri gösteririzin mücadelesini veriyoruz. Ama içinizde kötülük, alavere, dalavere, ayak oyunları yoksa bunlarla bir yere kadar mücadele ediyorsunuz.
(Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in 9 Aralık 2024 ve 11 Şubat 2025’te yaptığı açıklamalar barkovizyondan yayınlanır.)
Arkadaşlara bu videoyu neden koymak istediklerini sordum. ‘Ne kadar çelişkili bir kulüp olduklarını sadece iki açıklama üzerinden göstermek istiyoruz.’ dediler.
Huzura ihtiyacımız var diyen kişiyle huzuru bozan söylemlere sahip olan kişinin aynı olduğunu kamuoyuna mütemadiyen göstermemiz, anlatmamız, söylememiz lazım ki artık kamuoyuna sirayet etti. Çünkü Türkiye’de insanlar her şeyi çok çabuk unutuyorlar. Gündem o kadar çabuk değişebiliyor ki, futbol zaten dinamik bir dünya. Olup bitenlerin hızına yetişemiyoruz. Aslında karşımızdaki ruh hali bu.
Son birkaç maça bakalım. Rizespor maçında hakem otoritelerinin tümü hakemin verdiği kararların doğru olduğunu söylediği halde, hakemle kazanmışız gibi utanmadan bize hırsız iftirasını atıyorlar. Hala anlayamadılar, Fenerbahçe hırsıza, ‘Hırsız var’ diyen taraftır. Bunu hala anlayamadılar. O kadar alışmışlar ki, gerçek olsun, olmasın bir konuyu Türk kamuoyunun gündemine yerleştirme konusunda o kadar başarılılar ki. Her seferinde tutacağını zannediyorlar. Artık tutmuyor.
SAHTEKÂR, HIRSIZ FUTBOLCULARI KONUŞULACAĞINA İŞ FENERBAHÇE-GALATASARAY İŞİNE DÖNDÜ
Yarıda kalan bir Adana Demirspor maçı var. Bizi hiç ilgilendirmeyen. Genç yöneticimiz tweet atmış da Fenerbahçe hazırlıklıymış da… Bakın o gece hocasından futbolcusundan yöneticisine kadar, aynı replikleri söyleyip militan medya mensuplarına bunu söyletiyorlar. Ne olmuş atmışsa Hulusi Bey. Siz bizim maçlar oynanırken bizim hakkımızda tweetler attınız. Maçlar biter bitmez tweetler attınız. Sizin kadar hazırlıklı bir iletişim yapısı görmedim. Ama işi döndürdüler. Gündem değiştirmede o kadar muhteşemler ki. Sahtekâr, hırsız futbolcuları konuşulacağına –demin de bu kürsüden ifade edildiği gibi- iş Fenerbahçe-Galatasaray işine döndü, yok efendim biz kurgulamışız. Kamuoyu ne yazık ki uyanık değil.
Geçen gün bir yarışmada son ölen Sovyet Lideri diye bir soru sormuşlar, yarışmacı cevaplayamamış, ‘Kraliçe Elizabeth mi acaba’ demiş ama ‘orada da takılıyorum.’ demiş. Seyirciye sormuşlar, seyircinin %56’sı ‘Kraliçe Elizabeth’ demiş. Böyle bir toplum varken bunlar tutuyor. Biz de tutmaması için mücadele veriyoruz.
BİZ Mİ YAPTIK? O ZAMAN ŞUNU YAZIN: ‘MERTENS SENEYE FENERBAHÇE’DE’
Dolayısıyla biz mi yaptık? O zaman şunu yazın: ‘Mertens seneye Fenerbahçe’de’. Bu işin olabilmesi için 15 dakika içinde geçtim hakemi kafalamayı, Adana Demirspor’u kafalamayı geçtim, bu kurgunun gerçek olabilmesi için o zaman planın en önemli öznesi Mertens değil mi? O sahtekarlığı yapıp penaltı alan. O zaman Mertens de kurgunun içinde. Seneye bizde. Yazın bunu medya mensupları. O kadar deli saçması işleri bu halka yedirmeye, yutturmaya alışmışlar ki. Devam ediyorlar.
TÜRK SPOR KAMUOYUNA ÇAĞRI: ÇOCUKLARIMIZIN SPORA OLAN SEVGİSİNİ KORUMALIYIZ
En komiği ortamı geren lafları edenler de kendileri, itidal çağrısı yapanlar da. Ancak bizi kavgacı gibi gösterme çabalarına toplumda artık kimse itibar etmiyor. Basın toplantısında da ifade ettiğim gibi artık insanlar görüyorlar, konuşuyorlar, tepki veriyorlar. Tabii bunların tahribat gücü o kadar yüksek ki, bir TFF kurulunda çalışıyorsanız veya kamuda bir bürokrat, memursanız ve bizlerle ilgili işlerle uğraşıyorsanız, karaborsa, bahis, SPK konuları, gayrimenkul konuları… Korkuyorlar. Bunların tahribat gücünden o kadar korkuluyor ki. İnsanların manevra alanları kalmıyor. O şekilde istediklerini sadece sahada değil, pek çok yerde alıyorlar. Biz bunun mücadelesini veriyoruz.
Fenerbahçe huzuru bozan değil, Türk toplumunu uçuruma götüren terör örgütüne, sarı duvarı örerek göğsünü siper eden kulüptür. Bunu unutmayın. Neden? Çünkü sizin çocuklarınız için de yaptık bunu.
Orada genç - yaşlı, kadın - erkek her bir çubuklu sevdalısına ülkemiz adına minnet duymanız gerekirken, bizlerin çocukları ağlarken, utanırken, biz bu savaşı sadece bizim çocuklarımız için değil, bu ülkenin çocukları için verdik. Bunu unutmayın. Siz bundan fayda sağlamış olabilirsiniz ama biz aynaya baktığımız zaman ne olduğumuzu biliyoruz. Kısacası burada bekâ problemi vardır.
Biz hep saha içinde kalmaya özen gösteriyoruz. Sadece futbolda değil, her alanda özen gösteriyoruz. Futbolda yaşananları bir Fenerbahçe-Galatasaray kavgasına çekip bizi Anadolu kulüpleriyle karşı karşıya getirmek isteyenleri gülerek, aynı zamanda üzülerek izliyoruz. Fenerbahçe’nin ne olduğu bellidir.
Ben Kulüpler Birliği Başkanlığı yaparken, oradaki kulüp başkanı arkadaşlar benim duruşumu bilirler. Herkes için bütünsel bakış. Biz bu konularda alınmayız ama sizin yeni algı operasyonunuz Fenerbahçe’yi Anadolu kulüpleriyle de karşı karşıya getirmek.
BU MÜCADELE, TÜRK FUTBOLU TEMİZLENECEKSE HEPİMİZE YARAYACAK BİR MÜCADELEDİR. DOLAYISIYLA BİZİ BAŞKALARIYLA KARIŞTIRMAYIN
Anadolu kulüplerine sesleniyorum. Yıllarca konuşulan, hafızalardan silinmeyen hakem hataları kimin lehine oldu? Ofsaytımsı goller kimin lehine oldu? Hangi takım sizin futbolcularınızı ayarttı, hangi takım kontratlı futbolcularınızı aileleri, menajerleri üzerinden kendi tarafına çekip sizin kulüplerinizi köşeye sıkıştırdı? Fenerbahçe mi? Bir tane gösterin. Geçin arkadaşlar. Anadolu kulüpleri de bilsin. Bu mücadele, Türk futbolu temizlenecekse hepimize yarayacak bir mücadeledir. Dolayısıyla bizi başkalarıyla karıştırmayın.
Özellikle son 30 yıldır belirli bir camianın kimlerle, hangi işbirlikçilerle, hangi yöntemlerle ve hangi düzenin parçası olarak avantaj sağladığını, nasıl korunduğunu ve kupaları nasıl kazandığını artık tüm Türk spor kamuoyu biliyor, siz de biliyorsunuz.
Bu düzen öyle bir hale geldi ki, artık bir nesil için bu seviyedeki korunma olağan bir norm halini aldı. Bugün 30’lu yaşlarında bir çocuk, bunun, yaşananların son derece doğal olduğunu düşünürse haksız da değil.
Biz isyan ediyoruz, biz mücadele ediyoruz. Kendi camiama da kırgınım. 10’larca yılda oluşan bir şey aylar içinde çözülmüyor. Biz bir mücadele veriyoruz. Bazen de en zayıf olduğumuz zaman veriyoruz. Bizim camiamız bizi hedef aldığı zaman. Tabii tüm camia değil, belli kesimler. Kenetlenin. Sadece sahada değil, saha dışında da kenetlenmenize ihtiyacımız var.
Her şeyi yapanların bugün dahi mağdur rolünü oynamaya devam edebilmeleri, hatta son olaydan bile mağduriyet hikâyesi çıkarmaları bizim kavrayabileceğimiz bir ruh hali veya psikoloji değildir. İstesek de yapamayız.
Ancak çok iyi biliyoruz ki bu psikolojinin temel sebebi, Türk sporunun yıllardır ihtirasların, kazanmak için her yolun mubah sayıldığı bir anlayışın; saha içi ile dışındaki işbirlikçilerin yönlendirdiği bir düzenin esiri haline gelmesidir. Biz bu esaret konumuna mücadele veriyoruz.
Oyuncuları sistematik olarak hakemi aldatmaya çalışıyorlar. Lisanssız sporcu yarıştırmak ne demke arkadaşlar! İlerleyen günlerde bunun hikâyesi çıkar. Yöneticilerinin bir dediği öbür gün dediğini tutmuyor, hukuk dışı işlerin içinde olmaları, medya mensuplarını baskıyla sindirmeye konuşamaz hale getiriyorlar ve her türlü alavere dalavereyi yapsalar bile hep onlar mağdur oluyorlar.
Biz artık şaşırmıyoruz. Artık değişmelerini de beklemiyoruz. Çünkü bu zihniyetin, kendileri için kurdukları normun dışına çıkmaya niyetleri yok. Niye? Ayrıcalığa alışmış oldukları için eşit şartlarda rekabete isyan ediyorlar.
Ancak bizim bir amacımız var: Çocuklarımızın spora olan sevgisini ve spor etiğini korumak.
Öyle yalandan itidal çağrısı yapmıyoruz. Türk spor kamuoyunu, sporunun geleceği için, adaletin ve ahlakın üstün gelmesi adına bu zihniyeti dışlamaya çağırıyoruz. Şekip Bey’in de ifade ettiği gibi, bu kulübün yaptığı her türlü isyan, isyankâr, samimiyetsiz istifa çağrıları, sosyal medya ve militan medya mensuplarıyla oluşturdukları algılar ile yarattıkları baskılar… Bunun temel amacı nedir biliyor musunuz? Mevcut adaletsiz düzeni düzeltmeye yönelik değil, korumaya yönelik çıkışlardır. Yani Türk futbolunu kendilerine yakın insanlar tarafından yönetilmesinin devamını sağlamak için yapılan beyhude çağrılardır.
MHK VE HAKEMLER
Bu sene yine bildik algılar içindeyiz. Kendi oy verdikleri TFF başkanının bizi kolladığını iddia ediyorlar. Sadece dört maç sayacağım; Eyüpspor, Beşiktaş, Trabzonspor ve Göztepe. Bu maçlarda hakemler gerektiği gibi maçları yönetselerdi, kartları, penaltıları adaletli şekilde verselerdi bugün kimin lider olduğu ortadadır. Dolayısıyla federasyonun ve MHK’nın bizi kolladığı iftirasını atıyorlar. Her sene olduğu gibi. Her sene biz şampiyonuz sezon başında biliyorsunuz.
Ve her fırsatta medyadaki iş birlikçileriyle aynı soruyu soruyorlar: “MHK’yi neden istifaya davet etmiyorsunuz?” Görevde bulunduğumuz 7 senede 5 federasyon başkanı ve yönetim kurulu değişti. Aynı dönemde 9 kere MHK değişti. Ancak tüm bunlara rağmen futbolun içinde adaletin sağlanması konusunda ne yazık ki mesafe alınamadı. Kayda değer bir gelişme sağlanamadı.
Dolayısıyla burada mesele TFF’nin istifası, MHK’nın istifası değil. Biz Türk futbolunun gerçek anlamda kurtuluşunun kurulan yapının yerine herkes için adaleti getirecek sistemde olduğunu düşünüyoruz ve bunun için bir mücadele veriyoruz. Bir federasyonu, MHK’yi istifaya çağırırsak bilin ki hareketlerimiz, söylemlerimiz ve davranış şekillerimiz bir gram sapmaz. Yalandan istifaya çağırıp ondan sonra istifaya çağırdığınız ve ‘tarihin en kötü kurulu ve başkanı’ dediğiniz insanların görevine devam edebilmeleri için entrikalara girmeyiz. Sizin gibi tükürdüğümüzü yalamayız.
Olay TFF’nin, MHK’nin istifası değil. Türk futbolunun gerçek anlamda kurtuluşunun, kurulan yapının yerine herkes için adaleti getirecek bir sistemde olduğunu görüyoruz.
Bunun başarılabilmesi için ne gerekiyor? Önce sorun olduğunu kabul etmemiz. Türk futbolunda sorun olduğunu istisnasız herkes kabul ediyor. Herkes bu işin böyle gitmeyeceğini kabullenmiş vaziyette.
Sonra sorunun kaynağını tespit etmek lazım. Bu konuda maalesef değişik görüşler var. Biz onu tek bir kelimeyle özetliyoruz, ‘Yapı’ diyoruz.
Son olarak da cesaretli ve iradeli bir şekilde ki bugünkü federasyon bunu yapmaya çalışıyor, kuvvetli bir iradeyle Türk futbolunun yeniden inşası gerekiyor.
TÜRK FUTBOLUNA ADALET GELDİĞİ ZAMAN, HERKES KAZANACAK
Biz bunun için aynı illegal bahis işinde olduğu gibi gerekirse de tek başımıza mücadele etmeye devam edeceğiz. Şunu da söylemek istiyorum. Türk futboluna adalet geldiği zaman sadece Fenerbahçe değil herkes kazanacak. Türk futbolu kazanacak. Avrupa’da daha başarılı olacağız. Daha cazip bir lig olacağız. Milletçe birlik ve beraberliğimiz futboldan gördüğü zararı artık görmeyecek. En önemlisi başta saf çocuklarımız olmak üzere tüm kamuoyu ve milyonlar, Türk futboluna olan güvenini tekrar tesis edecek. Bu olduğu zaman ülkenin marka değeri artacak. Bu durumda ekonomi düzelecek, transfer daha kolay olacak, vsvs. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Türk futboluna adalet geldiği zaman Fenerbahçe mi kaybedecek? Bunu söylemek bile aptallığın daniskası. Bizim ne mücadele içinde olduğumuzu sesi çıkmayanlar da biliyorlar. Sizden ve milyonlardan tek ricam bu mücadelede bizi yalnız bırakmayın. Skorlara göre hareket etmeyin.
SİZ SİNEKLERİ KONUŞUP TARTIŞIYORSUNUZ, BİZ BATAKLIĞI KURUTMAK İÇİN HEPİMİZ ADINA MÜCADELE VERİYORUZ
Küçük bir örnek vereceğim. Türkiye’de bugüne kadar 100 yılda bir kadın MHK Başkanı oldu. Sn. Lale Orta. Bir stat da dakikalarca 50 bin kişi tarafından ağar küfürlere maruz bırakıldı. Kendi kurumunun gözlemcisi onu koruması gerekirken bu durum raporlara bile girmedi. Biz şiddetle gittik ve sorguladık. Deli saçması açıklamalar yaptılar. Stattan gelen videolara bakıyoruz. Bütün stat ana avrat küfür ediyor. Rapora bakıyorsun, raporda yok. Yapı neymiş diyenlere bir örnek de bu. Raporda yok. Sonra da hanımefendi görevini bırakmak zorunda kalıyor. Alın size bir yapı. Onca TFF, MHK değişiyor ama bu değişmiyorsa sorun isimler değil; sistemdedir. Biz daha geniş bakıyoruz. Siz sinekleri konuşup tartışıyorsunuz, biz bataklığı kurutmak için hepimiz adına mücadele veriyoruz.
Son olarak kıymetli üyelerimiz, değerli Fenerbahçeliler;
Bugün burada camiamızın haklı davasını, büyük hedeflerini, son üç ayda sportif anlamda yaşananları sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyduk.
Fenerbahçe tarihi boyunca hep mücadele eden adaleti ve hakkaniyeti savunan bir kulüp olmuştur. Bugün de bu çizgiden sapmadan inandığımız değerler uğruna mücadelemizi sürdürüyoruz. Avrupa’da, ligde ve her kulvarda başarıya koşan Fenerbahçe için çabalıyor, uğraşıyor ve ona göre yatırımlarımızı yönlendiriyoruz. Mücadele ediyoruz. Adil rekabetin olmadığı ve emeğin hiçe sayıldığı bir düzeni şiddetle reddediyoruz.
ÇARPIK DÜZEN VE İSTATİSTİKLER HAKKINDA
Çarpık düzen. Bir istatistik vereyim. Üç senedir kendi sahasında kırmızı kart almayan; maçlarda oyuncuları rahat kart görmeyeceğinin verdiği özgürlükle mücadele eden bu takımın bu sene Avrupa’da 11 maçı olmuş. 28 sarı kart, 3 kırmızı kart görmüşler. Kendine güvenen ve cesur olan hemen başvurur. ‘Haftaya derbiye yabancı hakem gelsin’ diye. Siz zaten yabancı VAR’ı ilk biz söyledik, diyorsunuz. Kaliteli yabancı hakem orta hakem olsun diyorsunuz. TFF’nin bunu yapacak kudreti var. Ne bekliyoruz, hadi. Bizim durumumuz zaten apaçık ortada ama böyle tablolar olunca siz istemiyorsunuz.
Bir tane daha istatistik vereceğim. Mevcut hocalarının görevde olduğu süre boyunca 94 Süper Lig maçı oynamışlar. 6 kırmızı kart almışlar. Aynı hocanın görevde bulunduğu sürede Avrupa maçlarında 25 karşılaşmaya çıkmışlar. 6 kırmızı kart almışlar. 94 iç saha, 25 dış saha sonuç 6’şar kırmızı kart. Onun için siz burada muvaffak oluyorsunuz. Onun için düzen çarpık. Türk sporunun geleceği için biz her zaman dik duracağız. Camiamız yanımızda olsun olmasın görevde kaldığımız müddetçe de sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bunun da böyle bilinmesini özellikle rica ediyorum.
BİZİM TEK BİR AMACIMIZ VE MOTTOMUZ VAR: SPORDA DA EKONOMİDE DE HARAM DEĞİL, ALIN TERİ
Bizim tek bir amacımız ve mottomuz var: Sporda da ekonomide de haram değil, alın teri. Bu anlamda da bizim veremeyeceğimiz hiçbir hesap yoktur. Devletimizin yetkilerine de ifade ettiğim gibi bizim gibi insanları, bizim gibi kulüpleri, bizim gibi değerleri gayrimeşruya itmeyin. Kayıt dışına itmeyin. Rekabet ettiğimiz yerlerde sorun varsa lütfen giderin yoksa bizi de bizim gibileri de yanlış yollara sevk etmeyin. Biz girmeyiz ama velakin sanayiden bir örnek vereceğim. Bugün yan saniyede üçüncü jenerasyon bir sürü yerde görev başına geliyor. Diyorlar ki, ‘Bırak sanayiyi. %6-7 kar yapmak. İmar izni alalım burada gayri menkul projesi yapalım. Daha fazla para var’ Sanayici ruhunu mevcut konjonktür oraya itiyor. Buraya benzersek; bizim gibi ruhu temiz kalmak isteyenleri veremeyeceği hiçbir hesabı olmayanları başka alanlara kaymaya mecbur etmeyin. Kör göze parmak olaylarda da devletimiz devletliğini göstersin. Herkese güven versin.
Sn. Ahmet Bulut’un dediği gibi biz benzer durumda olsaydık biz nefes alamazdık. Müfettişler, denetçiler, yargı, vsvs. Bizim içimizden geçerlerdi. Tek isteğimiz, varsa usulsüzlük tespit edilsin. Gereken ağar cezalar verilirsin ki başkaları yapmasın. Biz illegal bahis sitelerinden reklam almayı bilmiyor muyuz? Çok şükür bizde Google kullanan insanlar var. Baktığında kimin ne olduğu ortaya çıkıyor.
Başka mekanizmalar kurarak biletlerimizden gelir sağlamak ve Bankalar Birliği ile %50’sini paylaşmak zorunda kalmamayı bilmiyor muyuz? Siz gece nasıl rahat uyuyorsunuz ben bilmiyorum. Dünyanın en büyük lüksü gece yatarken huzurlu yatmaktır.
Dolayısıyla tek motto. Bizim hikayemiz haram değil, alın teri.
Fenerbahçe taraftarı, geçmişte olduğu gibi bugün de kulübünün yanında olmaya devam ediyor ve devam etmeli. Kadıköy’de yeniden doğan atmosfer, bu birlikteliğin en büyük göstergesidir. İnancımız tam, kararlılığımız güçlü. İnanın güzel günler bizi bekliyor. İnanın. Biz inanırsak, biz beraber olursak kimse karşımızda duramaz. Hiçbir güç.
Bu vesileyle, Fenerbahçe için ter döken tüm sporcularımıza, teknik ekiplerimize, çalışanlarımıza ve en büyük gücümüz olan taraftarımıza şahsım, Yönetim Kurulumuz ve camiamız adına canıgönülden teşekkür ediyorum. Tam destek, hep destek. Sonuna kadar. Saygılarımla."
Basın Fotoğrafları