Mart sayısı yine dopdolu

03 Mart 2014 Pazartesi 00:00

Fenerbahçe Dergisi’nin 133 no’lu Mart 2014 sayısı; 16 Şubat 2014 tarihinde Bağdat Caddesi’nde 500 bine yakın kişinin katıldığı "Türkiye için Adalet; Fenerbahçe için Adalet" yürüyüşünde her yaştan ve her kesimden katılımcıları selamlayan Başkanımız Aziz Yıldırım’ın resminin bulunduğu ve "Milyonlar Adalet İstiyor" sloganlı kapağıyla bayilerdeki yerini aldı. Derginiz, bu sayısında da sizlere 50 x 70 cm. ebatlarında bir poster hediye ediyor. Bu ayki posteriniz Bruno Alves’e ait. Posterinizi duvarınıza gururla asacaksınız. Fenerbahçe Dergisi, yüksek tirajıyla Türkiye’nin en çok satan dergisi olmaya devam ediyor. Sadık birer okuyucumuz olan Büyük Fenerbahçe Taraftarı’na duyarlılıklarından dolayı teşekkür ederiz. Fenerbahçe Dergisi’nin taklitlerinden sakının, derginizi ekleriyle birlikte tükenmeden alın. Fenerbahçe Dergisi’ne abone olup, avantajlardan yararlanabilirsiniz. Abone olmak için FBDERGİ yazıp 3570’e mesaj atmanız yeterli! Öte yandan; Fenerbahçe E-Dergi App Store ve Google Play’de yurt dışı aboneleri için yayında! Kulübümüzün, 2003 yılından itibaren yayında olan; Fenerbahçe’ye dair içeriksel ve görsel tüm bilgileri, her ay milyonlarca taraftarımıza ulaştıran ve taraftarlarımız ile Kulübümüz arasında sıkı bir bağ oluşturan Fenerbahçe Dergisi’nin E-Dergi uygulaması, yurt dışındaki taraftarlarımızca büyük ilgi gördü. App Store ve Google Play’de taraftarlarımıza sunulan Fenerbahçe E-Dergisi’ni siz de yüklemeyi unutmayın! Fenerbahçe Dergisi’nin Şubat sayısından çarpıcı başlıklar: • TÜRKİYE İÇİN ADALET, FENERBAHÇE İÇİN ADALET İstanbul bir kez daha tarihi bir gün yaşadı. Fenerbahçeli Avukatlar Derneği’nin Bağdat Caddesi’nde organize ettiği "TÜRKİYE İÇİN ADALET, FENERBAHÇE İÇİN ADALET" yürüyüşüne 500 bine yakın kişi katıldı. Başkanımız Aziz Yıldırım ve Yönetim Kurulu Üyelerimizin de yer aldığı organizasyonda her kesimden insanlar adalet için yürüdü. Yürüyüş’ten hafızalardan silinmeyecek çok özel fotoğraf kareleri derginizde! • Michal Kadlec: "Adım adım şampiyonluk için mücadele veriyoruz" Sezon başında 3 yıllığına çubuklu formamız için el sıkışan Çek oyuncu Michal Kadlec, profesyonel bir futbolcu olmanın yanı sıra her anlamıyla bir sporsever. Golf, buz hokeyi, atletizm, tenis, basketbol, voleybol severek takip ettiği ve fırsat buldukça yaptığı sporlar arasında. Küçük yaşlarda Bundesliga’da seyrettiği babasının izinden giden tecrübeli oyuncumuzla, yabancı statüsündeki kurallar gereği yedeklik sürecinin kendisinde sıkıntı yaratıp yaratmadığı, Süper Lig izlenimlerini ve Fenerbahçe’deki mutlak hedeflerini konuştuk. Mart sayısında yer alan röportajın tamamı ise şöyle: -Kadlec, babanın futbolcu olmasıyla belli ki futbolla iç içe bir çocukluk dönemi geçirdin. Futbol dışında aklını çelen başka bir gelecek planın var mıydı, ya da varsa yoksa futbol muydu her şey senin için? Çocukken birçok spor ile ilgileniyordum; buz hokeyi, atletizm ve tenis gibi branşlarla ilgilendim. Bu sporlar ilgimi fazlasıyla çekmesine karşın futbolcu oldum. Babam bana, hangi spor dalıyla uğraşırsam uğraşayım, hep destek olacağını söylerdi. Her zaman yanımda olduğunu hissettirirdi. Tabii ki futbolcu olmamda babamın da etkisi oldu ancak hiçbir baskıda bulunmadı, sadece her kararımın arkasında olduğunu söyledi ve ben de futbolcu olmayı istedim. -Küçüklüğünde hayranı olduğun, kendine örnek aldığın futbolcular kimlerdi? Benim için en önemli örnek babam idi. Çünkü onun Bundesliga’da futbol oynadığı dönemdi ve ben de ona hayrandım. Benim için çok etkileyiciydi. Ben de ilk olarak orta sahada oynadım, sol bekte oynadım ve zaman zaman da stoper oynayabiliyorum. Oynadığım mevkiiler itibariyle de beni o dönem için en çok etkileyen oyuncular; başta babam olmak üzere Roberto Carlos ve Ashley Cole’dur. -Altyapın Alman ve Çek disiplinleri taşıyor. Bu 2 disiplinin farklılıklarını ve ortak yönlerini bizimle paylaşır mısın? O şartlarla eğitilmiş bir futbolcu olarak; senin karakteristik yapılarını sıralar mısın? Ben 6 yaşındayken Almanya’ya geldim ve 7 yıl Almanya’da yaşadım. Benim o dönem için Alman futbolunda gördüğüm, Alman futbolunun her yönüyle Çek futbolundan daha iyi olmasıydı. Bu belki Almanya’nın ekonomik anlamdaki gücünden de kaynaklanıyor olabilir. Almanya’daki futbol ortamı daha üst düzeydi. Çek Cumhuriyeti’ne geri döndüğümde ise sanki başka bir dünyadaymışım gibi hissettim. Bunun dışında sanırım iki ülke arasındaki bu farktan dolayı olsa gerek, Almanya’da Nike ve adidas gibi marklar tercih edilirdi ama Çek Cumhuriyeti’ne döndüğümde şunu çok açık bir şekilde söyleyebilirim ki adidas ayakkabısı olan tek oyuncu bendim. Çek Cumhuriyeti’ndeki kulüpler de her anlamda daha küçük kulüplerdi. İki ülke futbolu açısından ekonomik fark çok fazlaydı. Tabii bu da iyi bir tecrübeydi. Yalnız oyuncu kalitesi açısından bir fark olduğu söylenemez, son derece üst seviyede futbolcular da vardı. Çek Cumhuriyeti’nde oynadıktan sonra yeniden Almanya’ya döndüm ve bugünlere geldim. -3,5 sezon Sparta Prag ve 5 sezonluk Bayer Leverkusen’de takımlarınla birlikte birçok başarılar elde ettin. Aynı zamanda Çek milli takımındasın. Kariyerinin bu değişik episodlarından en zihnine kazınmış olan anıları bizimle paylaşır mısın? Kariyerimin her anı çok özel ve çok değerli. Çek Cumhuriyeti ve Almanya’da futbol oynadım ve benim için çok güzel deneyimler oldu. Hem profesyonel anlamda hem de Milli takımlarda görev aldığım maçlar benim için unutulmaz. Çünkü hepsi yaşanması gereken bir an ve çıkılması gereken bir basamak idi. Sparta Prag’dan Bayer Leverkusen’e ve oradan da Fenerbahçe’ye gelişim çok özel ve güzel şeyler. Bu nedenle futbolculuk kariyerim boyunca yaşadıklarımı birbirinden ayırmam çok zor. -EURO 2016’da Türkiye ile Çek Cumhuriyeti’nin A Grubu’nda yer alıyor. Değerlendirmeni alabilir miyiz? Güçlü rakiplerimiz var. Gruptan Türkiye ile birlikte çıkmayı temenni ediyorum. Çok harika olur bizim için. Hollanda böyle turnuvalarda çok bulundu. Artık Türkiye ile biz beraber gidelim. Bunlar şaka tabi. Şu anda Fenerbahçe’deki işimize konsantreyiz. -Sezon başında Bayer Leverkusen’den transfer edilerek 3 yıllığına Fenerbahçe ile sözleşme imzaladın. Geçen bu süre zarfında, Bundesliga’nın ardından Süper Lig dengelerini nasıl yorumluyorsun? Aslında herkesin bana sorduğu sorulardan biri de bu; Bundesliga ve Süper Lig arasındaki fark…Türkiye Ligi’nde sahada ve tribünde olan şeylerin, Almanya’da olacağına inanmıyorum. Örnek vermek gerekirse; kırmızı kartlar ve futbolcuların saha içindeki davranışları Almanya’dakinden çok farklı. Belki de bu Türk futbol mantalitesinden kaynaklı…Ancak tribündeki atmosfer de çok özel. -Transferin sonrası takıma kısa sürede adapte oldun ve senden beklenenleri gerçekleştirmek üzere Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarında yer aldın ancak Fenerbahçe daha sonra bu kulvardan men edildi. Avrupa arenasında mücadeleyi sürdürmeyi hedeflemiş Fenerbahçe için bu, ağır bir karar oldu. Ve senin için sonrasında yabancı statüsündeki kurallar gereği kadrodan kopuş dönemi de başladı, diyebiliriz. Bu durumu kendi kariyerin açısından nasıl değerlendiriyorsun? Öncelikle Avrupa’da neler oluyor onu değerlendirmek gerekirse, bu konuda neler yaşandığı ya da neler olduğuna ilişkin tam anlamıyla bir fikrim yok. Yalnız bir gün önce Avrupa’dan men edildik, bir gün sonra ise Avrupa’ya yeniden gideceğimiz açıklandı. Sonrasında ise yeniden men kararı açıklandı. Bu konu hakkında birçok söylemde bulunabiliriz ama yapılacak bir şey yok, çünkü verilmiş bir karar var. Bunun dışında yabancı statüsü ile ilgili konuda bir şeyler söylemek gerekirse de, onunla ilgili de bir karar var ve sahada oynayacak olan 6 yabancı oyuncuya Hocamız karar veriyor. En iyi çalışan ve performansının yüzde yüzünü sahaya yansıtan kimse o formayı alır. Bizler elimizden geleni yapalım, karar verecek olan Hocamızdır. -Yine senin gibi çok önemli oyuncuların bulunduğu bir kadro zenginliği de var. Sakatlıklar, form düşüklükleri vb durumlarla kimsenin yeri de banko değil. Buradaki en önemli formül verilen şansı en iyi kullanmaktan mı geçiyor, neler düşünüyorsun? Verilen şansı en iyi şekilde değerlendirmek çok önemli. Fakat, bunun için bir maç yeterli değil diye düşünüyorum, çünkü uzun süre oynamayıp görev aldığınız ilk maçta hemen farklı bir şeyler yapabilmek kolay bir şey değil. Üst üste forma şansı bulup, ardından değerlendirilme yapılmalıdır diye düşünüyorum. Sonuç itibariyle futbolcu için bir form tutma söz konusu. Görev alınan ilk maçta mutlaka hatalar olacaktır ama onlara bakarak kesin bir hükümde bulunmak pek de doğru değil diye düşünüyorum. Ancak şu konuda bir ayrım yapılması gerektiğine inanıyorum, o da; antrenman ve maç performanslarının farklı olabileceği. Antrenman yapıyoruz ama maç oynamak çok daha farklı. -Kadlec, Fethiye Kupa maçından sonraki bir ayrılığın ardından Sivas,Kasımpaşa ve Elazığ maçlarında ilk 11’de yer aldın. Sivas’ta hakem tarafından manipüle edilen bir maçın ardından Kasımpaşa ile tekrar 3 puanı getirdiniz. Elazığ’da ise puanları paylaştık. Oynadığın bu karşılaşmaları değerlendirir misin? Sivasspor maçını değerlendirerek başlamak istiyorum. Evet, hakem ile ilgili konuşmak gerekirse; hakemin başarılı olduğunu düşünmüyorum. Maçın 10. dakikası itibariyle bir penaltı pozisyonu oldu ve bu da evet penaltıydı. Ancak verilmeyen bir penaltı söz konusuydu. Bunu da değerlendirirken futbolun doğası gereği olan şeyler diye bakılmalıdır. Hakem kararları maça damga vurabiliyor. Sivasspor maçında hakemin o kararından sonra ben fazlasıyla o pozisyonu düşündüğümüze inanıyorum ve bu da konsantrasyonumuza yansıdı. Maçı kazanmak için 80 dakikamız vardı üstelik iyi de bir oyun sergiliyorduk ancak penaltı pozisyonunun zihinlerimizde yer etmesi bizi biraz oyundan düşürdü. Bizim için zor bir akşamdı. Kasımpaşa maçına dönecek olursak; o gece bizim için en önemli şey kazanmak idi. Nasıl kazandığımız ya da ortaya koyduğumuz oyun çok önemli olmasa da kazanmak bizim için fazlasıyla önemliydi. Belki de o gece çok da iyi bir futbol sergilemedik ve daha iyisini de yapabilirdik ama kazanmak biz çok mutlu etti. 2 hafta üst üste aldığımız iki mağlubiyet vardı ve Galatasaray ile aramızdaki puan farkı 4’e inmişti. Bu nedenle Kasımpaşa maçı bizim kesin kazanmamız gereken bir maçtı ve kazanmasını da bildik. Elazığspor maçında ise ilk dakikalarda pozisyonları gole çeviremedik ve sonrasında yine hakem hatalarıyla demotive olduk diyebilirim. -Rakiplerle puan farkını koruyarak sezon sonu şampiyonluğu elde etmek takımın mutlak hedefi. Tüm Fenerbahçe camiasının da bu hedefe inancı ve destekleri tam. Takımın bugüne kadarki 2. yarı performansını ve sezon sonuna ilişkin senin mesajlarını alabilir miyiz? Hedefimiz, kuşkusuz şampiyon olmak. Herkesi de ortak bir paydada birleştiren şey bu. Ancak çok da erken konuşmamak gerekir diye düşünüyorum. Adım adım gitmeliyiz. Sonuç itibariyle Lig uzun bir maraton ve iniş çıkışlar yaşanabilir. Bizim amacımız performansımızı her zaman üst seviyede tutarak emin adımlarla şampiyonluğa ulaşmaktır. Biz oyuncuların hedefi Fenerbahçe gibi büyük bir camiaya şampiyonluğu getirmektir. -Fenerbahçe taraftarını nasıl buluyorsun? Taraftar hakkında tek kelimeyle söylenebilecek şey, harika olmalarıdır. Yer ve mekân ayırt etmeden bize destek olmaları bizim için çok özel ve güzel. Yani her koşulda takımına destek olan bir taraftara sahibiz, onlar bize gerçekten bir aile olduğumuz hissettiriyor. Futbol kariyerimde gördüğüm en iyi taraftar, Fenerbahçe taraftarıdır diyebilirim. -Fenerbahçe’nin diğer branşlarını takip edebiliyor musun? Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımının, Fenerbahçe Ülker Sports Arena’daki maçlarına gidiyorum. Mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum. Aynı zamanda benim gibi Çek bir sporcu olan Aneta, benim arkadaşım ve bu sayede Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımımızın maçlarını da takip etmeye çalışıyorum. Fenerbahçe’nin büyük bir aile olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçe’nin gücünü ve büyüklüğünü ortaya koyan şey de bu aile kavramıdır. -Futbol dışında boş vakitlerinin nasıl değerlendiriyorsun? Boş vaktimiz olduğunda Hasan Ali ile dışarı çıkıyoruz. Aynı zamanda Golf ve PlayStation oynamayı seviyorum. Genelde evimde vakit geçirip, dinlenmeyi tercih ediyorum. Bu şekilde kafa dağıtmaya çalışıyorum. Bunların dışında küçük köpeklere olan bir sevgim de söz konusu. -Türkiye’ye alıştın mı? Her futbolcu gibi 1 ya da 2 aylık dönem adaptasyon sürecidir ama ardından bu dönem aşılır. Şu an için kendimi tamamen Türkiye’ye adapte olmuş hissediyorum. İstanbul aynı zamanda güzel bir şehir ve gezmeyi seviyorum. -Son olarak sarı lacivert formayla önümüzdeki 2 sezon daha birliktesin. Çubuklu formayla neler hedeflediğini paylaşır mısın? Benim hedefim; Fenerbahçe’nin başarılı olması için savaşmak. Fenerbahçe, her sezonda şampiyon olmak için mücadele eder ve ben de bu mücadeleye katkı sağlamak için buradayım. Evet, şu an için Avrupa’dan men edildik ama cezamız bittikten sonra da Avrupa’da da en iyi yere gelmek için mücadelemiz devam edecek. Fenerbahçe için elimden gelenin en iyisini yapmak benim temel hedefim. Kazanabildiğimiz kadar maç ve kupa kazanmak için bir aradayız. • Fernanda Garay Rodriguez: "Voleybola aşığım" Bu sayımızda Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımımızın Brezilyalı smaçörü Fernanda Garay ile bir araya geldik. Kariyerinde birçok başarının altında imzası bulunan 27 yaşındaki yıldız oyuncu; hırsı, atletik yapısı ve takımı ateşleyen tarzıyla Sarı Meleklerin yükselen performansında önemli rol oynadı. Sezon başında Bayan Voleybol Takımımıza dahil olan Fernanda Garay, Fenerbahçe forması ile mücadele etmekten dolayı da çok mutlu olduğunu ifade etti. Taraftarların takıma ve kendisine verdiği destekten çok memnun olduğunu söyleyen Brezilyalı smaçör, Türkiye geride bıraktığı 5 aylık süreçte ise unutamadığı en önemli anın, Başkanımız Aziz Yıldırım’ı havaalanında çok sayıda taraftarımızın karşılaması olduğunu belirtti. Fernanda Garay’ın spor ve özel yaşamına ilişkin birçok ayrıntıyı da bulacağınız röportaj için şimdiden keyifli okumalar… Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, çok kalabalık bir aileyiz. Burada iyi bir arkadaşlık ortamı var. Antrenman bittiği zaman iş bitmiyor, takım arkadaşlarımla beraber zaman geçiyoruz ve bundan zevk alıyoruz. Spor Kulübü olduğumuz için, basketbol maçına gidiyorum, futbol maçına gidiyorum. Kulübümüzün diğer branşlardaki maçlarını izliyorum. Mesala Cristian Baroni ile bu şekilde arkadaş oldum. Bu atmosfer, sporculara kendilerini daha iyi hissettiriyor. 02: Türkiye’de geride bıraktığım süreçte, Başkanımız Aziz Yıldırım’ın Cannes dönüşünde havaalanında karşıladığımız gün, benim için en unutulmaz ve çok farklı bir andı. Normalde biz Brezilya futbol takımı Dünya Şampiyonası’nı kazandığı zaman her beraber, bir heyecanla dışarıya çıkarız. Başkanımızın olayı ise çok farklı bir destekti. İlk defa böyle bir amaç için bir araya gelmiş bu kadar çok insan gördüm. 03: Taraftarlarımıza verdikleri destekten dolayı çok teşekkür ediyorum. Sosyal medyada takipçilerim ile Türkçe yazışamadığım için üzgünüm. Önümüzde zor maçlar var. Taraftarlarımız geldiği zaman biz onların desteklerini hissediyoruz. Maçlara gelip bizi desteklemeye devam etsinler. Destek bizim için çok önemli. • "Bu kulüp bizim için ayrıcalıklı olmak demektir" Geçtiğimiz ay sizlerle Fenerbahçe Yüzme Şubemiz sporcularından Burcu Dolunay, Gizem Çam ve Esra Kübra Kaçmaz ile bir araya gelip, Fenerbahçe ve geleceklerine ilişkin bir söyleşi gerçekleştirmiştik, bu ay ise dergimizin konukları; tabir yerindeyse -tıpkı ablaları gibi- benzer başarılarla kendilerinden sıkça söz ettiren 5 genç yüzücümüz Ecem Dönmez, Derin Köseoğlu, Sıla Bilgi, Sezin Eligül ve Deniz Özkan… •Kulüpten Haberlerin yanı sıra Atletizm, Masa Tenisi, Yüzme, Yelken, Yüzme, Boks, Voleybol, Futbol ve Basketbol Şubelerimizden daha birçok haber, "Haber Turu" sayfalarımızda… Fenerbahçe gündeminden kopamayacaksınız. • Dr. Sedat Hayran ile Akademik Vizyon’da konuk: Cahit Berkay "Fenerbahçeli olmak, var olmanın ta kendisi" 7’den 77’ye üç kuşağın vazgeçemediği; harika sesi ve hit şarkıları, fantastik tarzı, şık giyimi, sadece müzikte değil, ekonomi, moda, Global Arts & Entertainment dünyasında da hayranlarını sürükleyen yılların eskitemediği Anadolu Rock ve Türk Halk Müziğinin kült ismi… Yaşadığı toplumun "Melodik Dili", doğuştan besteciliğini "Selvi Boylum Al Yazmalım" ile taçlandırdı. Bugüne dek sayısız dizi, sinema, reklam müziği besteledi. Moğollar ile efsaneleşti. Cem Karaca ve Barış Manço ile Moğolları zirveye taşıdı. İşte size, müthiş bir Fenerbahçeli daha Sayın Cahit Berkay Beyefendi. Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: O dönemler ne görsel ne de yazılı medya vardı. O açıdan bakıldığında müzik olgusunun bir hafızayı günümüze taşıyan yönü yani müziğin insan yaşamındaki yeri ve kültürün bir parçası olmasındaki önemi ortaya çıkıyor. 02: Müzik, insanın ruhunu okşayan tarz ise o vakit o, insanı çok daha sevecen, yüreğinde çok daha sevgi olan birey haline getirir. 03: Fenerbahçeli olmak, var olmanın ta kendisi. Olmak fiilin en rahat kullandığım, başka bir şey olmayı düşünemiyorum. 4 yaşımdaymışım ben o anı hatırlamıyorum. Akrabamız var Oktay ağabey. Benim idolüm. "Bana sen hangi takımı tutuyorsun?" diye sormuş. Ben de yarım yamalak "Beşiktaş" demişim. O da bana sen bundan sonra Fenerbahçelisin deyince ben de "Tamam Oktay ağabey" demişim. Kızım Müge doğduğunda ben de kulağına fısıldadım "Sen Fenerbahçelisin" diye. 04: Fenerbahçe’min maçları denk geldiğinde evimin tavan arasında bulunan stüdyomda izliyorum. Curayı elime aldığımda maçları alıyoruz. Top bizdeyken güzel melodiler çalmaya başlıyorum. Takım hızlandığında hızlanıyorum, rakip takıma geçince top, ben de bozuk çalıyorum. Bir maçta ne yaptıysam, olmadı maçı alamadık. Oradan "Geri sar" diye bir parça çıktı, totemden. Yani, bazen Fenerbahçem için tuttuğum totem bile işe yarıyor. Asaleti yeter. 05: Ersun Hocamız, futbolun bilimsel bir olgu ve unsurunun insan olduğunu, ben dahil tüm kamuoyuna öğretti. Başarıya endeksli takım yaratma becerisiyle Fenerbahçemizi ligde zirveye taşıyarak kalitesini kanıtladı. Helal olsun, selam olsun hocamıza. 06: Siyaseti, futbolun içine sokmaya çalışırsanız, bunun yanıtını çok geçmeden alırsınız. • Sibel Kurt ile "Sibel’in Sahası"nda konuk; Enver Aysever "Fenerbahçelilik bir haktır" Belki "Aykırı Sorular" sormadım ama ben Enver Aysever’in Fenerbahçe’ye bakış açısını çok sevdim. Özellikle de verdiği röportajdan çıkardığım başlığını. İşte ondan dolayı bir kez daha Fenerbahçe hepimizin… Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Mesele; Aziz Yıldırım’ı sevip sevmemek değildir. Fenerbahçe bir mağduriyet yaşıyor. Yaşadığı bu mağduriyet her açıdan belgeli. Taraftar isyan ediyor. Fenerbahçe bugün Türkiye’de pek çok haksızlıklara karşı bir simgeye dönüştü. Bu tarihte çok az olabilecek bir şey, bunu çok iyi anlamak lazım. Ve Fenerbahçe, Fenerbahçe’nin üzerine düşenden çok fazlası oldu. Bu, başka bir dalga oldu: Fenerbahçe eşittir cumhuriyet oldu; bunu anlamak lazım. Tarihte bu dönem tartışıldığı zaman Fenerbahçe’nin durduğu nokta da tartışılacak. 02: Fenerbahçe taraftarı şimdi ise; farkında olarak ya da farkında olmayarak Türkiye’nin siyasi ortamında bir tavır hatta bir direniş gösteriyor. Fenerbahçe, halk olduğunu tekrar gösteriyor ve toplumsal bir sorumluluk üstleniyor. Türkiye’de haksızlıklara karşı direnen, tüm iktidarların borazanı olmayan, mazlumun yanında olma direnci gösteren, işçiler mağdur olduğunda onun yanında olan, Ali İsmail Korkmaz gibi genç insanlar can verdiklerinde onun yanında olan… 03: 1 milyon üye Fenerbahçe için düşük bir hedeftir, ben Fenerbahçe’nin hemen 5 milyon üye bulabilecek kadar bir zemini olduğunu düşünüyorum. Makul bir para olursa herkes üye olur. Sonuçta bu bir gönül koyma meselesidir. Üye sayısı arttıkça ne olur? Fenerbahçe Spor Kulübü’nün aidiyet duygusu ve sorumluluk duygusu artar, çok daha büyük bir taban seçme ve seçilme hakkına sahip olur. Fenerbahçe, Türkiye’nin bütün renklerini içinde taşır. Demokratik bu yapılanma Başkan Aziz Yıldırım’ın yapmış olduğu en iyi proje olur. 04: ;"Fenerbahçelilik bir ayrıcalık değildir, Fenerbahçelilik bir haktır." Yani kimsenin bir ayrıcalığı, statüsü olmadan insanların eşitlendiği yerdir. Fenerbahçe’nin en büyük avantajı bu; hepimiz eşitiz. •Yazarımız Ersin Demirel, bu ay "Hayatın İçinden Fenerbahçe"de Koray Candemir’i ağırladı. "Şampiyonluğa inancım tam" Türk Rock müziğine yön veren, sevilen isimlerden Koray Candemir ile birlikteyiz bu ay "Hayatın İçinden Fenerbahçe"de. Kargo Grubu’ndan, Maskott’a ve solo çalışmalarına uzanan müzik yolculuğuna; planlarına ve sarı – lâcivert renklere olan tutkusuna dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Röportajdan derlediğimiz spotlar şöyle: 01: Aylardır Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde sahne alıyoruz. Her Cuma akşamı oradayız. Hem işimizi yapıyoruz, hem de eğleniyoruz. Sevenlerimizle, keyifli saatler geçiriyoruz. 02: Bir maç günü arkadaşlarınızla Kadıköy’de buluşmak, maç öncesi bir şeyler yiyip içmek, tezahürat yapmak, insanların akın akın stada gelişine tanık olmak beni çok mutlu ediyor. Benim için Fenerbahçelilik budur, bu güzelliklere tanık olmaktır. Fenerbahçe, Kadıköy’den çıkıp, tüm Türkiye’ye yayılan tutkunun adıdır. 03: Kasımpaşa maçının olduğu 16 Şubat’taki o müthiş yürüyüş de bunun ispatı oldu. O yürüyüş günü bence, İslam Çupi’nin o "Başka Bir Büyüklük…" söylemi de ispatlandı diye düşünüyorum. • Yazarımız Alp Bacıoğlu, bu ayki "Zaman Tüneli" adlı köşesinde; "Eşref Aydın’ı kaybettik" konusunu işledi. • Eski Başkanlarımızdan ve dergimizin saygı değer köşe yazarı Faruk Ilgaz, yazılarıyla sizleri geçmiş zamana taşıyor, genç nesli Fenerbahçe efsaneleriyle tanıştırıyor. Faruk Ilgaz yazıyor: "Futbol tarihinin yenilmeden ve gol yemeden şampiyon olan 1922-23 İstanbul Ligi Şampiyonu"; "Kulübünü şampiyon yapan bir kaleci: Ilie Datcu"; "Fenerbahçe’nin virtüöz bir sporcusu: Can Bartu" ve "Fenerbahçe’de başarılı bir yönetici: Ulvi Tümen" • Köşe yazarlarımız Gürdoğan Yurtsever, Oktay Unsal, Paşalı Birol, Ayşesu Zorlutuna, Ege Özışık ve Jak Benzonana gözden kaçmaması gereken konuları, yazılarına taşıyarak gündemi oluşturmaya devam ediyorlar. • Profesyonel futbol takımımızın geçtiğimiz ay içinde yaptığı tüm resmi karşılaşmaların maç özetleri ve çok özel istatistiki bilgiler Onur Tuncer’in kaleminden derginizde… A2 Ligi maç özetleri ve değerlendirmeler derginizde! • Futbol Altyapı ile basketbol, voleybol, yüzme, boks, masa tenisi, atletizm, kürek ve yelken şubelerimizden çok özel haberler, fikstürler, transferler, müsabaka ve şampiyona sonuçları Fenerbahçe Dergisi’nde. •Facebook, Google+, Instagram, Twitter, Foursquare ve son olarak youtube/fenerbahce! Kulübümüzü taraftarlarımıza bir adım daha yaklaştırmak, taraftarlarımız ile aramızdaki #BizBirAileyiz ve #BirlikteDahaGüçlüyüz gerçeğinden yola çıkarak attığımız adımları daha da geliştirmek adına hız verdiğimiz dijital dünya ve sosyal medya çalışmaları kapsamında geçen ay içinde neler oldu? Dergimizin sosyal medya sayfasından takip edebilirsiniz. • Yurt içi ve yurt dışındaki tüm derneklerimizden son haberler sayfalarımızdan sizlere taşınıyor. • Fenerbahçe Spor Kulübü Spor Okulları, Fenerbahçe Turizm & Catering, Fenerium, Fenercell, FenerNET, Premium Kart, Fenerbahçe Kart, Fantorya Kart ve Fenerbahçe Dergisi Abonelik etkinlikleri derginizde. • Fenerbahçe Koleji’ne dair tüm haber ve etkinlikler derginizde. • Dergimizin en sevilen köşelerinden minik taraftarlarımızdan birer merhaba geliyor sizlere… "Minik Kanaryalar" adlı köşemizde siz de çocuğunuzu Fenerbahçe camiasıyla tanıştırabilirsiniz. • Her ay beğeniyle okunan 12. Adam köşemizde bu ayki konuk; Tuğba Sodekoğlu • Fenerbahçe Dergisi, astroloji ve bulmaca köşesiyle de taraftarın hayatına renk katmaya devam ediyor. • Fenerbahçe Dergisi’nin 133 no’lu Mart sayısı, gündemi oluşturan gerçek haberler ve hiçbir yerde görmediğiniz fotoğraflarla yine dopdolu. Derginizi bayiinizden ekleriyle birlikte istemeyi unutmayın. Keyifli okumalar…