Temmuz sayısı bayilerdeki yerini aldı

01 Temmuz 2014 Salı 00:00

Fenerbahçe Dergisi’nin 137 no’lu Temmuz 2014 sayısı; "2013 – 2014 Beko Basketbol Ligi Şampiyonu Fenerbahçe Ülker / YİNE ŞAMPİYONUZ" sloganlı kapakla bayilerdeki yerini aldı. Derginiz, bu sayısında da sizlere 50 x 70 cm. ebatlarında bir poster hediye ediyor. Bu ayki posteriniz; 2013 – 2014 Beko Basketbol Ligi Şampiyonu Fenerbahçe Ülker Takımımıza ait. Posterinizi duvarınıza gururla asacaksınız. Fenerbahçe Dergisi, yüksek tirajıyla Türkiye’nin en çok satan dergisi olmaya devam ediyor. Sadık birer okuyucumuz olan Büyük Fenerbahçe Taraftarı’na duyarlılıklarından dolayı teşekkür ederiz. Fenerbahçe Dergisi’nin taklitlerinden sakının, derginizi ekleriyle birlikte tükenmeden alın. Fenerbahçe Dergisi’ne abone olup, avantajlardan yararlanabilirsiniz. Abone olmak için FBDERGİ yazıp 3570’e mesaj atmanız yeterli! Öte yandan; Fenerbahçe E-Dergi App Store ve Google Play’de yurt dışı aboneleri için yayında! Kulübümüzün, 2003 yılından itibaren yayında olan; Fenerbahçe’ye dair içeriksel ve görsel tüm bilgileri, her ay milyonlarca taraftarımıza ulaştıran ve taraftarlarımız ile Kulübümüz arasında sıkı bir bağ oluşturan Fenerbahçe Dergisi’nin E-Dergi uygulaması, yurt dışındaki taraftarlarımızca büyük ilgi gördü. App Store ve Google Play’de taraftarlarımıza sunulan Fenerbahçe E-Dergisi’ni siz de yüklemeyi unutmayın! Fenerbahçe Dergisi’nin Temmuz sayısından çarpıcı başlıklar: • ADALET YERİNİ BULUYOR İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sözde şike davasında, Başkanımız Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu sanıkların, "Yeniden Yargılanma" ve "İnfazın Durdurulması" talebini kabul etti. Yeniden yargılama kararı ile birlikte, sanıklar hakkındaki kesinleşmiş cezalar bozulmuş oldu. Bu haber; Fenerbahçe’nin haklılığını ve hakkını sonuna kadar aramaya ant içen Başkanımız Aziz Yıldırım ve dava arkadaşları için olduğu kadar camiamızda da büyük sevinç yarattı. Başkanımız Aziz Yıldırım ve Yönetim Kurulu Üyelerimizin konuya ilişkin demeçleri tüm detaylarıyla derginizde… • 2014 yılı bütçesi oy birliğiyle kabul edildi Fenerbahçe Spor Kulübü 2013 Yılı Olağan Mali Genel Kurul Toplantısı’nda, Kulübümüzün 2014 yılı bütçesi 217 milyon 650 bin lira olarak oy birliğiyle kabul edildi. Tüm detaylar derginizde… • ŞAMPİYON FENERBAHÇE ÜLKER Sezonu Cumhurbaşkanlığı Kupası ile açan Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, 2013-2014 sezonu Beko Basketbol Ligi’ni ise şampiyon olarak tamamladı. Tecrübeli koç Obradovic ve oyuncularımız, sezon sonundaki Play Off Turu Final Serisinde durum 3-3 iken, rakip Galatasaray Liv Hospital’in Yönetim Kurulu kararıyla sahaya çıkmaması üzerine, rakibini 20-0 hükmen yenmiş sayılarak şampiyon oldular. Galatasaray cephesi, bu duruşlarını "asalet" başlığı altında açıklamaya çalışsa da; ezeli rekabetin yaşandığı iki büyük camiada çoğunluğun söylemi aksine söyler nitelikte… Play-Off’a ilişkin tüm notlar ve istatistikler derginizde… • İsmail Kartal: "Tarih yazmayı sürdürüyoruz" Sezonu şampiyon olarak tamamlayan profesyonel futbol takımımızda bu önemli başarıda en önemli misyonlardan birine sahip olan Antrenörümüz İsmail Kartal ile görüştük. Hocamızla geçmişi, şimdiyi ve geleceği değerlendirirken; kendisinden ayrıca erken gelen şampiyonluğun kilit etkenlerine, sporcu psikolojisine, transfer stratejimize ve futbol altyapının nasıl değerlendirildiğine dair önemli açıklamalar edindik. Fenerbahçe sevdasını rahatça gözlerinden okuduğumuz Hocamızın öte yandan bir Boğaz çocuğu olarak, balıkçılığa ve briçe de tutkulu olduğunu öğrendik. Röportajım tüm metnini aşağıda bulabilirsiniz. -Hocam, 2013-2014 Spor Toto Süper Lig şampiyonluğunun baş mimarlarından birisiniz. Kariyerinizin büyük bir bölümünü Fenerbahçe’de futbol oynamış ve teknik adam olarak da yıllardır Türk futboluna emek veren bir profesyonel olarak; bu seneki şampiyonluğun sizin ve camiamız için nasıl bir önemi var, bizlerle paylaşır mısınız? Bu seneki şampiyonluğumuz, 3 Temmuz sürecinin ardından bugünlere kadar yaşananların hepsini göz önünde bulundurursak; Başkanımız, yöneticilerimiz, Kulübümüz ve camiamız için çok önemliydi. Bütün şampiyonluklarımız hepsi tertemizdi ama bu seneki şampiyonluğumuz bundan önceki şampiyonluklara nazaran daha anlamlıydı. Hep beraber inandık. Teknik heyet, oyuncular, Başkanımız, yöneticilerimiz, camiamız, taraftarlarımız ile çok inandık. Bu sene şampiyon olarak; Fenerbahçe futbol takımının özellikle ne kadar güçlü olduğunu, Kulübümüzün dış kaynaklı tüm sıkıntılara rağmen halen dimdik ayakta olduğunu, tüm branşlarında başarılı olmak için ülke sporuna katkı sağladığını bir kez daha göstermiş olduk. Türk futbolu ve Türk sporunun her daim lokomotifi olan Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bayrağını ve sancağını taşıyabilmek için bu seneki şampiyonluğun çok önemli olduğunu her fırsatta oyuncularımızla birebir toplantılarda, saha içinde ve saha dışında her fırsatta anlattık. Hepsi de bunun bilincindeydiler. Bu şampiyonluk; herkese bir mesaj ve bir gönderme oldu. Bu şampiyonluk; Fenerbahçe futbol takımının ve camiamızın ne kadar büyük olduğunun, en zor ve en buhranlı günlerde bile ne kadar dimdik ayakta kalabildiğinin ve başarılı olduğunun başlıca kanıtıdır. -Teknik direktörümüz Ersun Yanal, camiamıza geldiği "ilk" sene takımı şampiyon yaptı. Konulan hedeflere ulaşılmasındaki başarıyı hangi baş etmenlere bağlayabiliriz? Sizin Fenerbahçe’de bu görevdeki istikrarınız en önemli etkinlerden biridir diye düşünüyoruz. Ersun Hoca, transferin son dönemlerine doğru geldi. Aykut Hoca ayrıldıktan sonra, ben kaldım. Başkanımız gitmemi istemedi. Ben de Aykut Hoca ile bu konuyu konuştum. O da, "Doğru olur, Fenerbahçe’de kal" dedi. Çünkü Aykut Hoca ve ekibi olarak hep beraber Samandıra’da teknolojik açıdan çok önemli bir sistem kurduk. Dedik ki; "Bundan sonra buraya hangi teknik direktör gelirse gelsin, bu sistem yürüsün". Bu sistemi yürütecek insanlardan birisi de bendim. -Hocam bu sistemden de bahsedebilir misiniz? Analiz programları, antrenman performansları, maç performansları, fiziki performanslar ile ilgili alet ve cihazlarla bunların çıktılarını anlık oyuncularımıza gösterdiğimiz bir sistem. Antrenmanlardan sonra oyuncularımıza sunabiliyoruz ki; herkesten ne istenmiş, o ne yapmış, oyuncu kendisi nerede görebilsin. Bunların altyapısını Aykut Hoca ile birlikte yaparken o dönemde çok uğraştık. Ersun Hoca da bunlara vakıf olan bir teknik direktör. O da milli takımlarda ve bazı kulüplerde bu teknolojik altyapıyı bilen, kuran ve bunları takip eden bir teknik direktör. Hatta geldi ve bizzat "Gerçekten ben bugüne kadar Türkiye’de hiçbir kulüpte bu kadar teknolojik bir organizasyon ve altyapı görmedim." dedi. Bütün bunları da Başkanımız sayesinde yaptık. Başkanımıza kurmak istediğimiz gerekli sistemi aktardık. Yöneticilerimiz ve Başkanımız da onay verdiler, bizlere inandılar ve biz de bu altyapıyı kurduk. Kolay bir şey değil. Birkaç milyon Euro’luk bir altyapı bu. -Takımdaki istikrara geri dönersek… Evet, benim kalmam, idari menajer Hasan Çetinkaya’nın kalması, kaleci antrenörü Murat Öztürk, sağlık ekibi doktorunun kalması sürdürülebilirlik açısından önemliydi. Ersun Hoca geldiğinde, bütün transferleri bitirmiş; kamp ve maç programlarını dahi hazırlamıştık. Onun isteği doğrultusunda birkaç rötuşla beraber kampa başladık. İyi bir kadroya sahibiz. Gerçekten çok kuvvetli ve iyi bir kadromuz var. 5 tane oyuncu transfer ettik. Fenerbahçe’nin kimliğini, iklimini Ersun Hoca’ya iyi anlattığımızı düşünüyorum. Daha sonradan ekibimize dahil olan çalışma arkadaşlarımızla da çok güzel kaynaştık, çok iyi bir işbirliği yakaladık. Herkes birbirine destek oldu. Sonuçta biz aynı gemideyiz. Fenerbahçe’nin başarısı için yapmamız gereken ne ise onları yaptık. Ersun Hoca geldikten sonra da sistem iyice oturdu ve çok rahat bir şekilde yolumuza devam ettik. Sonunda da şampiyon olduk. -Fenerbahçe’de hem futbolcu olarak hem de teknik adam olarak önemli bir kariyere sahipsiniz. Türk futbolundaki kariyerinizi ve başarılarınızı bizimle paylaşır mısınız? Futbola Sarıyer genç takımında başladım. Daha sonra A takıma yükseldim. Oradan genç milli takım ardından Gaziantepspor’a transfer oldum. İki sene Gaziantep’te oynadım. Rahmetli Hüseyin Çakıroğlu, -Allah rahmet eylesin- benim oda arkadaşım ve ağabeyimdi. Ben Fenerbahçeliydim ve Fenerbahçe’yi çok seviyordum. O zamanın şartlarında bir bedel yatırma konusu vardı. Antep bir bedel yatırsaydı o zamanın parasıyla çok büyük bir para bonservis bedeli olacaktı ve ben Fenerbahçe’ye gelemeyecektim. O zaman Gaziantepspor’un başkanı Ata Aksu idi. Ona "Eğer Fenerbahçe’ye gidemezsem futbolu bırakıp İsviçre’ye ablamın yanına yerleşeceğim" dedim. O da benim bu kararlılığımı gördü. Her şey rast gitti ve ben 82-83 sezonunda, ait olduğum yere Fenerbahçe’me gelebildim. 11-12 sene aralıksız oynadım. -Futbolculuğunuzda hatıralarınızda en çok yer eden süreç hangisidir? 103 gollü şampiyonluk. Cumhuriyet tarihimizde en gollü, en çok puan alınan şampiyonluklardan bir tanesi idi. -Nasıl bir futbolcu kimliğiniz vardı? İstikrarlı bir futbolculuk hayatım vardı. Düzenli bir hayat severim, aileme bağlı bir insanım. Çalışmayı ve Fenerbahçe’yi çok seviyorum. Uzun yıllar futbol oynamayı Allah bana nasip etti. Fenerbahçe’de oynamaya başladıktan sonra en büyük hayalim futbolu Fenerbahçe’de bırakmaktı. -Hiç sakatlığınız da olmamış… Evet, kendime iyi bakan futbolcuydum. Babam balıkçıydı. Anadolu Kavaklı’yım, balıkçı bir ailenin çocuğuyum. O yönden kendime dikkat eder ve iyi bakardım. Hala da öyledir. -Nasıl Fenerbahçeli oldunuz peki? Kendimi bildim bileli, mahallede efsane futbolcularımızın isimlerini ezberleyerek onları rol alarak büyüdük. Cemil ağabey o da Rumeli Kavaklı’dır. Rahmetli Osman Arpacıoğlu, Ziya Ağabey, Ercan Aktuna, Yılmaz Ağabey, Datcu… Bu isimler, hiç kulağımızdan çıkmazlardı. Hayal kurardım; "Bir günde bende öyle olabilir miyim?" diye... İstediğim, sevdiğim kulüpte futbol oynayıp, burada bırakıp ve sonra antrenör olmayı hayal ediyordum. Allah onu da bana nasip etti. Fenerbahçe ile ilgili olan hayallerim gerçekleşti. Bu misyonumu Fenerbahçe’de sürdürmek ve devam ettirmek istiyorum. Fenerbahçe’ye katkı sağlayabildiğim sürece bilgimin ve aklımın yettiği sürece burada kalmak ve yoluma devam etmek istiyorum. -Bundan sonrası için nasıl hayalleriniz var? Bir hayalim daha var: Oğlum da çok iyi bir Fenerbahçeli. Fenerbahçe Koleji’nde okuyor. Fenerbahçe U11 takımında oynuyor. Fenerbahçe’yi çok seviyor. En büyük hayalim; onu da A takımda oynarken görmek. Benim en mutlu olduğum an olacak. -Hocam peki size neden "Arap İsmail" dendi? Aslında bende Araplık yok. Babam Rizeli, annem Tokatlı. Ama ben boğaz çocuğuyum. Babam balıkçı. Esmerliğimden dolayı öyle dediler. -Peki bu döneme dönersek; siz de aslında kökeni futbolculuk olan bir teknik direktörsünüz. Fenerbahçe profesyonel futbol takımının yardımcı antrenörü olarak bu tecrübenizin avantajları takıma nasıl yansıyor? Futboldan gelen birisi olduğum için futbolcunun ruhunu çok iyi bilen bir insanım. Çok uzun yıllar burada oynamak, milli takımda oynamak, dünyanın en büyük hocalarının yanında hem futbolcu hem antrenör olarak destek sağlamak bana samimi bir bakış açısı kazandırdı. Futbolcunun nerede ne istediğini, oynamadığı zaman neler düşündüğünü, kötü ya da iyi oynadığı zaman aklından neler geçtiğini bilebilen bir insanım. Çünkü bunları bizzat daha önce ben de yaşadığım için o yönden benim için pek sıkıntı olmuyor. Her şeyden öncesi bu işin temelinde yatan tek bir akçe vardır; samimiyet. Eğer siz samimiyseniz gerçekten bilginiz de varsa siz her zaman, her yerde başarılı olursunuz. Ben samimi, bilgili ve donanımlı olduğuma inanıyorum. -Alt Liglerde de çok önemli çıkışlarınız oldu… 7-8 tane takım çalıştırdım teknik direktör olarak. 2. Lig’de, Bank Asya’da çalıştım. Mesela Sivas’ı şampiyon yaptım. Altay ile Malatya’yı play off’a soktum. Mardin 8., sonuncu olan Ordu’yu 6. sıraya taşıdık. Sonuncu olan Konya’yı grup şampiyonu yaptım. Evet, böyle çıkışlarım var. Bu takımları da ben kurmadım, hep sonradan aldım. Bir tek Sivas’ı ben kurdum. İlk hafta lider olduk, son hafta şampiyon bitirdi. Benim takımımım hiç ikinci sıraya düşmedi. Onun için çalıştığım takımlarda hep grafik yukarıya doğru… Birliktelik, samimiyet, yeterli donanıma sahip olmamdan kaynaklanıyor başarı. İşimi çok seven ve çok bağlı birisiyim. Bir işe başlarsam mutlaka başarılı olmak için ne yapmam gerektiğini iyi bilen birisiyim. Çok açık ve netimdir. Burada ayrı, orada farklı konuşmam. Konuşmanın tarzı şekilleri, ses tonu, bakışların yeri ve ortamı vardır. İnsanların ruh hali vardır. Bu ayarlar çok önemli. Alt liglerde zor günler geçirdiğim hatta çıkmaza girdiğin anlar da oldu. Futbolcuların karakterleri, yöneticiler, o şehirdeki yerel basın büyük camialara göre çok farklı. -Bir antrenör olarak profesyonel bir oyuncuda aradığınız başlıca disiplinleri sıralar mısınız? Bir kere coşkulu olmalı. İki; samimi olmalı. Üç; mesleğini sevmeli… Beni sevmeyebilir ama işini sevmek zorunda. Çünkü sen işini severek ve isteyerek yaparsan sahada başarılı olursun. Ama işini sevmezsen, antrenmandaki görevlerini yerine getirmezsen, suistimal başlıyor. Bizim o oyuncuya olan inancımız, güvenimiz, yapmış olduğumuz yatırımlar boşa gitmiş oluyor. -Tüm bu özelliklerin mevcut olup ama oynatamadığınız oyuncuyu küstürmemek için nasıl bir iletişim kuruyorsunuz? Evet, öyle anlar oluyor ki; o da, aynı mevkide oynayan arkadaşı da coşkulu, çalışkan ve samimi ve siz tercih yapmak zorundasınız. O zaman; geriye dönük o futbolcunun maçlardaki performansları, saha içi ve saha dışı davranışları, antrenman içindeki performansları ve yapıcılığı hepsini düşünüyoruz. Kafanızda sanal olarak ikisi ile maçı oynuyorsunuz ve bir karar veriyorsunuz. Oynayan her zaman mutlu; oynamayan dünyanın en mutsuz insanıdır. Orada ben bunları yaşamış eski bir sporcu olarak devreye giriyorum. Konuşuyorum, alıyorum karşıma; "Şudur, budur, bundandır…" diye izah ediyorum. "Merak etme, sen de bizim evladımız, futbolcumuzsun. Bu maç böyle oldu. Belki 5, belki 30 dakika sonra oyuna sen gireceksin ve maçı alacaksın. Öyle düşünme, böyle düşünmen gerekiyor" gibi çok yönlü bir tarama yapıyorum. -Oyuncularımız teknik ve taktik yüklemelerin yanı sıra çoğu zaman da psikolojik ve motivasyonel müdahalelere de ihtiyaç duyuyorlar… Oyuncunun kafasını dağıtıp başka yerlere çekerek, ruh halini düzeltip, onu takıma kazandırmak adına ciddiyeti bozmadan bir moral aşılıyoruz ve yoluna devam etmesini sağlıyoruz. -Daum zamanında Fenerbahçe’de tekrar altyapının başına getirilmiştiniz. Altyapının gelişimini sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz? Altyapı’dan verim sağlamak için en az 10 yıllık istikrarlı bir yatırım gereklidir. Hem tesis olarak hem de futbolcu edinebilmek ve kalıcılığını sağlamak açısından… Altyapı kısacası şudur: "Ne verdik de, ne istiyoruz?". Türkiye çapında bunun çok iyi düşünülmesi gereklidir. Futbol altyapıdaki çocukların A Takım seviyesine kolay çıkışını sağlamak istiyorsak; A Takım imkanlarının onlar için de geçerli olması gereklidir. En az 5-6 tane çim saha temin edilmeli, özel ve bireysel antrenman programları ve beslenme programları olmalı, teorik derslerin verilmesi, çocukların okul ve aileleriyle olan koordinasyonun ve rehberliğin en iyi şekilde sağlanması gerekli. Fenerbahçe bu anlamda da geçmişten bugüne şartları en çok zorlayan ve futbol altyapıya gerekli yatırımı yapan kulüp olmuştur. -Siz de Ersun Hoca ile genç oyuncularımızı daha fazla tecrübe edinmeleri adına çağırıyorsunuz… Şenol Hoca ile koordineli bir şekilde Dereağzı’ndan haftada birkaç gün 8-10 oyuncu antrenmanlara çıkıyoruz; bizimle birlikte zaman geçiriyorlar. Sezon başı 10 kişiyi kampa götürdük. Devre arasında yine 11-12 kişiyi kampa götürdük. Bu çocuklar profesyonel anlamda ağabeylerinin yaptıkları antrenmanlara adapte olsun; o havayı teneffüs etsinler istiyoruz. Gençlerimizin de onlar gibi olabileceklerini bilsinler istiyoruz. Burada nasıl çalışılıyor, neler isteniyor, neler yapılması gerekiyor görsünler; hem beslensinler, hem aşama kat etsinler hem de özgüvenleri artsın… İçlerinden A Takım’da oynatabileceklerimizi seçiyoruz. -Geçen sezon dakika bulanlar da oldu… Evet, Muhammed ile İbrahim’i oynattık. -Onları nasıl bir gelecek beklemekte? Fenerbahçe’nin kriterleri ve seviyesi belli. Fenerbahçe’de oynamak gerçekten kolay değil. Kadro olarak çok tecrübeli, çok yetenekli, çok karakterli oyunculara sahibiz. Meireles bizim takımda yedek kalabiliyor; Moussa Sow kadroda yer alamıyor… 2 yıl önce Aykut Hoca ile UEFA Kupası’nda yarı finale kaldığımız zaman Avrupa’nın seviyesini gördük. Türkiye’nin seviyesini biliyorduk. Yarı finale yükseldikten sonra bu transferleri yaptık. Seviyemiz belli. Şenol Hoca ile bunları sürekli konuşuyoruz. Genç oyuncu; mevkisel olarak biraz da fizik olarak orayı doldurmalı. Yetenek olarak da orada oynayabilmek için topu kaptırmayacak, topu iyi saklayacak, özgüveni yüksek olup liderlik vasıflarına sahip olacak. Dürüst, çabuk ve seri olacak. Çalışmayı sevecek. Oyunu iki yönlü oynayacak. Bir sürü böyle kriter var. Bir genç oyuncu var mesela; çok yetenekli, çok iyi çalım atıyor, gol de atıyor ama top rakipteyken hiç koşmuyor. Birkaç eksik yönünü geliştirebileceğimiz oyunculara bakıyoruz. Çünkü futbol her geçen gün daha hızlı, daha çok fiziğe dayalı ve daha çabuk düşünülerek oynanıyor. -Ersun Hoca ile yaptığımız röportajda Hocamız, transfer için doğru oyuncu peşinde olduğunuzu dile getirdi. Bu nedenle; önümüzdeki sezon için yabancı kontenjanı kuralına paralel olarak ve yer alacağımız kulvarları da düşünecek olursak "az ama öz oyuncu" Fenerbahçe’nin kadro planlaması için geçerli bir deyim diyebilir miyiz; nasıl bir strateji belirlediniz? Şampiyonlar Ligi’ne gitmeyeceğiz gibi görünüyor. Haftada bir maç oynayacağız ve bir de Türkiye Kupası’nda mücadele edeceğiz. Şu an mevcut kadromuz buna yeterli ancak herkesin beklediği istediği bir 10 numara sevdası var; o olacak gibi. Başkanımız bunu görüştü. Ön tarafta hep yabancı oyuncular var. Bir, belki iki tane genç Türk alternatif oyuncu olabilirse, ona bakılıyor. Onun haricinde transfer yapmayacağız. Kadromuz yeterli. -Şampiyonluk değerlendirmesine dönecek olursak; size göre sezonun kırılma anı hangi karşılaşma oldu? Sezon içinde yaşadığınız sürprizler nelerdi? Trabzon maçı. Rakiplerimiz puan olarak bize yaklaşmışlardı. Zor geçeceğini biliyorduk, baya olaylar oldu. Emenike’nin şok golü ve maçtan sonra soyunma odasında bütün takımın birbirine kenetlenmesi ile yaşanan coşku bizim şampiyon olmamızı sağladı. - Hocam, sizin de bildiğiniz üzere Fenerbahçemizin bu sezon elde ettiği 19. Şampiyonluk, Türkiye futbol birinciliği ve Milli Küme birinciliklerimizi de saymamız halinde, aslında 28. Şampiyonluğumuz. Fenerbahçe tarihiyle ayrıntılı ilgilenen kanaat önderleri diyebileceğimiz kişiler, bu konuyu gündeme getirdiler ve haklarımızın geri alınması yolunda bir mücadele başlattılar.1959 yılı öncesindeki şampiyonluklarımızın ve bütün efsane futbolcu ve teknik adamlarımızın emeklerinin yok sayılmasını siz nasıl yorumluyorsunuz? Bence çok haklı ve doğru bir mücadele içindeler. Hepsine teşekkür ediyoruz. Şampiyon olmuşuz, bunlar geçerli sayıl mıyor… Bu kadar insan emek vermiş, ortada Federasyon tarafından tescillemiş kupalar var. Fenerbahçe’nin verilen bu emeklerin karşılığı alması gerekir diye düşünüyorum. O zaman büyüklüğümüz daha da perçinlenmiş olacak; öte yandan efsanelerimizin ruhları şad olmuş olacak… -Hocam, bir de İsmail Kartal’ın Fenerbahçe dışında var olan hayatına değinsek… Kafanızı dağıtan hobileriniz var mı, ya da bunun için nelere ihtiyaç duyarsınız? Düzenli ve disiplinli bir hayatım vardı. Boş zamanlarımda balığa çıkarım. Arkadaşlarımla ava giderim. O tarz kafa dağıtmayı seviyorum. Ufak bir kayığım var; 6.5 - 7 metre… Anadolu kavağında akrabalarla balık tutuyoruz. Boş zamanlarımda bir de briç oynarım. -Futbol dışında takip etmeyi sevdiğiniz bir spor dalı var mı? Basketbol, voleybol ve atletizmi takip ederim. -Dünya Kupası’nda favori takımınız hangisi? Dünya Kupası’nda bana göre Almanya, Hollanda, Brezilya ve Arjantin dörtlüsünden birisi şampiyon olur gibi geliyor bana. -Dünya futbol tarihinde biyografisiyle sizi en çok etkilemiş futbolcu veya teknik adamlar kimler? Neden? Teknik direktör olarak; Jose Mourinho. Söylemlerini ve bakış açısını takip ediyorum. Bazen çok sivri ve kışkırtıcı konuşmaları olsa da aslında tam tersine kendi takımının lehine oyuncuları için söylüyor ve bir sonraki maç için onları hazırlıyor. Satranç oyunları var. Onları yakalamak lazım. Hoşuma gidiyor. Futbolcu olarak ise; Türkiye için Dirk Kuyt. Ailesi ve çalışkanlığı ile örnek bir sporcu. Dünya çapında da Messi. Çok istikrarlı, çok mütevazi bir oyuncu. Örnek insan, örnek futbolcu ve profesyoneller. Ronaldo’yu da bunlara katabiliriz. Almanya mili takımı kaptanı Philipp Lahm defans oynuyor ama bana göre dünyanın en büyük yıldızlarından... Her turnuvada her finalde hep var. Örnek alınacak oyunculardan biri. -Son olarak taraftarımıza nasıl bir mesajınız olacak? 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe taraftarı, Kulübüne, başkanına, yönetime, futbolcusuna sahip çıkarak dünyada örnek gösterilecek bir sivil toplum olayı gerçekleştirdi. Ben bunun eşi benzerinin olabileceğini düşünemiyorum. Ayakta kaldıysak onlar sayesinde… Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Hala bir Kurtuluş Savaşı’nın içindeyiz. Yeniden Yargılanma kararına da çok sevindik. Tarih yazmayı sürdürüyoruz. Biz şu an tam olarak farkında olmayabiliriz ama gelecekte geniş bir perspektifte bakıldığında nelerle mücadele ettiğimiz daha net anlaşılacaktır. Bir an önce bu 3 Temmuz sürecinin sonlanmasını istiyorum. Başkanımızın ve yöneticilerimizin bu işte en ufacık bir suçlarının olduğunu düşünmüyoruz. Tertemiz gibi şampiyonluk elde ettik. Adalet yerini bulacaktır diye düşünüyoruz. Fenerbahçe gerçekten çok büyük bir camia. Allah Fenerbahçe’ye zeval vermesin. Bizi seven ve takip eden bizi bağrına basan taraftarlarımızı da eksik etmesin. • 2014 -2015 sezonu için Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’ndaki yerinizi belirleyin, e-bilet derdi kafanızı kurcalamasın. Koltuğunuz bir sezon boyunca sizin olsun. Tüm detaylar ve fiyat bilgileri derginizde… • Kulüpten Haberlerin yanı sıra Futbol Altyapı, Atletizm, Masa Tenisi, Yüzme, Yelken, Yüzme, Boks, Voleybol, Futbol ve Basketbol Şubelerimizden daha birçok haber, "Haber Turu" ve "Transfer Dosyaları" sayfalarımızda… Fenerbahçe gündeminden kopamayacaksınız. • Maurizio Gherardini: "Sadece taraftarların değil, bir ülkenin takip ettiği takımdır Fenerbahçe" 2013-2014 sezonunda elde ettiği şampiyonlukla bu unvanı 6. kez elde eden Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, yeni sezon yapılanması kapsamında Avrupa’nın en önemli basketbol yöneticilerinden birini daha ailemizin parçası yaptı. Genel Menajerlik unvanıyla göreve başlayan ve ayağının tozuyla şampiyonluğumuza şahitlik eden Maurizio Gherardini ile, bu güzel başarıyı, yeni sezon hedeflerini ve Takımımızı konuştuk. Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Bütün sezon boyunda kaliteli bir oyun sergiledik. Bunun karşılığında da şampiyonluğu elde ettik. Beko Basketbol Ligi kaliteli bir lig ve Play Off Turunda da çok kaliteli takımlarla oynadık. Tabii böylesine kaliteli bir takımlardan oluşan bir ligin son maçında rakibin sahaya çıkmaması aslında üzücü bir durum. 02: Fenerbahçe Ülker’de zorlu işlere imza atmak istiyorum, başarılı olmak istiyorum. Bunun için de her şey mümkün, çünkü Avrupa’nın en iyi antrenörüne sahibiz, Avrupa’nın en iyi salonu Fenerbahçe Ülker’de, aynı şekilde Yönetim de başarı için her imkânı sağlıyor. Bu parçaları bir araya getirdiğimizde başarı kaçınılmaz oluyor. 03: Türkiye’ye geldiğinizde, bu camianın içine girdiğinizde ise bu birliktelik daha da net bir şekilde görülüyor. NBA’de görev yaparken de Avrupa Liglerini yakından takip ediyordum. Fenerbahçe’yi de yakından takip ettim. Sadece taraftarların değil, bir ülkenin takip ettiği takımdır Fenerbahçe. 04: Basketbol sporunda çok önemli bir şeydir, altyapı çalışmaları. A Takımda görev alabilecek oyuncu yetiştirmek her geçen gün önem kazanıyor. Basketbolun büyümesi için iyi bir altyapıya sahip olmak lazım. • Dicle Nur Babat: "Fenerbahçe’de kalıcı olmak istiyorum" Geçtiğimiz sezon CEV Kupası’nı kazanan Lig’de ve Süper Kupa’da final oynayan Sarı Melekler, yeni sezon kadrosunu da birbirinden değerli ve başarılı isimlerle güçlendirdi. Bu isimlerden bir tanesi de 21 yaşındaki başarılı orta oyuncu Dicle Nur Babat… 11 yaşında başladığı voleybol hayatında hep üzerine koyarak ilerleyen ve geçtiğimiz sezonda gösterdiği başarılı performans ile herkesin dikkatini çeken genç oyuncu; hırsı, azmi ve kazanma isteğini artık Fenerbahçe’nin başarısı için sahaya yansıtacak. İmzaların atılmasının ardından gerçekleştirdiğimiz röportajda öncelikle Fenerbahçe forması giyeceği için çok mutlu olduğunu ifade eden başarılı oyuncu, hedefinin ise bu camiada kalıcı olup, kupalar kazanmak olduğunu söyledi. Kariyerini, hedeflerini ve bilinmeyen birçok yönünü konuştuğumuz Dicle Nur Babat ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Fenerbahçe’ye transfer olduğum için gerçekten çok mutluyum. Fenerbahçe’nin artılarını ve eksiklerini düşündüğünüz zaman, bu camianın tek bir eksisi bile yok. Antrenör, camianın büyüklüğü, taraftarı, mücadele edeceği kulvarlar, her oynadığı branşta zirvede olması gibi… 02:Hedefim bu camiada kalıcı olmak ve bu forma altında kupa ve kupalar kazanmak. Şu an kariyerimin çok başındayım. İnşallah güzel bir sezon geçer. Bütün camiaya destek mesajları için teşekkür ederim. Ben de onlara layık olmaya çalışacağım. 03: Transfer haberimin FB TV’de yayınlandığını gördüğüm anın saniyesinde telefonum susmadı. Özellikle sosyal medyadan sürekli "Hoş geldin" mesajları ile karşılaştım. İnanılmaz bir sevgi seli. Gün içinde 3 kere telefonumu şarja takmak zorunda kaldım. Sürekli yorumlar geliyor. Bu bile çok büyük bir camiaya geldiğimi gösterdi. Çok sevindirici. 04: Maçtan önce sahada yapmam gerekenleri kafamda planlıyorum. Üzerimde baskı yaratmadan kendimi maça hazır hale getiriyorum. En büyük özelliğim blok yapmak. Ne kadar çok blok yaparsam, ne kadar sayı alıp takımıma yardımcı olursam benim ve takımımım için o kadar önemli. Maçtan önce kafamda blok hayalleri kuruyorum. • "Fenerbahçe’de olmak hem bizim hem de sporcularımız için bir ayrıcalık" Dergimizin bu ayki konukları, bu sezon elde edilen şampiyonlukla toplamda 8.kez bu kupanın sahibi olan Genç Bayan Basketbol Takımımızın oyuncularından Ezgi Ekenoğlu ve Ece Koşar ile Fenerbahçe Bayan Basketbol Altyapı Takımlarımızın menajeri Tuğba Kılınç… Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Biz, Fenerbahçe’nin geleceğine en iyi şekilde yatırım yapmak için buradayız. Bizleri, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda en iyi şekilde temsil edecek basketbolcular yetiştirmeye çalışıyoruz. 02: Özellikle Fenerbahçe Bayan Basketbol A Takımı her zaman yukarıları hedefleyen, zirve için mücadele eden bir takım görüntüsünde. Bu nedenle de Genç takımda oynayan bir oyuncunun A Takıma çıkıp, orada forma şansı bulması zor oluyor. Bu nedenle biz de bu sene Genç takım oyuncularımız için ayrı bir lig kurulması öngörüsünde bulunduk. Böylece, Fenerbahçe altyapısında yaşı dolan oyuncularımız, ’İkinci Lig’de mücadele edecek. Tabii buradaki amacımız da oyuncularımızı A Takım seviyesine daha da hazırlamak. ECE KOŞAR-EZGİ EKENOĞLU: Bu sezon elde edilen şampiyonlukta, aslında takım olgusunun, aile ve arkadaşlık ortamının da etkisi var. Bunun yanında çok çalışarak, Fenerbahçe’de olmanın ayrıcalığını farkında olarak kupaya uzandık. • Dr. Sedat Hayran ile Akademik Vizyon’da konuk; Selçuk Yöntem "Haksız olan hiçbir şey karanlıkta kalmaz" Tanrı vergisi mükemmel bir karizma ve ses tonuyla Türk tiyatro, sinema, televizyon oyuncusu ve sunucu betimlemeleriyle sanat dünyasının gönüllerde iz bırakan kült ismi, 46 yıllık sanat hayatında ulusal ve uluslararası arenalarda çok sayıda yerli ve yabancı kuruluşlardan "Premier Ödüller" alarak, Türkiye’nin ulusal gururu olan Dünya Sanatçımız Sayın Selçuk Yöntem’i bu ay Akademik Vizyon’a konuk ediyoruz. Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Bu şampiyonluk geçmişteki tüm negatif nitelikli sendromlarla olan bir hesaplaşmaydı. Bence bu seneki şampiyonluğumuzun altında yatan nedenlerden biri de oluşturulan birlik ve beraberlik ortamının getirdiği motivasyondur. Haksız olan hiçbir şey karanlıkta kalmaz ve şu anki süreç de bunun başlangıcı. Şu anki motivasyonla başarının uzun yıllar boyunca kaçınılmaz olacağına inanıyorum. 02: On binlerce, yüz binlerce insanı toplamak kolay değildir. Bu oluşumlar, haksızlığa karşı dik duruştan kaynaklanıyor. Fenerbahçeliliği, Fenerbahçelilik duruşunu ve ortaya konulan bu tepkiyi ve birlikteliği, ülkenin konjonktüründen ayrı düşünemeyiz. Anıtkabir yürüyüşü, Bağdat Caddesi’ndeki yürüyüş harikaydı. Ben de oradaydım. Bunlar yaşamda karşılığını buluyor. • Sibel Kurt ile "Sibel’in Sahası"nda konuk: Yasemin Sungur "Fenerbahçe taraftarı olmayı çok önemsiyorum" Yasemin Sungur’un muhteşem enerjisine Fenerbahçe’yi de katıp Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri’nde bir röportaj gerçekleştirdik. O’nun başarı hikayesini dinlemek, sabrını, azmini ve nasıl Fenerbahçeli olduğunu öğrenmek son derece keyifliydi. "Kariyerim Gelecek mi?" kitabındaki başarıdan da söz ettik. Pozitif enerjisi, gülümsemesi bizlere de yansıdı. "Hangi yaşta olursak olalım geleceğimize bakan bir planımız olmalı ve bu plan bizi motive etmeli." diyor. Tıpkı Başkanımız önderliğinde yürüdüğümüz bu yolda attığımız bilinçli adımlarda olduğu gibi… Teşekkür ediyoruz Yasemin Sungur… Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Kadıköy semtinde gördüğünüz dokuya bu sefer hayran kalıyorsunuz ve burada bir şey hissediyorsunuz Fenerbahçeli olmakla ilgili, Fenerbahçe’nin çok eski bir takım olmasıyla ilgili köklü bir yapı var. 02: Tesisler, isimler, renkler hepsi sizi çekiyor. Ama en çok hoşuma giden genç takımları Fenerbahçe’nin. Çocukları spor yapıyorken o renklerle görmek beni çok gururlandırıyor. 03: Bir yere gittiğimde en başta dikkat ettiğim şey gülümsemektir. Çalışanlar ne kadar gülümsüyor, ona çok dikkat ederim. 04: Benim Fenerbahçe’ye hayranlığım ve saygım aslında semttaş olarak başlasa da sonraları Aziz Başkan’ın kişiliğiyle buluştu. Aziz Başkan’ın duruşu, söylediği her sözün arkasında olması beni son derece etkiledi. 05: Düşündüğünüz, dokunduğunuz, paylaştığınız her şeye çok değer verin. • Yazarımız Ersin Demirel, bu ay "Hayatın İçinden Fenerbahçe"de Hazal’ı ağırladı. "Tutkulu ve sadık olmanın karşılığıdır; Fenerbahçe!" 90’lı yılların ortasında Türk Pop Müziğine damga vuran, "Elden Yar Olmaz", "Parayla Saadet Olmaz", "Sevdalım", "Osman Abim", "Sürgün Aşkımız", "Görmeseydim" gibi dilimize dolanan şarkılarıyla içimizi ısıtan Hazal, şimdi yine kulaklarımızın pasını siliyor "Aşktan Bıçak" albümüyle... Sarı – Lacivert renklere gönül veren Sevgili Hazal ile kariyerini, yeni albümünü ve tabii ki Fenerbahçe’yi konuştuk. Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: 90’lar ise akustik albümlerin sayısının daha fazla olduğu daha naif duygularla yaşadığımız yıllardı. Albümde bu ruh var evet; çünkü ben kalbimi sakladım, kirletilmesine izin vermedim. Aynı benim gibi düşünen ve hisseden insanlarla çalıştım. Tutsun diye değil, çok saf, temiz duygularla yazılmış, kendiliğinden ortaya çıkmış şarkılar, müziğe aşık müzisyenler tarafından icra edilince böyle bir etki yarattı diye düşünüyorum. 02: Takımın beni en çok etkilediği yıllar Rıdvan, Oğuz, Aykut gibi isimlerin ön plana çıktığı yıllardı sanırım. Ayrıca şu son iki sene içinde emek veren tüm futbolcuların hepsi çok önemli benim için. 03: Başkanımızı çok seviyor ve saygı duyuyorum. İçinden geçilen zorlu günlerde hepimiz için bir baba oldu gerçekten de. Fenerbahçe’ye ve evlatlarına olan koşulsuz sevgisi bulunmaz bir nimettir. • Yazarımız Ersin Demirel, bu ay ayrıca, okuyucularımızdan gelen ortak bir talebi değerlendirerek, "Belgelerle Gerçekler" konu başlığıyla; Fenerbahçe ve Atatürk ilişkisini çekemeyenler ve Fenerbahçe’nin Kurtuluş Savaşı süresince yaptığı fedakarca katkıları yok sayanlar için arşiv niteliğinde bir makale yazdı. • Yazarımız Alp BACIOĞLU, bu ayki "Zaman Tüneli" adlı köşesinde; "2013 /2014 SÜPER LİGİ 28. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞUMUZLA NOKTALANDI (2)" konusu işledi. Yazarımız, bu konuya geçen ay başlamış ve Türkiye’de futbolun kısa tarihçesi ile 1959’dan önce düzenlenen "Türkiye Şampiyonaları"ndan söz etmişti. Bu ay; "Milli Küme" ismiyle düzenlenen lige değinip, aynı konunun Galatasaray resmi dergisinde de irdelenmesiyle o cepheye de cevap veriyor. • Eski Başkanlarımızdan ve dergimizin saygı değer köşe yazarı Faruk Ilgaz, yazılarıyla sizleri geçmiş zamana taşıyor, genç nesli Fenerbahçe efsaneleriyle tanıştırıyor. Faruk Ilgaz bu ay; "Çok Yönlü Bir Fenerbahçeli: "Altın Çocuk" Şükrü Birand"; "En Başarılı Yabancı Hocamız: Ignace Molnar" konularını sizler için kaleme aldı. • Köşe yazarlarımız Gürdoğan Yurtsever, Oktay Unsal, Paşalı Birol ve Jak Benzonana gözden kaçmaması gereken konuları, yazılarına taşıyarak gündemi oluşturmaya devam ediyorlar. •Facebook, Google+, Instagram, Twitter, Foursquare , DailyMotion, Youtube ve Spotify! Kulübümüzü taraftarlarımıza bir adım daha yaklaştırmak adına hız verdiğimiz dijital dünya ve sosyal medya çalışmaları kapsamında geçen ay içinde neler oldu? Dergimizin sosyal medya sayfasından takip edebilirsiniz. • Yurt içi ve yurt dışındaki tüm derneklerimizden son haberler ve şampiyonluk kutlamaları sayfalarımızdan sizlere taşınıyor. • Fenerbahçe Spor Kulübü Spor Okulları, Fenerbahçe Turizm & Catering, Fenerium, Fenercell, FenerNET, Fenerbahçe Kart, Fantorya Kart ve Fenerbahçe Dergisi Abonelik etkinlikleri derginizde. • Fenerbahçe Koleji’ne dair tüm haber ve etkinlikler derginizde. • Dergimizin en sevilen köşelerinden minik taraftarlarımızdan birer merhaba geliyor sizlere… "Minik Kanaryalar" adlı köşemizde siz de çocuğunuzu Fenerbahçe camiasıyla tanıştırabilirsiniz. •12. Adam köşemizin bu ayki konuğu; Hakan Ceylani. • Fenerbahçe Dergisi, astroloji ve bulmaca köşesiyle de taraftarın hayatına renk katmaya devam ediyor. • Fenerbahçe Dergisi’nin 137 no’lu Temmuz sayısı, gündemi oluşturan gerçek haberler ve hiçbir yerde görmediğiniz fotoğraflarla yine dopdolu. Derginizi bayiinizden ekleriyle birlikte istemeyi unutmayın. Keyifli okumalar