KULÜP

Başkanımız Ali Y. Koç, TFF seçim ve imza süreciyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu

03 Mayıs 2024 Cuma 19:42

Başkanımız Ali Y. Koç, TFF Mali Genel Kurulu'nun Seçimli Genel Kurul olarak düzenlenmesi gündemi ile ilgili kamuoyunda oluşan bilgi kirliliğini gidermek amacıyla basın toplantısı düzenledi.
 
Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi 1907 Tribünü’nde düzenlenen basın toplantısında Yönetim Kurulu Üyelerimiz de hazır bulundu.
 
Başkanımız, çok çarpıcı tespitlerde bulunduğu ve basın mensuplarının sorularını yanıtladığı basın toplantısında şu ifadeleri kullandı:
 
TÜRKİYE’DEKİ FUTBOL SEKTÖRÜ SON DERECE KİNDAR VE ÇOK KOLAY YALAN SÖYLEYEN BİR İNSANIN ELİNDE
 
"Hoş geldiniz, hepinize teşekkür ederiz. Şahsım ve yönetim kurulum adına teşekkür ederim. Çok hızlı gidelim, hızlı bitirelim. Benim söyleyeceklerimden daha önemlisi sizin bana bu konuyla ilgili soracaklarınız. Şimdi durup dururken imza süreci başlamadı. İmza toplanma ihtiyacı durup dururken oluşmadı. Herkes memnun, mesut, dünya tozpembe, kimse şikayet etmiyor, boş vaktimiz var, çıkıp imza toplayalım denilmedi, niye imza toplandı önce ona bir gelelim çünkü bugün bu toplantının sonunda buradan ayrılırken aslında dinamik bir dünyada yaşıyoruz onu anlayacağız ama olağanüstü bir kişi ile muhatap olduğumuzu, milyonların maç skorlarına ve hafta sonu skorlarına göre bütün haftasını etkilediği futbol sektörünün nasıl son derece ilginç, garip, kindar ve son derece kolay yani anı kurtarmak için yalan söyleyen bir insanın elinde olduğunu sizlere anlatmaya çalışacağım. Biz de bıktık devamlı kendimizi müdafaa etmekten. Riyad’da ihaleyi bize çıkardılar, şimdi yine yapıyorlar o yüzden en sert cevabı burada mecburen istemeyerek vermek zorundayım. İster istemez de onlar siyaseti karıştırdıkları için ben de siyasete değinmek zorundayım.
 
Hemen başlayalım. Niye biz Kulüpler Birliğinde imza toplama ihtiyacı duyduk. Biyorsunuz 18 Temmuz süreci ortada yokken başladık. İmza süreci başladığı için zaman kazanmak adına 18 Temmuz tarihi verildi ve bu tarihte bazı kulüpler yanlarına çekilerek, ‘Ben kesin aday olmayacağım ama beni de mağdur etmeyin, rencide olmayayım. 18 Temmuz’da Avrupa Şampiyonasına gideyim sonrasında aday olamayacağım, bırakacağım’ dediği için bazı kulüplerimiz gerçekten samimi bir şekilde inandıkları için bazı kulüplerimiz de neyin ne olduğunu bilmelerine rağmen rekabette kendilerine avantaj sağlamak için pozisyonda nasıl zikzak çizdiklerini anlatmaya çalışacağım.
 
HİÇBİR ZAMANDA OLMADIĞI KADAR KAOTİK FUTBOL ORTAMI YAŞIYORUZ
 
Şimdi biliyorsunuz bu sezon da hiçbir zaman olmadığı kadar kaotik futbol ortamı yaşıyoruz ve pek çok kriz oldu, pek çok skandal oldu sahada. Hakem tokatlanma olayı oldu, bir takım sahadan çekildi, kupa Şanlıurfa’da oynandı. Bir sürü olay oldu. Sızan görüntüler, hakemlerin ifadeleri, beklentiyle karar verenler. Üst üste bir şeyler. Kendisi diyor ya 'hakemlik dışı bir sıkıntımız yok' diye, nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım.
 
TFF BAŞKANI KRİZLERİ YÖNETEMEDİ, GEREKEN CESARETİ GÖSTEREMEDİĞİ İÇİN KULÜPLER ARASINDA SIKINTILAR OLUŞTU
 
Krizleri yönetemedi, kriz yönetimi olağanüstü kötü ve anı kurtarabilmek için yalpalaya, yalpalaya gereken cesareti gösteremediği için kulüpler arasında da sıkıntı oluştu. Dolayısıyla bugün Türk futbolunda büyük bir güven bunalımı var, bu zaten vardı ve daha da derinleşti. Bugün belki de Türkiye’de en güvenilmez kurum Türkiye Futbol Federasyonu belki de en güvenilmez sektör de Türkiye’deki  futbol sektörü. 
 
ZATEN YERLERDE OLAN HAKEMLİK MÜESSESESİ BİR DE YAZBOZ TAHTASI HALİNE GETİRİLDİ

Hakemlik müessesesi yerle bir edildi, biliyorsunuz. Sayın Başkan aslında hem başkan hem de MHK başkanı olarak hareket etmeyi tercih etti. Niyeti çok skandal olan bir müesseseyi düzeltmek olabilir ama daha da sıkıntılı bir hale getirdi. Hakemlik yazboz tahtasına döndü. Ne demek istediğimi şu yazı ile gündeme getireceğim: Sayın Ömer Faruk Ünal’ın 29 Mart 2024 tarihinde Türkiye gazetesinde yazdığı 'Ben Mehmet Büyükekşi' yazısı, bu yazıyı okursanız 21 ayda hakemlik müessesesinde ne kadar çok yeni uygulamalar, sistemler, formatlar neyse denenip vazgeçildiği burada yazıyor. Zaten yerlerde olan hakemlik müessesesi bir de yazboz tahtası haline getirdi. Bir de bu yazıyı özellikle okumanızı sizlerden rica ediyorum.
 
Kişilere ve kurumlara göre özel durumlara gidildi ama TFF statüsünün madde üçü diyor ki; ‘’Tarafsız davranma ve ayrımcılık yapmama’’  bize göre tamamen ters bir yönetim anlayışı var bunu anlamamız da biraz zaman aldı. Son derece kindar bir başkanımız var, diyeceksiniz ki nerden çıkarıyorsunuz. Sayın Ahmet Nur Çebi ile girdiği polemik sonrasında olayı tamamen kişiselleştirip ki bir çok kez arayı bulmaya çalışmama rağmen hedeflediğimizi yapamadık ama Beşiktaş’a göstermiş olduğu muamele sonuçta bizim amirimiz TFF başkanıdır. Seviyorum-sevmiyorum, katılıyorum-katılmıyorum ile futbolu yönetemezsin. Herkese eşit mesafede olması lazım herkese standart bir şekilde muamele gösteriyor olması gerekiyor. Ama bize göre Beşiktaş polemiğinde bizim de yaşadığımız gibi son derece kindar biri.
 
GALATASARAY İLE ARASINDA GARİP BİR İLİŞKİ VAR
 
Çoğu zaman kendilerine de söylüyorum, Galatasaray başkanı ve federasyon arasındaki kavganız kayıkçı kavgası diye biraz sonra onun detaylarına gireceğim. Garip bir ilişkileri var, işte Sayın Ahmet İbanoğlu’na şahsıma dava açmasına telkinde bulundu, izin verdi ama esas çarpıcı olan Fenerbahçe - Karagümrük maçından sonra.  26 Kasım 2023’te maç oynanmıştı haftanın son maçı değildi bir pazar günüydü, orada Fenerbahçe’nin lehine Karagümrük’ün aleyhine net bir hakem hatası oldu ve malum camiada bu işleri çok iyi takip ettiği için yaygarayı koparttı.

Aynı benzer şeyler kendi maçlarında olmasına rağmen ve 27 Kasım Pazar günü Sayın Başkan büyük bir sinir ve gerginlik için de Federasyona giriyor girişte yakınındakilere 'beni camiam ile karşı karşıya mı getirmeye çalışıyorlar' diye şiddetle konuşuyor. Yukarı çıkıyor ve pek çok insanın önünde Sayın Medine Hanıma başkanın ağzından bir açıklama yazdırıyor. Sayın İbanoğlu’na onaylatıp onun imzasıyla bu açıklamayı yayınlıyorlar.
 
Şunu söyleyeceğim sizlere daha haftanın maçları tamamlanmamış, bırakın haftanın maçlarının tamamlanmadığını sizin hafızanıza değinmek istiyorum. Hangi futbol takımının hangi takım olursa, şampiyonluk adayı olur, Avrupa adayı olur, düşme-düşmeme yarışında olur. Hangi takıma yapılan bir hakem hatasından sonra MHK başkanı açıklama yapmıştır, soruyorum sizlere herhangi bir Beşiktaş, Trabzon, Galatasaray veya herhangi bir başka takım hatırlıyor musunuz? Bunun teşkilat üstünde bıraktığı etkiyi düşünebiliyor musunuz? Bir federasyon başkanı eşit rekabet sağlaması gerekirken adam geliyor öfkeyle bağırıyor, 'camiamla beni karşı karşıya getireceksiniz' diyor yukarı çıkıyor sonra diyorlar ki ona ‘Ya başkan öfkelenme 3-4 maç ceza veririz. Daha evvel de böyle şeyler oldu’ dinlemiyor, yazı yazdırıyor. MHK başkanına 'omurgasız' derken bunu ifade etmek istiyorum. Onun imzasını koydurtuyor, 'tamam mı Ahmet?' diyor. ‘Tamam’ diyor ve bu açıklamayı yapıyor. Yani nerede bu görülmüştür, yaşanan bunca kriz, olay var bunları yönetemedi. Mesela hakem olayı, biz o gece talihsiz olaydan 2 saat önce federasyondaydık, 6-7 yönetim kurulu üyesi vardı, 3 veya 4 başkandık ve devre arasında MHK’yı değiştireceğini, hakemlerin %40’nı değiştireceğini, buna göre talimat değiştirildi. Alt ligden 30 maç oynayıp üst lige çıkabiliyorsun onu 20’ye indirdik, dedi. Bunları anlattı.
 
Bir yumruk olayı oldu, bizim başkan 180 derece değişti. Riyad olayı zaten malumunuz. Bir sürü başkan çıktı, ‘Bana şike teklif edildi, şöyle yapıldı böyle yapıldı’ dedi, onları soruşturdu mu soruşturmadı mı? bahis iddiaları diz boyu.
 
Trabzonspor maçından sonra etki altında kaldı ve Fenerbahçe futbolcularına ağır cezalar verdirtmek üzere raporlar değiştirildi vs. ama nitekim yapamadı, cesaret edemedi, 4’er, 5’er maç verilecekti bizim futbolculara.
 
Böl-parçala-yönet, yönetim anlayışı ile kulüplerin arasına nifak tohumları ekti. Aslında bu imza sürecinde de görüyorsunuz, Kulüpler Birliği Vakfını bölme çabalarını, tabii iki kişi ile tango yapılır, bölme çabası olabilir ama kulüpler dik durursa bölemez ama bazı kulüplerimiz zikzak çizdikleri için orada da muvaffak oldu, koltuğa tutunmak için kulüplerin arasına nifak tohumları, liyakatsiz kadrolar, duyduğumuza, anladığımıza ve gördüğümüze göre kurumsal hafıza silindi silinecek futbol ile hiç alakası olmayan danışmanlarla futbolu yönetmeye çalıştı. Çok danışman var denildiği zaman da danışmanları bordraya aldı, ‘ben sadece bir danışman kullanıyorum’ dedi. Ama esas sıkıntı şu, doğruları söylemek, gerçekleri çarptırmak kısacası olağanüstü rahatlıkla ve kolayca yalan söyleyen bir insandan bahsediyoruz. İşte Mete Kalkavan olayında yaşandı, gerçi olay da başlı başlına bir skandaldır, herhangi bir ülkede olsa, yani bir kulübün arzusu ile bir hakemin görevinin son verilmesine, düşünebiliyor musunuz oraya Trabzon’da maç yönetmeye giden hakemlerin, hangi ruh haliyle maç yönetebileceklerini düşünebiliyor musunuz? Ama o işin ayrı tarafı.
 
'Söz verdiniz' dedi. 'Vermedim' dedi, verdin- vermedin herkesin önünde oluyor bu ondan sonra özelde ‘Ben sana söz verdiğimi söyleyemedim, hakkını helal et’ dedi. 1 Mart saat 15.00’de, MHK eğitim toplantısı yapılmıştı, şahsım kendisine sordum, 'Böyle bir toplantı yapılmış siz katılmışsınız böyle böyle olmuş’ diye. 'Böyle bir toplantı yapılmadı, zaten ben de toplantıya katılmadım' dedi. Külliyen yalan. İmza sürecinde basınla yaptığı iletişimlerde de biraz sonra bir tanesine gireceğiz, 1 Mayıs açıklamasına. Yalan yanlış bilgiler. Algı yaratma. İmza sürecini baltalama ve bazı kulüplerin desteğini almak için mağdur edebiyatı yapma. Burası çok çok önemli. ’18 Temmuz’u bekleyelim’ diyen kulüpler ve bunu kendileri söylediler, diyorlar ki, 'Bize aday olmayacağına dair söz verdi'. Size soruyorum, siz bu işte yatıp kalkıyorsunuz. Şu gördüğünüz profil, bu söylemler sizce aday olacak mı, olmayacak mı? Önce ‘Aday olmayacağım, kesin. Ama beni rencide etmeyin’. Saygı duyulur, diyalog işi oradan çıktı. Biz de imzaya inananlar dedik ki ‘Tamam, diyalog yapalım ama imzayı da devam ettirelim’. Ama kesinlikle aday olmayacağını ifade etti. Bunu kendi yönetim kurulu üyelerine de yaptı. Aramızda konuşuyoruz. Tabii aptallar ile ölüler fikir değiştirmek, fikir değiştirebilir ama bu kadar önemli konuda, bu kadar kısa sürede bir tarafa böyle demek, aslında kendisinin gerçekleri ve doğruları söyleme konusunda nasıl çarptırdığını gösteriyor.
 
BUNLARIN NE TAKTİKLERİ OLDUĞUNU SİZ BENDEN DAHA İYİ BİLİYORSUNUZ; ZAMAN KAZANMA, GÜNÜ KURTARMA, ANI KURTARMA
 
Soruyorum: ‘Kesinlikle aday olmayacağım’ demişti, şimdi de ‘Mayıs’ta bakacağız’ diyor! Bunların ne taktikleri olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz; zaman kazanma, günü kurtarma, anı kurtarma…
 
Dolayısıyla neden imza toplamaya başladık? Şimdi imza sürecine gelelim. Hani başını ben çekiyorum ya, liderliğini ben yapıyorum(!) Bu sürece gelelim: Öncelikle şunu söylemek istiyorum, hiçbir şekilde imza verenler, vermeyenler ayrışımına gitmedik, gitmeyeceğiz. 16 Nisan’da yaptığım basın toplantısında da aynı şeyi söylemiştim. Ama benim en çok saygı duyduğum, başından itibaren ‘Vereceğim veya vermeyeceğim’ deyip buna sadık kalan, dimdik duran kulüpler. İmza versin ya da vermesin. Bir de yalpalayan, zikzak çizen veya buradan rekabet avantajı yaratmaya çalışan kulüplerin durumu. Dolayısıyla imza veren de vermeyen de başından beri dik duran, duruşunun arkasında duranlara saygım çok büyük. Detaya girmeden önce aynen Riyad’da olduğu gibi bu süreci de Kulübüme ve şahsıma mal etme yaklaşımı var. Riyad’da tuttu ya, Sayın Cumhurbaşkanımıza kadar kandırdılar. Bütün suç bizim, Galatasaray bile işin içinde yok. Zaten Galatasaray ne kadar garip ilişki olduğunu söylediğim örneklerden bir tanesi de bu, bütün ilişki bir. Ben sordum, ‘Şikayet etmişsiniz Ankara’ya’ dedim. ‘Ben etmedim, bana sordular; Fenerbahçe-Uğur Dündar-Ali Koç’tan dolayı mı böyle oldu?’ diye, ben de ‘Evet dedim’ dedi. Niye ‘Evet dediniz’ dedim? ‘Sizin Uğur Bey’in tweeti vardı’ dedi. ‘Uğur Bey’in tweetinden iki saat önce Galatasaray’ın genel sekreterinin tweeti var, İstiklal Marşı yoksa maç yok’ diye. ‘Ben onu görmedim’ dedi. Şimdi kim inanır buna? Soruyorum arkadaşlar, kim inanır buna? Ama bu tuttu! Ankara’da da tuttu, ‘Size karşı yapılan bir eylem: Ali Koç-Fenerbahçe vs.’ O tuttuğu için bugün de aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Kulüplere biraz sonra neler anlattıklarını söyleyeceğim, dibiniz düşer. Olacak iş değil. Riyad’da da kendi beceriksizliğini, yüzüne gözüne bulaştırmasının sebebi olarak bunu örtbas edebilmek için Ankara’ya Süper Kupa maçının oynanmama sebebi olarak bizleri şikayet etmişti. Bugün de koltuğunu koruyabilmek için aynı yönteme başvurması, imza sürecini bana, bize ihale etmesi, ‘Ali Koç’un başını çektiği grup Cumhurbaşkanımıza karşı hamle yapıyor’ algısını yaratması olacak iş değil. Aslında ürkütücü bir durum. Bizler belli yaşa, belli tecrübeye, belli makamlara gelmiş insanların bu şekilde göz göre göre yaptığı söylemler olacak iş değil.
 
SÜREÇTEN BİRAZ UZAK DURUYORDUK. ZATEN YAŞADIĞIMIZ SIKINTILAR VS. KULÜPLER BİRLİĞİ DEVAM EDİP ETMEME KONULARI… UZAK DURUYORDUK. BİZE GELEN RİCA, BASKI, MESAJLAR ÜZERİNE AMA DAHA DA ÖNEMLİSİ BİZE FEDERASYONDAN SÜPER KUPA İLE İLGİLİ ZEHİR ZEMBEREK BİR YAZI GELDİ. BİZ, ORADA KÖPRÜLERİ ATTIK
 
Şimdi ‘Ali Koç’un, Fenerbahçe’nin başını çektiği’, bakalım çekiyor muymuşuz! Kulüpler Birliği WhatsApp grubundan açıklıyorum: Bu süreç 2 Nisan’da başlıyor, İstanbulspor’un çağrısıyla. 4 Nisan’da saat 14.11 ile 18.11 arası 8 takım ki Galatasaray ve Trabzonspor da dahil buna, imza vereceklerini söylüyorlar. Hatta ‘Pazartesiye kadar lafı geçiyor, ‘Pazartesi çok geç’ diyenler de var. ‘Pazartesi çok geç’ deyip imzası geri çekilenler de var. 5 Nisan’da 15.22 ile 17.36 arası 4 takım daha sürece dahil oluyor, bunlardan bir tanesi de Fenerbahçe. Biz, süreçten biraz uzak duruyorduk. Zaten yaşadığımız sıkıntılar vs. Kulüpler Birliği devam edip etmeme konuları… Uzak duruyorduk. Bize gelen rica, baskı, mesajlar üzerine ama daha da önemlisi bize federasyondan Süper Kupa ile ilgili zehir zemberek bir yazı geldi. Biz, orada köprüleri attık. Tehditkar, şöyle yaparız, böyle yaparız, şunu ödeyeceksiniz, bunu ödeyeceksiniz vs. Biz de orada ‘Yeter’ dedik ve katıldık. Sonra da en son Beşiktaş katıldı. Beşiktaş da suçlanıyor ya! Yani sonuç olarak 14-15 takım olduk. Bu işin ciddiyetinin farkına varan Sayın Büyükekşi, kendine yakın bazı kulüp başkanlarıyla yaptığı istişareler sonucunda sürece dayanamayacağını anlayıp, zaman kazanmak adına 7 Nisan’da Urfa’dan bir açıklama yaptı, 18 Temmuz’da Mali Genel Kurulu’nun seçimli yapılacağını söyledi. Hala bu yönetim kurulu kararı var mı yok mu bilmiyoruz! Onu bilmiyoruz, o tabii sizin bulacağınız iş. Dolayısıyla bu açıklama gelince orada da Sayın Dursun Özbek ile bir istişare yapıyorlar, Dursun Bey ayrılıyor, yanına gidiyor, şirketinde bir şeyler konuşuyorlar. ‘Derhal imza toplayalım, seçime gidelim’ diyen Dursun Bey, pozisyon değiştiriyor ve ‘Ne olacak 15-20 günden’ noktasına geliyor. Bu açıklamadan sonra akşam 20.00’a kadar imza vereceğini söyleyen takımlardan 3’ü ’18 Temmuz hedefimize ulaştık. 18 Temmuz tamamdır, imzaya gerek yok’ diyorlar. Saygı duyarız. Tabii onu söylerken 18 Temmuz’da yeni bir federasyon seçileceğini ve kendisinin aday olmayacağını düşünerek bunları söylüyorlar. ‘Seçim tarihi uygundur’ diyorlar. Sonra o ana kadar hiç görüş vermemiş iki kulübümüz de ’18 Temmuz seçim tarihi uygundur’ diye mesaj veriyor. Diğer imzada diretenler, bu açıklamayı samimi bulmayanlar, tarihin çok geç olduğunu düşünenler ‘İmzaya devam edelim’ diyorlar.
 
BELLİ YERLERE YAKIN, BİZE UZAK, BİZİ HEDEF ALAN MECRALAR HEP ‘ALİ KOÇ, ALİ KOÇ’ DİYOR
 
Dolayısıyla iki ayrı görüş oluşuyor, bizim grubumuzda ve biz bunları değerlendirmek üzere 16 Nisan’da Kulüpler Birliği Vakfı’nda bir toplantı yapıyoruz. O toplantıda benim açıklamalarım var; belli yerlere yakın, bize uzak, bizi hedef alan mecralar hep ‘Ali Koç, Ali Koç’ diyor. Ben, Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı olarak 14 kulüp yanımda bir açıklama yapıyorum. İstisnasız toplantıya katılan herkesin orada da açıklamada yaptığımız gibi, Federasyonun değişmesi gerektiğini, taze bir kana ve yeni bir lidere ihtiyaç olduğunu ifade ediyor. Hepiniz de oradaydınız. Seçimin de mümkün olan en kısa zamanda –haziran- yapılmasını istiyor. Yöntem olarak da Dursun Bey’in önerisiyle ‘Diyalog ve imza sürecine devam edelim’ deniyor. İmza toplamanın sembolik değeri çok önemli arkadaşlar. Biz, o toplantıda da açıklama yaptık, biz o imzaları toplasak da ki diyelim ki 2 Nisan’da imzalar toplandı, federasyonun yine bu işi uzatma imkanı var, iyi niyetli değilse! Halbuki kendi yönetim kurulu kararı alıp 22 günde seçime gidebilirdi. Şimdi diyor ya ’60 günden önce yapılamaz’ diye, tabii özgüven de tavan yapmış. O 25 günü Dursun Özbek sayesinde cebe koydu ya, şimdi de ’60 gün’ diyor. ‘1 Temmuz, o zaman 18 Temmuz’da yaparız’ diyor. Yine bugün istese Yönetim Kurulu kararı alıp bu işi haziran başına getirir. Tabii haziran başına getirmemek için Mili Takımı söylüyor. Enteresan bir düşünce. Bunun kendisi için bu kadar motivasyon kaynağı olduğunu bilmiyordum. Geçmişte, 2008’de Haluk Ulusoy ile yaşanan bir olay var. Kendisi çağrıları dinlemedi, hatta seçime gidilmesi için kayyum atanmıştı ve ondan sonra dün de İstanbulspor’un basın toplantısında ifade edildiği gibi tarihin en önemli başarısını üçüncülükle Avrupa Şampiyonası’nda almıştık. Tamam, katılırız ya da katılmayız, hakkıdır deriz ya da demeyiz. Ama imza toplamanın sembolik değeri çok çok önemli. Yoksa bunlar harekete geçmeyecekti. Şimdi hal böyleyken kimin ne dediğini, hangi gün, kaç kulübün katıldığını anlattım.
 
NASIL OLUYOR DA BU İŞ FENERBAHÇE VE ALİ KOÇ’UN ÜSTÜNE YAPIŞIYOR?  İŞTE BUNUN CEVABI VERİLMELİ
 
Peki, nasıl oluyor da bu iş Fenerbahçe ve Ali Koç’un üstüne yapışıyor?  İşte bunun cevabı verilmeli. Doğru da verilmeli. Dolayısıyla imza sürecini anlattım. Biz, ne işin başıyız ne lideriyiz ama biz için içindeyiz. İşin içinde olmasak riyakârlık olurdu. Hatta insanlar diyorlar ki ‘Ya sen olmasan bu adamı çoktan yollamışlardı. Sen olduğun için yollamıyorlar.’ Dolayısıyla biz nasıl bu işin bayraktarlığını yaptığımızı henüz anlayamadık ama imzamızı da verdik. Çünkü biz zaten istifa etmesi gerektiğini ocak ayında söylemiştik. Biz, bunlar yüzünden Süper Kupamızı çöpe attık, sahaya çıkmadık. İnşallah önümüzdeki sezon Türkiye Kupası’na da katılmayacağız. Bizim imza vermememiz riyakârlık olurdu. Dolayısıyla biz, imzamızı verdik ve dimdik de arkasında durduk. Şimdi birazdan kulüplere söylediklerini paylaşacağım, hayret edeceksiniz! Şimdi neden imza toplandığını anlattık.
 
İmzaların engellenme durumu var ama ona gelmeden önce 1 Mayıs 2023’teki  federasyonun açıklamasına gelelim. Ben bunu son derece tehlikeli, riskli hatta satır arası okuduğunuz zaman pek çok başka mecralara çekebileceğin açıklamalar olarak görüyorum. Benim, bu kulübün DNA’sı, ilkeleri, değerleri apaçık ortadayken bize vatan haini muamelesi yapmaya çalışan bir açıklamaya en şiddetli cevabı da vereceğim.
 
NET BİR ŞEY VAR Kİ SAYIN BAŞKAN, RÜZGARI ALMIŞ. 1 MAYIS’TA RESMİ SİTEDEN BİR AÇIKLAMA YAPMIŞ, OLACAK İŞ DEĞİL! AMA SKANDAL BİR AÇIKLAMADIR. BU AÇIKLAMAYA GÖRE VE BU HAFTA İÇİNDE YAPTIĞI RÖPORTAJLARA GÖRE FUTBOLDA TÜRKİYE’DEKİ ORTAM TOZPEMBE, HUZUR VAR, MUTLULUK VAR, MÜKEMMEL BAŞARILAR VAR, SEZON İÇİNDE YAŞANAN HİÇBİR SKANDAL KRİZ YOK, KİMSE ŞİKAYETÇİ DEĞİL
 
Net bir şey var ki Sayın Başkan, rüzgarı almış. Yelkenleri doldurmuş, özgüven tavan yapmış, röportaj üstüne röportaj ve bakmış ki tohumlar meyve veriyor, 1 Mayıs’ta resmi siteden bir açıklama yapmış, olacak iş değil! Şimdi oraya gireceğiz. Ama skandal bir açıklamadır. Bu açıklamaya göre ve bu hafta içinde yaptığı röportajlara göre futbolda Türkiye’deki ortam tozpembe, huzur var, mutluluk var, mükemmel başarılar var, sezon içinde yaşanan hiçbir skandal kriz yok, kimse şikayetçi değil. Hatta hızını alamayıp şöyle bir şey demiş; ‘Hakemleri bir kenara bırakın, 2 yıllık görev süremde bir tane yanlış işimi söyleyin dedim, söyleyemediler’ diyor. Kime söylediyse! Artık bu söze ne denir bilmiyorum. Yani bakar mısınız, bir sezonda hakem yumruklanması, alt liglerde ortalık yangın yeri, şike-bahis iddiaları, Riyad krizi, Süper Lig yayın ihalesi, Süper Kupa süreci, takımların sahadan çekilmesi, Trabzonspor maçında yaşananlar, FIFA Başkanının açıklaması, Uluslararası Oyuncular Birliği’nin açıklaması, sızan video görüntüleri… Yani bunların hepsi bir sezonda oldu ve daha sezon da bitmedi! Dolayısıyla biz herhalde farklı değerlendiriyoruz. Ama istisnasız herkesin tarihin en kaotik, en skandal sezonu dediğimiz bu sezonda başkanımız anlaşılan çok farklı düşünüyor, değerlendiriyor. Tarihe geçmiş bir söz var; ‘Şu mektepler olmasa da ben bu maarifi ne güzel idare ederim’ diye. Durum burada birebir aynıdır.
 
AZINLIK MANTIĞIYLA GİDERSENİZ ‘SİZ AZINLIĞIN FEDERASYON BAŞKANISINIZ’ DEMEK YANLIŞ OLMAZ
 
Gelelim açıklamaya: ‘Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez’ diyor. Biz, azınlığız. ‘Üç beş kulüp’ diyor ve Aşağılıyor, küçümsüyor. Belgeleri ben toplamıyorum. Ben, Ecmel Başkana inanırım. Bizim arkadaşlar da gördü, 136 tane noter tasdikli ihtarname var. Bunun ne kadarı gitti, ne kadarı baskı yaparak çektirildi, önemli değil. Ama şunu size söyleyeyim; buradan 10 küsur Süper Lig kulübü var, onlarca PTT, 2. Lig ve 3. Lig kulüpleri var. Velev ki siz bir daha başkan seçildiniz, nasıl bu kişilerin amiri olacaksınız, biraz sonra sizinle paylaşacağım hakaretlerden sonra? Öncelikle şunu hatırlayın, 325 delegenin 191’i oy kullandı ve siz sadece 169 aldınız. Yönetim Kurulunu ise 154 oy aldı, 325’in. Yani bu azınlık mantığıyla giderseniz ‘Siz azınlığın federasyon başkanısınız’ demek yanlış olmaz. Tüm siyasi desteğe rağmen, size verilen omuza rağmen, başka adayların önü kesilip sizin tek aday yapılmanıza rağmen bu kadar oy aldınız ama 130 veya 100 veya 109. 13’ünü geri çektirmişsiniz ya nasıl geri çektirdiğinizi anlatacağım, şimdi. Sizin gözünüzde bunun bir kıymeti harbiyesi yok. Bu zaten sizin kindar karakterinizi ve futbol ortamını gerçekten anlamamızın çok güzel bir yansıması, örneği.
 
Demokratik yollarla seçilmeyen bir başkanın demokratik haklarını kullanan kulüplere antidemokratik yöntemlerle baskı kullanarak engelleyici çalışmasını artık kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
 
Tekrar söylüyorum. Demokratik yollarla seçilmeyen bir başkanın demokratik haklarını kullanan kulüplerin çabalarını, adımlarını, imza sürecini antidemokratik yöntemlerle…Sizlerin takdirine bırakıyorum.
 
BÖL VE YÖNET YAKLAŞIMI KABUL EDİLEMEZ
 
Bize göre en çarpıcı ve satır araları tehlikelerle dolu vatan millet Sakarya söylemleri. Değil sizden kimseden bu söylemleri kabul etmeyiz ama sizden hiç kabul etmeyiz. İmza verenleri millî değerlerden uzak olmakla suçlamak, imza verenlerle-vermeyenleri net bir şekilde ayrıştırmaya çalışmak. Böl ve yönet yaklaşımı kabul edilemez unsurlardır.
 
BURADA KISACASI ‘VATAN HAİNİSİNİZ’ DİYOR. BUNLAR ÇOK TEHLİKELİ SÖYLEMLER
 
‘Bizim için' diyor, 'Bir büyük milletin tek yürek olacağı bu tarihlerde kişisel çıkarları uğruna TFF kongresi talep etmek abesti iştigaldir’ diyor.  Hangi çıkarlar Sayın Başkan? Bizim hangi çıkarlarımız? Size karşı bayrak açanlar, şu anda rekabette risk alıyorlar. Özellikle alt liglerde. Hangi çıkar? ‘Seçimi Avrupa Şampiyonası ile eş zamanlı yapma ısrarı en hafif tabirle bu ülkenin değerlerine uzak düşmektir. Millî değerlerimize uzak bu beyhude çabayı Yüce Türk milletinin takdirine bırakıyoruz.’ Ben de biraz sonra Yüce Türk milletinin takdirine bir şey bırakacağım. Burada kısacası ‘vatan hainisiniz’ diyor. Bunlar çok tehlikeli söylemler.
 
‘Kamuoyunca malum bazı isimlerin kişisel hırs ve menfaatleri millî menfaatlerin bile üstünde tuttuğuna ibretle şahit oluyoruz.’ Kendi menfaatlerimiz. Neymiş o menfaatler gerçekten bilmek istiyorum.
 
‘Seçimli Genel Kurulun Avrupa Şampiyonası sırasında yapılması için ısrarla çalışanlara imza vermeyen bize teveccüh gösteren büyük Türk futbol ailesine teşekkür ediyoruz. ‘Böl ve yönet. Sayın Başkan biliyor musunuz, kaç tane kulüp var. Sizin arkanızdan sövüyor. ‘Ellerimiz kollarımız bağlı ne yapalım’ diyor. Biliyorsunuz da teveccüh. Peki teveccüh varsa niye Seçimli Genel Kurula gitme ihtiyacı duydunuz? Görev sürenize daha üç seneniz var. Böyle bir teveccüh varsa. Böl ve yönet yaklaşımı bu.
 
TAM BİR HEDEF ŞAŞIRTMA, FETÖ AĞZI
 
Şimdi tam bir hedef şaşırtma ve FETÖ ağzı ile konuşma okuyacağım:  ‘Avrupa Futbol Şampiyonası sırasında ısrarla acele seçim yaptırmaya çalışılmasının hedefinin TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve Yönetim Kurulu olmadığını düşünüyoruz. Tüm Türkiye'nin A Millî Futbol Takımımız ile birlikte Avrupa Futbol Şampiyonası'na konsantre olacağı bir dönemde ısrarla acele seçim yapılmasını isteyen azınlığın asıl hedefi ve amacı nedir?’ Asıl hedef ve amaç nedir? Biz basit bir seçim istiyoruz. Daha liyakatlı insanlar gelsin istiyoruz. Seçim de erken yapılsın. 'Geç yapılırsa yeni sezon planlamasını etkileyecek' diyoruz, adamın işi getirdiği noktaya bakın. Tam bir hedef şaşırtma ama ne yazık ki öyle bir ülkede yaşıyoruz ki prim yapıyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki doğruları ispatlamak zorundasınız. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki attığınız yalanlar ve algılar gerçeklerin çok önünde gidebiliyor. Bu ve bu gibi zihniyetteki insanlar da bundan prim yapıyorlar.
 
Şimdi işi başka bir noktaya taşıdılar. ‘Kongre için ilan edilen tarihin öne çekilmesi için TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerine, yakınlarına, TFF Genel Kurul üyelerine, kulüplerin sponsorlarına tehdit mesajları gönderen’ hem vatan haini olduk hem de mafyatik yöntemler. ‘Toplumsal huzura zarar verecek kavgacı bir tavır takınan bu azınlığın, çoğunluk üzerinde tahakküm kurma çabalarına asla izin verilmeyecektir.’ Coşmuş, tutamıyor kendini. Almış rüzgarı… Bir de buna sağolsun Turkuvaz medyanın atmış olduğu başlıklar, ‘CHP belediyeleri tehdit ediyor, bilmem ne yapıyor.’ Kimin kimi tehdit ettiğini birazdan anlatacağım. Böyle okununca deniliyor ki, ‘Hmm bu grup zaten Ankara’ya yakın. Ankara da böyle düşünüyor.’ Böyle algılar yaratılıyor. Tabii Turkuvaz grubu da böyle bir açıklama yapınca tamamen bugüne kadar Kulüpler Birliğini itibarsızlaştırma üzerine yaptığı açıklamalar. Aslında beni. Aslında kulüplere mesaj verirken, biraz sonra mesajları anlatacağım. Bu grupta da haberler çıkınca daha rahat mesajlarını iletebiliyorlar kulüplere.  
 
SÖZ KONUSU MİLLİ DEĞERLER İSE BİZLERİ EN SON SORGULAYACAK BİZLERE EN SON LAF EDECEK KİŞİLERDEN BİRİSİ SİZLERSİNİZ. NİYE SİZSİNİZ? ÇÜNKÜ SİZİN İKİ TELEFONUNUZDA BYLOCK ÇIKTI. SİZİN TELEFONUNUZA BYLOCK  YÜKLEYENLER VARYA BENİM TELEFONLARIMI İKİ YIL BOYUNCA KANUNA AYKIRI BİR ŞEKİLDE DİNLEMİŞLER VE BENİM İKİ TANE DAVAM VAR
 
Sayın Başkan ben size bir şeyler söyleyeyim. Beni de iyi dinleyin. Söz konusu millî değerler ise bizleri en son sorgulayacak bizlere en son laf edecek kişilerden birisi sizlersiniz. Niye sizsiniz? Çünkü sizin iki telefonunuzda ByLock çıktı. İki telefonunda da ByLock çıkan biri bizi millî değerler konusunda hele Fenerbahçe Spor Kulübü gibi ve diğer kulüpleri de söyleyeceğim. Asla laf edemez, konuşamaz, yön veremez, ithamda bulunamaz. Size bir hatırlatma daha yapayım. Sizin telefonunuza ByLock  yükleyenler var ya benim telefonlarımı iki yıl boyunca kanuna aykırı bir şekilde dinlemişler ve benim iki tane davam var. Bir tanesi Ergenekon örgütüne mensup olmak, bir tanesi de uyuşturucu ve tarihi eser kaçakçılığından başkasının isminde yapılan binlerce dinlemem var.
 
Ne demek istiyorum, biliyor musunuz? Sadece telefonlarımızdan yola çıkarsak millî değerler konusunda kimin doğru noktada kimin yanlış noktada olduğunu herkes net bir şekilde anlamıştır. Sadece telefondan diyorum, başka şeylerden çıkarsak daha da netleşir. Onun için sakın ha bir daha böyle bir şey yapmaya tenezzül etmeyin. Sizin için çok tatsız olur.
 
Ben ülkemizi de anlamıyorum. Futbol üzerinden bu kadar kaos yaratmaya çalışmış bir örgütün yanından yakınından geçmiş kimselerin futbolda olmaması lazım. Biz ülke olarak 180 derece dönüştük mü, değiştik mi? Artık bu konu önemli değil mi? Biz Fenerbahçe Spor Kulübü olarak 3 Temmuz’u yaşadık. Bu konuda hassasız. Belki gereğinden fazla hassasız ama hassasız. Niye? İnsan mı kalmadı bu ülkede?
 
FETÖ UNSURU HALA TÜRK FUTBOLUNUN İÇİNDEDİR
 
Biliyorsunuz benim seçimlerden önce bazı açıklamalarım olmuştu. Başkanın niye başkan olmaması ile ilgili. Tabii o zaman ByLock işleri yoktu. Çünkü hassas olduğumuz için. Çok acı tecrübelerimiz olduğu için. Hakkımızın yendiği için. Hala belimizi doğrultamadığımız için yıllardır o yaşananlardan sonra. Bu Fetö unsuru hala Türk futbolunu içindedir. Her geçen gün daha fazla temizlenmesi gerekirken bence daha fazla o günlere dönme adımları atılmaktadır.
 
Şimdi gelelim engelleme sürecine. Burası bizim açımızdan korkunç olan tarafı. Bu açıklıkta ve netlikte bunları söyleyeceğim. Çünkü devletimizin artık demesi lazım ki 'bunlar doğrudur' veya 'doğru değildir.'
 
BİZİM DİNİMİZDE EN BÜYÜK GÜNAH İFTİRA ATMAK, KUL HAKKI YEMEKTİR. İFTİRA ATMAK VE KUL HAKKI YEMEK BU ÜLKEDE BİR NORM HALİNE GELDİ
 
İşin özünde bu işin bana ihale edilmesi, kulübüme ihale edilmesi anlamadığımız diyecektim anlıyoruz ama artık anlam vermek istemiyoruz. Bıktık, mütemadiyen kendimizi ifade etmeye çalışmak, korumak, doğruları ispatlamak ama sağ olsun demin bahsettiğim grupla beraber bu konuda da ihaleyi bize çıkartıyorlar.
 
Bizim imza sürecinin neresinde olduğumuz biraz önce de anlattığım gibi net ve sarihtir. Keşke Kulüpler Birliği Vakfı’ndaki mesajları sizler okuyabilseniz. Zaten şu an piyasada yazılanla, söylenenle ne kadar yanlış olduğunu, gerçekleri yansıtmadığını görürdünüz. Keşke size gösterebilsem. Keşke birinden görebilseniz. Ben gösteremem, göstermem. Zaten 2 Nisan ile ondan sonraki 2-3 hafta içinde yazılanları okusanız neyin ne olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız. Dediğim gibi öyle bir ülkede yaşıyoruz ki algılar gerçeklerin çok önünde.
 
Doğruyu söyleyen kendini ispatlamak zorunda. Çamur atan, algı yapan ve yalan söyleyen de genelde hedefine ulaşıyor. Bu sadece futbolda değil ne yazık ki ülkemizin birçok konusunda böyle. Bir norm haline gelmiş. Bizim dinimizde en büyük günah iftira atmak, kul hakkı yemektir. İftira atmak ve kul hakkı yemek bu ülkede bir norm haline geldi.
 
RİYAD’DA İHALE BİZE ÇIKTI. TUTTU. ANLAŞILAN SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZI DA KANDIRDILAR. ANKARA’DAKİLERİ KANDIRDILAR
 
Riyad’da bize ihale çıktı. Tuttu. Anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanımızı da kandırdılar. Ankara’dakileri kandırdılar. Kimse çıkıp demiyor. Ben Dursun Özbek olsam derim ki ‘benim başım kel mi?’ 'Ben de vardım neden kimse benden bahsetmiyor', derim ama aralarında öyle güzel bir ilişki var ki neyi ne zaman çalacaklarını biliyorlar.
 
Nasıl bu süreci itibarsızlaştırıyorlar, baltalıyorlar, engellemeye çalışıyorlar. Bunların hepsi söylenen şeyler. Bunu bürokrat, Ankara’ya yakın, milletvekili, belediye başkanı söylüyor olabilir. Kendi söylüyor, olabilir. Kendi yönetim kurulunda olanlar söylüyor, olabilir.
 
‘Ali Koç’un başını çektiği hükümete ya da Cumhurbaşkanımıza karşı bir eylem.’ Bazı siyaset mensupları imza verenleri Cumhurbaşkanımıza karşı bir oluşum olarak pozisyonluyorlar. Yeri geliyor bir siyasetçi bir belediye başkanını arıyor, ‘imza çeksin kulüp’ deniliyor. O belediye başkanı zavallım o talimatı yapabilmek için maddi destek teklifi yapıyor. İmza çekmesini istiyor. İmza verenlerin isimleri not ediliyor, ‘sakın imza vermeyin’ diyor.  Düşünebiliyor musunuz, bahsettiğimiz bir imza TFF seçimleri için.
 
Kendisi bizzat aradığında ‘Ali Koç mu size baskı yapıyor?’ diyor. Kendi kulüpleri aradığı zaman. ‘Bu işe artık bakanlar girdi, sizi arayabilir' diyor. Seçim sonuçlarına değinerek, ‘Şimdi de futbolu ele geçirmeye çalışıyorlar,’ diyor. ‘Bu bir seçim çabası falan değil arkadaşlar, beni buraya kimin atadığını biliyorsunuz. Bana yapılan aslında O’na yapılan harekettir’ diyor. En hayret ettiğim yeni çıktı. Bu da pompalanıyor. ‘CHP belediyeleri düğmeye bastı. Reisi yıkmaya çalışıyorlar’ diyor. Arkadaşlar olacak iş mi? Bir de söyle bir şey var. Bu kendi söyledikleri. Bazı kulüpleri günde 7-8 defa arıyor. Baskı yapıyor, şiddet-middet bir şey. Kendi açıklamasında 'tehdit' falan diyordu ya. ‘Bu başkan gidecek her halükârda ama siz şu imza sürecine katılıp Ali Koç bunu yolladı olmasın, biz bunu zaten yollayacağız’ diyorlar kulüplere. Bir Volkan Can var meşhur. Allah’ı var, o siyasete girmiyor ama kulüpleri arayıp şöyle diyor; ‘Bir sürü kulüp var düşme hattında, play-offa kalmak isteyen, çıkmak isteyen… Ne olur imza vermeyin. İmza verenlerin maçlarına atanan hakemlere daha titizlikle bakılıyor.’ Ne demek bu? Ve maddi destek imalarında bulunuyor. Şunu araştırmanızı istiyorum. Bir.com, yani dijital bir yerle anlaşma yapmışlar. Biliyorsunuz Trendyol’dan dolayı izin almaları gerekiyor. Milli takım sponsorluğu yapmışlar. 50 milyon TL’lik ve 25 milyon bonusları var. Bunun %60’ını fatura kesmeden peşin almışlar ve 2.Lig ve 3.Lig kulüplerine dağıtmışlar. Yalansa ‘yalan’ deyin. Ben çıkayım kamuoyundan özür dileyim. Ama ispatlayın bana yalan olduğunu. 400-500 bin size küçük rakam gelmesin arkadaşlar. Siyasi baskı var, sportif tehdit var, aman ha isimler falan not edilecek var, şimdi de işin içinde para var. Sonra da böyle adaylar var. Ne diyor? (gazete sayfası göstererek)  ‘Kampanyada bomba iddia, CHPli belediyenin kulüpleri arayarak imza verin yoksa yapılan yardımınızı keseriz dedikleri ortaya çıktı.’ Demin size ne anlattım, bu haber ne diyor.
 
Benim anlatacaklarım bunlar. Eminim sizlerin çok değerli soruları olacak. Tabii siz de kamuoyunun doğru bilgilenmesini istiyorsanız… Bu işin dibine inmek istiyorsanız çok veri var. Ama yüzeysel yaklaşılacaksa inemeyebilirsiniz.
 
2008’de sürüncemede bırakılmıştı bu konu.  Mesela bazı teknik sıkıntılar da var. ‘30 gün sonra’ diyor böyle bir şey olursa, imza toplanırsa. Halbuki 30 gün içerisinde. Bir kelime çok şey fark ettiriyor. 2008’de sürüncemede bırakıldığında kayyum atanmıştı. Ben ‘kayyum atanacak’ demiyorum ama iyi niyeti varsa 35-40 gün içinde seçime gidebilirdi. En hızlı 22 günde gidebilirdi. İmza toplanma süreciyle gidecek, onu 2-3 ay erteleyebilir. Nitekim niyeti de öyleydi ama çok sembolikti. Zaten olduğu için şartlar dönmeye başladı. ‘Yetkisiz imza’ diyor. ‘Yetkisiz’ derken neyi kast ediyor? Yani ‘yönetim kurulu kararı alınmamış mı’ diyor, ne demek istiyor? Bütün kulüplerin yönetim kurulu kararlarına mı bakıyor onu bilmiyorum ama yetkisiz mi değil mi buna Genel Kurulda karar verilmesi gerekiyor.
 
Hadi size göre 109 takım ama 13’ü geri çekmiş. Niye geri çekti Sayın Başkan 13 kulüp? Neye göre geri çekti? Neye göre imza verdi? Siz kulüpleri arıyor musunuz? Demin ifade ettiğim şeyler mealinde şeyler söylüyor musunuz? Söylediğinizi biliyorum da doğruyu söyleyecek misiniz onu merak ediyorum. Ama çok yanlış yolda gidiyorsunuz. Türk futbolunda kaotik ortamı daha da derinleştiriyorsunuz. Sizin yüzünüzden kulüplerin birbirine olan itimat müesseseleri zedelendi. Ondan sonra tekrar aday olduğunuzda ve seçildiğinizi var sayalım, nasıl bu kulüplerin başkanı olacaksınız? Söylemek istediklerim bundan ibarettir.
 
Şunu da söylemek istiyorum: Sizin ana göreviniz ne? Vatandaşın sağlıklı bilgilenmesini sağlamak. Şu an TRT Spor, beIN Sport, A Spor hiç bizim basın toplantımıza girmemiş. Ben basın toplantılarının sonunda genelde ben unutuyorum, genelde bizim burada yaptığımız toplantıları da yansıtmıyorlar. İki en büyük grup var. Veya çok küçük ya da itibarsızlaştırarak yansıtıyorlar. Artık bayatladı bu yöntemler. Zaten kimsenin size de güveni kalmadı. Çok şükür ki dijital var. Bu bahsettiğim kuruluşların kameraları buradalar. Sosyal medyada da taraftarlar size tepki gösteriyormuş.
 
SORU-CEVAP
 
Başkanımız Ali Y. Koç, basın mensuplarının sorularına ise şu şekilde cevaplar verdi:
 
(Hukuki olarak 18 Temmuz’da seçimin yapılmama ihtimali olup olmadığı yönündeki ve TFF başkanıyla görüşen heyetten imza verenler olup olmadığı yönündeki sorular) Yönetim kurulu kararı aldılar mı almadılar mı bilmiyorum. Alsalar da başka bir yönetim kurulu kararı alıp onu değiştirebilirler. Bu dinamik dünyada Whatsapp grubunda yazışmalar oluyor. Bir karar onaylanırsa sonra belki resmi evraka dönüşebiliyor. Bilmiyorum. Bildiğim şu var; açıkladıkları gün yönetim kurulu üyelerinin çoğu bunu bilmiyordu. Whatsapp grubunda yazışılmadı, onaylanmadı, yönetim kurulu kararı da yoktu.  Şu an ne durumda bilmiyorum. 18 Temmuz için açık kapı var mı? Bana göre samimi değil. 18 Temmuzla ilgili değil, kendiyle ilgili samimi değil. Bekle ve gör politikası uyguluyor. Ona da saygı duymak lazım. Doğru da yapıyor olabilir. Mücadele ediyor adam. Ali Koç başkanlığı bırakır, İstanbulspor küme düşer, yaz gelir, millet tatile gider, lig biter, gerginlik kalmaz, şampiyonada da iyi bir sonuç alırız… Bekle, gör modundalar. Samimi olmadığını düşünüyorum. Açık kapı var mı? İsterse var. İmza vermeyen kulüpler diyorlar ki, ‘isterse aday olsun, hayatta bizden oy alamaz.’ Ama burası Türkiye iki günde çok şey değişir.
 
TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİNE ULAŞMASI, O HEDEFLEDİĞİMİZ 6. VEYA 7. ÜLKE OLMA YOLCULUĞU, VİZYONU İÇİN BİR DEVLET STRATEJİSİ GEREKLİ
 
(FIFA’dan TFF’ye yaptırım olabilir mi kulüplerin bundan sonraki tavrı ne olur soruları üzerine) 16 Nisan’da yaptığımız ibra konusunu kimseyle konuşmadım. Dolayısıyla başkası adına konuşamam. 16 Nisan’da yaptığımız açıklamada aday olmak istiyorsa hakkıdır ama olmaması gerektiğini, taze kan gerektiğini ve aday olacağı tarihte kulüplerin desteklemeyeceğini kendi kafamdan atmadım. Bunlar daha evvel konuşuldu. Diyaloğa gideriz, diyalogda sonuç olmazsa şöyle olur… Aday olursa vermeyiz, aday olmayacağını söyledi. Dolayısıyla ne olacağını süreç gösterecek. (FIFA müdahalesi) Bana göre bir büyüteçle bakma arzusu varsa çok fazla veri var iç içe geçtiğine bu iki unsurun. Müdahale edilebilir. Öyle bir çalışma var mı hiç haberim bile yok. Biz 2 Nisan’daki Olağanüstü Genel Kurulda yaptığımız gibi uluslararası başvurularımızı da yapıyoruz. Futbolun yönetiminin bağımsızlığı çok önemli. Demokratik seçimler çok önemli. Biz bunu söylerken şunun da üstüne basmak istiyorum; ülke futbolunun ayağa kalkması, Türkiye’nin potansiyeline ulaşması, o hedeflediğimiz 6. veya 7. ülke olma yolculuğu, vizyonu için bir devlet stratejisi gerekli. Ne demek devlet stratejisi? Milli Eğitiminden, Spor Bakanlığından, devletin en üst unsurlarına, sivil toplum kuruluşlarına kadar Türkiye’nin 10 yıllık bir futbol stratejisi yapması lazım. Bu demek değildir ki siyaset futbola karışsın. Başka ülkeler yaptı. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Kendimize uyarlayabileceğimiz yol haritaları var. Bununla bunu karıştırmayın. ‘Siyaset olmasın’ diyorsunuz ama şimdi ‘devlet stratejisi’ diyorsunuz. Çok farklı şeyler. Biz futbolun günlük yönetiminde ve sahadaki yarışta olmaması gerektiğini söylüyoruz. ‘Bir kulübün transfer yasağı varsa, o kulübün bakanı, siyasetçisi o takımın transfer yasağı için çalışmamalı’ diyoruz. Bir kulübün siyasi desteği var, öbürünün yok. Bir kulübün belediyesi stadını, elektriğini, suyunu ödüyor, ötekinin ödemiyor. Bunlar yarışı etkileyen unsurlar. Ama Türkiye’nin hak ettiği pozisyona gelebilmesi için topyekûn futbolumuzu yeniden dizayn etmemiz lazım, yeniden icat etmemiz lazım. Bunda da devlet olmazsa olmaz.
 
(Suudi Arabistan’da oynanacak Süper Kupa finalinde ödenecek ücretin 4,5 milyon Euro değil de 6,4 milyon Euro olduğu yönündeki iddiayla ilgili soru) Hayır, bilmiyorum.
 
(Alt lig kulüplerine uygulanan sportif tehdit, Süper Lig’e de uygulanıyor mu?) Süper Lig’den gelen böyle bir şey yok. Alt lige söyleniyor bu. Süper Lig’e herhalde bunu kolay kolay söyleyemezler. Sahada oluyor, ‘olmuyor’ demiyorum ama intibayı söylüyorum. Ben sana ‘Sen imza verirsen senin maçına atanan hakemler daha dikkatli bakıyorlar’ desem ne anlarsın? Buraya çıkıyor. Evet, 10 kulüp var.
 
(Federasyon başkanının ‘hakemler dışında fazla hatamız yok’ açıklamalarıyla ilgili soru üzerine) Onun bakış açısıyla bizim bakış açımız arasında fark var. Biz, ‘En kaotik, en skandal sezon’ diyoruz. O da ‘hakemler dışında sorun yok’ diye toz pembe bir tablo çiziyor. Apayrı noktalardayız. Katılmıyoruz. Evet, hakemler büyük sorun. Daha da büyük sorun oldu bu yönetimden sonra.
 
(Yola çıktıktan sonra bazı kulüpler fikir değiştirmeseydi bu sorun daha hızlı çözülebilir miydi?) Ben en büyüğümüz olan, çoğu başkanın ‘ağabey’ dediği Sayın Dursun Özbek’i anlamakta biraz zorlanıyorum. Hepimiz belli bir seviyeye, yaşa, makamlara geldik. Bu kadar rahat pozisyon değiştirmek… Sadece bu konuda değil, pek çok konuda. Ancak bu ülkede itibar görür, ancak bu ülkede sorgulanmaz. Biliyorsunuz bir başka kulüp başkanıyla ilgili arada mesaj getirme götürme, benle toplanmak istemişti. ‘Ben istemedim, aracı istedi’ dedi. Aracı çıktı, ‘Hayır, siz istediniz’ dedi. Bir şey demedi. Kimse de sorgulamadı. 14 Aralık’ta kendisine soruyorlar ‘TFF’ye güveniyor musunuz?’ diye. Çok sert bir tepki veriyor. ‘Bizim federasyonumuz, 6 yıl önce seçtiğimiz federasyon için bu soru hoşuma gitmedi’ diyor. ‘Tabii ki TFF’ye güveniyoruz’ diyor. 24 Aralık’ta hepinizin malûmu şu açıklamayı yapıyor; ‘Her türlü tehdide boyun eğen’ diye başlayıp, ‘Tarihin en kötü TFF başkanı Mehmet Büyükekşi’nin tüm kurullarıyla birlikte derhal istifa etmesini bekliyoruz’ diye biten bir açıklama. Bunu Fenerbahçe, Beşiktaş, İstanbulspor yapmıyor. Galatasaray yapıyor. 1 Nisan’da, ‘O koltuklarda hala oturmak vicdanınıza sığıyor mu?’ diye bir açıklaması var. ‘Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşanan olaylarla ilgili yapılan ve yapılmayan sevkler Türkiye Futbol Federasyonu’nun ne kadar basiretsiz, adaletsiz, baskılara ve tehditlere boyun eğen bir tutum içinde olduğunu bir kez daha açıkça gözler önüne sermiştir’ diye başlıyor. ‘Yine de bir umutla o koltuklarda oturan herkese soruyoruz, hala orada olmak, görevinizi yapıyor gibi davranmak vicdanınıza sığıyor mu?’ Ben böyle açıklamalar yapsam suratına bakmam bir daha. 1 Nisan’dan 7 Nisan’a geldik. Urfa’daki meşhur olay, 18 Temmuz açıklamasından sonra. ‘Seçimi niye 20-25 gün öne çeksin? TFF’ye saygı duymak lazım’ diyor. ‘Herkesin şunu anlaması lazım, akıl tutulmasının içinde bunlar da var. Erken seçim kararını federasyon alabilir. Federasyon bu kararı almış, açıklamış, haziranla arasında 18-20 gün var. 20 gün çok mu önemli. Federasyon kararına saygı duymak lazım.’ diyor. Sonra 16 Nisan’da Kulüpler Birliği Vakfı Toplantısına girerken de ‘Seçim haziran ayında yapılsın, daha iyi olur’ diyor. Anlamadım ki. 20-25 gün çok bir şey fark etmiyor, sonra haziranda olsun… İmza kampanyasını ilk başlatanlardandır bu başkan. Ama rekabette avantaj yaratmak için işte böyle… Ben şahsen böyle zikzak yapsam, her tarafım oynasa utanırım. Ama bu şahsiyet meselesi, karakter meselesi, duruş meselesi. Ama bizim ülkemizde böyle olanlar daha çok kazanıyor.
 
Hiç biriniz sormuyorsunuz, ’Sayın Başkan bu nasıl iştir, bir gün öyle diyorsunuz, bir gün böyle diyorsunuz’ demiyorsunuz. Veya diyemiyorsunuz.
 
(İktidar, kendisine atanmış başkan tanımlaması yapılan ve çifte ByLock’lı bir TFF başkanını iki yıl daha Türk futbolunun başında mı tutmak istiyor ve Kulüpler Birliğinin çözümü siyasette aramak gibi bir düşüncesi var mı soruları üzerine) Hayır. Biz zaten siyasetin mümkün olduğu kadar az karışması gerektiğini özellikle seçimlere… Futbol yönetiminin bağımsızlığından bahsediyoruz. Çok adaylı seçimler olması gerektiğinden bahsediyoruz. Bunları yaparken Ankara’ya gidip ‘Bu adamı görevden alın’ demek çelişkili olur. Kendimizle çelişiriz. Ama sadece bu konuda değil, pek çok konuda insanlar; şu şöyle istiyor, bu böyle istiyor, bu böyle yapılıyor, diyerek Türkiye’nin en kutsal, en üst makamını kendi küçük işleri kullanıyorlar. Ama kullandırtmayacaksın. Ya işin içindesin, -belki senin de dediğin gibi- ben inanmak istemiyorum çünkü bizim de aldığımız kulisler var. Hatta bütün sorun, biz,  ben, ‘ben olmasam bu süreç çoktan bitti’ diyen başkanlar var. Ama senin bu cüretkâr adımları tek başına atamayacağına göre, ‘iki sene daha devam etmesini iktidar istiyor’ gibi bir şeyler dedin, o da olabilir. Türkiye’de niyet okuma, noktaları birleştirip bir sonuca varma çok yapılan bir olay. Belki birileri en kutsal makamın ismini kullanıyor, belki de orası hakikaten böyle istiyor. Bilmiyoruz. Ama ismi telaffuz ediliyor mütemadiyen. Ben geçmişte böyle bir şey yaşamıştım, hiç futbolla alakalı değil. ‘Yapacak mısınız?’ dedi. ‘Ben mesajı aldım, gerekirse yukarı sorarım’ dedim. Sonra geri çekildi bu adam. Meğerse böyle bir şey olmadığını gördüm. Burada durum nedir bilmiyorum. Ama bizim, istisnasız herkesin mutsuz olduğu bir federasyonu değiştirmek için demokratik haklarımızı kullanıyor olmamızın bu şekilde ele alınması, sanki devletimize karşı bir eylem içine giriyor olmamız olarak gösterilmemiz olacak iş değil. Sizlerin ismini kullanarak böyle algı yaratanlara siz de müsaade ediyorsanız o da sizin bileceğiniz iş.
 
(Urfa’da bir fabrikada yapıldığı iddia edilen bir görüşme ve Galatasaray ve Trabzonspor’un TFF’nin kongreye gitmesi yönündeki düşünceleriyle alakalı soru) Urfa’da Sayın Özbek bir iftarda bir telefon geliyor. Apar topar iftarı bırakıyor ve o dediğiniz yere gidiyor. Ondan önce zaten açıklama yapılmış 18 Temmuz. Anlaşılan orada o 18 Temmuz açıklamasını desteklemesi için Sayın Özbek’ten yardım isteniyor. O da çıkıyor, ‘15-20 gün ne fark eder?’ diyor. ‘Hemen seçim yapmamız gerek’ diyen adam, ‘ilk imza vereceğim’ diyen başkanlardan biri olmasına rağmen ‘15 gün ne fark edecek, saygı duymamız lazım’ diyor. Şimdi Sayın Özbek şöyle düşünmüş olabilir; biz hedefe ulaştık, adam zaten aday olmayacağını söyledi, öyle demiş orada. Sorun Sayın Özbek’e. Bize Kulüpler Birliği’nde öyle dediğini söyledi. 15-20 gün için belki onu sözcüsü yaptı, destekledi, sahiplendi, karşılığında rekabette bir fayda sağladı mı göreceğiz. Ama bunlar devamlı yaşanıyor. Bu bir konu. Evet, oldu. Bunda şahitlerimiz var. Urfa’da yaşayan insanlar bize anlattılar. Kendileri de zaten inkar etmiyorlar. Sordum ben toplantıda. ‘Ne yaptınız? Gitmişsiniz’ dedim. Ben ondan sonra açıklama geldi zannetmiştim, 18 Temmuz ondan önce gelmiş. Birkaç kulüp daha var böyle sözcü olan, ’18 Temmuz iyi olur, uygundur’ diyen. Ama sonuçta Genel Kurula gidilmesi ve yeni bir yönetim gelmesi için uğraşıyoruz. Bu arkadaşların dönüp Sayın Büyükekşi’ye şunu söylemesi lazım, ‘Kardeşim bize dedin ki aday olmayacağım. Biz de gittik kulüplere aday olmayacağını söyledik. İmzayı durdurun, diyalogla iş yapalım dedik. 30 gün kazandırdık sana. Şimdi aday olmaktan falan bahsediyorsun.’ diye sormaları gerek diye düşünüyorum.
 
Trabzonspor da enteresan. Trabzonspor’un kamuoyunda net bir duruşu var. Trabzonspor başkanının tüm açıklamalarına bakarsanız federasyona karşı çok ağır ifadeler var. ‘Yok hükmündedir’ diyor. 4. başkan galiba imza vereceğini söyleyen, ‘hemen toplayalım’ diyen. Sonra ne oldu bilmiyorum. Şöyle bir şey derse ona da saygı duymak gerekir; ‘Seçim istiyorduk, hedefimize vardık, tamam biraz geç oluyor, yeni gelen için zorluk olabilir, bu başkan gidiyor, biz onun için imza vermedik’ diyebilir. Ben o zaman sayın başkana soruyorum; size söylendiği gibi bu adam aday mı değil mi? Tekrar soracağınız soru o. Bugün baktığınız zaman 4 büyük kulüp arasında en ağır ve istikrarlı bir şekilde federasyona gitmesi gerektiğini söyleyen Trabzonspor’dur. İmza sürecine de ilk başta girendir. Sonra da amaç hasıl olmuştur, ‘18 Temmuz bizim için uygundur’ demiştir. Net. Dursun Bey gibi git gel yaşamamıştır. Ama ‘4 büyük kulüp arasında federasyondan en az memnun Trabzonspor mu?’ diye sorsanız, ‘Olabilir’ derim. Bütün açıklamaları çıkarttım. 2024 yılında Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ne demiş… Siz de yapın. Net tabloyu göreceksiniz. Kim sözlerinin arkasında duruyor kim durmuyor onları daha net göreceksiniz. ‘Trabzonspor durmuyor illaki’ demiyorum ama 18 Temmuz’u duyunca o net duruşta daha esneklik sağlandı. Diğer kulüpler inanmıyorlar, samimi bulmuyorlar 18 Temmuz’u, ‘aday olmayacağım’ vaatlerini.
 
SÖZ KONUSU DEVLETSE FENERBAHÇE’NİN BOYNU KILDAN İNCEDİR. AMA FENERBAHÇE HAKKINI SAVUNMAK ZORUNDADIR. HEP OLAĞAN ŞÜPHELİ DURUMUNDAYIZ NE HİKMETSE. BİZİM DEVLETİMİZLE HİÇBİR PROBLEMİMİZ YOK AMA SİYASETİN BİZİMLE PROBLEMİ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ, HİSSEDİYORUZ
 
(Fenerbahçe’nin Riyad’daki süreçle alakalı Cumhurbaşkanı’na şikayet edildiği ve kamuoyunda yaratılan Fenerbahçe’nin iktidarla, devletle kavgalı algısıyla alakalı soru üzerine) Söz konusu devletse Fenerbahçe’nin boynu kıldan incedir. Ama Fenerbahçe hakkını savunmak zorundadır. Bizim görevimiz de budur. Biz bunun için seçildik buraya. Hep olağan şüpheli durumundayız ne hikmetse. Bu da tutuyor. Prim de yapıyor. Onun için Fenerbahçe camiasının biraz silkelenip omuz omuza tek yürek, tek vücut olması gerekiyor ki, biraz olunca neler oluyor gördük. Ama kırılgan bir camia olduğumuz için bizim hakkımızda yapılan algılar sosyal medyada, geleneksel medyada iki en büyük kurum bizi hedef alıyor. Medyanın %80’i midir, 90’ı mıdır… Tutuyor. Ankara’da inanmaya da müsait bir anlayış var. Kolaya da kaçılıyor. Ama 6 senedir bunu yaşıyorum. Gidiyoruz, anlatıyoruz, ediyoruz. Biz bir gidiyorsak, bizim hakkımızda konuşanlar belki 10, belki 100 gidebiliyor oraya. Riyad konusunda anlatmak istedik, çağırın, sorgulayın. ‘Kasıt var mı ona bakın, devlet müfettişleri topa girsin’ dedik. Ses yok. Kendine güvenen ancak bunu yapabilir. Doğruyu söyleyen bunu söyleyebilir. Onlar da biliyorlar soruşturulursa bambaşka bir fotoğraf çıkacağını. 1 Mayıs açıklamasında millî değerlerden bahseden kişi Riyad’da pankarttan taviz verdi, Atatürk görsellerinden taviz verdi, 100. yıl logosundan taviz verdi, Norm Ender’in ‘Parla’ şarkısının çalınmasından taviz verdi. Sen kimsin millî değerlerden bahsediyorsun? Dolayısıyla kendi aramızda da konuşuyoruz, biz diyalogla çözmeye çalışacağız ama diyalogla bir şey çözmek için tango gibi iki kişinin yapması gerekiyor. Tek taraflı olmuyor. Niye bizim hakkımızda söylenen bu asılsız şeyler Ankara’da bir şekilde itibar görüyor, kabulleniliyor, işleniyor, büyütülüyor, abartılıyor? Bunu anlamak istiyoruz. Bizim devletimizle hiçbir problemimiz yok ama siyasetin bizimle problemi olduğunu görüyoruz, hissediyoruz.
 
(TFF’nin seçimi 18 Temmuz’da yapmak istemesinin motivasyonuyla ilgili soru üzerine) 18 Temmuz’un ana motivasyonu olarak Avrupa Futbol Şampiyonası olduğu söyleniyor. Biz de futbol dünyasından gelen bazı başkanlar olarak bunun ‘deli saçması’ olduğunu söylüyoruz. Bu kulüp takımı değil ki, millî takım. Millî değerler için bizim futbolcularımızın, çocuklarımızın motive olması federasyonun başında kimin olduğuna bağlıysa onlar zaten hiçbir millî değerden anlamamışlar, millî, formayı hak etmiyorlar demektir. Yani o forma motive olmalarına yetmeyecek bir de üstüne Büyükekşi olacak hocayı getirdiği için. Gerçekle yakından alakası olmadığını biliyorsunuz. Bana göre zaman satın alma. Ligler biter, gerginlik biter, Ali Koç başkanlığı bırakır, İstanbulspor küme düşer, yaz olur, tatil olur, insanlar daha mutlu ve huzurlu, bir de şampiyonadan iyi bir şey çıkarsa ‘Tekrar yoluma devam ederim’ düşüncesi içinde olduğunu zannediyorum.
 
(Riyad’da oynanması planlanan Süper Kupa finaline Fenerbahçe’nin U19 takımıyla çıkacağı yönündeki iddiayla ilgili soru üzerine) O da büyük bir yalan. Doğru ama yalan. Nasıl? İyi dinleyin. Hakem olayının yaşandığı gece bir pazartesi gecesiydi. Biz başka bir iş için federasyonda -galiba e-bilet ihalesiydi- toplantıdaydık. Toplantı bitti. Profesyonellerden ayrılmalarını rica ettim. Ben rica ettim, bir şey konuşmak istiyordum. Orada aramızda bir konuşma geçti. Şöyle şeyler geçti, ben dedim, ‘Senin MHK Başkanın İbanoğlu değil, Tolga Özkalfa.’ Onun Tolga Özkalfa hakkında söylediklerine burada değinmeyeceğim. Sonuçta o toplantıda ve öncesinde bize söylediği MHK’yi devre arasında değiştireceği, %60 hakemleri değiştireceği ama %40’ta sınırlı tutması gerektiği, alttan yeterince hakem gelmediği için %40 falan. Yumruk olayı oldu değişti. Bir de Riyad’da yabancı hakem olması konusuydu. Tek maç, ucunda bir kupa var. Nasıl olsa yurt dışındayız. Bir deneme. Zaten onun için yurt dışında olmasını istedik Süper Kupa’nın ki yabancı hakem olabilsin. Kıvamına da gelmiştik ta ki yumruk olayı olana kadar. Yumruk olayının olduğu haftayı hatırlayın, Kulüpler Birliği Vakfında kulüpler bir toplantı yaptı, Bakan Bey katıldı. Ondan bir müddet sonra federasyona gittik, yine Bakan Bey’in katıldığı, bütün kulüplerin bütün federasyonun katıldığı bir toplantı oldu. Cuma günüydü. Hafta sonu Fenerbahçe-Galatasaray maçı vardı. Derbinin hakemi Abdülkadir Bitigen idi. Dedik ki, ‘Hakem yok bu atamaları yapıyorsunuz.’ Ama o mağduriyetten sonra yabancı hakem düşüncesinden vazgeçilmeye başlandı. Bir de o toplantı sonrasında Sayın Bakanımıza ve Sayın Başkana üçümüz olarak dedim ki, ‘Biz yabancı hakem için bunun yurt dışında olmasını istedik. Ve dik durduk. Riyad’la ilgili Galatasaray gibi zikzak çizmedik. Bütün hassasiyetlere rağmen, bütün yediğimiz tenkitlere rağmen…  Biz dik durduk. Oramız buramız oynamadı. Ama biz burada yabancı hakem istiyoruz. Yabancı hakem olmaz ise biz çıkmamayı düşünüyoruz.’ Ancak çıkmamanın bedeli çok ağır, bütün maliyetleri ödüyorsun. Onun için dedik, ‘Sayın Bakanım, lütfen bu konuda destek olun. Çıkmama gibi bir ihtimal yok. Yabancı hakem olmayacaksa biz U19 ile çıkacağız. Ama vizeleri yetiştirip yetiştirmeyeceğimizi bilemiyoruz. 1 hafta sonra cuma Süper Kupa maçı var. Lütfen, bize en kısa zamanda bu konuda söyleyin, biz de ona göre pazartesi sabahı ilk iş vizelere başvuralım’ dedik. Bakan Bey ayrıldı. Sayın Başkan bana dedi ki, ‘Ne olur bu açıklamayı yapmayın, şu derbi bitsin ondan sonra’. Ben de ‘Peki’ dedim. Derbiden sonra kendisiyle konuşamadım. Müslüm Bey’i aradım ve dedim ki, ‘Durum böyle böyle. Yabancı hakem konusunda bize yarın 9-10’a kadar söyleyin. Yabancı hakem olmayacaksa biz U19 ile gideceğiz.’ Dedi ki ‘Ya ben de yabancı hakem istiyorum.’ Hatta Serdar diye Hollanda’da bir hakem varmış, onunla konuşmuşlar. O hakem demiş ki, ‘Şeref duyarım ülkeme hizmet etmekten.’ Yani federasyonda yabancı hakem için bir çaba var. Hatta cuma günü Bakan Bey ile yaptığımız o üçlü görüşmede yabancı hakem ısrarından sonra Sayın Başkan, ‘Biz de düşünüyoruz. Hollandalı Türk bir hakem var.’ dedi. Niye Türk olması gerekiyor, onu da anlamıyorum. Hollanda’dan bir Türk hakem getireceksin, adamın çocukluğunda bir Fenerbahçe, Galatasaray formalı fotoğrafı çıkacak, babasının tribünde bir yerde fotoğrafı çıkacak, yine polemik olacak. Neyse, Türk düşünüyorlarmış. ‘Konuştunuz mu hakemle?’ dedim. ‘Daha temasa geçmedik’ dedi. Bunun usulü, UEFA’ya başvurursun, UEFA sana elit bir hakem  verir. Pazar günü konuştuğum zaman Müslüm Bey’le ‘Serdar ne dedi?’ ‘Şeref duyarım’ dedi. Senin başkanın iki gün evvel ‘konuşmadık’ diyor Serdar’la. Hanginiz doğru söylüyorsunuz? Bu adamla konuştunuz mu konuşmadınız mı? ‘Konuştuk.’ ‘Konuştuğunuzu raporladınız mı başkana.’ ‘Raporladım.’ Senin başkanın bakanın önünde bana dedi ki, ‘Adamla konuşmadık.’ Kime inanacağımızı bilmiyoruz. Neyse. Pazartesi sabahı oldu, ses seda yok. 9, 10, 11, 12 biz haber bekliyoruz. Saat 14’te açıklama yapıldı, Türk hakem. Volkan Bayarslan. İyi hakemlerimizden. Öyle olunca Genel Sekreterimle konuştuk. Hatta akşam Sayın Bakan Bey’le bir daha konuştum. O arada şehitler oldu. Allah biz bir daha şehit göstermesin. ‘Şehitler var, yabancı hakem şimdi zamanı değil.’ Bağlantıyı kuramadım. Şehitleri gündeme getirdiler. Birkaç siyasi şey de söylediler. Baktık ki bu iş olmuyor. Salı günü U19 vizesi için başvurduk. Çarşamba günü yola çıkıyoruz. Salı günü başvurduk, aynı gün vizeler geldi. Fakat vizelerde bir sıkıntı vardı. Bizim A Takım vizelerinde Süper Kupa vizesi diyor. U19’a gelen vizede de ‘turist vizesi’ diyor. Turist vizesiyle sahaya çıkamazlar, çıkarsa sıkıntı olur, şöyle olur, böyle olur… Biliyorsunuz haç vizesi var, iş vizesi var, turist vizesi var. Biz de zaten Antalya’ya U19’u çağırdığımız için bu riskli bir şey olacak diye çarşamba günü uçağa bindiğimizde U19’u da yanımızda götürdük. Dolayısıyla hem doğru hem yalan. Velev ki Ali Koç böyle dedi. O yüzden mi maç oynanmadı? Biz U19’la gittik diye mi maç oynanmadı? Şimdi onu kullanıyor. Riyad’ı soruyorlar, ‘U19’la çıkacaktı zaten’ diyor. Ne demek? Çıkacaktım. Çıkamadım vizeden dolayı, A Takımı götürdüm. Anı, günü, dakikayı kurtarmak için o kadar rahat bizi hedef gösteriyor ki. O da tutuyor. Meyvesini bir kere yemiş. Çok yiyeceğini zannediyor. Ama o kadar çok yiyeceğini sanmıyorum.
 
(1959 öncesi şampiyonluklarla ilgili TFF’ye yapılan başvuruyla ilgili süreçle alakalı soru) Komisyon kurulacağı söylendi, hiçbir şey kurulmadı. Bu saatten sonra o iş Büyükekşi’yle olmaz. Çok kindar bir insan. Kuracağı komisyonu da adil gözle kurmaz. Ret verecek adamlar arar bunlar. Bunlar bu zihniyette insanlar. Arpa boyu yol kat edemedik.
 
Adam 2 sene evvel ikinci el telefon alıyor, içinde ByLock çıkıyor tesadüfen ceza yiyor,  dolayısıyla katılıyorum hakemlik müessesesinin içinde ben hep ne diyorum irade, cesaret, yol haritası varsa bunların dibine inilir, ama onu göremiyorum. Dolayısıyla Türk Futbolunun içinde olduğunu ne kadar güçlü olamadığını bilmiyorum ama bu işin çok ciddi anlamda sulandırılması esas ülkenin beka problemlerinden biridir. 
 
KAÇ DEFA ÇIKTIM SÖYLEDİM, ‘SİYASETE GİRERSEM SURATIMA TÜKÜRÜN, DÜNYANIN EN YALANCISI BENİM’ DEDİM. BENİM SİYASETLE BİR İŞİM YOK, BİR ŞEKİLDE ANKARA’YI İNANDIRIYORLAR
 
Siyaset hedefiniz var mı diyorsunuz, kaç defa çıktım söyledim yani siyasete girersem suratıma tükürün, dünyanın en yalancısı benim dedim. Benim siyasetle bir işim yok, bir şekilde Ankara’yı inandırıyorlar. Bizim eski başkanımız bunu yaptı. Proje dedi, FETÖ dedi. Bana FETÖ dedi. Bizim yakından uzaktan hiçbir şekilde siyasetle alakamız yok, Fenerbahçe’yi her kesimden adam tutar, dindarı tutar, dinsizi tutar, sağcısı solcusu, komünisti, işi gücü olan da işsizi genci yaşlısı Galatasaray ve Beşiktaş’ta da olduğu gibi. Biz siyasete çekilmemek için çok ama çok dikkatli davranırız, Fenerbahçe’nin tarihine baktığımız zaman Fenerbahçe’nin devlet ile ilişkisi net ve açık bir şekilde ortadadır. Ama bizi çekiyorlar devamlı içeri, benim yakından uzaktan siyasetle bir alakam ve hedefim yok buna inananları da ayıplıyorum. Bu yalanı çıkaranlarında ahirette cevaplarını vereceklerini biliyorum. 
 
Fotospor kim, sahibi kim onu da bilmiyorum, bizimle ilgili haberler yapıyorlar bana geliyor, diğer kulüplerle bilmiyorum ama bizimle ilgili yaptığınız haberler o kadar yanlış, yalan bile demek istemiyorum, olmayan o kadar çok garip bir Fenerbahçe yayın şekliniz var.
 
(Ali Koç giderse Türk futbolu düzelecek sorusu üzerine) Kısa vadede öyle gözüküyor, ama bu ebediyen gidecek bir şey değil. Er ya da geç bir yerde değişecek, kırılacak.
 
Başkan adaylarına gelince de son dört seçimde nasıl aday belirlendiğini biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz, bilip de söyleyemediğimiz şeyler bunlar. Böyle olunca da başka çıkacak liyakatli insanlar ‘bana bir sinyal versinler’ diye bekliyor. Şimdi anladığım kadarıyla da bu seçimin aday olması isteniyor ama buna bir cesaret verilmesi lazım, biri çıkıp demokratik bir şekilde aday olup gerekli imzayı topladığı zaman kimsenin ona yanlış bir adım atmayacağı, sıkıntı yaşamayacağını bilmesi gerekiyor, yoksa herkes nasıl olsa birini seçiyorlar, yönetimi de dolduruyorlar kendi de yönetimini yapamıyor biz seçilemedik düşüncesi içine giriyorlar. Tam zamanı şimdi, demokratik, çok adaylı seçim tek aday olduğu zaman işte bu şekilde atandığı zaman da 325 delegenin 190’ı gidiyor. Gitmiyor insanlar. Benim dediğim gibi, bizim futbolumuzu baştan aşağı icat etmemiz yeniden dizayn etmemiz gerekiyor, onlardan bir tanesi de futbolun amiri olan seçimlerin nasıl yapılacağıdır.
 
(9 kulübe destek yapıldığı sorusu hakkında) Ben kulüp ismi bilmiyorum, Ecmel Başkan bir şey diyorsa boş konuşmaz Ecmel Başkan. Bile bile kimse çamurda atmaz yalanda söylemez, eksik bilgi ile konuşmuş olabilir ama benim de biraz evvel paylaştığım, 50 milyonluk bir faturanın kesilmeden %60’ı tahsil edilmiş, onlarda ikinci ve üçüncü kulüplere dağıtılmış. Markanın isminin söyleyemiyorum reklam olmasın, sponsorumuz Trendyol’dan izin alınmış bunu öğrenmek zor değil. İtalya hazırlık maçında galiba lansmanı yapılacakmış bu milli takım iş birliğinin.  
 
BU BATAKLIK ÖYLE YA DA BÖYLE KURUYACAK. İNANIN BU BATAKLIK KURURSA SİZİN DE HAYATINIZ, İŞİNİZ DAHA KOLAY OLUR
 
Şimdi size çok teşekkür ediyorum geldiğiniz için, zaman ayırdığınız için...
 
Daha eğlenceli olur daha keyifli olur inanın buna ve sizin de çorbada tuzunuz olsun. Artık iyi insanlara, cesur insanlara, temiz insanlara futbolun ihtiyacı var ve tabii ki liyakatli insanlara. Bunu da bir Fenerbahçe Kulübü veya üç kulüp bir araya gelip yapamaz, tüm paydaşların çoğunluğunun çorbada tuzu olması lazım, olmadığı takdirde bugünkü federasyon başkanının yaptığı gibi onlarca kulübün verdiği imzaları üç, beş azılı kulüp diye aşağılayıp, bizi vatan haini ilan edip, milli değerlere sadık olmamakla suçlayabilir noktaya gelir. O yüzden bunu hep beraber değiştirmeliyiz, size de onun için çağrıda bulunuyorum. Sözlerime son verirken bir kez daha size teşekkür ediyorum, bugün Atamızın Kulübümüzü ziyaretinin 106. yılı, Fenerbahçemizin kuruluşunun da 117. yıl dönümü. Dünyanın en büyük spor kulübü, Türk bayrağının neferi, bu Cumhuriyetin, Atamızın ilkelerinin sadık bekçisi Türk sporunun gururu olan Fenerbahçemizin 117. yaşı kutlu olsun, daha nice yıllar diliyoruz. Sarı lacivert başarılarla dolu sonsuza dek yaşasın Fenerbahçe diyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun."


Basın Fotoğrafları