Fenerbahçemizin en önemli futbol başarılarından biri olan ve milli zafer etkisi yaratan General Harington Kupası'nın şanlı hikâyesinin anlatıldığı "Zaferin Rengi" filminin galası yapıldı.
Türk spor tarihine damgasını vurmuş, General Harington Kupası’nın şanlı hikâyesiyle taçlanan; 1918-1923 yılları arasında yaşanmış gerçek olaylardan hareketle Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Anadolu’da başlatılan milli mücadelenin, işgal altındaki İstanbul’da büyümesini ve futbol zaferleriyle kenetlenip, moral bulan Türk halkının bağımsızlık için direnişini konu alan Zaferin Rengi filminin galası Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Galaya Başkanımız Ali Y. Koç, Yönetim Kurulu Üyelerimiz, eski yönetici ve sporcularımız, Yüksek Divan Kurulu ve Kongre Üyelerimiz, teknik heyetlerimiz, sporcularımız ve ailelerinin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Vali Yardımcısı Ünal Kılıçarslan, iş, sanat ve sinema dünyasından çok sayıda isim katıldı.
Atatürk Kültür Merkezi’nin girişine, General Harington Kupası’nın yanı sıra dönemi yansıtan çeşitli materyaller konulurken, galaya davetli olan spor, sanat ve sinema dünyasının ünlü isimleri objektiflere poz verdi.
Galada, filmin yönetmeni ve yapımcısı Abdullah Oğuz ve oyuncular da basın mensupları ile bir araya geldi ve filmle ilgili soruları yanıtladı.
Zaferin Rengi filmi izlenmeden önce salonda çalan Fenerbahçe marşının ardından yönetmen Abdullah Oğuz ve oyuncu Nejat İşler sahneye çıktı. Nejat İşler o dönem kulübümüzün başkanı olan Sabri Toprak’ın Malta’ya sürgün edilmeden önce sporcularımıza bıraktığı mektubu okudu.
Başkanımız Ali Y. Koç, Zaferin Rengi filminin galası öncesi yaptığı konuşmada film ile ilgili bilgi verdi ve katılımcılara teşekkür etti.
Başkanımız konuşmasında, “Sayın Vali Yardımcımız Ünal Kılıçaslan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve değerli eşi, devletimizin değerli temsilcileri, faaliyet gösterdiğimiz branşların federasyon başkanları, sporcu kardeşlerim, İsmail hocam, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Gecemize her Fenerbahçelinin gönlüne, kalbine, aklına kazınmış marşımızla başladık ve Sayın Nesrin Sipahi bu gece bizlerle. Bizleri onurlandırdı.
Bu güzel ve Fenerbahçe için özel akşamda hepimiz aynı ruhta, aynı duygularla buluştuğumuzu düşünüyorum. Muhteşem bir film seyredeceğiz ve bu muhteşem filmi muhteşem bir mekanda seyredeceğiz. Bu mekanı ülkemize kazandıranlara, emeği geçen herkesi de sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
İnanıyorum ve umuyorum ki bu film bittiğinde filmin her dakikasında iyi ki bu milletin evlatlarıyız, iyi ki bu vatanın emrindeyiz diye düşüneceğinizi umut ediyorum. Ve biz Fenerbahçeliler olarak bir kez daha en yoğun şekilde Fenerbahçe’ye gönül vermekten gurur duyacağız, iftihar edeceğiz.
Zaferin Rengi filmi Türk milletinin İstanbul’un işgali sırasında Türk halkının psikolojisinin yerle bir olduğu bir dönemde vatanı için mücadele ederken yaşadıklarını ilmek ilmek anlatan bir kilometre taşıdır bizlere göre.
Filmde Fenerbahçemizin milli mücadele döneminde işgal güçleri ve onların kurduğu takımlarla yapılan müsabakalarda ülkenin umutlarını yeşerten, milli mücadeleye moral ve motivasyon olan, vatan sevgisini her kesime yayan, formasını giyen sporcularıyla cephede mücadele eden, Anadolu’ya silah ve cephane gönderen vatanımızın kurtuluşunda ve de kuruluşunda en önde duranlardan biri olduğunu iftiharla göreceksiniz.
Bizim hikayemiz 1899 yılında başlıyor aslında. Black Stockings dediğimiz, Siyah Çoraplılar… O zaman İngilizce isim alınıyor çünkü Türklerin dernek, kulüp, cemiyet kurması yasak. Ve Siyah Çoraplılarla başlıyor hikayemiz. İşgal güçleri bu kulübün faaliyetlerini durdurmasıyla 1902 yılında Kadıköy Futbol Kulübü olarak devam ediyoruz. Yine engellerle karşılaşıyoruz. Bazı oyuncularımız hapse atılıyor, bazıları sürgüne mahkûm ediliyor ama hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmiyor ve 1907 yılında yolumuza Fenerbahçe olarak devam ediyoruz. Neden hikayemiz 1899’da başlıyor? Çünkü bu 3 kulüpteki isimler, kişiler hep aynı.
Sizlerle bir bilgi daha paylaşayım. Diğer rakiplerimiz bizden önce kurulmasına rağmen 1908 yılında Cemiyetler Kanununa göre Türkiye’nin ilk resmi tescil olan kulübü Fenerbahçe oluyor.
Atamız kulübümüzü ziyaret ediyor ve bizlerin omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklüyor. Tarih boyunca milli duyguları hiçe sayanlar ve milli değerlerimize saldıranlarla mücadele eden kulübümüzün defalarca kez faaliyetleri durdurulmakla karşı karşıya kalmıştır. O gün milli bilinçle bir duruş sergileyen Fenerbahçe Spor Kulübü sadece o yıllarda değil, yakın geçmişte de ağır saldırılara maruz kalmıştır.
Bildiğiniz gibi 2011 yılında varlığını, birliğini, benliğini ve milliliğini hedef alan FETÖ terör örgütüne karşı başkanıyla, yöneticileriyle, sporcularıyla, çalışanlarıyla ve milyonlarca taraftarıyla dimdik durmuştur. Fenerbahçe Spor Kulübü devletimizi de hedefine koyan bu örgüte karşı direnişin ateşini yakmıştır. Hatırlayın o günleri, devletimizin kurumlarına, kılcal damarlarına sirayet etmiş, tüm rüzgarı arkasına almış, çoğunluğa sempatik gelen bir örgüte karşı Fenerbahçe yapayalnız. Ne medya desteği, ne herhangi bir destek, ne rakip kulüplerin ya da kardeş kulüplerin sahiplenmesi… Yapayalnız Fenerbahçe bu kadar güçlü oldukları bir dönemde bunların gerçek yüzünü tek başına kalmak pahasına olmak adına da tüm ülkeye haykırmıştır.
Filmdeki hikâye sadece o dönemde değil, Fenerbahçe’nin tarihi boyunca yaşayacağı haksızlıklardaki duruşunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Türkiye Cumhuriyeti neyle mücadele ediyorsa Fenerbahçe bu mücadelelerde hep ön saflarda olmuştur.
6 yıl yöneticilik yaptım, 6. yıl başkanlığım süresince ve eminim ben de kulüpte yokken pek çok kişi ve kurum bize bu filmi yapmak için, General Harington Kupası’nın filmini yapalım diye başvurmuştur. Bir şekilde yılan hikâyesine dönmüş ve gerçekleşmemiştir. Ta ki bugüne kadar. Ve bunu gerçekleştirmek Sayın Abdullah Oğuz’a nasip olmuştur. Büyük bir Fenerbahçe taraftarı olan, aslında bu filmi daha evvel çekmek isteyip 3 Temmuz’dan dolayı ertelemek zorunda kalan büyük Fenerbahçeli Abdullah Oğuz başta olmak üzere birbirinden kıymetli tüm oyunculara, kamera önü ve arkasında emeği olan herkese camiamız adına sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Abdullah Bey bize geldiği zaman dedik ki, sana her türlü desteği veririz ama para, pul hariç. Maaşları zor ödüyoruz, bizden kaynak isteme. Dolayısıyla bir filmin gerçekleşmesi için sadece iyi bir yönetmen, yapımcı, çok iyi oyuncular yetmiyor. Kaynak gerekiyor. Ve bu kaynağın büyük bir bölümünü sağlayan Sayın Kongre Üyemiz Hamdi Akın’a da çok teşekkür ediyorum. Senin desteklerin hem Abdullah Oğuz’u hem de bizi cesaretlendirdi.
Filmin her sahnesi, her cümlesi, her kostümü, her anı çok özel. Ancak biraz evvel yine büyük bir Fenerbahçeli Nejat İşler, o kendine has, kimsede olmayan ses tonuyla Başkanımız Sabri Toprak’ın cümlelerini paylaştı. Ben bir daha paylaşacağım çünkü o gün geçerli olan cümleler bugün de geçerli. Yıllar sonra, 100 yıl sonra bile geçerli. ‘Bizler için Fenerbahçelilik bize tarihten mirastır, gurur meselesidir. Fenerbahçe olarak sadece zaferlerimizle değil, hürriyete bağlılığımız ve ilkelerimizle gönüllere girdik. Unutmayın, Fenerbahçe onu kuran bizlerin değil, artık milletin Fenerbahçe’sidir.’ Bu gurur dolu sözler, Türk spor tarihine altın harflerle kazınan bu gurur dolu hikayeyi, Fenerbahçe’nin bu ülke için ne anlama geldiğini böylesine yalın, böylesine gerçek şekilde anlatan Başkanımız Sabri Toprak başta olmak üzere kurucu üyemiz, cephede mücadele veren, gazi olan efsane kaptanımız Galip Kulaksızoğlu’nu, takım kaptanımız Zeki Rıza Sporel’i ve Fenerbahçe’yi kurmuş, ona hizmet etmiş, onu bizlere armağan etmiş Nurizade Ziya Songülen, Ayetullah Bey ve Necip Okaner’i saygıyla anıyoruz.
Evet, kaptanımız cepheden gazi olarak dönüyor. Onun dönüşünün şerefine bir maç düzenleniyor. Maç 3-3 berabere bitiyor. Bu maçı Galatasaray ile oynuyoruz. Dostluk maçı. Ve maça iki takım, ‘Hoş geldin kaptan’ pankartı açıyor. Neden bunu gündeme getiriyorum? Çünkü bir kişiyi daha saygıyla anmak istiyorum.
Ali Sami Yen şöyle diyor: “Spor camiamızın en önemli futbolcularından biri olan Galip beyin namına düzenlediğimiz bu maçın kazananı dostluk olmuştur. Galip bey memleket sporuna katkılarınızdan ve daha da önemlisi nesillere örnek sporcu ahlakınızdan ötürü sizlere müteşekkiriz” sözleriyle bugünlerde özlemini duyduğumuz asil rekabeti o dönem en anlamlı şekilde ifade ediyor.
Fenerbahçeliler olarak büyük bir aile olmaktan dolayı da övünürüz, gurur duyarız. Bugün de böyle bir gece. Bugün öyle anlamlı gün ki, 1918-23 yıllarında kulübümüz de görev yapmış, formamızı giymiş, değerli sporcularımız ve yöneticilerimizin aileleri, akrabaları, çocukları, torunları…Bu gece burada bizlerle beraber film izleyecekler.
Eski Başkanımız, sporcumuz Zeki Rıza Sporel’in kızı, oğulları, ağabeyinin torunları, eski Başkanımız, sporcumuz İsmet Uluğ’un torunu, eski yöneticimiz ve sporcumuz Mustafa Elkatip’in torunu, eski yöneticimiz ve sporcumuz Alaattin Baydar’ın oğlu ve torunu, eski yöneticimiz ve sporcumuz Kadri Göktulga’nın torunu, Kurtuluş Savaşının önemli bir ismi gazeteci Fenerbahçemize de uzun yıllar Genel Sekreter olarak hizmet eden müthiş bir Fenerbahçeli Ali Naci Karaca’nın torunu…Teşriflerinizle bizi onore ettiniz, hepinize teşekkür ederiz.
Bir isim daha var. Filmin çok önemlerinden biri. Belki de pek çok insan ilk kez duyacak. Mim Mim Grubu. Mim Mim Grubu Kurtuluş Savaşımız sırasında Ankara’ya bağlı çalışan Türk İstihbarat Teşkilatımız. Yani bugünün MİT’i. Mim Mim Grubu’nun Başkanı Mehmet beyin de ailesine ulaştık. Savaşta gösterdiği cesaret ve başarılardan ötürü bizzat Atatürk tarafından kendisine manası canı ile oynamaktan korkmayan anlamına gelen ‘Canbaz’ lakanı verilmiş. Türkiye Büyük Millet Meclisimiz 24 Haziran 1924 tarihli oturumunda vatana hizmetlerinden dolayı kendisine maaş bağlanmasını kararlaştırmış ancak Mehmet bey, ‘Ben bir şey yapmadım. Vatanım için, Mustafa Kemal Paşam için üzerime düşen görevi yerine getirmeye çalıştım’ diyerek bu maaşı almayı kabul etmemiş ama almak zorunda olduğu için Kızılay’ımıza bağışlamış. Kendisine Ulu Önderimiz tarafından İstiklal Madalyası verilmiş. Merhum Mehmet beyin torunları, ikisi de buradalar. Kendileri Yüksek Divan Kurulu Üyelerimiz. Onlara da teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Bağımsızlık Savaşımızda pek çok hikaye var. Pek çok acı ve fedakârlıklar, kahramanlıklar var. Yokluk ve yoksulluk içinde müthiş hikâyeler var. İnanılmaz bir mücadele var. Zaferin Rengi filmi tüm bu yaşananlardan sadece bir kesit. Tüm bu mücadelede milletini ayağa kaldıran, bu vatan için benliğini ortaya koyan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kahraman silah arkadaşlarını ve o dönem canlarını vermiş her şehidimizi ve de gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.
Kadın, erkek, genç, yaşlı hangi takımı tutuyorsanız tutun bu film muhakkak izlenmeli. Bu Cumhuriyet nasıl kuruldu daha iyi anlamalıyız. Bu filmi izlemek için Fenerbahçeli olmanız gerekmiyor. Bugünlere ne şartlarda ne fedakârlıklarla geldiğimizi derinden hissedip bu vatanın yarınlarına, bu milletin geleceğine daha da inançla, daha da güçlü bağlarla sarılacak bu filmi seyredenler.
Özellikle kadınlarımızın bu filmi seyretmesini istiyoruz. Niye? Çünkü milli mücadelede Türk kadınının gücünü, duruşunu, ihtişamını görecekler. Milli değerlerine, geçmişine ve tarihine sahip çıkmayan milletlerin geleceği de risk altındadır. Bunu söylerken bazıları değişik yerlere çekiyorlar. Osmanlımıza da Cumhuriyetimize de sahip çıkmalıyız. Çünkü yakın coğrafyamızda parçalanan ülkeleri hep beraber gördük. Cumhuriyetimizi çok zor kurduk, kıymetini bilelim.
Bu sebeple anne ve babalara çocuklarınızı götürün diyorum. Bugün kuruluşun üzerinden geçen 117 yılda, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk yılında Fenerbahçe Spor Kulübü aynı duruştadır. Milli değerleri benliğinde hisseden, Türk bayrağını ulusal ve uluslararası alanda gururla taşıyan bir kimlikte ve bizler de attığımız her adımda ülkesine spor alanında hizmet eden bu değeri korumak, yüceltmek için çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.
Sözlerimi bitirirken hem takımlarımızın sponsoru olan hem de bu gecenin sponsoru olan Petrol Ofisi’ne, ArsaVev’e bu geceye katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum. ‘Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne de kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.’ İlelebet yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet yaşasın Fenerbahçemiz." ifadelerini kullandı.
Zaferin Rengi filminin izlenmesinin ardından filmin yönetmeni Abdullah Oğuz ve oyuncuları filmde emeği geçenlere teşekkür etti.
Zaferin Rengi 16 Şubat'ta sinemalarda!
Basın Fotoğrafları