Başkanımız Ali Y. Koç, Stadımızda gerçekleştirilen tarihi Olağanüstü Genel Kurul Toplantımızda üyelerimize seslendi:
"Değerli Kongre Üyelerimiz, Türkiye’nin en büyük ailesi Fenerbahçe’nin sevgili mensupları. Karşımda gördüğüm pankartla beni ve arkadaşlarımı bir kez daha duygulandırdınız. Zaten dik durduk, eğilmedik, sıkıntı da buradan doğuyor.
Tüylerim diken diken oldu. Ben televizyonda kendimi görünce kanal değiştiririm, şimdi burada o kadar büyük görmek… Biraz da ne kadar yaşlandığımızı görüyoruz.
Olağanüstü katılım Olağanüstü bir kongreye… İnşallah hep beraber nice yıllara diyelim doğum günlerinde.
BU SAYIYI YAKALAMAMIZI İSTEMEYEN, DUA EDEN DÜŞMANLARIMIZ YANINDA DOST BİLDİKLERİMİZ DE VARDI. AMA SİZ BUGÜN BU KATILIMLA DÜŞMANI, TROLLERİ BOŞA ÇIKARDINIZ
Niye olağanüstü diyorum? İşimiz çok, anlatacağımız çok, konuşacaklar çok, videolarımız var. ‘Olağanüstü’ diyorum, Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı olduğu için değil, böylesine bir günde hafta içi, mübarek Ramazan ayı olmasına rağmen çok kısa sürede bir çağrı yapmış olmamıza rağmen bu şekilde tribünleri doldurmanız olağanüstü. Onun için ‘olağanüstü’ diyorum. Burada bu sayıyı yakalamamızı istemeyen, dua eden düşmanlarımız yanında dost bildiklerimiz de vardı. Ama siz bugün bu katılımla düşmanı, trolleri boşa çıkardınız. Dosta güven, düşmana korku salan bir tepki verdiniz. Helal olsun size.
Hepimizin bildiği gibi camia olarak uzun yıllardır sadece sportif alanda değil, hukuki, ekonomik, siyasi, sosyal birçok alanda ağır bir mücadeleyi sürdürmek zorunda bırakıldık. Mücadelenin ne kadar ağır olduğunu biraz sonra sizlerle paylaşacağımız videoda göreceksiniz. Zaten bugün burada bu şekilde bulunmamızın sebebi de yine göz göre göre pervasızca ve namertçe emeğimizin ve hakkımızın gasp edilmesine karşı sürdüreceğimiz mücadelenin yöntemini ve olası sonuçlarını değerlendirmek ve kararlaştırmak için hep beraber buradayız.
BURADA OLAĞANÜSTÜ BİR ŞEKİLDE TOPLANMAMIZIN SEBEBİ SADECE O MAÇTA YAŞANANLAR DEĞİLDİR, ÇOK AMA ÇOK DAHA FAZLASIDIR
Hepinizin bildiği gibi son maçımızda Trabzonspor ile dünyanın hiçbir normal ülkesinde tamamlanmasına izin verilmeyecek bir müsabakayı bir kez daha oynamak zorunda bırakıldık. Daha evvel birçok kez yaşadığımız gibi bir kez daha planlı ve organize bir zorbalıkla şampiyonluğumuz elimizden alınmaya, emeklerimiz çalınmaya teşebbüs edilmiştir. Korkarım ki bu teşebbüsler sezon sonuna kadar da devam edecektir. Bu yaşananlar sadece bu camianın fertlerini değil, birazcık vicdanı olan herkesi rahatsız edecek boyuttadır. Ama bugün burada olağanüstü bir şekilde toplanmamızın sebebi sadece o maçta yaşananlar değildir, çok ama çok daha fazlasıdır. 7 sezonda son maçta kaybettiğimiz 3 şampiyonluk, sözde şike kumpasları, otobüsümüzün kurşunlanması, kirli ittifaklarla şampiyonluğumuzun çalınması, saha içinde hakemlerin eliyle insanları çıldırtıp isyan ettiren kararlar, standart dışı hakem yönetimleri, TFF ve kurullarının çifte standart yaptırımları, başarı için her yol mubahtır anlayışıyla kin ve nefret kusan bazı rakipler ama daha da önemlisi buna müsamaha gösterenler ve saymakla bitmeyecek pek çok olay ve içinde bulunduğumuz kısır döngü bizlere artık ‘yeter’ dedirtti. Hem de gerçek anlamda yeter. O bildiğiniz yeterlerden değil.
‘ÜLKEMİZİ PLANLI BİR ŞEKİLDE DAHA EVVEL DE YAPTIKLARI GİBİ BUGÜN DE FUTBOL ÜZERİNDEN KAOSA SÜRÜKLEMEYE ÇALIŞANLAR VAR’ DEDİK VE DİYORUZ. ANCAK NE SESİMİZİ DUYAN VAR NE UTANAN NE DE SIKILAN
Aslında biz camia olarak –bana göre- akıl almaz bir sabır gösterdik. Sağduyuyla yıllarca bize yapılan haksızlıkları haykırdık. Hani birileri duyar, dikkat eder diye. ‘Ülkemizi planlı bir şekilde daha evvel de yaptıkları gibi bugün de futbol üzerinden kaosa sürüklemeye çalışanlar var’ dedik ve diyoruz. Ancak ne sesimizi duyan var ne utanan ne de sıkılan. Kısacası dünyanın hiçbir ülkesinde yaşanmamış, yaşanmayacak ve de yaşanmasına kesinlikle izin verilmeyecek anormalliklere ve haksızlıklara 20 yıldır maruz bırakıldık. Bu duruma tepki göstermemek, isyan etmemek insan doğasına, fıtratına, hayatın olağan akışına aykırıdır. Onun için hep beraber buradayız.
TRABZONSPOR MAÇINDA, MAÇ SONRASINDA YAŞANANLAR ORGANİZE VE PLANLI BİR ŞEKİLDE GERÇEKLEŞMİŞTİR. BU, HERHANGİ BİR FUTBOL MAÇINDA YAŞANAN OLAYLARDAN İBARET DEĞİLDİR
Ancak şu Trabzonspor maçında yaşadıklarımıza değinmek istiyorum çünkü bizler için bardağı taşıran son damla oldu. ‘Niye son damla oldu?’ diye soranlar olabilir. Çünkü bu maçta, maç sonrasında yaşananlar organize ve planlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu, herhangi bir futbol maçında yaşanan olaylardan ibaret değildir. Açık ve net söylüyorum. Kim üstüne alınırsa alınsın. Bu duruma göz yumulmuş, müsaade edilmiştir.
Böyle düşünüyoruz, çünkü gergin geçeceği apaçık belli bir maçta Valilik ve Emniyet Müdürlüğü gereken güvenliği sağlayamamıştır. Bugün bir maç yok, bir derbi yok. Genel Kurul Toplantısındayız ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü çok daha iyi bir güvenlik tedbiri almıştır. Sabahtan beri stadın etrafında gezenlerin didik didik üstleri aranmıştır ki olması gerektiği gibi. Onlara da teşekkür ediyorum.
Ancak Trabzon’da yaşanan güvenlik zafiyeti hiçbir şekilde hafife alınacak bir konu değildir. Görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlilerinden devletimiz hesap soracak mıdır?
İçişleri Bakanlığı’mızın gerekli soruşturmaları yapıp yapmadığının takipçisi olacağız.
Maça gelen taraftarlar aranmamıştır. Hiçbir üst araması yapılmamıştır. Passolig kartları bizim İstanbul’daki derbilerde alışık olduğumuz gibi değil, tüm takım taraftarlarına açılmıştır.
MERT OLAN İNSANLAR TRİBÜNDE MASKEYLE DURMAZLAR. ZATEN ONLARDAN BİRİ SAHAYA ATLADI
Tribünlerin en görünür yerinde oturan maskeli taraftarlar nasıl oluyorsa bir şekilde göz ardı edilmiştir. Daha evvel de söyledim, tekrar ifade ediyorum; Karadeniz insanına pek çok sıfat atfedebilirsiniz, bunlardan biri de ‘mert’tir. Mert olan insanlar tribünde maskeyle durmazlar. Zaten onlardan biri sahaya atladı. Yüzlerce kişi futbolcularımıza saldırmak için sahaya girmiş ve sadece 12 kişi tutuklanmış ve sadece 5 kişi gözaltındadır. Buna mukabil meşru müdafaa yapan 3 futbolcumuz ve 2 çalışanımız Disiplin Kurulu’na sevk edilmişlerdir.
TRABZON EMNİYETİ BURNUNUN DİBİNDEKİ STATTAKİ MAÇA MÜDAHALE EDEMEMİŞTİR
Evet, Trabzonspor maçları çoğu zaman gergin geçer ama bu maçta hiç görmediğimiz kadar su, patlayıcı ve yanıcı maddeler olmak üzere bilumum cisimler sahaya atılmıştır. Maçta her dakika gerginlik artmıştır. Biz bunu İstanbul’dan görüp 2-0 öndeyken hocamıza ‘hocam güvenliğimiz tehlikeye giriyor, istediğin an takımı sahadan çekebilirsin’ derken Trabzon emniyeti burnunun dibindeki stattaki maça müdahale edememiştir.
TEMASTA OLDUĞUMUZ YABANCI UZMANLAR, ‘BU AVRUPA’DA OLSA BU HAKEMİN LİSANSI DERHAL İPTAL EDİLİRDİ’ DİYENLER. AMA TFF’NİN GETİRDİĞİ YURT DIŞI GÖZLEMCİSİ NEREDEYSE TAM PUAN VERMİŞ
Net bir şekilde maçı iptal etmesi gereken hakem ve TFF buna cesaret edememişlerdir. Biliyor musunuz, biz bu maçtan beri yurt dışıyla temas halindeyiz. Uzmanlar, hukukçular, futbol dünyasındakiler… Niye temas halindeyiz? Başımıza gelecekleri bildiğimiz için. Neredeyse gözlemciler, hatta yabancı gözlemci hakeme tam puan vermiştir. ‘Yabancı gözlemci’ diyorum çünkü bizim temasta olduğumuz yabancı uzmanlar ‘Bu Avrupa’da olsa bu hakemin lisansı derhal iptal edilirdi’ diyenler. Ama TFF’nin getirdiği yurt dışı gözlemcisi neredeyse tam puan vermiş; 91 puan.
BAZI RAKİPLERİMİZİN DE YARATMAYA ÇALIŞTIĞI KAMUOYU BASKISI SAYESİNDE KENDİLERİNİ LİNÇTEN SAVUNMAYA ÇALIŞAN FUTBOLCULARIMIZ TFF TARAFINDAN PFDK’YA SEVK EDİLMİŞTİR. İŞTE BÖYLE BİR TÜRKİYE’DE REKABET ETMEYE ÇALIŞIYORUZ
Gerekli güvenliği sağlamakla yükümlü kişiler, maçı iptal etmesi gereken hakem, federasyon hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam ederken, bazı rakiplerimizin de yaratmaya çalıştığı kamuoyu baskısı sayesinde kendilerini linçten savunmaya çalışan futbolcularımız TFF tarafından PFDK’ya sevk edilmiştir. İşte böyle bir Türkiye’de rekabet etmeye çalışıyoruz.
TEK ÖNCELİĞİ FUTBOLCULARIMIZA CEZA VERDİRTMEYE ÇALIŞAN BAZI RAKİPLERİMİZİ DE NOT ETTİK
Yaşanan olayları son derece hafife alarak, tek önceliği futbolcularımıza ceza verdirtmeye çalışan bazı rakiplerimizi de not ettik. Ancak bir tanesi var, lügatteki kelimelerin insan versiyonları olsa bu yalanın insan versiyonu olurdu, yanında bir de suç makinası, terbiyesiz, utanmadan televizyona çıkıyor, Trabzon’da yaşanan olaylar için sadece ‘olmamalıydı’ deyip 15 dakika bizim futbolcularımıza nasıl ceza verilmesi gerektiğini o yarım aklıyla, satır arası mesajlarla vermeye çalışıyor. Koskoca camianı yaptığın kontratlarla, verdiğin bilgilerle zaten yalanı dibine kadar soktun. Bakalım nereye kadar? Ama Fenerbahçe seni de not etti. Sen 3-5 gün camianda popüler olabilirsin bu söylediklerinden dolayı ama her gece yatarken bizi düşün. Özellikle de benim başkanlığım bitince.
FUTBOLCULARIMIZ KAHRAMANCA ARMAMIZI TEMSİL ETTİLER
TFF’miz. ‘TFF’miz’ diyoruz çünkü bizim TFF’miz. Onların anlayışına göre oyuncularımız kaçmalıymış. Kaçsalarmış fazla güç kullanmak zorunda olmazlarmış ve bütün bunlar da yaşanmazmış. Yani kısacası herhalde futbolcularımızın uslu uslu dayak yemelerini bekliyorlardı. Kahramanca armamızı temsil ettiler orada.
Bir de şöyle demezler mi, ‘Biz iki camia da itidalli davranmaya çalıştık. Ama perde arkasında futbolcularımıza ceza verilmesi için yapılan baskıların da farkındayız. Geçmişe dönmedik, eski defterleri açmadık. Sadece bizim maçımızda değil, başka maçlarda yaşananları da telaffuz etmedik. Hatta federasyonu aradık ve dedik ki, ‘Emniyet gerekli güvenliği sağlayamıyorsa ev sahibi takım ne yapsın? Bir de bu gözle değerlendirin’ dedik. Ama yine de itidalli davranacağız, açmayacağız eski defterleri. Ancak iki şey söyleyeceğim: Yok efendim o sahibi olduğunuz spor medyasıyla beraber hepiniz burayı almayalım dediniz ama biz öyle yapmıyoruz. En kabul edemediğim, bu kanallarda ve benzerlerinde işlenen, Fenerbahçeli futbolcular saha ortasında sevinmemeliymiş. Onların bir futbolcusuna açıklama yaptırtıyorlar, adam diyor ki, ‘Ben hayatımda böyle bir şey görmedim, böyle kışkırtma mı olur’ mealinde bir şeyler söylüyor. Daha 3 ay evvel burada kendiniz galibiyeti kutladınız, kalecinizi havaya attınız. Geçmişi bu kadar mı çabuk unutuyorsunuz. Yok, efendim Mert Hakan eli cebinde gelmiş. Neresinde gelseydi? Bunları işleyen güya spor adamları ve spor kanalları var. Aynı takımın oyuncusu maçtan önce Fenerbahçe’yle alay eden sosyal medya paylaşımı yaptı. Onun farkında mısınız? Koskoca adamlar neleri konuşuyoruz.
Tribünlerde yoğun küfürler edildi ama hiçbir sevk yapılmadı. Bu hengâmede herkesin dikkatinden kaçtı. Tünel videolarına ulaşmak istiyoruz ama onlara da ulaşamıyoruz? ‘Yok’ diyorlar. Oysa bütün statlarda kameralar aynı şirket tarafından monte edilmiş ve hepsi federasyona bağlı.
SANKİ ORASI ÖZERK BİR BÖLGE…
Hem bu maçta hem de daha evvel bu şehirde oynanan maçlarda yaşananlar ve verilen/verilmeyen cezalar bize gösteriyor ki sanki orası özerk bir bölge. Özerk bir cumhuriyet.
Acaba biz şiddeti normalleştirmeye çalışan bir ülke haline mi geldik? Orada yaşananlar, linç teşebbüsleri tamamen göz ardı edilip futbolcularımızın meşru müdafaası günlerce konuşuluyor. Hayatında kavgaya girmemiş adam kavga hakkında ders veriyor. Yazıklar olsun size.
Esas işin vahim tarafına geliyorum. Fenerbahçe’nin ülkesi ve vatanı için duruşu ve kurulduğundan beri apaçık ortadayken, bu maçtan sonra tek bir siyasi partiden, üst makamda görev alan tek bir siyasetçiden, devlet erkânından, TFF’den veya herhangi bir futbol paydaşından kamuoyunda bir geçmiş olsun mesajı gelmemesi son derece manidar ama bir o kadar da derin anlam taşımaktadır.
Şampiyonluk hedefimize ilk taş koymayı Pendikspor maçında denediler. 2006’daki zorbalıkla kaybedilen şampiyonlukta maç 25 dakika durmuştu, bu maç çok daha fazla durdu. Belki sahaya bir şey atılmadı ama videoda göreceksiniz, orada hedefe ulaşamadılar.
Michy Batshuayi’nin son dakikalardaki golü sayesinde Trabzonspor maçında da şampiyonluk yolculuğumuza engel koyamadılar. Ama sakın sanmayın ki, teşebbüs etmeye devam etmeyecekler. Biz oraya gidiyoruz, yönetimler arasında bir sıkıntı yok, sahadaki oyuncular arasında bir sıkıntı yok. Bir takımın iddiası var, diğerinin yok. Maç 2-0 gidiyor. Böyle gerginlik, böyle olaylar… Yakın zaman evvel başka bir İstanbul takımına 5-1 yenildiği zaman tribündeki görüntüler hayret verici…
Şimdi Acun Ilıcalı dostumuzun da büyük emek ve destekleriyle hazırladığı videoyu sizlerle paylaşıyoruz.
FENERBAHÇEMİZE YAPILAN HAKSIZLIKLAR EKRANA GETİRİLDİ. İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ.
Camiamızın önemli isimlerinden Yüksek Divan Kurulu Üyemiz Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ve Türkiye Spor Yazarları Derneği Eski Başkanı, çocukluğumdan beri Fenerbahçe balolarında gördüğümüz Togay Bayatlı beyefendiyi kaybetmişiz. Başımız sağ olsun. Ailesinin başı sağ olsun. Nurlar içinde yatsın. Ailesine sabır, kuvvet metanet diliyorum.
VİDEODA GÖRDÜKLERİNİZ SADECE YAŞADIKLARIMIZIN KISA BİR ÖZETİ
Biraz evvel Sn. Acun Ilıcalı’nın desteğiyle hazırlanan videomuz eminim benim gibi hepinizin duygulanmasına hatta bir adım öteye gideyim, yeniden öfkelenmesine neden olmuştur. Üstelik bu videoda gördükleriniz sadece yaşadıklarımızın kısa bir özeti. Daha neler neler yaşadık ama hepsini burada göstermeye ne vaktimiz yeter, ne de sabrımız.
SON 5 VE 10 YILDAKİ PUAN DURUMU
Son bir istatistik paylaşacağım. Oradan da ana konumuza geleceğiz. Bu istatistikte sizi öfkelendirecek, ilk tablomuz son 5 sene. 5’inci sene bu sene olmak kaydıyla 30. hafta itibarıyla puan durumumuz. İkinci tablomuz ise son 10 sene, 10’uncu sene bu sezonun 30. haftası olması itibarıyla. Son 5 senede şampiyon olan takımların hepsi 178 maç yapmış. Fenerbahçe 367 puan almış, Galatasaray 361, Beşiktaş 329, Trabzonspor 323, Başakşehir 286. Bu tablodaki 5 takımdan sadece bu süreçte Fenerbahçe’nin şampiyonluğu yok.
Son 10 senede Fenerbahçe ile Galatasaray aynı puan sahip. (697) Beşiktaş 690, Başakşehir 616, Trabzonspor 589. Bu 10 senede Galatasaray 4, Beşiktaş 3, Başakşehir ve Trabzonspor 1 olmak üzere 9 şampiyonluk bu 4 takım arasında paylaşılmış. Ve Fenerbahçe yine şampiyon olamamış. Son 5 yılda 6 puan öndeyiz, son 10 yılda Galatasaray ile kafa kafayayız. Bu tabloda şampiyonluğu olmayan tek takım Fenerbahçe. Bu istatistikle gösterdiğimiz haftalardır, aylardır dinlendirdiğimiz Fenerbahçe’nin 3 Temmuz kumpasından beri 13 senede sadece 1 kere şampiyon olmasının hiçbir şekilde sadece ve sadece sportif argümanlarla açıklanması söz konusu değildir. Bu hayatın olağan akışına aykırıdır. Yaşadığımız olayları bırakın Türkiye’de dünyada kimse yaşamamış. Rekabet ettiğimiz bu seneki rakibimiz bana söyleyin size şu anlattıklarımızdan herhangi bir saldırıyı veya herhangi bir haksızlığı aynı dönemde bir kez dahi olsun yaşamış mı? Veya niye hep Fenerbahçe yaşamış. Onun için bugün biz hep beraber buradayız.
HAYATIMIN EN BÜYÜK GURURUNU YAŞATTINIZ. SİZLERİN BAŞKANI OLMAKTAN İFTİHAR EDİYORUM
Bugün burada tepkimizi haksızlığa, adaletsizliğe isyanımızı göstermek için toplandık. Şahsım için söyleyebilirim ama eminim ki Yönetim Kurulundaki tüm arkadaşlarımız bunu söyleyebilir. Bugün burada en azından şahsım için söyleyeyim. Hayatımın en büyük gururunu yaşattınız. Buraya gelip, haksızlığa karşı isyanınızı göstermek için… Allah hepinizden razı olsun. Bunu görünce Fenerbahçe’nin hiçbir zaman sırtının yere gelmeyeceğini görüyorum. Şartlar ve operasyonlar ne olursa olsun, kumpaslar ne olursa olsun, devletimiz bu ne kadar buna göz ardı ederse etsin. Kulağını kaparsa kapasın. Tek başına da olsun dimdik ayakta duracağının en güzel ifadesi bugün burada bu topluluktur. Sizlerin başkanı olmaktan iftihar ediyorum.
NEDEN HEP FENERBAHÇE?
Neden hep Fenerbahçe, neden hep sadece Fenerbahçe. Bize neyin diyeti ödetilmek isteniyor. Hangi kirli eller sürekli ve hangi amaçla Fenerbahçe’nin üzerine mütemadiyen operasyonlar yapıyorlar. Bu saldırılar ve haksızlıklar ne zaman ve hangi şartlarda son bulacak. Yüz yıllık kulüpleri birbirleriyle çatıştırarak futbol üzerinden yeni bir toplumsal kaos mu çıkarmaya çalışıyor, birileri. Bu saldırıyı yapıp planlayanlar siz Fenerbahçe’nin tarihine hiç baktınız mı? Henüz 11 yıllık bir kulüpken bile işgal kuvvetlerine boyun eğmeyen bugün asırlık çınar olan Fenerbahçe’yi bu zorbalıklarla teslim alabileceğinizi, boyun eğdirtebileceğinizi sanıyorsanız çok ama çok yanılıyorsunuz. Tarihten de hiç ders almamışsınız.
Bu organize kötülüklerin sahibi, birileri geçen gün sormuş? Kimi hedefliyor, kimi diyor? Burada birden çok grup, parti, kurum. Ne derseniz deyin var. Bize yapılanlar bir konsorsiyum. Yeri geldi mi, aktörleri ve kurumları değişebilir ama hedef hiçbir zaman değişmiyor. Hep Fenerbahçe.
Ligden çekilelim, çekilmeyelim. Onu yapalım, bunu yapalım. Acaba biz ligden çekilsek kimin otobüsüne kurşun atacaklar! Kimin kulübüne, başkanına kumpas kurup cezaevine atacaklar! Hangi takımı linç etmeye çalışacaklar!
Siz hiç Fenerbahçe’yi tanımamışsınız. Bunu şahsım ve Yönetim Kurulum için söylemiyorum, bu mevkide olmuş ve olabilecek herkes için söylüyorum, bu Kongre Üyelerinin her biri için söylüyorum, bu taraftarın her biri için söylüyorum. Biz ne boyun eğeriz, ne şampiyonluklar, kupalar uğruna inandığımız bir değerden, ilkeden en ufak bir taviz vermeyiz. Bu da böyle bilinsin.
Sizler bugün milyonlarca taraftarımızın resmi temsilcileri olarak Olağanüstü Genel Kurul çağrımıza 23 bine yakın Kongre Üyemizin icabet etmesiyle bugün Türk futbolunda mücadele ettiğimiz bataklıkla ilgili bundan sonra nasıl bir yol haritası çizeceğimize karar vereceğiz.
ÖNERİLER
Yaşadıklarımız biraz farklı istikamette karar almaya bizleri itmektedir. Aslında iki alternatifimiz var. Herkes bir alternatif üstünde odaklandı. Üç alternatifimiz var. Biri hiçbir şey yapmamak. Biri de futbol faaliyetlerini askıya almak. Ligden çekilme, kupalara katılmama vs. vs. Dolayısıyla biz artık hiçbir şey yapmamaktansa bundan sonraki süreçte itiraz bayraklarını kaldırarak kendi göbek bağımızı kendimiz kesip her gün ölmektense bir kere ölmeyi belki de daha iyi bir yöntem, yol olabileceğini düşünerek sizlerin huzurunuza çıktık.
Sevgili taraftarlarımız. Hem dik dururuz hem eğilmeyiz. Ama önemli olan bizlere bunları yapanlar esas en büyük gücü nereden alıyorlar biliyor musunuz? Son yıllarda Fenerbahçe camiasının eskisi kadar kenetlenememesinden. Son yıllarda Fenerbahçe camiasının içinde çok fazla çatlak ses olmasından. Onlar biliyorlar ki, biraz algılarla, biraz sosyal medya aktiviteleriyle bizi çok çabuk ayrıştırabiliyorlar. Artık bizler de fabrika ayarlarımıza dönmeliyiz. Hiçbir şartta bizim aramıza hiçbir şey sokamayacaklarını ve yaptıkları her hamlede, her teşebbüste bizim daha da sıkı sıkıya birbirimize sarılacağımızdan, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz olacağının farkına vardıklarında inanın bu kadar rahat teşebbüs edemeyecekler. Lütfen akşam yatarken bir şey hatırlayacaksanız bu mesajımı hatırlayın.
Bugün burada ne sonuç çıkarsa çıksın biz Yönetim Kurulunuz olarak elimizden gelen tüm çabayı sarf edeceğiz hayata geçirmek için.
2 Nisan Olağanüstü Genel Kurul kararını nasıl aldık? Çok basit. Almak zorundaydık. Bir gece evvel gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve daha da önemlisi bundan sonra bize yaşatacaklarını tahmin ettiğimiz için en kısa zamanda Genel Kurulumuzu toplayıp Fenerbahçe’nin bir ve yek vücut olduğunu gösterip gerekli adımları atmak için en iyi kararın Olağanüstü Genel Kurula gitmek olduğuna inandık. Yaptığımız Yönetim Kurulu toplantısından sonra bu kararı aldık. Televizyona çıktık, bunu açıkladım ve süreç başladı.
Bu süreçte inanın öfkeyle, heyecanla, kızgınlıkla, düşünmeden, taşınmadan sizlerin huzurunuza çıkmadık. Bizim görevimiz sizleri temsil ederken sizin de göreviniz milyonlarca taraftarlarımızın resmi temsilcileri olarak burada camiamız için en doğru, en aklıselim kararı hiç gaza gelmeden, her an değişebilen toplumsal psikolojiye kapılmadan gerçekçi, uygulanabilir, sürdürülebilir ve etki yapacak bir yol haritasını çizmemiz lazım.
Eski Yönetim Kurulu Üyelerimizle, YDK Üyelerimizle, sponsorlarımızla, basın mensuplarıyla, kulübümüzü ilgilendiren yetkili mercilerle, Ankara HUFEDER derneğimizin iftarında hukukçularla yaptığımız istişarelerde ayrıca Kongre Üyelerimizin bize yazdıkları mektuplar, fiziken kulübümüze gelip anlattıkları görüşler… Hepsini değerlendirdik. Ve son olarak Pazar akşamı Samandıra’ya gittik ve bu oyunun esas öznesi olan futbolcularımız, İsmail Kartal hocamız, teknik kadro, takım menajerimiz. Hepsiyle bir odaya girdik, artısıyla, eksisiyle önümüzdeki yol haritasını konuştuk. Kaptanlar söz aldı, bir iki futbolcu söz aldı, hocamız söz aldı. Tabii onlar doğal olarak Trabzon’dan olağanüstü bir kenetlenmeyle gelmiş, birbirine sıkı sıkıya sarılmış, dinamik, enerjik duruşla gözümün içine baktılar ve dediler ki, ‘Sonuna kadar emeğimizle, kanımızla mücadele etmek istiyoruz. Şampiyon olacağız.’ dediler.
Şimdi işin teknik tarafına geldik. Tek tek opsiyonlara girmeden özet görüşleri paylaşacağım. ‘Hiçbir şey yapmamak yapabileceğimiz en kötü tercihtir. Muhakkak bir şey yapmalıyız’ dendi. ‘Ne yapılacaksa kademeli, ölçülü ve zamanlaması doğru olmalı’ dendi. Kamuoyuna ve yetkililere en güçlü mesajı verirken bize de en az zarar veren formülleri seçmeliyiz dendi. Haklı olduğumuz yerde haksız duruma düşmemek. Gelecekte futbol yüzünden yaşanması muhtemel kavgalarda sorumlu tutulmamak adına futbol faaliyetlerimizle ilgili alacağımız kararların yanında hükümet ve ilgili devlet kurumlarıyla iletişim kurmak, lobi yapmak, iyi ilişkiler kurarak uğradığımız haksızlıkları anlatmak, sorunları çözmeyi bir kere daha o yöntemlerle de paralel olarak denemek.
Derneklerimizin ve taraftarlarımızın vasıtasıyla ülke çapında haykırışımızı, isyanımızı canlı, diri ve enerjik tutup iletişim kampanyaları mesajlar vermek. Buraya geldiniz, olağanüstü. Buradan çıkınca esas mücadele bugünden itibaren başlıyor. Bu mücadeleyi başlatabilmenin fitilini buraya gelip gerekli sayılara ulaşarak sizler sağladınız. Hep beraber bu gece burada karar vereceğiz.
En uç opsiyonlardan biri olan ligden çekilme. Hepinizi anlıyorum. Bu tiyatronun figüranı olmayalım diyorsunuz. En başta da ben söylüyorum. Ama figüran olmamakla meydanı boş bırakmamak arasındaki dengeyi de iyi düşünmemiz gerekiyor.
Demin genel görüşleri söyledim. Şimdi YDK, eski yöneticiler, gelen mektuplar, kulübe gelenlerin görüşlerinin özetini paylaşacağım. Şampiyonluk şansımız devam ederken yılmadan sonuna kadar mücadele edip meydanı boş bırakmayalım.
Ligde kalan maçlara genç takım ile çıkalım, ligden çekilmeyi önümüzdeki sezon için sezon sonunda bir kez daha değerlendirelim. Ligden çekilme bu sezonun tüm yatırım ve emeklerini çöpe atmak olur. En kararlı adımı atalım, ligden çekilelim. Buna mukabil yine bir görüş, en kararlı adımları atalım, ligden çekilme buna dahil olacaksa da en son adım olmalı.
‘Ligden çekilmeyelim.’ Bu görüş çok ağır bastı. Değişik toplantılarda değişik yaş gruplarıyla değişik iletim mecralarında şu görüş çok ama çok ağır bastı; ligden çekileceğimize faaliyetleri donduralım. ‘Niye ligden çekiliyoruz? Bir alt lige ineceğiz, aynı federasyon, aynı MHK, aynı kurullar, aynı hakemler, aynı tiyatro olacak. Niye o tiyatronun figüranı olalım? Benzer sorunları yaşamaya devam edeceğiz’ diyenler oldu. Lige genç takımla devam edelim, Süper Kupa ve Avrupa’ya A Takımla çıkalım görüşü oldu.
Bu konuyla ilgili bizim görüşümüz. Futbol faaliyetlerini askıya almayı şu an hiç ama hiç değerlendirmiyoruz. İki sebeple değerlendirmiyoruz. Bunun için hazırlıklı olmamız gerek. Ne konuda hazırlıklı olmamız gerek? Faaliyetlerimizi başka bir alanda devam ettirebilecek hazırlıkta olmamız gerek. Yurt dışında bir organizasyona şimdiden girelim, tohumlarını atalım, buradaki haksızlık, hukuksuzluk devam ederse bir bacağımız orada olsun görüşü var. Ancak askıya almak demek amatör kümeden başlamak demek tekrar hazır olduğumuzda. Bunu da aşarız bir nebze. Süper Lig’de bir kulüple birleşiriz. Yapılmadı mı? Yapıldı. Ama bunların hepsinin çok ince detaylarına kadar düşünülmesi gerekir. Dolayısıyla doğru dürüst bir yurt dışı yapılanmamız olmadan zaten bu konuyu gündemimize getirmiyoruz.
Ligden çekilmenin ikinci yöntemi, üst üste iki maça çıkmamak. Hukuken ne demek? Öncelikle UEFA ile konuştuk, dedik ki, ‘Bu sene ligden çekildik.’ Gayri resmi görüş aldık. ‘Hiç puan alamadık ama yine ikinciliğimiz garanti ama seneye 2. Lig’deyiz. Avrupa’da oynayabilir miyiz?’ Dediler ki, ‘Bu tamamen yerel federasyonunuzun kararıdır. Sonuçta federasyon gerekli lisansları veriyor, Avrupa’ya sıralamayı veriyor ve ondan sonra UEFA kriterlerine uyuyorlarsa bu takımları alıyorlar. Yaşadıklarımızı göz önünde bulundurduğunuz zaman başka bir kulübe hiçbir şey yapmayan bir anlayış, federasyon, bize en uç noktadan ceza kesmeye çalışabilir. Dolayısıyla bu alternatifte Avrupa’nın ne olacağı belli değil.
Ayrıca yöneticilerimize 3 ay ile 1 yıl arası hak mahrumiyeti cezası verilmesi söz konusu. Biliyorsunuz 7405 sayılı spor yasası gereğince 5 senede toplam 2 yıl, 1 seferde 1 yıl hak mahrumiyeti alanların yöneticilik sıfatı düşmektedir. Mücadele ettiklerimizin, savaştıklarımızın ellerine büyük bir koz veriyor oluruz çünkü onlara keyfi bir şekilde bizlerin yöneticiliğini düşürme hakkını vermiş olacağız.
MALİ SONUÇLAR
Öncelikle tüm sponsorlarımıza teşekkür ediyorum. Hepsinden Allah razı olsun. Hangi ligde olursak olalım sponsorluklara devam edeceklerini taahhüt ettiler. Hatta bazıları –isim vermek istemiyorum- bir alt ligde olsak daha fazla vereceklerini söylediler. Dolayısıyla orada sıkıntı yok.
Gelelim stat gelirlerimize. Yine burada gördüğümüz reklam ve sponsorluklarla ilgili bir sıkıntı olacağını, hiç olmayacağını hesaplıyoruz.
Kombine. Onun cevabını size bırakıyorum. 115 yıllık kulüp dünya tarihinde görülmemiş bir şekilde kendisine yapılan haksızlıkları artık sabrı kalmadığı reva görülen muameleye açtığı isyan bayrağı ve tamamen ve tamamen kendi inisiyatifiyle bir alt lige düştüğü takdirde inanıyorum ki bu stat çok daha fazla dolacaktır bu tepkiyi göstermek için.
Dolayısıyla ana gelir kalemlerimizde de bir sıkıntı yok. Olabilecek tek sıkıntı –bu sezonu saymıyorum- önümüzdeki sezon için yayın gelirleri. Yönetime geldiğimiz sene 44 milyon dolar yayın gelirimiz vardı. Federasyonların cömert indirimleriyle 100 milyon doların altına indi, yayın geliri ve biz 10-11 milyon kazanıyorduk. Yeni sistemle diyelim ki 18-19 milyon… Yani bu tarafı işin kayıp tarafı. Ama biz, Fenerbahçeliler, Fenerbahçeli iş adamları işin o tarafını kapatacağımızdan zerre kadar şüphemiz yok. Bunların hepsini hesaplamak çok zor. Önümüzdeki sezon TFF, ‘Evet, siz ikinci oldunuz ama kendinizi düşürdünüz seni Avrupa’ya yollamıyorum’ dese Avrupa gelirlerimiz o zaman riske gider. Nasıl reaksiyon verecekleri belli değil. Ama esas önemli konu SPK! Onlar doğal olarak halka açık bir şirket olduğumuz için işin o tarafına bakıyorlar. Belki bir çağrı yapmamız gerekebilir. Çağrı yapmak ne demek? Çağrı yapmak küçük hissedarın arzu ettiği takdirde hissesini satın almak demektir. Şu an Fenerbahçe Spor Kulübü’nün aşağı yukarı 80-85 milyon Euro arası borsada işlem göre hissesi var. Şimdi bu hisselerin ne kadarı sizin, benim gibi insanlar yani bunu bir yatırım aracı olarak değil evladiyelik olan ve her zaman tutacak, ne kadarı fonlar ve yatırım için girmiş, bilmiyoruz. Ama çağrı yapıldığı takdirde hepsinin gelmeyeceği net. ‘Ben küçük bir hissedarım hiçbir zaman o çağrıya icabet etmem’ ve bizim gibi de bir sürü insan var. 80 küsur milyon olmaz ama yarısı mı olur, %40’ı mı olur onu hesaplamak imkansız. Dolayısıyla işin hukuki ve mali boyutlarını söyledim. Hatta gelir/gider kaleminde biz, artıya bile geçebiliriz. Ney ile? Şu an 14 yabancımız var, kiraladığımız yabancılar var, futbolcularımızın peşinde olan kulüpler var. Onları satacağız, maaş yükümüz daha azalacak, daha az yabancı olacak vs. vs. Aslında kara da geçebiliyoruz ama o işin borsa tarafını etkilemiyor.
EDİN DZEKO’YA, TADİC’E, MERT HAKAN’A BURADAN SESLENİYORUM: ‘SİZİN İSTEDİĞİNİZİ GENEL KURULUMUZ DA İSTİYOR, ÇIKIN VE NE YAPACAKSANIZ YAPIP, O ŞAMPİYONLUĞU BİZE GETİRİN!
Yaptığımız bütün görüşmelerde en az tercih edilen, tercih edenler tarafından da en en en son opsiyon olarak değerlendirilen opsiyonumuz ligden çekilme olarak ifade edildi. Ve buradaki en önemli sebep, bakın arkadaşlar ne işin hukuki tarafı ne işin finansal tarafı, ‘Niye kardeşim ben burada muhatap olmadığım adamlarla alt ligde muhatap olayım?’ Esas istenmeyen sebep bu! Bunu da anlayışla karşılıyoruz. Dolayısıyla bu opsiyonu 3 ay sonraki genel kurulumuza kadar masadan kaldırıyoruz. Devam edeceksek maçlara U19 ile çıkmamızın da bir esprisi yok. Onun için Edin Dzeko’ya, Tadic’e, Mert Hakan’a buradan sesleniyorum: ‘Sizin istediğinizi Genel Kurulumuz da istiyor, çıkın ve ne yapacaksanız yapıp, o şampiyonluğu bize getirin!’
AVRUPA’DA OYNAYAN TAKIMLAR, BİZİM RAKİBİMİZ OLAN TAKIMLAR, FEDERASYONLAR TAKVİMİ DEĞİŞTİRECEK AMA BİZİM FEDERASYONUMUZ ÜLKE PUANI, VATAN MİLLET SAKARYA DERKEN SÜPER KUPA TARİHİNİ DEĞİŞTİRMEYEREK HEM FENERBAHÇE’NİN ŞAMPİYONLUK HEM DE AVRUPA YOLUNA TAŞ KOYACAK
Gelelim bir sonraki opsiyonumuza: Süper Kupa. İki kere taraftarımıza çağrıda bulundum; ‘2 Nisan akşamına kadar Urfa seyahat planı yapmayın, bilet almayın’ diye. Ve 2 Nisan gecesindeyiz. Aynı çağrıyı tekrar yapıyorum; ‘Lütfen Urfa’ya seyahat planı yapmayın, Süper Kupa biletlerini rezerve etmeyin’. Evet, Süper Kupa ile ilgili düşüncemiz ve sizin oylamanıza sunacağımız konulardan biri bu. Burada iki tane opsiyonumuz var. Biri, hiç çıkmamak! İkinci opsiyonumuz, U19 ile çıkmak. Büyüklerimizden aldığımız görüş yani bu görüş sürecinde ‘Radikal bir tepki olacaksa Süper Kupa ile başlamalıyız’ dendi. Ben buna arkadaşlarıma beraber sonuna kadar katılıyorum. Biye katılıyorum, biliyor musunuz? İlkesel sebeplerle katılıyorum. Sen, bize diyeceksin ki, ‘Ülke puanı, Vatan Millet Sakarya, helal olsun size. Yeni bir tarih belirlemeliyiz vs. vs. Ondan sonra da rakibiniz kabul etmedi’ diyeceksin. Sonra ‘Karagümrük maçının tarihini değiştirelim’ diyeceksin. ‘Karagümrük kabul etmezse ne olur?’ diye sorduğumuzda, ‘Biz onu hallederiz’ diyeceksin. Karagümrük’ü hallediyorsun, Galatasaray’ı halledemiyorsun, öyle mi? Siz bunun amirisiniz. Vereceksiniz kararı, geçeceksiniz. 15 Mart. Ne kadar bekleseydiniz Süper Kupa tarihini belirlemek için niye 15 Mart? Çünkü 15 Mart, tur atlayıp atlayamayacağımızın belirlendiği gün! Tur atladık! Tur atlayacağımıza göre bir tarih belirlemeliydin. Tur atlamasaydık da ona göre bir tarih… 15 Mart’ı bekleyemediniz. Zaten lanetli midir, nedir bu Süper Kupa, bir türlü dikiş tutturamadı. Ama şunu söylemek istiyorum; Avrupa’da oynayan takımlar, bizim rakibimiz olan takımlar, federasyonlar takvimi değiştirecek ama bizim federasyonumuz ülke puanı, Vatan Millet Sakarya derken Süper Kupa tarihini değiştirmeyerek hem Fenerbahçe’nin şampiyonluk hem de Avrupa yoluna taş koyacak. Dolayısıyla ‘Bu maça çıkmayalım’ diyen o kadar çok insan var ki…
BİR KARAR VERMEK ZORUNDAYIZ
Bir karar vermek zorundayız. Hiç çıkmayıp U19 ile çıkma. Hiç çıkmamanın bedeli nedir? Hukuken önümüzdeki sezon Türkiye Kupası’na ve katılırsanız Süper Kupa’ya kalamıyorsunuz. Problem değil! Daha önemlisi ise 3 ay ile 1 yıl arası hak mahrumiyeti cezası söz konusu. Herhalde bizi yakalamışken bırakmazlar diye düşünüyorum. Mali açıdan çok büyük bir bedeli var mı? Bilmiyoruz, niye bilmiyoruz. Evet, geliri yok onu biliyoruz da, bedeli var mı? Şöyle: Bütün organizasyon için yapılan masrafları karşılaşmak zorundayız. Organizasyon iptali nedeniyle TFF’nin karışabileceği her türlü maddi ve manevi zararları karşılamak zorunda olabiliriz. Süper Kupa’dan elde edilen gelirlerden mahrum kalırız, o problem değil.
Urfa Stadı’nda sanılmıyorsam yıllardır top oynanmıyor. Orayı burayı hazırlamışlar, kupayı hazırlamışlar. Allah bilir oranın temel atma parasını da bizden isterler. Dolayısıyla biz Yönetim Kurulu olarak sizin onayınıza bu maça U19 Takımı ile çıkma opsiyonunu birazdan getireceğiz. Islıklamalardan anladığım şu mu? ‘U19 ile çıkacağımıza hiç çıkmayın’. Bizim de tercihimiz o ama işin mali tarafını da o kadar önemsemiyorum. Ama hukuki tarafında onlara bu malzemeyi veremeyiz. Dolayısıyla bunu, burada sizden biraz sonra yetki isteyeceğiz. Verip vermemek size kalmış.
EN AZ İKİ SEZON TÜRKİYE KUPASI’NA KATILMAMAMIZ GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİZ. ÖNÜMÜZDEKİ SEZON YENİ BİR FORMAT OLUYOR. O FORMATI FENERBAHÇE’SİZ YAPSINLAR
Size sunacağımız üçüncü opsiyon önümüzdeki sezon Türkiye Kupası’na katılmama. Bunu önümüzdeki sezon en az iki sezon Türkiye Kupası’na katılmamamız gerektiği düşüncesindeyiz. Buradaki durum nedir? 3 ay ile 1 yıl hak mahrumiyeti ama bu bence göze alınacak bir hak mahrumiyetidir. Türkiye Kupası’nda elde edilen ticari gelirler iade edilecek ki zaten külliyen zarar hepimiz için. Dolayısıyla o tarafı da o kadar önemli değil. Önümüzdeki sezon yeni bir format oluyor. O formatı Fenerbahçe’siz yapsınlar. Ve size şunu söyleyeyim, gariptir ki mali kayıptan çok tasarruf edebileceğimiz bir tablo çıkıyor, Türkiye Kupası’nda.
FUTBOL, ARTIK FUTBOL PAYDAŞLARININ OLMALIDIR!
Süper Kupa ile ilgili tribünlerin reaksiyonunun tam adını koyamadım. ‘Çıkmayalım’ deyince mutlu oldunuz. ‘U19 ile çıkacağız’ deyince içinizde şöyle bir hisse kapılmış olabilirsiniz… Bununla beraber avukat ordumuz iç ve dış yani Türk ve yabancı, hem UEFA hem FIFA nezdinde Türk futbolunun geldiği noktayı, futbol dışı paydaşların Türk futboluna yaptığı etkiyi anlatmak adına başvurular yapacağız. Çünkü futbol, artık futbol paydaşlarının olmalıdır! Az önce de ifade ettiğim gibi yurt dışında yapılan ve opsiyonlarını irdeleyip, inceleyip, hazırlayıp, fizibilitesini yapıp en çabuk hangi şartlarda düğmeye basma noktasına geleceğimizi inşallah 3 ay sonra tekrar buluştuğumuzda sizlere ileteceğiz.
Trabzon’a faili meçhul olay çözülene kadar maçlara gitmeyelim opsiyonu var. Bu opsiyon bizim için aklımıza yatan bir opsiyon ancak sadece 3 puan değil, 6 puan eksiliyor. Onun için yarışı olumsuz etkileyecek. Yine buraya ‘U19 ile gidelim bir müddet’ deniyor. Ona zamanı gelince bakarız.
TFF’nin istifaya çağrılması… İstifa sürecinin başlatılması ve imza toplanması isteniyor. Federasyon ve kurulları anladığımız bir anlamda seçim yapana kadar federasyonun hiçbir seçimine katılmamamız isteniyor. Sezon sonuna kadar yabancı hakem hem VAR’da hem sahada talep ediliyor. 1959 öncesi şampiyonluklarımız için derhal komisyon kurulup olumlu-olumsuz cevap verilmesi isteniyor. 2011 Süper Kupamızın en kısa zamanda oynanması için Beşiktaş ile beraber hareket ederek hakkımızı gasp edenlerden almamız isteniyor.
Yayın havuzundan çıkmamız isteniyor. Keşke çıkabilsek üç misli gelir sağlayabiliriz. Ama kanunen sıkı sıkıya bağlanmış bir durum, dolayısıyla o mümkün değil. Tabii siyah forma ile çıkalım, protestolar yapalım, pankartlar asalım, yürüyüşler yapalım… Bunlar hepsi yapılabilecek şeyler Genel Kurulumuzun onayına veya onların fikrine danışmamız gereken konular değil, onları zaten paralel yapacağız.
HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA TERS BİRÇOK DURUMLA KARŞI KARŞIYA BIRAKILDIK. BU SADECE BİZİM DÖNEMİMİZDE DEĞİL, BİZDEN ÖNCEKİ DÖNEMLERDE DE YAŞANDI VE ARTIK BUNA ‘SON’ DEMENİN ZAMANI GELMİŞ VE GEÇMİŞTİR
Hepinize 2 Nisan kararımıza giden yolu anlattık. Nelere maruz bırakıldığımızı hem sözlü hem de muhteşem bir video ile anlattık. Aksiyon planlarımızı sizin onayınıza getireceklerimizi ve getirmeyeceklerimizi anlattık ve biraz sonra hep birlikte bazı kararlar alacağız. Ama kısacası hayatın olağan akışına ters birçok durumla karşı karşıya bırakıldık. Bu sadece bizim dönemimizde değil, bizden önceki dönemlerde de yaşandı ve artık buna ‘Son’ demenin zamanı gelmiş ve geçmiştir. Ötelenen, haksızlıklarla mücadele eden, hakkı yenen ve en son olayda da şampiyonluk yolunda bir takım olarak çok önemli bir viraj, önemli bir derbide, deplasmanda 2-0 öndeyken ‘Takımı sahadan çekin, birine bir şey olmasın’ diyecek kadar saldırıya uğrayan Fenerbahçe, tarihi boyunca her adımını ülkesine duyduğu bağlılıkla atan milli bir değerdir. 117 yıl önce filizlenen bir çınardır. Kurulduğu günden bugüne ülkesinin emrinde, Atasının izinde, Cumhuriyetin Feneri, 11 branşta yüzlerce sporcusu, sayısız kupası, madalyası ve şanlı bayrağıyla, milyonlarca taraftarıyla vatanın ışıldayan yüzü, vatanın teminatıdır.
‘DÜNYANIN EN BÜYÜK SPOR KULÜBÜ’ KİMLİĞİNİ GURURLA TAŞIYAN KULÜBÜMÜZ, KURULUŞUNDAN BUGÜNE SPORUN HER BRANŞINA, ÜLKESİNE HİZMET ETMİŞTİR. . FENERBAHÇE DEMEK TÜRKİYE DEMEK, FENERBAHÇE DEMEK TÜRK SPORU DEMEKTİR
‘Dünyanın En Büyük Spor Kulübü’ kimliğini gururla taşıyan Kulübümüz, kuruluşundan bugüne sporun her branşına, ülkesine hizmet etmiştir. Yaptıklarıyla, değerleriyle, Anadolu’nun her bir köşesinden Dünya’nın bir diğer ucuna uzanmaktadır, Kulübümüzün yansımaları. Fenerbahçe demek Türkiye demek, Fenerbahçe demek Türk sporu demektir. Tüm resmi kurum ve kuruluşlar karşımızda dururken hukuk dışı kararlarla yüzlerce yılla yargılanırken, FETÖ’cü medyayla yerden yere vurulurken, yalan haberlerle suçlu ilan edilirken bile tek başına, en önde savaşmış, değerlerinden hiçbir zaman şaşmamış ve her şeye rağmen ülkesine hizmet etmeye devam etmiştir. İtelenen, ötelenen Fenerbahçe; sahada, salonda, parkede, yüzmede, ringde yüzlerce sporcusuyla birlikte kırmızı beyaz Ay-Yıldızın her daim emrinde olmuştur.
BUGÜN ‘SESİNİ YÜKSELTİYOR’ DİYE KÖTÜ ÇOCUK İLAN EDİLEN FENERBAHÇE, DİK BAŞLI DEĞİL, MAĞRUR; OYUNBOZAN DEĞİL, MAĞDURDUR. BU DA BÖYLE BİLİNMELİDİR.
Bugün ‘Sesini yükseltiyor’ diye kötü çocuk ilan edilen Fenerbahçe, dik başlı değil, mağrur; oyunbozan değil, mağdurdur. Bu da böyle bilinmelidir. Tarih yazdı, yüzyıla kazındı ve bitiremeyeceksiniz. Sonsuzluğa uzanacak Fenerbahçe, kimse unutmasın ki milli ve manevi ölçülemez, sınır konamaz bir değerdir Fenerbahçe.
HİÇBİR İLGİMİZ, BİLGİMİZ OLMAYAN KONULAR ÜZERİNDEN DAHİL EDİLMEYE ÇALIŞSAK DA FENERBAHÇE’NİN SİYASETLE HİÇBİR İLGİSİ, ALAKASI, BAĞLANTISI YOKTUR, OLMAMALIDIR, OLMAMIŞTIR VE DE İNŞALLAH HİÇBİR ZAMAN DA OLMAYACAKTIR
Son olarak ve özellikle açık ve net bir şekilde şu cümleleri ifade etmek istiyorum: Ne kadar içine çekilmek istensek de, ne kadar hiçbir alakamız olmayan konulara bulaştırılsak da, hiçbir ilgimiz, bilgimiz olmayan konular üzerinden dahil edilmeye çalışsak da Fenerbahçe’nin siyasetle hiçbir ilgisi, alakası, bağlantısı yoktur, olmamalıdır, olmamıştır ve de inşallah hiçbir zaman da olmayacaktır. Ama devletimiz şunu da bilmelidir; hakkımızı korumak için gözümüzü de hiçbir zaman kırpmayacağımız bilinmelidir. Devletimiz ve siyasetçilerimiz şunu da bilmelidir: Devletimizin bu camiaya çok ciddi maddi ve manevi borcu vardır. Az önce de ifade ettiğim gibi yapayalnız, tek başımıza, tüm güçlere karşı bu terör örgütünü duvara toslattık. Fenerbahçe o gün bir sınavdan geçti. Pek çok kumpas yapıldı. Sadece bizimki değildi ama bir tek ayakta kalabilen kurum vardı, o da Fenerbahçe’ydi. Bugün benzer bir sınavdan geçiyoruz. Dimdik ayakta durmalıyız ve ülkemize, devletimize, siyasetçilerimize, hangi partiden olursa olsun bir kez daha seslenmek istiyorum; 2011’de ‘Ne şikesi memleket elden gidiyor’ dedik ciddiye almadınız. 2024 yılında Nisan ayında bir kez daha hatırlatıyor ve ikaz ediyoruz: Futbol üzerinden bir yapı ülkemizi kaosa götürmeye, sürüklemeye ve bunu da Fenerbahçe üzerinden yapmaya çalışıyor. Bu sefer göz ardı etmeyin, lütfen ciddiye alın.
Bu akşam burada alacağımız kararlar hem camiamız için hem de Türk futbolunun selameti için hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum, sağ olun var olun.
Bugün burada konuşurken önemli bir kongre üyemizi daha kaybettik. Benim için de ağabey, baba, mentor… ne derseniz olmuş, küçüklüğümden beri de tanıdığım Türker İnanoğlu Beyefendinin vefat haberini şimdi bildirdiler. Allah rahmet eylesin. Togay Bayatlı Bey de, Türker Bey de nurlar içinde yatsınlar. Camiamızın, ailelerinin başı sağ olsun. Allah geride kalanlara uzun ömürler versin.”
BAŞKANIMIZIN TEŞEKKÜR KONUŞMASI
Oylamanın ardından teşekkür konuşması için yeniden kürsüye gelen Başkanımız Ali Y. Koç, “Bugün burada olmak için yurdun ve dünyanın sadece bugün burada olmak için dört bir yanından gelen tüm Kongre Üyelerimize şahsım, Yönetim Kurulum ve camiam adına çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun. Burada hep beraber tarih yazdık. Unutmayın ki yeni başlıyoruz. Bu bataklık ortamına, her geçen gün dibe inen Türk futboluna ve bu dünyanın içinde hep mağdur edilen Fenerbahçe’ye daha fazla devam etmemek için hepimize bu geceden itibaren çok büyük vazifeler, görevler düşmektedir.
Birinci öncelik birlik ve beraberlik, kenetlenmek. Sezon sonuna kadar tüm takımlarımızı desteklemek. Kesinlikle rehavete kapılmadan önümüzdeki sezon gerektiği takdirde, bu konuları tekrar adreslememiz icab ettiği takdirde bir sonraki Genel Kurulda tekrar bu konuları masaya yatırmak ancak o zamana kadar hem Süper Kupa’da hem Türkiye Kupası’nda hem de FIFA ve UEFA nezdinde tüm girişimleri ve gerekli adımları atmak üzere yarından itibaren çalışmalarımıza başlayacağız.
Acun Bey’in dediği gibi hepimiz bu camianın birer ferdi olmaktan iftihar etmeliyiz. Hepimiz bu gece omuz omuza tarih yazdık. İnşallah böyle sebepler için bir kez daha tarih yazmak durumunda kalmayız. Hiç olmazsa yarından itibaren biraz daha Türk futbolu normalleşme yolunda devam eder. Ama Türk futbolunun kendini temizlemesi için gideceği daha çok yol var. Öncelikle futbol artık futbol paydaşlarının olmalıdır. Türk futbolunun sorunlarını gidermek için liyakatli kadrolar, futbol için yanıp tutuşan insanların görev almaları, kurumların, kurulların bağımsız seçilmeleri gerekmektedir.
Gerekiyorsa bir sezon yabancı hakemlerle devam etmeliyiz. Margaret Thatcher modelini söylüyorum. 3 sene Avrupa’ya hakem yollamamalıyız. Kendi bahçemizi temizleyene kadar UEFA’da buna sıcak bakacaktır. Çünkü FIFA kokartı taktığımızda hakemler yurt dışında sıkıntı yaşamaktalar. Lisan, atletik test vs sıkınıtılar yaşamaktalar. Bu sezon içerisinde Fenerbahçe camiası olarak Türk futbolunun hak ettiği yere gelmesi için bir manifesto hazırlayıp açıklayacağız. Bunlara eklenecek çok şey var. Tekrar ediyorum. Cesaret, irade ve doğru kadrolar bu işi çözecektir. Tekerliği yeniden icat etmemize gerek yok. Pek çok federasyon geçmişte sıkıntılar yaşayıp kendini yeniden keşfetmiş, yeniden dizayn etmiş ve dünya futbolunda konuşulur hale gelmiştir. Bu nüfusla bu futbol aşkıyla bu imkanlarla niye biz onlardan biri olmayalım. Fenerbahçe bunun katalistlerinden biri olacaksa neden olmasın.
Şu konuda içiniz rahat olsun. Bir ve bütün olduğumuz takdirde bu engelleri çok daha çabuk ve çok daha gerçekçi şekilde aşacağız. Hepinize teşekkür ediyorum. Güzel bir Ramazan Bayramı diliyorum. Saygılarımı ve hürmetlerimi sunuyorum" diyerek sözlerini noktaladı.