Başkanımız Ali Koç, Habertürk televizyonunun konuğu oldu. Gündeme ilişkin birçok soruyu cevaplayan Başkanımız Ali Koç’un açıklamaları şöyle:
"Sağlığımız iyi. Covid’i atlattık. İyi bir antikorum var. Bana hiç gelmez diye düşünüyordum. Bir sene boyunca çok insanla iç içeydim. Birçok insan Covid oldu. Evde, işyerinde olanlar oldu. Doğal olarak taraftarımızla iç içeyiz statta taraftar olmasa da. bu kadar zaman geçmedi. Bana gelmez bu iş demiştim ama nisanda yakalandık. Çok şükür hafif atlattım. Ama şunu söyleyebilirim, güzel haber, bu konu tabii hepimizi endişelendiriyor. Biz, spor camiası olarak da çok etkilendik. Sporcularımız bu işten çok etkilendi. Şanssızlığımıza en kritik noktalarda, işte Euroleague CSKA serisi öncesi gibi. Çok iç içe yaşadık. Binlerce test olundu. Ama burada baktığım zaman şu iyi haberi vereyim, kendi hastanelerimizden söyleyeyim, son dönemde ciddi bir trafik azaldı. Acilde ve yoğun bakımda yataklar boşaldı. Covid katlarında da azalma oldu, bazılarını kapattık. Dolayısıyla akşam haberlerde gördüğümüz tabloyu kendi hastanelerimizde de yaşıyoruz. Bu da çok umut verici bir durum.
YAYIN GELİRİNDEN SONRA EN BÜYÜK GELİRİMİZ STAT GELİRLERİ
Buradan futbola bağlayalım; geçen yaz da umut verici bir durumdaydık. Fakat ne olduysa yazın, konfor alanları genişledi, önlemleri de daha az ciddiye aldık ve tekrar bir ikinci dalgayı yaşadık. İnşallah bu yaz döneminde bunu yaşamayız. Ben henüz olamadım aşı Covid atlattığım için ama herkesi aşı olmaya ve rehavete kapılmamaya davet ediyorum. Çünkü biz kulüpler olarak bir sezonu daha seyircisiz geçiremeyiz. Bir sezon daha statların, salonların kapanma lüksü hiçbir kulüp için yok. Bizim yayın gelirinden sonra ikinci en büyük gelirimiz stat gelirleri. Bilhassa büyük kulüpler için. Bir sezonu daha böyle geçirecek hem psikolojik hem finansal durumumuz yok. O yüzden herkesten öncelikle tabii kendi sağlıkları için lütfen yazın önlemlere dikkat edelim ve aşı olacaklar da aşısını olsun.
Fenerbahçe’nin seçimlerine bakarsanız, Aziz başkanın tek aday olarak girdiği dönemlerde de cumartesi sabahı, normalde Pazar günü oy verilir, cumartesi konuşmalar yapılır, genelde seçimin ilk gününde yönetim kurulları açıklanır. Gidin 20 sene geriye, belki 1-2 aday dışında hep son dakikada açıklanır. Dolayısıyla bu, bizim camiamızın kültürüne ters bir durum değil. Hatta geçmiş yıllarda çok kez gece yarıları listelerin değiştiği olmuştur. Bunu yaşayarak gördük. Sağlıklı bir sistem mi? Belki de bazı başka takımların yaptığı gibi seçime belli bir süre kala adayların yönetim ve diğer kurullarını açıklaması ve sabitleştirmesi daha uygun olur diye düşünüyorum. Ama bizim camiamızda ve tüzüğümüzle paralel olarak bunun son dakika açıklanması sıkıntı yaratmaz.
Gelelim yönetim kurulumuza… Yönetim kurulumuza öncelikle teşekkür ediyorum. 3 sene boyunca ki ışık hızında geçti, hem benim liderliğimde hem de camiamızın çıkarları konusunda herkes özveriyle samimiyetle elinden geleni yaptı. Biz Fenerbahçe’yi devraldığımızda çok da parlak bir tabloyla devralmadık. İşimiz zaten başından zordu. Bir de benim üstümde kurgulanan algılar, benim amacım Fenerbahçe’ye başkanlık yapmaktan öteye, hatta kulübümüzü bir araç olarak kullanıp siyasi emeller içinde olduğum pompalanmıştı biliyorsunuz. Ne yazık ki yer edindi. Bana göre deli saçması bir olaydı. Şu an bunun değiştiğini düşünüyorum. Bu algı, bu rüzgardan nasibini alan, durumdan faydalanan veya kraldan çok kralcı olan veya rüzgarın geldiği yerleri daha sempatik gören insanlar tabii bizim saha dışındaki hayatımızda kolay olmadı. Yönetim kurulundan buraya gelmiştik, burayı daha sonra açarız. Yönetim kurulu olarak hem finansal açıdan hiç konfor alanı kalmamış bir Fenerbahçe’ye geldik hem 4 yıldır şampiyon olamamış bir kulüp, şampiyonluk baskısı var hem de diğer hiçbir rakibimizin uğraşmak zorunda kalmadığı dış etkenlerle uğraşarak bir 3 yıl geçirdik. İstediğimiz gibi geçti mi hayır. Bir gerçek var ki herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
Bu arada ikisi sağlık nedeniyle olmak üzere 4 ayrılığımız oldu. Bu da bu süreçte normaldir. Ama dikkat edin buradaki Ali Koç karşıtlığı, başka kulüplerin muhatap olmadığı şeyler derken işte bakın diğer kulüplerin hiçbirinin yönetimi konuşulmaz. Trabzonspor’da yöneticilerin isimlerini bir iki kişi dışında bilmezsiniz. Beşiktaş ve Galatasaray da keza öyle. Ama her sorgulanan, eleştirilen bizim taraf olmuştur. Şunu söylemek istiyorum; hepsine teşekkür ediyorum. Tabii bir taze kana ihtiyacımız var. Bu yöneticilik ya da başkanlık öyle bir şey ki eğitimi yok. İş başında tecrübeyi kazanıyorsun. Dolayısıyla bu 3 yılın verdiği iyisiyle kötüsüyle günahıyla sevabıyla bir tecrübe var. Tabii ki bu yönetim kurulun en az yarısından fazlasıyla devam edilecek. Tabii ki yorulan arkadaşlarımız oldu. Bununla birlikte taze kana da ihtiyaç var. Bazı eksiklerimiz var. Mesela Ankara temsiliyetimiz zayıftı yönetimimizde. Belli kriterler belirliyoruz. En az 4’ü kadın olsun, şu kadarı camiadan, şu kadarı iş dünyasından, şu kadarı genç olsun gibi. Hedefimiz seçim gününe bırakmadan Perşembe günü açıklamak.
KİMSEYİ PARA VERSİN DİYE YÖNETİME ALMIYORUZ
Hiç kimseyi ekonomik gücü, para versin diye almıyoruz. Bu geçmişte denenmiş yöntemlerdi, bu çağa ters düşen yöntem. Sözkonusu Fenerbahçe ise son derece cömert insanlara sahibiz. Büyük iş adamı reklam veriyor, locasını alıyor, sponsor oluyor, taraftarımız forma alıyor, SMS atıyor. Yıllardır böyle olmuştur.
Listemiz iki üç karar dışında isimlerin hepsi tamam. Burada 22 kişilik yönetim kurulu var. Bana göre fazla. Tüzük değişikliğinde ele alınması gereken konulardan birisi bu diye düşünüyorum. Fenerbahçe'de o kadar çok yapılacak iş var ki. Kuvvetli yönetime gerek var. Bizler gönüllü yönetim kurulu üyesi, gönüllü başkanız. Bugün varız, yarın yokuz. Burada kulübün insan kaynağı sermayesinin kuvvetli olması, işin ağırlığını gerçek anlamda kalibresi yüksek profesyoneller olması lazım. 3 senedir insan kaynağı seviyesinde bunu arttırdığımızı görüyorum. Bütün kulüplerin yapması gereken, kurumsallaşmış, profesyonellerin yöneteceği yapının hakim olması. Yönetim kurulunun üst tarafta denetliyor olmasını düşünüyorum.
Genel kurulumuzu, kongre üyelerimiz bizi layık görürse sonuna kadar götürürüz. Şampiyon olunca devam edip etmeme konusunda düşüncelerimi gözden geçirirdim. Fenerbahçe üzerinde algı, maniplasyon kurgusu var. Bir de Ali Koç karşıtlığını koyduğunuzda zaman zaman sorguluyorsunuz, ne yapmaya çalışıyoruz, insanlar ne ile uğraşıyor diye. Bazen mantıkla, bazen duygular elvermez. Herhalükarda 3 sene , atılan tohumların meyvelerini toplama dönemiydi. Pekçok yapısal konuda biz bunu yaptık. Bizi sıkıntıya sokan, esas konu 1. sezonumuzda hiç beklemediğimiz gelişmelerle, sonuçlarla karşılaşmak. O zaman ne şampiyonluk vadettik, ne de pembe dünya. Belki de en yanlış tercihlerden bir tanesi futbol anlamında çok büyük değişikliğe gittik. Arkasından gelen sonuçlar bütün odağımızı, enerjimizi, motivasyonumuzu, ne yazık ki günlük olaylara, günlük sonuçlara odaklamak zorunda kaldık. Tabii bir de sizin başarısızlığınızı isteyen bir kitle olduğu zaman ki bundan Fenerbahçe taraftarını kastetmiyorum.
TARAFTARIMIZ SONUNA KADAR YANIMIZDA DURDU
Fenerbahçe taraftarları en kötü günümüzde sonuna kadar yanımızda durdular. Onlara buradan şükranlarımı sunmak istiyorum. Onlara mahcubuz. Onlara yaşatmak istediğimiz güzel günlerin yakında olduğuna yürekten inanıyorum. Ben normal şartlarda hiçbir zaman böyle konuşmam. Ama geldiğimiz noktada yaşadıklarımız, edindiğimiz tecrübeler, yaptığımız yatırımlar, yaptığımız yapısal değişikliklere baktığımız zaman ikinci dönemimizin hem çok daha başarılı, hem de çok daha sağlıklı geçeceğine inanıyorum.
Fenerbahçe Spor Kulübü'ne aday olan herkese saygım sonsuzdur. Ben sadece aday olana değil bir forma alan kişiyi omzumda taşırım. Dolayısıyla adayımızın güçlü, güçlü değil yorumunu burada yapmak bize yakışmaz. Kendisini de buradan saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Kendisine de söylediğim gibi kim adaysa 200 imzayı toplamış kim adaysa kulübün bütün imkanları emrindedir. Güçlü aday, güçsüz aday yorumu yapmayacağım, kim çıkarsa çıksın benim adaylığımı değiştirecek bir konumu olacağını düşünmüyorum. Buna Aziz başkan da dahil.
ESPOR FİNANSMAN SIKINTISI YAŞAYAN BİR ALAN DEĞİL
Espor ne yazık ki, ne yazık ki diyorum çünkü saatlerce bilgisayarın önünde oturuluyor, bana göre tam spor değil ama ismi Espor. Fakat öyle Espor turnuvaları var ki, finallerini 500-600 milyon kişinin canlı izlediği noktaya gelinmiş vaziyette. Dünyada Espor turnuvalarının başladığı dönemden bu döneme geldiğinizde kazandıkları para ödüllerine baktığınız zaman Wimbledon veya bazı futbol turnuvaları gibi çok büyük, dünyada takip edilen büyük turnuvalarla eşdeğere geldi. Daha da önemlisi geleceğin taraftarlarının çok büyük bir ilgi alanı. Bunun kaçarı yok. Baktığınız zaman Avrupa’da birçok spor kulübü de bu yönde yatırım yapıyorlar. Bu tartışmasız bir gerçek. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak da zaten bunların tohumları biz 1907 derneği yönetimindeyken atılmıştı. 1907 Fenerbahçe Derneği de sağ olsunlar bunu devam ettirdiler. Biz şimdi genel kuruldan bunu Fenerbahçe Spor Kulübü bünyesinde yapılmasının iznini isteyeceğiz. Maddi yük getirir mi? Çok enteresandır ki, demin anlattığım gerçeklerden dolayı en kolay sponsor bulunan alanlardan biri oldu. Bugün 1907'nin faaliyetlerini yürüttüğü Espor takımımıza baktığımız zaman hiçbir şekilde finansman sıkıntısı yaşayan bir alan değil.,
Engelli spor şubesi. Paralimpik spor şubesi diyelim. Bence Fenerbahçe'nin toplumsal ve sosyal sorumluluğu çerçevesinde ele alınmalı. Kimine göre 9 kimine göre 8 vatandaşımızdan biri engelli vatandaşımız. Sokaklardaki altyapımız olsun, süpermarkete girerken, çıkarken olsun, bir ATM’yi kullanırken olsun, bir bankaya girerken olsun vs… Batılı ülkeler gibi engelli dostu konumunda değiliz şu an ama düne göre de büyük ilerleme var. Bizim kendi şirketlerimizde bütün temas noktaları engelli dostu olarak dizayn edildi. Ciddi yatırımlar yaptık bunları yaparken. Hal böyle iken paralimpik futbol takımımızı gördük, şampiyon olunca ne kadar mutlu olmuştuk. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün buraya yatırım yapması gereken alan olarak görüyoruz.
KADIN FUTBOLU ÇOK MESAFE KAT EDECEKTİR
Kadın futbolu. Kadınların Fenerbahçe’nin tarihindeki yeri önemli, kıymetli ve değerlidir. Eşi benzeri görülmemiş hikayelerle doludur. En yakın zamanda da 3 Temmuz sonrasında bir gün haberle 50 bin kadın ve çocuk taraftarımızın o stadı doldurması bunun güzel örneğidir. Dolayısıyla Fenerbahçe Spor Kulübü’nün cinsiyet eşitliği konusunda çalışmaları vardır, HeForShe çalışmamız vardır, İstanbul Sözleşmesi'ni desteklemişizdir. Bu niye? Bu bizim hayattaki değerlerimizle, ilkelerimizle, yargılarımızla paralel olduğu için. Buradaki ana mesaj erkek de, kadın da toplumun her yerinde güçlü olmalıdır. Kadın futboluna baktığımız zaman, UEFA toplantıları olsun, Avrupa Kulüpler Birliği toplantılarındaki katkım olsun her yerde kadın futboluyla ilgili büyük bir bölüm vardır. Hatta UEFA’nın ilk 5 ligdeki büyük kulüplerin gelecekte en önemli gelir yaratacak alanlardan biri olarak gördüğü kadın futboludur. Geçen sene 47-48 bin kişiyle Juventus’un maçı oynandı. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray burada rekabet etmeye başladığı zaman göreceksiniz ki ülkemizde kadın futbolu çok çok mesafe kat edecektir. Bunu hem bir sorumluluk hem de çağın gerçekleri çerçevesinde yapmamız gereken bir alan olarak görüyoruz.
Beşiktaş’ı da tebrik ediyorum. Çok güzel bir sistem kurdular, çok güzel bir sponsorlukla götürdüler. Bu alan sponsorlukları hazır olan bir alan. Çok arzu eden, kadınlara hitap eden markalar var. Bütçeler zaten son derece yönetilebilir bütçeler. Bu üç alanda da kulübümüze yük getirmeyecek şekilde, 2-3 yıllık sponsorlukları hazır bir şekilde ilerleyeceğiz. Kadın futbolunda bizi bekleyen bir karar var. O karar 1. Lig’de bir takımla mı iş birliği yapıp direkt oradan başlamak yoksa Beşiktaş’ın yaptığı gibi 3.Lig’den başlayıp adım adım gitmek mi? Bunun artıları da eksileri de var ama amacımız önümüzdeki futbol sezonuna bu projemizi yetiştirmek. Dijital çağın sunduğu imkanlardan yararlanarak taraftarlarımıza karar vermesi için bırakılacak bir süreç. Mohikan uygulamamız üzerinden bir anket açarız, oraya dört isim koyarız. Şubenin ismi Fenerbahçe Kadın Futbol Şubesi'dir. Onun üstüne bir isim gelirse 2 türlü bir isim gelebilir; kutsal, önemli bir isim gelebilir, veya sponsor ismi gelebilir.
BURAK ELMAS'I MEKTUPLA TEBRİK ETTİM
Mektup yazdım, Burak Elmas Bey'i mektupla tebrik ettim. Öncelikle hayırlı, uğurlu olsun diyorum. Burak Bey'i çok eski tanırım. Gençliklerimizden tanırım. Eşini daha da eski tanırım. Eşi ve eşinin ailesiyle Faruk Süren başkanla falan çok yakın dostluğumuz vardır. Dolayısıyla bir sıkıntı yok. Ama söz konusu Fenerbahçe olduğu için ben, söz konusu Galatasaray olduğu için o, dostluklar penceresinden zaman zaman bakmayabiliriz. Bununla beraber benim yönetime geldiğimden beri hep söylediğim; sorunlarımız ayrı, çıkarlarımız aynı. Her zaman bir masanın etrafında buluşabilecek olgunlukta ve ilişkide olmamız gerektiğini savunmuşumdur. Ben geldiğimden beri attığım her adımı, her söylemimi bu ilke ve prensip çerçevesinde yaptığımı düşünüyorum. Bunu inkar edecek insanlar varsa da söylesinler. Biz her zaman dostluk elimizi uzattık. Anadolu'daki bütün kulüplerle aramız iyi. Hiçbir kulüple sıkıntımız yok. Trabzonspor’la bile ki en çok polemiğimiz olan kulüp olmasına rağmen geçmişte hem bizim hem Trabzonspor’un dışındaki etkenlerden bu kulüplerin kafa kafaya gelmesine rağmen ve tarihsel rekabette Trabzonspor’un hep şampiyonluğa oynadığı yıllarda Fenerbahçe’yle şampiyonluğa oynamasından bütün gerginliklere rağmen Trabzonspor’la bile gayet iyi ilişkilerimiz var. Dolayısıyla bizim dostluk elimiz her zaman bakidir. Her zaman büyük resme bakarak hareketlerimi yaptım. Kulüpler Birliği’nde de başkanlar bilirler. Hiçbir zaman kendimize yarayacak, başkalarına yaramayacak konuların sözcülüğünü, muhasebesini, bayraktarlığını yapmadık. Hatta zaman zaman aleyhimize olan konularda bile büyük resimde faydası zararından fazlaysa destekledik. Hatırlayın bizim harcama limitlerimiz sıkıntılı çıktığı zaman nasıl ‘harcama limitleri değişmez, oyun oynanırken oyunun kuralı değişmez vs.’ denmişti. Geçen sene yabancı kuralında indirime gidilecekti, bizim işimize gelirdi. Biz ona göre hazırlıklıydık ama diğer kulüplerimiz hazırlıklı değildi. Yeni kuralın uygulanmamasını orada biz destekledik diğer kulüpler için. Bazı taraftarlarımız 'sana ne' diyebilecektir şimdi. Ama bizim fıtratımız böyle. Biz ‘aman bana yarasın da başkası ne olursa olsun’ modunda değiliz. Bunun karşılığını gördük mü? Anadolu kulüpleriyle dostluklarımızda gördük. Ama ne yazık ki büyük rakiplerimizle bazen rekabet ve tribünlere sempatik gözükmek ilkelerinizin, doğrularınızın, prensiplerinizin önüne geçebiliyor. Biz de mümkün olduğu kadar geçmemesi için çaba sarf ettik. Doğru iş yaptığımızı, doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum.
Galatasaray'a dönersek Sayın Mustafa Cengiz'le ilişkilerimiz asgari müşterekte buluşabilecek seviyede. Ta ki son derbi maçında yalan, yakışıksız, son derece çirkin ithamlarda bulunduğu, bunların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığı için son bir kaç ayda ne yazık ki o ilişki koptu. Burak Bey benim arkadaşım diye bakamam. Türkiye'nin en büyük camialarından birinin başkanı. O gözle bakmam gerekir. Kişiselleştirmeden camialara saygısızlık yapmamak adına bazı şeyleri de sineye çekebilecek kapasitede bir insanım. Ama Sayın Cengiz son dönemde konuştukça Allah'tan artık bizi unuttu, kendi takımıyla, futbolcularıyla uğraştığı için biz nefes aldık ama enteresan söylemleri olduğunu zaten tüm kamuoyu gördü. Ama bu Fenerbahçe Spor Kulübü ile Galatasaray Spor Kulübü ilişkisinin en azından belli bir seviyede olmasını engellememeli. İnsanlar başkanlık koltuğuna oturunca başka bir fıtrata da geçebiliyorlar. Gençten tanıdığım Burak Elmas arkadaşım, dostum, aile dostum eşi. Bence Fenerbahçe-Galatasaray Türk futboluna çok daha büyük hizmetler edebilir. Bugün bazı konular var ki, tüm kulüplere söylemiyorum Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray beraber adım atsın, yapısal sıkıntılarımızın çoğunu değiştirebiliriz. Türk futbolunun geleceğine çok fazla fayda sağlayacak tohumları bugün hep beraber atabiliriz.
GALATASARAY, BİZİM YAKLAŞIMIMIZIN YARISINI SERGİLESE BİRÇOK SORUNU GİDEREBİLİRİZ
Geçmişten gelen tarihsel konular var. 3 Temmuz’da Galatasaray Spor Kulübü’nün tutumu öyle bir noktaya geldi ki Fenerbahçe’nin bunu unutması kolay kolay mümkün değil. Başkanlardan bağımsız konuşuyorum. Hala belli bir kesim bütün bu mahkeme kararlarına rağmen Fenerbahçe’ye kurulan kumpaslara, tuzaklara ve bunların Türk yasası tarafından ispatlanması ve bu insanların yüzlerce, binlerce yıl cezalandırılmasına rağmen hala oraya odaklanmış bir kesim olabiliyor. Ben işe daha pozitif bakayım; Galatasaray Spor Kulübü’nün yönetimi, bizim son 3 senedir olan yaklaşımımızın yarısını bile sergilese ben inanıyorum ki Türk futbolunda pek çok sorunu giderebiliriz. Yayıncı kuruluş bu şekilde davranamaz. Hakemlerin performansı bu kadar kötü olamaz, bu kadar ahbap-çavuş ilişkileriyle federasyon yönetilmez vs. vs. vs.
Neticede şikayetler ortak ama hamlelerin ortak olmasındaki samimiyet olması gereken seviyede değil. Burada bir kişi bile çıksın desin ki, ‘Ya Ali Koç kendi çıkarı için veya Fenerbahçe’nin çıkarı için kulüpler Birliği’ni kullandı ya da Federasyonda itiraz ettiği konuların futbola faydası yok, sadece Fenerbahçe’yi düşünerek yapıyor.’ Yani bir tane bir şey çıkıp söylesinler, herkesle her yerde tartışmaya hazırım.”
(Harcama limitleri, yabancı oyuncu sınırı ve yayıncı kuruluşun ödemeleriyle ilgili sorular üzerine)
Şimdi kulüpler ne kadar yekvücut olamazsa federasyonun bize karşı gücü o kadar artıyor. Federasyonun aslında ‘böl ve yönet yaklaşımı’, bunu da ilk defa telaffuz ediyorum. Çünkü kulüpler yekvücut olduğu zaman çok daha kuvvetli olacağı için ve çok daha taleplerini yerine getirme konusunda haklılık oranı artacağı için bence daha ne kadar zayıf olursa Kulüpler Birliği’nin beraberliği ve birlikteliği, hedef birlikteliği taleplerimizin yerine gelmesi o kadar zorlaşıyor. Şimdi onu bir yere koyalım. Ben burada tekrar şunu söylemek istiyorum; Türkiye Futbol Federasyonu, kim olursa olsun, hangi dönem olursa olsun iki tane ana görevi vardır: Kulüplere hizmet etmek ve Türk futbolunun kalkınmasını, kalıcı bir şekilde rekabetçi olmasını, mali açıdan sağlıklı olmasını sağlayabilmek! Bana sorarsanız mevcut federasyonun içinde yani futbolu çok seven, futbolun geleceğini çok düşünen, ‘bugün şu yapısal değişiklikleri yapayım da 5 sene, 10 sene sonra meyve versin, İzlanda’sı, İsviçre’si, Belçika’sı yapmış, benim ülkem demografik olarak şöyle avantajı var, ben deli gibi gençlerden, öz kaynaktan futbolcu yetiştirecek yapıyı kurayım, bunun için mevzuatı değiştireyim, bunun için teşvik vereyim’ bu mantalitede değil. Zaten federasyon 4 kişiyle yönetiliyor. Tabii ki bütün sıkıntılarımız mevcut yönetimden kaynaklanmıyor, onların da miras edindiği, birçoğunun o zaman başkan olmasa da Nihat Beyin içinde olduğu yönetimlerden kalan bir sürü sıkıntılarımız var. Mesela yabacı kuralı dediniz, yabancı kuralı tek başına hiçbir şeyi değiştirmez. Öz kaynaktan futbolcu diyoruz, yabancı kuralı tek başına hiçbir şeyi değiştirmez. Yabancı kuralının kararının veriliş süreciyle ilgili bizim sıkıntımız var. Ama gelelim öz kaynaktan oyuncu yetiştirme işine.. Yabancı kuralı sadece bir ayak. Dünyada belki de en çok bu son 10 senede yabancı kuralını değiştiren ülkelerin başındayız veya biriyiz. Gerekçeli kararı da bilmeden, hukuki bir terminoloji var; niye değişiyor, nasıl değişiyor, bunu böyle yaparsak 3 sene, 5 sene sonra ne hedefliyoruz? Böyle bir şey yok. Tamam yapalım ama bunun yanına başka şeyler koymamız lazım. Biz altyapılarda hoca bulamıyoruz. Koskoca Fenerbahçe’nin iki tane sahası var. Benim en büyük hayalim 3 sene sonunda Türkiye’nin ve bunun için kaynak da hazır, yetmeyecek kısmında kendi kaynaklarımla karşılayacağım, Türkiye’nin eşi benzeri görülmemiş bir akademisi! Bunun için bize arazi lazım, 130 dönümlük arazi için başvurduk, bekliyoruz devletimizden. Araziyi satın almamız söz konusu değil, böyle bir imkânımız yok. Ama nasıl Sayın Aziz Yıldırım zamanında bu stadı Fenerbahçelilerin emeğiyle, teriyle, parasıyla devletten hiçbir katkı almadan yapıp, bugün mantar gibi her yerde stat… O zamanın 85 milyon dolarını 4 senede harcayıp, ben o zaman 1907’de finansmanında çalışıyordum. 1907 Tribünü’ndeki kaynaklarla koskoca tribünü yaptık, 5’er yıllık localar aldık. Nasıl o stat bugünkü modern statları tetiklediyse ve AK Parti hükümetine de burada şapka çıkartmak lazım, çünkü çok yatırım yaptılar. Bence bazıları yanlış yapıldı. Yani bir tane 30 binlik stat…. Urfa’da, senede 3 defa, 5 defa, 10 defa kullanılacağına 80 tane İstanbul içine sahalar yapılsa daha faydası olur diye düşünüyorum. Ama modernleşme konusunda, tesisleşme konusunda bizim attığımız adımı Avrupa’da atan kimse yok, bu çok önemli! Ancak altyapı tesislerine bakın, parmakla sayılacak kadar. Beşiktaş’ta da öyle, Galatasaray bizden daha iyi, Kasımpaşa çok iyi, Başakşehir iyi ama genel baktığınız zaman hoca yok, tesis yok, sabır yok, kulüpler için bahsediyorum, dolayısıyla tek başına yabancı kuralını değiştirmekle hiçbir şey değişmez. Yabancı kuralını getir ve de ki, ’30 yaştan bir gün almış bir oyuncu Türkiye’ye yabancı transferi yapılamaz’. Yapmayalım kardeşim artık, son durak kontratları yapmayalım. Bizde şöyle bir yanlış var, biz de yaptık bu yanlışı.. ‘Aman bonservis vermeyeyim, UEFA’DA Finansal Fair-Play var’ ama 2,5 Milyon Euro oyuncuya veriyorsunuz sonra oyuncuyu yollayamıyorsun. Halbuki Attila Szalai, Pelkas gibi modeller olmalı; 400, 500, 600 bin Euro oynattığın, 1-2 Milyon verip bonservisini aldığın genç, sahada katkı verecek ondan sonra da satışta katkı verecek, ekonomik katkı verecek… Bu modele geçmemiz lazım. Dolayısıyla dönersek Federasyona bizim tesis, hoca, teşvik, yabancı transferde kriterler, artı üstüne bir de yabancı kuralını getirseniz tamam. Şimdi bu işin yabancı kuralı, bir de karar süreci var. Bu geçen sene yapılacaktı. Pandemiden dolayı garip bir takvimle sezonu bitirdik. Sezon bittikten sonra transferlerin başlamasına 2 hafta kala bizim önümüze yeni yabancı kuralı diye bir şey sundular. Biz de dedik ki, ‘mümkün değil, kulüpler hazır değil’. Çünkü böyle bir şeyde elden çıkarmak o zaman pazarlık payınız düşüyor, zaten finansal sıkıntıdayız, bir sürü kulüp yolladığı oyuncuların mukavelesini ödemek zorunda kalıyor. ‘Erteleyelim’ dedik. Tabii pandeminin böyle devam edeceğini kimse beklemiyordu. Pandeminim devam etmesi sıkıntılarımızı da zaten artırdı. Transfer piyasası sadece Türkiye’de değil genel transfer piyasasındaki yoğunluk eskisi gibi olmadığı için elden oyuncu çıkarmak halen zor. Dedik ki, ‘1 sene daha bunu öteleyelim’. Federasyon da makul karşıladı. 3-4 başkandık, Nihat Bey, Servet Bey vardı. Servet Bey, ‘Yapmayalım, yeni kurala geçelim’ dedi. Biz, kulüp başkanları olarak bunun sıkıntısını anlattık. Nihat Bey dedi ki, ‘Siz Türkiye’de en az yabancı oynatan ikinci takımsınız, geçen sezon rakamlarına bakıldığında, sizin işinize gelmeli’. Evet, bizim işimize geliyor ama onların işine gelmiyor. Dedik ki, ‘2-3 aylık siz bir şey hazırlayın, önümüze koyun, biz görüşlerimizi verelim, ortak bir noktada bundan sonraki 3 yılın nasıl olacağını ne geç devre arasında açıklayalım’ diye biz ayrıldık, federasyondan. Kulüpler Birliği’ni temsilen 4 başkandık. Bunun içine Sayın Göksek Gümüşdağ’ın hep söylediği, ‘Milli takımlara daha çok oyuncu veren takımlar mükafatlandırılsın’. Nihat Bey dedi ki, ‘Sizin gibi az oynatanlara prim verilsin’. Evet, bunları geliştirelim, çok güzel şeyler bunlar, ondan sonra da devre arasında açıklayalım. 2-3 gün sonra telefonlarımıza bir düştü ki, bizim konuştuğumuz çöpe atılmış ve böyle bir karar çıkmış. Olabilir, federasyon bunu belirleyecek tamam ama federasyon bizim çıkarlarımız için, bizlere hizmet etmek için orada, Türk futbolunu daha iyi yapmak için orada ve kulüplerin hepsi ‘bu bizim için sıkıntı’ diyorsa bunu dinlemek durumunda. Buna rağmen federasyonumuzun bunu yapmasını engelleyecek unsurlar olabilir, görüşmemizden sonra gerçekleşmiş konular olabilir. Çağırırsın bizi, dersin ki ‘biz böyle böyle konuştuk, biz bunu yapamıyoruz, bizim kararımız budur, haber veriyoruz’ dersin, sonra da biz ikna edebilirsek ederiz edemezsek de kabul edip çıkarız. Böyle küçümseyici, ‘biz sizi hiç takmıyoruz, biz ne istersen yaparız’ mealinde bir süreç olması bizleri fazlasıyla kırmıştır. Şimdi şöyle bir şey daha var: ‘Ankara böyle istiyor, yukarısı böyle istiyor’. Böyle bir şey olur mu ya! Yok böyle bir gerçek! Siyasetçinin işi gücü bitmiş, bunlarla uğraşacaklar. Hatta kaç defa dendi, ‘gidin bunu kendi aranızda çözün, bizi bulaştırmayın’ dendi. Dolayısıyla hal, tavır, tarz birazcık bizi kırıyor.
YAYINCI KURULUŞTAN BÜYÜK RAHATSIZLIK VAR
Yayıncıyla Fenerbahçe olarak sıkıntımızın yanında -o Fenerbahçe’yle yayıncı arasındaki bir sıkıntı ve halen devam etmektedir- kulüplerin çok büyük rahatsızlığı var. Hatta sezon içinde öyle bir noktaya gelindi ki bütün maçlar 60 saniye geç başlamıştı. Yayıncı kuruluş o görüntüyü vermeyerek sanki problemi çözeceğini zannediyor ama esas problemin dibine inilmesi gerekiyor. İşin ekonomisini konuşursak bizlerin en büyük geliri yayıncı kuruluş. Daha da önemlisi rakam olarak, yüzde olarak Anadolu kulüplerine göre biz çok daha düşüğüz. Anadolu kulüplerinin %80-90’ı buradan gelen paraya bağlı. Son taksiti ödenmemişti. 292 milyonun 150 milyonu ödenmiş. Taksitlerini zamanında ödemiyorlar. Hep 15 gün bekliyorlar. Son 3 sezondur da sıkıntı yaşıyoruz. Pandemi öncesi bir indirim aldılar, pandemi dönemi bir indirim aldılar, şimdi yine bir indirim daha istiyorlar. Bugün 500 milyon dolar olması gereken ihale ciddi zarar etmesiyle bize telaffuz edilen yayıncı kuruluş rakamı inmek istiyor dediği rakama önümüzdeki sezon inerse ki böyle bir şey söz konusu olamaz; 215 milyon dolara düşüyor.
YAYINCI KURULUŞ 564 MİLYON DOLAR EKSİK ÖDÜYOR
Şimdi şöyle söyleyeyim; 2017-18'de 465 milyon dolar iken 416'lara inmiş. Sonra 2018-19 sezonunda yine kurların hareketiyle 500, 416'ya inmiş. 2019-20’de yapılan indirimlerle 416, 388’e dönmüş. Üstüne basarak söylüyorum, pandemi öncesi. Sonra 2020-21’e gelmişiz; 388 milyon dolar 337 milyon dolara inmiş. Geçen senenin şartlarında gidersek 330 milyon dolar olması lazım. Şimdi bize söyledikleri 2 milyara daha indirilmek isteniyor. Yani buraya baktığınız zaman 2 milyarı kaldıralım, geçen sezon verileriyle bu sene devam edersek 564 milyon dolar indirim almış olacak. Onların istediği indirim yapılırsa ki Allah korusun çökeriz. 5 sezonda 679 milyon dolar indirim demek. 5 sezon 2,5 milyar dolar demek. 679’u bir yere koyalım, 564’ten hareket edelim. 2,5 milyar dolar ödemesi gerekirken 564 milyon dolar eksik ödüyor. Buna kim, nasıl, niçin müsaade ediyor? Biz buraya nereden geldik? Bir şekilde korunmadan bu noktaya gelinemez. İhale şartları, teminat mektubu olur. Bunları yerine getiremezsen teminat paraya çevrilir. Teminat mektubu yok. Kim kaldırdı, kimin izniyle kaldırıldı mektup. Başka herhangi bir ihale olsa, ihaleye fesat karıştırma diye konuşmaz mıyız? Anlam veremediğimiz bir tutum içindeler. Resmen hepimizi parmağında çeviriyorlar. Bir şirket kendi başına istediği her şeyi alıyor. Burada hukuki muhatap biz olmadığımız için bunun sıkıntısını biz çekiyoruz. Hukuki muhatabı biz değiliz. Nereye kadar bu iş gidecek, önümüzdeki sezon ne olacak, anlaşılamadı hala. Son 3 sezonda olduğu gibi bekleyecekler, bıçak kemiğe dayanacak. Sezon başlama arefesinde indirim verirseniz ödeme yaparım diyecek. Sezon başında yüzde 25 ödeme yapılması gerekiyor, bizim için can suyu. Ne olacağını bilmiyoruz. Federasyonun bizim yek vücut olum, şimdi federasyon biraz daha yek vücut lafını konuşuyor ama… Niye bu böyle oldu? Teminat mektubu niye kalktı? Şimdi Katar hükümeti garantisi var. Hukukçulara göre bunu paraya çevirmek en az 2 sene. Önümüzdeki sene yine yayıncı kuruluştayız. İhale şartnamesi devam ediyor, son senesi. Bir komisyon kuruldu, yeni bir ihaleye çıkılacak herhalde aralık ayına doğru. Ama çok büyük sıkıntılarımız var.
EN KISA ZAMANDA KULÜPLER BİRLİĞİ A.Ş. KURULMALI
(Bu dönem yayıncı anlamında yeni bir arayış olabilir mi?) Mümkün değil. Sezon başlıyor 2 aya. Nasıl ihaleyi yapacaksınız?
(İlk hafta maçlara çıkmayalım demiştiniz. Söz konusu mu?) Benim düşüncem.
(Kulüplerden destek aldınız mı?) Kulüplerle konuşmadım ama geçmişte sıkıntılar yaşadığımızda bunu telaffuz eden kulüpler oldu. Zaten 3-4 kulüp var ki, başından beri dilimizde tüy bitti bu sıkıntıları dile getirmekten. Biz hep yaramaz çocuk oluyorduk, şimdi herkes aynı noktaya geldi. Yeniden yapılandırmaya Fenerbahçe girmemişti biliyorsunuz. Niyet çok iyi, kurgu yanlış. ‘Biz buna giremeyiz’ dedik. Başka kulüpler ‘devlete karşı mı çıkıyorsun’ diye bizi kötülediler. 1 sene sonra bizim dediğimiz noktaya gelindi. Dolayısıyla yayıncı kuruluşla çok ciddi sıkıntımız var. Nasıl aşılacak? Ben de konuya hakim değilim. Federasyonun adreslemesi gereken bir konu. Bundan sonra da artık bütün riski alan kulüpler, bütün yatırımı yapan kulüpler –doğru yanlış yatırım-, seyirci sahibi kulüpler, bütün statların ayakta durması, bakımı bizde, seyirci bizde, futbolcular bizde, her şey bizde. Ama kendi geleceğimizle ilgili kararlar bana göre futboldan bihaber, yeterince futbola hakim olmayan veya önceliği futbol olmayan insanların elinde. Bu böyle gidemez. En kısa zamanda Premiere League modeli olarak Kulüpler Birliği A.Ş.’nin kurulması, en az asgaride ticari konuların sadece kulüpler tarafından kararlaştırılamıyorsa bile kulüplerin sesinin daha çok çıktığı ortak bir platformda yapması lazım. Avrupa buna gidiyor. Şu anda UEFA Kulüpler Birliğiyle bütün ticari konuları yönetmek üzere ortak bir şirket kuruyor Bu kanayan yaramız. Nasıl aşılacak bilmiyorum.
3 TEMMUZ'DA FENERBAHÇE İTİBAR SUİKASTINA UĞRADI
3 Temmuz 2021, 3 Temmuz’un 10. yılı. Çok şükür bu kararlar çıktı. Bence çok geç çıktı. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bunca yıl bu kararları beklememesi gerekirdi. 3 Temmuz sabahı nasıl bir güne uyandık? 5 branşta şampiyon olmuş, sportif ve finansal açıdan rakiplerinin fersah fersah önünde, belki 1 sene daha böyle gitsek ara kapanmayacak kadar önde. Bakın Galatasaray'ın şampiyonlukları ile bizim şampiyonluklarımızın hangi döneminde olduğuna bakın. Bir sabah uyandık, her şeyimiz saldırı altındaydı. Başkanımız, yöneticilerimiz, profesyonellerimizin bazıları göz altına alınmış. Ne olduğunu anlayamadık. Devletin kurumlarının bilfiil içinde olduğu. Saatlerce her gün televizyonlarda ifadelerini deşifre ettiği gizlilik olmasına rağmen… 3 sene bizim avukatlarımız bu belgelere, bilgilere ulaşamadı, akşam bilhassa o dönemde spor yorumcusu olarak peydahlanmış birileri çıktı ortaya bilmediğimiz. O işin bayraktarlığını yaptılar. Onlar hala televizyondalar bugün, bizim esas onlarla sorulacak hesabımız var. Fenerbahçe müthiş bir itibar suikastına uğradı. Fenerbahçe’nin manevi anlamda yaşadığı itibarına, markasına gelen zararın hiçbir şekilde maddiyatla ölçülmesi söz konusu değildir. İşin maddi tarafı oldu.
ŞAMPİYONLAR LİGİ'NE GİTMEMİZ ENGELLENDİ
Şampiyon kadromuzdan feragat etmek zorunda kaldık. Bir sürü oyuncumuzu elden çıkarmak zorunda kaldık. Son dakikada birkaç transfer yetiştirebildik. Şampiyonlar Ligi'ne gitmemiz engellendi. Zincirleme sıkıntıları yaşayarak bugüne geldik. Maddi açıdan ölçülebilen tarafları var, ölçülmeyen tarafları var. Ölçülebilen taraflar; o sene Şampiyonlar Ligi’ne gitseydik gruplar, puanlar, tribün, Fenerium vs… Oyuncuların markasının parlaması, değerlerinin artması gibi bir sürü şey… 1 sezon bazında bakarsanız 55-60 milyona kadar o rakamı getirebilirsiniz ama 1 sezona bakarsanız. Biz ondan sonra belimizi doğrultamadık. Üstüne bir de çok ciddi yönetimsel hatalar yaptık. Şimdi insanlar diyor ki, ‘Ali Koç mali, finansal şikayet ediyor 3 Temmuz…’ Evet, 3 Temmuz çok kötü yaptı bizi. Ama biz bu kulübü devraldığımızda UEFA'nın yayınlarında, hani bizim borç tanımımızı kabul etmiyorlar, verdiğimiz rakamları kabul etmiyorlar… Biz değil. UEFA’nın 2020 yılı raporunda, 2018 verileri alarak, tesadüfen bizim başladığımız döneme geliyor. Bizim devraldığımız dönem. Bize laf ediyorlar da, bu tablo UEFA'nın hazırladığı bir tablo. Bu tablo ‘Avrupa'nın finansal açıdan en kötü takımı Fenerbahçe'dir' diyor, 2018 sonu itibariyle. Rapor 2020’de yayınlanmış. Oraya baktığımız zaman 1'den 20'ye 2018 net borçluluğu gösteriyor. Fenerbahçe 334 milyon Euro ile 6. en borçlu kulüp. Tamam. En borçlu kulüp 568 milyon Euro’yla Manchester United. Daha da önemlisi sadece 1 kulüp var diyor Avrupa'da; net borcu varlıkların üstünde. Yani bizim borcumuz varlığımızın 1.2 misli. Avrupa'da o dönem başka hiçbir kulüp yok. Adamların raporu, bizim raporumuz değil. Sağdan ikinci kolona baktığınızda net borçluluğumuz gelirimizin 2.9 misli. Bizden bir tek kötü kulüp daha var Lille; 3,5. Buna böyle baktığınız bizim ne devraldığımızı biz söylemiyoruz. Futbolun en büyük otoritesi söylüyor. Şimdi dönersek 3 Temmuz’a.. Evet, 3 Temmuz, bize çok büyük zararlar verdi. Maddi ve manevi, özellikle manevi itibar tarafı için söylüyorum, çünkü Batı’da itibarınızı bir günde kaybederseniz o itibarı yerine getirmek yıllar sürer. Batı’da Fenerbahçe lekelendi! Fenerbahçe’nin masumiyet karinesi yok edilmiş, yerle bir edilmiş, haksız, hukuksuz… Bunlara bakmıyorlar. Hiç unutmam UEFA’nın baş hukukçusuyla beraberdim o dönem, anlatmaya çalışıyorum, haksız, hukuksuz, adam diyor ki, ‘Niye cezaevindeler o zaman?’.
Bizim ülkemizde biri cezaevinde yargılanıyorsa %90 suçludur. Ben de o zaman demiştim, ‘Türkiye’de cezaevinde yargılananların %56’sı suçsuz, beraat ediyorlar. Türkiye’de cezaevinde olmak bu demek değil. Anlatamadık Batı’daki arkadaşlara ve bu Fenerbahçe’ye çok büyük zarar verdi. Ama Fenerbahçe, tarihine altın harflerle yazılacak, bir daha hiç olmamasını, kimseye olmamasını sadece bize değil, bir süreçten geçtik. Fenerbahçe dimdik ayakta durdu. Başkanı, yöneticileri, profesyonelleri içeride; geriye kalan hepimiz çoluk çocuk, yöneticiler, sporcular dışarıda biz dimdik ayakta durduk ve devletin her türlü gücünü arkasına almış, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış, yargısı, polisi, bir sürü kurumu eline geçirmiş, medyasıyla bunu köpürtmüş, milyonların aklında Fenerbahçe’yi rezil etmiş, suçlamış, Fenerbahçeli çocukların okula giderken psikolojisini bozmuş bir yapıya karşı biz dimdik ayakta durduk! Bu işin miladı Fenerbahçe de değil, Fenerbahçe’den önce askerlerimize, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan davalar, onlar var. İş ta devletimize kadar, hükümete kadar gitti bu süreçte. Ama bunları ilk püskürten, duvara çarptıran Fenerbahçe’dir! Bunun bir değeri, kıymeti olmalıdır.
BUGÜN HALA '3 TEMMUZ'DA FENERBAHÇE ŞİKE YAPTI' DİYENLERİN HEPSİ FETÖ'YE HİZMET ETMEKTEDİR
Bugün hala ‘3 Temmuz’da Fenerbahçe şike yaptı’ diyenlerin hepsi FETÖ’ye hizmet etmektedir, kim olurlarsa olsunlar! İşinize gelince öbür davalarda FETÖ, Kumpas, insanlar masum; Fenerbahçe davasında değil. Yok öyle bir şey! Ve biz bunları insanların kafasına kazıyacağız. Daha bitmedi, bu süreç halen devam ediyor. Şimdi sıra bizde konuşma sırası bizde. 3 Temmuz’da da tohumlarını atacağız.
Ağustos sonuna kadar hamlemizi yapmak zorundayız. Çünkü süre doluyor. Bizim hukuken yapabileceğimiz, çizdiğimiz bir yol var. Onu başlatacağız. Burada teknik detaylara girmeyeceğim, hukuki detaylara girmeyeceğim. O zaman bu konu öyle bir kurgulandı ki UEFA devre dışı zaten. UEFA kararı federasyon aldı, federasyonda oraya çökmüş birkaç isim var, hatırlatacağı hepsini 3 Temmuz’da kime, neye hizmet ettikleri ortada olan, federasyon başkanı o zaman ki abluka altına alınmasından faydalanıp, o zaafları sonuna kadar kullanan kişiler var. Medyada bunun şakşakçılığını yapan bugün en büyük FETÖ karşıtı, düşmanı gözüken, o zaman rüzgar nereden esiyor.. Zaten bu adamlar rüzgar nereden eserse oraya dönecek insanlardır, o zaman oradan esiyordu oraya dönmüş, gizlilik olmasına rağmen her gün ‘tapeler tapeler’ diyen, ya bir kişi de çıkıp demez mi kardeşim ‘gizlilik var, siz ne yapıyorsunuz’. Biz bunu unutmayacağız, unutturmayacağız.
CORNU'YU SAVCIYA GÖTÜRDÜLER
Ben hep bir laf kullanıyorum: helalleşme. Buradaki 1 numaralı dava açacağımız yer Türkiye Futbol Federasyonu. Türkiye Futbol Federasyonu, çıkıp da bana bunu ‘UEFA yaptırdı’ diyemez. Adam Pierre Cornu’yu buraya çağırtıyor, o zamanki savcıyı, duruşma ifadelerinde var ya, resmi kayıtlar ‘mış mış’ değil. Adam diyor ki, ‘Ben Türkiye’ye geldim. Lütfi Arıboğan beni karşıladı, yanında da İlhan Helvacı vardı, sordum, %1 bile mi ihtimal yok Fenerbahçe’nin şike yapmadığına dair’. ‘Yok’ diyor. Ya sen ne biçim federasyon yöneticisisin, sen nasıl Türk futbolunu koruyorsun? Muz Cumhuriyeti mi burası, Avrupa’dan gelmiş adamı götürüyorsun savcıya, bir savcıyı bir savcıya.. Sizin pisliğinizi meşru kılmak için.. Ondan sonra diyor ki, ‘Siz bize mektup yollayın biz de bu kadarı alalım’. Bunlar ifadede var. Ve, ‘biz bu kararı alırsak can güvenliğimiz tehlikeye girer’ diyor. Bu adamlar hala sokakta geziyorlar. Hatta bir tanesi utanmadan basketbol federasyonu başkanlığına adaylığını koymuştu, terbiyesiz adam. Türk sporunun hiçbir yerinde olmaması gereken kişidir bu. Ve bu adamlar UEFA’yı da yeterince şüpheye düşürüp, bu kararı aldırttılar. Ne yapabilirdi diye sorabilirsiniz bana, ne yapabilirdi biliyor musunuz; ‘kardeşim burası Türkiye Cumhuriyeti, böyle bir davada gizlilik var, bu davanın federasyona ulaşması, bilgilerinin, detaylarının en erken aralık-ocak ayı, nitekim iddianame aralık ayında çıktı. Ben ondan önce işleme bile başlayamam. Ondan sonra bir 6 ay daha sürer. Dolayısıyla senin UEFA takvimini hiç etkilemeyecek. Git kardeşim, benim kendi kurallarım var, bu benim işimdir, buna ben karar vereceğim, seni UEFA takvimini etkilemeyecek’ deyip püskürtebilirdi ama onlar yapmadılar! Onlar ya bilerek ya bilmeyerek bu örgüte hizmet ettiler ve Fenerbahçe’yi, Türk toplumunu birbirine düşürdüler, Fenerbahçe’yi, Galatasaray’ı birbirine düşürdüler, Fenerbahçe ve Trabzon’u birbirine düşürdüler, Türk toplumuna zarar verdiler, Türk futboluna zarar verdiler ve o günleri biz yaşadık.
Ben, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün taraftarı olmaktan iftihar ediyorum. Çünkü o gün bizim neler yaşadığımızı biliyorum. En çok gücüme giden konu da ben gerek yönetimdeyken gerek yönetimden çıktıktan sonra ‘Adalete Fener Yak’ kampanyası vs. yaptıklarımla, bugün de yaptıklarımla nasıl bir duruş sergilediğimi gayet iyi biliyorum ama buna rağmen hiçbir zaman affedemeyeceğim, benim o dönemki dava arkadaşlarım seçim öncesi bana FETÖ’cülük imasında bulundular. Ben bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğim! Bunu yapan insanlar benim gibi bir adama beraber yaşadıklarımızdan sonra bunu yapan insanlar her şey için her türlü yalanı söylerler.
FENERBAHÇE'NİN BU ÖRGÜTÜ PÜSKÜRTMESİ GÖZ ARDI EDİLEMEZ
Dönelim Fenerbahçe’nin son maddi konusuna… Evet, biz çok büyük hasar gördük, darbelendik, maddi olarak adını koyamayacağım, takım zayıfladı belki öbür sene Şampiyonlar Ligi’ne gidecektik, daha fazla gidecektik… Bunun adının koyamazsınız rakamsal olarak. Ama Fenerbahçe bu işten çok kötü darbe yedi. Ondan sonra Fenerbahçe’nin bugünkü mali konusu sadece ve sadece 3 Temmuz’da yaşananlardan dolayı dersek o zaman başka bir gerçeği de göz ardı etmiş oluruz, çünkü müthiş finansal açıdan yönetimsel yanlışlıklar yapıldı ve Fenerbahçe 2018 sonunda raporlarda da gördüğünüz gibi Avrupa’nın en kötü kulübü haline geldi, finansal açıdan. Biz, tabii ki 3 Temmuz olmasa bambaşka yerlerde olacaktık ama anası, danası 3 Temmuz’da bize yapılanlardır, dolayısıyla bizim dava ise dava, helalleşmeyse helalleşme, bu kulüp çekeceğini çekmiştir, artık bu kulübün ve bu ülke için bu örgütü püskürten bu kulübün sporu vs. her şeyi bir kenara koyun, bu konuda yaptığı hizmeti göz ardı edilemez. Bizler böyle dimdik dururken kimler ne eziyetler çekti, ne taraftarlar yaralandı, ne gazlar yedik. Ki biz o sene de şampiyon olacaktık. 12 Mayıs’ta bizim stadımızda yaşananların da hesabı sorulmalı. Daha maç başlamadan her taraf gaz kokuyordu. Bunları da başka programda konuşuruz.
SAVCI FENERLİ DİYE ALGI YAPTILAR
O günün psikolojisine dönmeniz lazım. O gün ne yaptı bunlar? Başbakan Fenerli, Federasyon Başkanı Fenerli, Savcı Fenerli böyle bir algı yarattılar. Halbuki savcı görünen yüzmüş, arkada diğer savcı, kaçan savcı neydi ismi (Zekeriya Öz), o kurgulamış bütün bunu. Şimdi orada bir algı yaratıldı. Şimdi siz federasyondasınız, düşünün; kendi içinizde belli yapıya hizmet eden adamlar da başkan olarak diyor ki ‘şöyle olur, böyle olur. Siz üzerinizden Fenerbahçe formasını çıkartamıyorsunuz, sizin yüzünüzden Türkiye men edilecek’.. Savcıya gidiyor, polise gidiyor, adamı abluka altına almışlar, o günün psikolojisini şey yapın… Bakın ben hep söyledim, dedim ki ‘bilerek isteyerek yapmadı o zaman federasyon başkanı bunu’. Bilerek isteyerek yapsa bu kadar hata yapardı. Ama abluka altına alındı. Ama Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne gidememesi ve oradan doğacak zararların direk adresi Türkiye Futbol Federasyonu.
Kendi düşüncelerimi söyleyeyim; federasyona burada bağırıp çağırıyoruz. Ben doğruya doğru, yanlışa yanlış demek zorundayım. Az önce harcama limitlerine değinmiştiniz. Bizim özelimizde evvelki sene çok yanlış yaptılar, hatta şampiyonluğumuza bile devre arasında transfer yaptırmayarak mani oldular ama Türkiye’de harcama limitlerinin olması bir şarttır. Futbol federasyonu, UEFA Türk futbolunu disipline edebilmesi için bunun getirilmesi şarttı. Yalnız bizimkiler hesaplanırken bardağa yarı boş baktıkları için bize o dönem çok büyük sıkıntı yarattılar. Bu dönem ise evet, 30 istendi 25 oldu ama bu dönem ise Türkiye Futbol Federasyonu, kulüplerin elini güçlendirmek için bütün pandemi etkilerini de göz önüne alarak elinden gelenin de en iyisini yapmaya çalıştı, önümüzdeki sezon için.
‘Neden Fenerbahçe hedef seçildi?’ bunun iki tane sebebi var: birincisi, Fenerbahçe’ye vurma her zaman ses getiriyor. Bu örgütün kitlesel etki yaratmak istediği ve bir şekilde futbola girmek istediği hatta bir takımın içine, takıma ne kadar sirayet ettiğini biliyoruz, herkes biliyor. Fenerbahçe’nin DNA’sı Türkiye Cumhuriyeti Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün değerlerine, ilkelerine ve prensiplerine paraleldir. Bu bizim kırmızı çizgimizdir. Ve biz bunu başkan kim olursa, yönetici kim olursa, sporcu kim olursa her zaman telaffuz etmişizdir. Fenerbahçe ve Fenerbahçe’nin Ata’sıyla olan ilişkisi tarihte zaten belgeleriyle, bilgileriyle yer almaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün genç bir cumhuriyetin, kurtuluşunda ve kuruluşundaki rolü bir spor kulübünden çok daha fazlası olduğunu da göstermektedir. Bugüne kadar bütün başkanlar ve yönetimlerde Fenerbahçe’nin belli konulardaki duruşu hep aynı olmuştur, kişiler ne kadar farklı olursa olsun.. Dolayısıyla hedef olma sebeplerinden bir tanesi budur. İkincisi bizim o sene şampiyonluğa oynuyor olmamız. Hatta savcının bir ifadesi vardı bize, ‘siz şanssızsınız, şampiyonluğa oynamasaydınız biz belki başka takıma gidecektik’. Adamın ağzından çıkan laflar bu. Savcıyla ilk görüşmemizde Pazar günü operasyon oldu, Salı günü savcıya gittik. Ama diyor ki ‘Eskişehirspor maçında kesin şike yaptınız’. Niye ya? Nasıl? İşte o zamanın hocasının ismini vermeyeyim şimdi, ‘Alex’i tutmadı, kanatları boş bıraktı’ dedi. Biz, şaka yapıyor zannettik. İş o kadar güzel kurgulanmış ki savcının duvarda bir tane küçük Fenerbahçe flaması var, başka hiçbir şey yok duvarda, ne kadar Cemil Turan hayranı olduğunu anlatıyor bize, telefonu da Fenerbahçe marşıyla çalıyor.
İma ettiği şey, o gün bize söylediği şey ‘şanssızsınız şampiyonluğa oynuyorsunuz’. Beşiktaş’la da, Trabzon’la da etrafını süslediler operasyonun. Bakın bu Netflix Originals dizisi olacak bir konudur ve olacaktır da bir gün. Ve bütün yapı olacaktır, Türkiye’de yaşananlar. Ama en önemli ayağı Fenerbahçe olacaktır. Ama ne dediler, aynı adam ‘birkaç aya unutulur zannediyorduk, beklemiyorduk bunu’ dediler. İlker Başbuğ ne dedi? ‘Bir tek Fenerbahçe direndi’ dedi. O yüzden bence bu ülke Fenerbahçe’yle bu konuda başta Başkanımız Aziz Yıldırım olmak üzere dimdik ayakta durdu, ‘ne şikesi kardeşim memleket elden gidiyor’ dedi. Bu ne kadar büyük bir cümledir biliyor musunuz, hele ki o gün, en zayıf olduğumuz zaman onların en kuvvetli olduğu dönemde.
GEÇEN SEZON BÜTÜN GRİ POZİSYONLAR ALEYHİMİZE OLDU
Biz ilk senemizde çok kötü performans gerçekleştirdi. Yanlış transferler yaptık, gerçi bizden ayrıldıktan sonra çok iyi oynadı adamlar, bizde olmadı, tutmadı, takım olamadık. Facia bir sene geçirdik. Derslerimizi alabildiğimiz kadar aldık, ikinci sezon 22. haftada biz şampiyonluğun en büyük adayıydık. 7 haftada 18 puan kaybettik. O 7 haftada yaşadığımız hakem hatalarına bakın, onu bir yere park edin. Kesinlikle 3 senede başarısızlığımızı dış etkenlere bağlamıyorum ama burada dış etkenlerin çok büyük önemi var. Bu seneye gelelim. 'Zorlu Sezonu, Rıdvan Dilmen Sezonu' algıları yapıldı. Fenerbahçe daha sezon başlamadan şampiyon yapılıyor falan… 2 puanla şampiyonluğu kaybettik bu sene. Sivasspor maçını alsaydık, oraya kadar getirebildik. Ama yaşadığımız hakem hatalarına rağmen. Bazıları 10-12 puan bazıları 15-16 puan ama biz ciddi puan kaybına uğradık. Niye bütün sezon bir tanesi hariç bütün gri pozisyonlar –Gaziantep maçında bizim lehimize yapılan bir hataydı bence- aleyhimize oldu. Attığımız gol, yediğimiz gol. Lehte penaltı, aleyhte penaltı… Bütün hakem yorumcularının hata olduğunu söylediği pozisyonlar. Yani 1-2 kişinin değil. Bize oldu. Bu sene şampiyonluğu kaybettik. Bu takımla çok daha rahat şampiyon olabilmeliydik. Herkes hakemlerden şikayetçi. 2 türlü yaklaşım yapılabilir. ‘Herkes şikayetçiyse bunlar doğru iş yapıyor’ ya da ‘herkes şikayetçiyse burada bir sorun var.’
VAR'DAKİ OPERATÖRLERİN TWEETLERİ BİLGİ VERİYOR
Burada bir sorun var. VAR'ı alalım. Ben VAR taraftarıyım. VAR 3-4 sene sonra doğru uygulandıkça futbola çok büyük fayda sağlayacaktır. Bugün gazetede görmüşsünüzdür, Infantino’nun bir açıklaması var; ‘Milimetrik pozisyonlara ofsayt verilmeyecek’ diye. Milimetrik pozisyonlar çok önemli. Nasıl çiziliyor milimetrik pozisyonlar? VAR operatörü, VAR hakemi, AVAR hakemi. Bir algoritma ile makine çiziyor ama noktayı insan koyuyor. Bu da Hawk-Eye dedikleri bir firmadan alınıyor. Hawk-Eye dünyadaki bir sürü liglere hizmet veriyor. Burada 11 tane operatör var. Bunların bazılarının geçmişte attığı tweetler o kişilerin karakterini, düşüncelerini ve ideolojilerine istinaden veya fanatikliklerine istinaden bilgiler veriyor. Bir tanesi tweet atmış, şu mealde; 'Türkiye'yi hiçbir kurum Fenerbahçe kadar bölmedi.' Bu adam benim en kritik maçlarımda çizginin çekileceği noktayı belirliyor. O nokta çok önemli. Mesela bazı maçlarda kalenin içinde top ayaktan çıkarken çizgiyi gösteriyorlar. Bizim Galatasaray maçında attığımız golde onu göstermiyorlar. Top bayağı ayaktan çıktıktan sonra çizilmiş o çizgi. Aynı adam. Burada sıkıntı olduğunu ifade ettik. Burada muhatabımız federasyon. Federasyon savcılığa vermiş. Sizin şirketinizde yolsuzluk var diye bir iddia gelse iç denetim mekanizmanız bunu sorgulamaz mı? Hemen savcıya mı gider? Veya hizmet sağlayıcı taşerondan kaynaklanıyorsa adamları çağırıp rahatsızlığınızı dile getirmez misiniz? Bizimkiler ne iç denetim yaptılar ne Hawk-Eye firmasıyla temasa geçtiler. Direkt savcılığa bilgiyi verdiler. Adamların öncelikleri futbol değil. Teknolojinin olduğu yerde doğru kullanıldığı zaman çok büyük faydalar sağlanıyor. Biz futbolu konuşuyoruz. Covid olduğu dönemde teknoloji olmasa hayat ne kadar daha zor olurdu? Ama teknoloji sayesinde nispeten daha az sıkıntılı aştık. Bunu kullanan insanlar iyi niyetli değilse sıkıntı var. Türkiye'de VAR teknolojisi iyi kullanılmıyor.
MHK BAŞKANININ DEĞİL, SİSTEMİN DÜRÜSTLÜĞÜ ÖNEMLİ
Genel MHK’ye dönersek burada da sıkıntı var. Bu sıkıntıların çoğunu aşmak ve topluma güven konusunda fayda sağlayacak, o güveni arttıracak pek çok uygulama yapmak mümkün. Ben de bunları dile getiriyorum ve ben bunu dile getirmekten korkuyorum. Geçen bir şey dile getirdim –neyi dile getirdiğimi söylemeyeceğim-, meğer o dile getirdiğim konu gerçekleşmek üzereymiş, 'aman durun bunu Ali Koç söyledi diye yaptık durumuna düşmeyelim' demişler. Dolayısıyla ifade etmekten de çekiniyorum çünkü doğru olan bir şeyi bizden çıktı diye yapmayacak kadar bir Ali Koç nefreti var orada. Bakın Ali Koç isimli bir hakemi atadı diye atayan adamı işten aldılar. Şaka zannettim bunu. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yalan söylemenin hiçbir maliyeti yok ama doğru söyleyenler doğruluklarını ispat etmek zorunda. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Buradaki performans çok rahatlıkla arttırılabilir. Hep şunu duyuyoruz; ‘MHK Başkanı çok dürüst.’ Olabilir, tanımıyorum kendisini. Zekeriya Bey’in çok iyi bir insan, çok dürüst olduğunu biliyorum geçmişten. Bu beyefendiyi tanımıyorum. Ama başkanın dürüstlüğü önemli değil, sistemin dürüstlüğü önemli. Sistemin doğru çalışması önemli. Burada aile ilişkilerine, ahbap çavuş ilişkilerine müsaade ederseniz, bölgeler arası çekişmelere göz yumarsanız, müdahale etmezseniz bu müessese kokuşur. Kokuşmuş bir hakemlik müessesesi de Türk futboluna zarar verir, toplumsal seviyede zarar verir.
ALGI YAPILIYOR, TARAFTAR SATIR ARALARINI İYİ OKUSUN
Geçenlerde bir laf ettim, onu yanlış aldılar; 'Kimse gelmek istemiyor Fenerbahçe'ye' diye. O çok yanlış bir şey. Ben Avrupa’da temastayım Avrupa Kulüpler Birliği’nden dolayı. Bir de son dönemde hoca arayışlarımdan dolayı çok kulüp, başkan, menajer, hocayla temastayım. 'Bizim üstümüzde olan bir algı var' dedim. 'Maaşlar geç ödenir. Transfer, bonservis geç ödenir. CAS’ta en çok davası olan ülkedir' falan. Bunun üstüne yeni bir şey yerleşmeye başladığını hissettim. ‘Türkiye’de futbol sadece iyi futbolla kazanılmıyor’ unsurunun yerleşmeye başladığını. Bunlar bir günde yerleşmez. Yıllar içinde yerleşir ama kurtulmak uzun yıllar alır. Bunu aldılar, Fenerbahçe’ye kimse gelmek istemiyor diye çevirdiler. Benim ve yönetimin yaşadığı zorluğu söylemek açısından o kadar garip bir ortamdayız ki, Ali Koç'a vuralım zayıflatalım. Benim karşıma çıkamazlar. Amaç, vur, vur, vur, zayıflat, bir yerde nefesi kesilsin. Yeni strateji de bu. 1 sene daha bekleyelim, 1 sene sonra iyice belini büküp Olağanüstü Genel Kurula gideriz yaklaşımıyla strateji yapan insanlar var. Sözde medya mensubu olduğunu söyleyen, -bana göre değil- sosyal medya fenomenleriyle iş tutan, menajerlerle iş yapan medya mensupları ordusu var. Edin Dzeko diye bir golcü var. Fenerbahçe aldı dendi. O adamı iyi takip edin, kimlerle nasıl irtibatta olduğunu daha iyi anlarsınız. Sonra haber yapıldı, ‘Ali Koç’un seçim hediyesi’ dendi. İş püskürtüldü. Dün menajeri çıktı ve ‘Fenerbahçe’yle, Ali Koç’la hiçbir görüşmemiz olmadı’ dedi. Oradaki esas amaç beklenti yaratmak. Olursa, ‘Biz demiştik’. Olmazsa ‘Beceremediler.’ Dünkü açıklamaya rağmen bugün bir gazetede ‘Şartlar uymadı, alamadı Fenerbahçe, pahalı geldi.’ Bu küçük örnek. Bütün Fenerbahçeli taraftarlardan rica ediyorum, özellikle gençlerden; lütfen satır aralarını iyi okuyun. Kulübünüzün başında herhangi bir başkan yok, spor dışı etkenlerden de zayıflatılmaya çalışan bir başkanınız var. Onun için haritayı iyi görün, iyi anlayın, iyi izleyin.
VAR HAKEMLERİ İLE SAHA HAKEMLERİ AYRILMALI
Kulüpler Birliği çok güzel öneriler getiriyor. MHK müssesesini daha güvenilir yapmak mümkün. MHK'nın bir performans kriterinin olması lazım. Performansının ölçülmesi lazım. İyi mi iş yapmış kötü mü? Federasyon başkanının çıkıp ‘ben memnunum’ demesiyle bu iş olmaz. Hakemlerin performansı ölçülüp ona göre maç veriliyor. Bana biri söylesin şu söyleyeceğimin zararı nedir? Faydasını ben anlatırım saatlerce. Birden fazla kişi not versin. Gözlemcilerin hepsi hakem zaten. Eş, dost, akraba ilişkileri var. Üç kişi puanlasın her hafta ve bu sitede yayınlansın. X hakemin şu maçlarının puanı budur. Kura çekimlerini bıraktım. Bunun ne zararı olabilir? Milyonların seyrettiği bir maçın, sonra saatlerce onlarca kanalın yorum yaptığı hakem kararlarının nasıl notlandırıldığının federasyonun sitesinden yayınlamanın kime ne zararı olabilir? İyi hakemlere prim verirsin. Ödüllendirilsin iyi hakemler. O gözlemci herkesin göreceğini bildiği için çok daha farklı notunu verecektir. Onlarca hakem var. Bazıları 4-5 senedir 4-5 maç almamış. En önemli önerim VAR hakemleri ile saha hakemleri ayrıştırmalı. Euro 2020’de böyle yapıldı, olimpiyatlarda böyle yapılacak, bazı ligler de buna gidiyor, biz de bunu yapalım. Ahbap çavuş ilişkisine dönmüş ki iş. Eskiden temsilciler imtihanla alınırdı. 3 sezondur imtihan kalktı. Temsilci en önemli kişi orada. Merdiven boşluklarından çıkan tüm olaylara kadar aldığımız bütün cezalar temsilci raporuyla. Temsilci raporunu yazıyor, ama kuruma vermeden bir kişinin süzgecinden geçiriyor desem sizce bu skandal değil mi? Bir kişi var, bilhassa kritik şeylerde son bir bakıyor o temsilci raporunu federasyona vermeden önce. Böyle bir şey oluyor desem üzülür müsünüz, şaşırır mısınız?
GEÇMİŞ ŞAMPİYONLUKLAR KONUSU
ŞAMPİYONLUKLARI YOK SAYMAK, CUMHURİYET FUTBOL TARİHİNİ YOK SAYMAKTIR
Biz bunun kararını bütün stratejinin bir parçası olarak vermiştik. Federasyonun böyle bir konuda hızlı karar vermemesini doğru buluyorum. Hızlı verilecek bir karar değil. Acelesi de yok. Bizden önceki yönetimler de çalışıyorlardı. Bizim içimizde arkadaşlar var yönetim kurulunda, yıllarını bu konuya vermiş. Biz 3 senedir sistematik bir şekilde bilgileri, belgeleri topladık, iletişimini yaptık, kamuoyunu bilgilendirdik. Sonuçta biz ve bizimle beraber başka kulüpler federasyona başvuru yaptı. Mektup da yazdık federasyona. Gelin bir komisyon yapın, bizi çağırın dinleyin. Daha sağlıklı karar verin. Ona da cevap yok. İstediğimiz gayet basit. TFF 1923 yılında kurulmuş. 1923'den sonra da 36 yıl turnuvalar düzenlemiş. İl turnuvaları, şehir turnuvaları değil. Bazılarında olan kulüp, şehir sayısı, bugünkü Süper Lig şehir sayısından daha fazla. Bunları yok saymak Türkiye Cumhuriyeti tarihini, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki futbol tarihini yok saymaktır. Bizim başvurduğumuz dönemde 2 yıl seçilmiş, orada da Beşiktaş’a kupa verilmiş. ‘Yurt dışında temsil etti’ demişler.
BİZ YILDIZLARI TANIMIYORUZ
İtalya'da kupa var, 4 takım oynamış, sayılıyor. Bundesliga’da yıldızlar sadece Bundesliga dönemine ait verilmiş ama kupada bütün şampiyonluklar var. Sayılıyor. Kupanın üstünde Avusturya takımının ismi var. O dönem Almanya şampiyonu diye sayılıyor, bugün başka bir ülkenin şehri. Her şey bu kadar net iken tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Bizim derdimiz yıldız ve para da değil, korkunuz buysa. Bize hakkımızı verin, yıldız verin vermeyin bizi ilgilendirmiyor. Biz yıldızları tanımıyoruz. Rahatlasınlar. Bizim istediğimiz hak. Zaten iki tanesi Beşiktaş'a verilmiş. Buna karşı gelen bir kulüp var. Yine aynı kulüp, 3 Temmuz’da başroldeki kulüp. Gerekçeler sunuyor. Yok ‘ulusal değildi’ diyor, Türkiye Futbol Birinciliği, Milli Küme ve Federasyon Kupası adı altında 36 sene turnuvalar yapılmış. Şehir ve bölgesel şampiyonlar birbirleriyle turnuvalar yapmış. Atatürk şampiyonalardan birine gidecek masrafları karşılasın diye hibede bulunmuş. Bunlar olmuş. Kendi resmi yayınlarında Türkiye Şampiyonu diye bahsediyorlar, kendi aldıkları şampiyonluk için. Yok efendim bu ulusal değilmiş. Ben ve arkadaşlarım bu konu gündeme geldiği zaman en sağlıklı şeyin diyalog olduğunu söylüyoruz. Her seviyede. Başkansa başkan, yöneticiyse yönetici, tarihçiyse tarihçi, hukukçuysa hukukçu. ‘Hangi seviyede istiyorsanız, kendi kanalınız da dahil çıkmaya hazırız’ dedik. Daha ne diyebiliriz? Bu konu bizim için çok önemli. Ali Koç yönetimi konusu değildir, yıllardır gelen bir çalışmanın sonucudur. Biz bu başvuruyu yaptık. Dönemimiz bitiyor diye yaptık. Aslında çok kritik bir dönemde, bize karşı objektif olmayan bir federasyonun olduğu bir dönemde bunu yaptık. Mecburduk. Federasyon değişmeyeceğine göre. Bizim dönem bitiyor. Objektif bakan gözlerle zaten farklı bir karar çıkması mümkün değil. Tekrar çağrıda bulunuyorum; Lütfen hepimizi çağırın. Komisyon, heyet, hepimiz tartışalım. Tekrar yeniliyorum, istediğiniz her televizyonda da lehte aleyhte görüşleri sunmaya hazırız diyorum.
EMRE BELÖZOĞLU, TÜRKİYE'NİN EN İYİ TEKNİK DİREKTÖRÜ OLACAK
Emre Belözoğlu lafı açılmışken Erol hoca da Emre Belözoğlu da elinden gelenin en iyisini yaptı. Tam bir aile takımı olamadık geçen sene. En gücüme giden bu. Samandıra’da defalarca dillendirmeme rağmen bir şekilde yerine getiremedik. O yüzden Samandıra artık böyle olmayacak diyorum. Önce Erol hoca sonra Emre’nin liderliğinde şampiyonluğu kıl payıyla kaçırdık. Emre Belözoğlu'ndan ne istediysek bugüne kadar yaptı bizim için. Emre Belözoğlu Türkiye'nin en iyi teknik direktörü olacak. Ama daha yolun başında. Haksızlık etmeyelim. Mecbur kaldığı bir dönemde 10 hafta aldı diye Emre’nin hocalık vasıflarını tartışmak haksızlık olur. Sportif Direktörlüğü de 1 sene yaptı. Doğrularıyla yanlışlarına baktığımız zaman orada da elinden gelenin en iyisini yaptı. 2 kulvarı da seçse ikisinde de çok iyi olacağına zerre kadar şüphem yok. Sadece sabırlı olması lazım. Emre benim gibi fevri bir kişi, haksızlıklara dayanamayın bir kişi. Bazen haklı olmak önemli değil haklı kalmak önemlidir. Bu prensibi hayatına uyarlarsa yolu çok açıktır. Burada büyük hoca olarak adlandırdığımız hocalar gibi sadece Türkiye’de değil yurt dışında da bu işi yapacaktır. Ben hem ona hem Erol hocaya hizmetleri için bir kez daha teşekkür ederim. Son 3 senede çok kötü günler yaşadık, çok sıkıntılar yaşadık ama bakın kimseyle kavgalı, gürültülü ayrılmadık; herkesle belli bir medeni çerçeve içinde. Çünkü bu insanların hepsi bu camianın evlatlarıdır. Fenerbahçe’nin kapısı da her zaman zamanı geldiği zaman Emre Belözoğlu’na açık olacaktır.
TEKNİK DİREKTÖR KONUSU
Teknik direktörde yabancı tercihi niye diye sorabilirsiniz. Türkiye’de son 15 senede ‘hep Türkler kazandı’ diyebilirsiniz. 59 sonrası 19, 28’in 19’u değil. 19, 16’sında yabancı var, son 15 yılda Türk var. Benim tercihim Portekiz ekolü, Alman ekolü olduğunu söyledim. Diğer ekollerden de hocalarla görüştük, 3’e indik. Hatta 2,5 diyebilirim kısa listemizde ve bunu pazartesi günü, seçim bittikten sonra seçildiğimiz takdirde açıklayacağız.
Yazılan 3 ismi de konuşayım. Favre ile bizim bir görüşmemiz olmadı. Favre’nin kendisiyle.. Favre’yi temsil eden bir kişiyle görüşmemiz oldu, temsil eden kişi Türkiye’ye uygun olmadığını söyledi çünkü baskının çok yoğun olduğu bir ülke burası. Baskıyı çok seven bir hoca olmadı. Dalic benim çok büyük bir arzumdu, geçen sene, çok güzel bir rapor hazırladı bize 40-45 sayfalık.. Tabii pandemi dönemi herkes evde, maçları da seyredebiliyor.. Tavrı, hali, şekli, şemalı, düşünceleri, karakteristik özellikleri bize çok uyuyordu, bilhassa bana çok uyuyordu ama turnuva 1 sene ertelenince tabii o olmadı. Ama bu rauntta hiç konuşmadık. Tekrar ediyorum, Fenerbahçe taraftarından rica ediyorum ‘bu algılara gelmeyin’. Beşiktaş taraftarına sesleniyorum ‘Biz Sergen hoca ile ilgilenmedik’. Birden bire böyle de bir düşünce çıktı. Bizim ilgilendiğimiz hocalar bir iki tanesinin ismi gazetede çıktı, çıkanların hepsi gerçekleri yansıtmıyor ama artık buramıza da geldi. Yani biz yeni sezonda eskisi gibi olmayacağız dedim şey bu. Kora kor bu işin mücadelesini vereceğiz. Benim bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyordu ama görüyorum ki pek çok samimi taraftar da ister istemez bu işten etkileniyor. Bu bana göre ciğeri peş para etmez bu algıları yaratan kendini gazeteci zanneden sosyal medya kullanan insanlarla artık sadece bizim değil herkesin mücadele etmesi lazım. Onlar oyuncuları da etkiliyorlar, hocaları da etkiliyorlar ve son dönemde son iddialardan görüyoruz ki basın dışı işlerin nasıl olduğunu, benzer şeyler çok küçük çaplarda da olsa futbolda da oluyor. Bundan futbolu arındırmamız lazım. Biz, elimizden geleni yapacağız. Teknik direktör konusunu da pazartesi günü, seçim sonrası.. İki adaylı bir seçime gidildiği bir ortamda bence böyle bir şey açıklamak şeklen de çirkin, zaten son detaylarını da bitireceğiz. İki buçuk isim belli, bunlardan birini seçeceğiz. Şunu da söyleyeyim; bir iki tane daha hoca var ki kimsenin laf edemeyeceği ama daha evvel de ifade ettiğim gibi futbol endüstrisinde aralar o kadar açılıyor ki geçmişte, 10 sene evvel çok daha Türkiye’nin mali bütçesinin, mali gücünün yetebileceği hocalara bugün bizim eski gücümüz olmaması, sektörün de çok yükselmesinden dolayı, yani biz Türkiye’ye 6-7 Milyon Euro toplam maliyeti olacak hoca ve ekibini getiremeyiz. Kimsenin öyle bir lüksü yok. Zaten harcama limitleri 40-45’lere indiriyor bizi. Yani %15’ini, 20’yi hocaya harcayabileceğimiz lüksümüz de kalmadı bizlerin. Ama Fenerbahçeliler rahat olsunlar, öyle gaza da gelmeyin lütfen. Yapacağımız tercihin de sonuna kadar arkasında durun. Bu şartlarda, bugün ihtiyaçlarımızı karşılayacak, karşılayabilecek en iyi, en doğru profili getirebileceğimi düşünüyorum. Şimdi birkaç tane çok iyi isim var. 3 sene evvele dönsem, şu 3 seneyi yaşamasak çok iyi hem mevcut seneyi hem de geleceği dizayn edecek genç, iki üç sene A Takım tecrübesi olan çok iyi hocalar var. Gelecekte ‘bunlar Avrupa’nın en iyi hocası’ diyebileceğimiz insanlar ama tabii geldiğimiz noktada o risk alınır/alınmaz onu da değerlendiriyoruz, onun için buçuğu var işin.
Aziz Başkanın ilk 6 senesinde bir şampiyonluk vardı. Herkes onları unutuyor. Çünkü bize vurmak daha keyifli olduğu için.. Kulüpler bu dönemleri yaşayabilir. Unutmayın Galatasaray, Beşiktaş 14, 15’er sene şampiyon olamamışlardı. Öyle bir şey Fenerbahçe için inşallah olmaz ama o dönemler yaşandı. Bunları unutmayın. Bizim için şu kadar oyuncu aldı, o kadar sattı diyorlar, bakın başka bir iki tane kulübe, onlar kaç almış kaç satmış. Bizimkiler hep konu oluyor.
6 tane hoca diyorlar. Buna Aykut Hocayı da sayıyorlar. Yani gelip devam etmediğimiz hocayı da sayıyorlar. Şimdi bize bakış açılarına bakın! Yani bunu bir dönem içimizde yönetici olmuş adam bile çıkıp şey yapıyor. Çünkü niye? Belli bir kesim var, işler kötü giderken onlar ortaya çıkarlar. Lütfen yakın takip ederseniz, Fenerbahçeliler biliyorlar, yakın takip ediyorlar, özellikle de gençler.. Kötü giderken o kişilerin sesleri çıkıyor, bizi eleştiriyorlar. Veya beni direk eleştirmeyip üçüncü kişiler üzerinden eleştirmeye çalışıyorlar. 6 hoca getirmişiz, nasıl sayıyorlar 6 hocayı biliyor musunuz? Aykut Hoca, Cocu, Erwin, Tahir Karapınar, Ersun hoca, Erol Bulut, Emre. Bunların hepsini sayıyorlar, Cocu da ayrıldıktan sonra geçişte asistanı baktı ondan sonra Ersun Hocayı getirdik. Bu 3 hoca değil veya Aykut Hoca ile o sezon 4 hoca değil. Ama işte bakış açısı, bardağa nasıl baktığına bağlı. Bugün efsane denen bazı yönetimlerin, hocaların kendi dönemlerinde yaptığı transferlerle kulüpleri ne kadar sıkıntıya soktuğuna da bakın.
Serdar Dursun’u çok iyi bir fırsat olduğu için aldık. Hem forvet elden çıkaracağız hem de forvet alacağız. Bizim şu aşamada geçen sefer de söylediğim gibi %70 hazır olduğunu düşündüğümüz takımımız var. Bizim için 3-4 bilemediniz 5, en fazla. Şunu söyleyeyim: bel kemiğimiz olan oyunculara reddedemeyeceğimiz bir teklif geldiği taktirde buna da bakacağız. Mesela Attila Szalai’ye birdenbire acayip bir ilgi arttı. Absürd bir teklif gelirse satarız. Attila için 20’nin altı konuşulmaz bile. Avrupa’da kalecilerin bir piyasası var. Şu an Türkiye’deki kaleciler 12-15 arası konuşuluyor. Ben Altay’ı kesinlikle ve kesinlikle tabii 30 gelirse bir şey diyemeyiz ama Altay özel bir futbolcu, özel bir kişilik, her takımın içinde isteyeceği bir karakter, genç. Kolay kolay kimse Fenerbahçe’nin kalesini 21 yaşında birine teslim etmez. Bu sene Beşiktaş bence mecburiyetten yaptı, çok da iyi yaptı, meyvesini topladı. Dolayısıyla o karakterde oyuncular bizde olmalı. O yüzden Altay’ı kolay kolay düşünmeyeceğimi söyleyebilirim ama Altay’a da çok ilgi var. Avrupa’da zaten kaleci kıtlığı var, genç kaleci kıtlığı var. Serdar Dursun’u sormuştunuz; Serdar Dursun bir fırsat transferidir, o an yaptın yaptın, yapmadın.. Fakat müthiş bir satranç oyunuyla başka bir kulüple görüşürken biz devreye girdik. Biz, açıkladıktan 3 hafta evvel bitmişti. İyi ki de devreye girmişiz, ondan sonra 4 ayrı teklif geldi kendisine. Onun da biraz kafası karıştı ama şunu söylemek istiyorum; 3 hafta önce bitirdik, kimsenin haberi olmadı. Ve biz farklı bir yöntem seçtik, seçtiğimiz yöntemin doğru olduğunu gördük. Birazcık bazen transferde o yönteme gitmemiz gerekecek, hiçbir şey sızmadı.
Antonio Conte ile bir temasımız olmadı.
Başkanımız Ali Koç, ‘bu sene Fenerbahçe’nin net bir forveti olacak mı?’ şeklinde yöneltilen soruyu şu şekilde yanıtladı:
“Vedat’a haksızlık yapıyorsunuz. Şimdi benim en büyük şaşırdığım olaylardan biri Samatta idi. Samatta bana ilk sunulduğu zaman ve videolarını izlediğim zaman ‘böyle bir oyuncuyu nasıl getiririz Türkiye’ye’. Türkiye’ye geldiği zaman hatırlayın o günleri.. İnsanların tepkilerini hatırlayın. Slimani’de de öyleydi, Slimani boş golcü mü? Ama bir şekilde Fenerbahçe’de tutmadı. Bizde forvet hattında bir gariplik var. Hocalar değişti, oyuncular değişti. Yani bunu bir hocaya, hocanın taktik, sistem, oyun anlayışı, formasyon diyemezsiniz. Daha da enteresan bir şey var, biz deplasmanda rekor kırdık ama içeride de rekor kırdık. Niye içeride o takım dikiş tutturamıyor? Biz bunu çok sorguladık. Garip sonuçlara da vardık. Normal değil. O forma içi boş çıksa 7 maçtan kaybettiğimiz en az ikisini alır. Birini alsak şampiyonuz ama eller, ayaklar bir şey oluyor sahaya çıkınca.
Rıdvan Dilmen benim arkadaşım, dostum. O da kendi alanında bir mücadele, savaş veriyor, işin medya tarafında. Oraların da temizlenmesi lazım. Bizim hep dediğimiz ‘BİP’ çetesi. Bunların bir şekilde tekrar ayağa kalkmaması lazım. Münferit üyeleri hala çalışıyorlar ama o sistemin, o para dağıtılış şeklinin artık futbolda olmaması lazım. Rıdvan da kendi başında, benim çok saygı duyduğum bir mücadele veriyor. Tek başına veriyor mücadeleyi. Nasıl ki Fenerbahçe bazı konularda tek başına mücadele veriyorsa.. Şimdi benim Federasyonla ilgili düşüncelerimi, ben içi dışı bir biri olmasam, samimi biri olmasam federasyonla ilgili düşüncelerimi paylaşmamam lazım, değil mi? 28 Şampiyonluğu bekliyorum. Ama ben doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmeliyim. Biz hepimiz böyle yaparsak bakın futbol nasıl temizleniyor. Futbolun temizlenmesi lazım. İnanın çok kokuşmuş bir sistem var. Teknolojiyi bile iyi kullanamıyoruz. Dolayısıyla Rıdvan konusunda futbol aklına da çok inandığım, beğendiğim biri. Üye olsa yönetime de alırsın, üye değil. Ama kulübün kapısı her zaman açıktır ama o da kendi alanında büyük bir marka. Başka alana kayması bence kendisi için hata olur. Ama onun verdiği mücadeleyi göz ardı etmeyin, tek başına kaldı orada. O mücadeleyi inşallah devam ettirebilir.
Mesut’ta dakika bir gol bir beklemiyorduk. Çünkü uzun süredir oynamıyordu. Ne kadar fit olursanız olun match fitness dediğimiz olay farklı bir şey. Dikkat edin oynadıkça hem yaptığı hareketler hem oynadığı futbol, arkadaşlarıyla uyumu ve daha da önemlisi koşu mesafelerinde çok büyük bir artış var. Biz Mesut’tan önümüzdeki sezon çok yararlanacağımızı düşünüyoruz. Ama Mesut şunu bilmesi lazım, insanlar geleceğiyle değil bugünüyle ilgili. Sadece Mesut için demiyorum herkes için, bilhassa futbolcular için. Bugünkü performansla ilgili. Futbol tribünleri yeri geldiği zaman insafsızdır. 8-10 maç bekler, 6-7 maç bekler baktı olmuyor tam tersi bir psikolojiye de girebilirler. Mesut, Türkiye’ye, Dünya’ya Mesut’un kim olduğunu göstermek için geldi. Yaş ilerledikçe de daha fazla fiziki yatırım yapmanız lazım kendinize, kendisi fiziken hazır olduğu zaman zaten onun futbolda yaptığını halen dünyada yapabilen çok az insan var ve onu da tamamlayıcı oyuncular ki var şu an, onlar da doğru kurgulandığı zaman Mesut’tan çok fayda sağlayacağız. Mesut’un şu an bir numaralı önceliği her şeyi bir kenara bırakıp, her şeyi; iş, güç, ticaret, siyaset, sosyal medya…her şeyi bırakıp önce çocuğu, eşi sonra da dünyaya Mesut’un kim olduğunu göstermeye odaklanması lazım.
Başkanımız Ali Koç, eski başkan Aziz Yıldırım’ın kongre öncesi yapacağı basın toplantısına ilişkinse, “Zamanlama ilginç ama Fenerbahçe’ye 20 sene başkanlık yapmış biri her zaman camia hakkında konuşmalı, konuşabilmeli. Fenerbahçe TV’de orada olacak. Aziz Başkan, ben çok temas kurmaya çalıştım, bilhassa bu 3 Temmuz davaları nasıl ortak bir şey yapabiliriz, Can Bartu’nun vefatı, onun kızı gibi sevdiği Birsel Vardarlı’nın jübilesi vs. vs. ama karşılığını alamadım. Benim ona olan saygım kesinlikle değişmez çünkü ben bir forma alan taraftarı omuzumda taşırım. Aziz Yıldırım buraya 20 sene hizmet etmiştir. Artısı eksisinden çok fazladır, 20 senelik döneme baktığınız zaman ve bu kulüp için büyük mücadeleler vermiştir. Bizim faydalanabileceğimiz söylemleri, görüşleri olursa tabii ki de faydalanabiliriz. Bizim cevaplamamız gereken görüşler olursa da gereken cevabı ertesi gün veririz. Fenerbahçe TV orada olacak. Arkadaşlar nasıl yapacak bilmiyorum, herhalde canlı yayınlarlar. Ben her zaman Fenerbahçe Televizyonu açık diyorum.” dedi.
Başkanımız sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Fenerbahçe’nin olduğu yerde her zaman ümit vardır. Fenerbahçe’nin olduğu yerde her zaman bolluk da vardır, önemli olan yeterince sabrı ve dirayeti gösterip, disiplini gösterip sabırla, adım adım çizdiğimiz yolu gidebilmek. Bu çok çok önemli. Biz nasıl bir günde buraya gelmediysek bir günde de iki sezonda da bu işten çıkmayacağız. Dolayısıyla doğru yoldayız. Kafamızı sudan çıkardık, uçmaya başladık diyemem ama artık nefes alıyoruz, önümüzü daha iyi görebiliyoruz. Yeniden yapılandırma anlaşması için bir kez daha devletimize, ilgili bankalara teşekkür ediyorum. Çare mi, değil ama bize nefes aldıracaktır. Onu üstüne getireceğimiz bazı şeylerle bugün konuşamadık, bilhassa bahis gelirlerinin eskisi gibi %4,5 olarak kulüplere dağıtılması ve kaynaktan o paranın bankalara ödenmesiyle sıkıntının büyük bir bölümünü aşacağız. Bütün kulüpler için söylüyorum. Kongreye gelince de Fenerbahçe Spor Kulübü, 3 sene evvel tarihe geçecek bir kongre yaptı. Eşi benzeri görülmemiş ilgi, alaka, katılım ve demokrasiyi en üst seviyede tuttu. Şimdi kongre üyelerimizden rica ediyorum, ‘yok işte tek aday var veya iki aday var başkan kesin kazanır’, bir de bunun üstüne pandemi var, bunun üstüne üniversite imtihanları var, bunun üstüne okullar kapanmış aileler Güney’e gitmişler, bu seçimi hafife almayın. Niye hafife almayın? Bütün kurgu Ali Koç’u zayıflatmak üzerine! Dolayısıyla buradaki en büyük arzu da az katılım olsun, ‘bak işte şu kadar aldı, bu kadar aldı’ vurma stratejilerinden bir tanesinin de bu olduğunu biliyoruz. Aralarında konuşuyorlar, ne yazık ki hiçbir şey gizli kalmıyor. Benim kongre üyelerinden ricam mümkün olan herkes, imkanı olan herkesin bu kongreyi hafife almayıp katılmaları, ilk defa cuma-cumartesi yapacağız. Normal şartlarda cumartesi ve pazardı. Cuma günü konuşmalar olacak, cumartesi oy verme olacak. Katılabilen herkesin katılmasını özellikle rica ediyorum. Bu desteğinizi esirgememenizi tabii bize oy vermeyi düşünüyorsanız. Bu eskisi gibi enteresan bir 20 yıllık iktidara karşı yapılan çetin bir yarış değil, bu önümüzdeki ayların, önümüzdeki yılın kurgusunun bir parçası olan bir seçim. O yüzden katılabilen herkesin Fenerbahçe demokrasi şölenine katılmasını önemle rica ediyorum. Son söyleyeceğim de normalde 31 Mart’ta kapanıyordu, 31 Mart’ta aidat ödeyen seçime katılabiliyordu, seçim 3 hafta ertelendiği için 31 Mart’tan 18 Nisan’a kadar olan süreçte aidatlarını ödemiş kişiler de katılabiliyorlar. Burada aşağı yukarı 350 kişi daha kattı oy verebilecekler sayısına. O kişiler de zaten kulübün kongre üyelerine sunduğu siteye girebilirlerse orada oy kullanıp kullanamayacaklarını net bir şekilde görebilirler. Şimdiden Fenerbahçe camiasına önümüzdeki seçimin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.”