Başkanımız Aziz Yıldırım’ın Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi’nde yapılan Fenerbahçe Spor Kulübü Seçimli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı konuşma şöyle: Bu Kulüp İçin Hapis Yattım Sayın Fenerbahçeliler, Lütfen, herkes kendine gelsin. Burası Genel Kurul. Çocuğumun her şeyimin nafakasını bu kulübe verdim. 20 sene bu kulübe hizmet ettim. Bu kulüp için hapis yattım. Ayıp oluyor. Yapmayın. Birbirimize saygılı olalım. Burası Fenerbahçe Spor Kulübü Kongresi. Ona göre davranın. Tribüne gelip bağırmayanlar burada amigo gibi bağırmasın. Hepinize söylüyorum. Ali Koç bizim düşmanımız değil. Ben de Ali Koç’un düşman değilim. Sayın Divan Kurulu Başkanım, Değerli Genel Kurul Üyelerimiz, Sevgili Fenerbahçeliler, Sevgili Kardeşlerim, Gönüldaşlarım, Dava arkadaşlarım, sizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Ekran başındaki tüm Fenerbahçelilere de saygılar olsun. Şehit askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine başsağlığı diliyorum. Mekanları cennet olsun. Genel Kurul Fenerbahçe'nin Kendisidir Fenerbahçe’nin en yüksek karar organı olan genel kurulumuz Fenerbahçe’nin ta kendisidir. Bu kurul, 20 yıl önce başta olmak üzere birçok defa, beni, Erganili bir öğretmen çocuğu olan Aziz Yıldırım’ı, Ergani’de doğup, baba mesleği nedeniyle Düzce’de büyümüş, devlet okullarında okumuş, hayatının hiçbir döneminde çevresindeki insanlardan hiçbir farkı olmadığını bilen, devletin okullarında eğitimini alarak inşaat mühendisi olan bu kardeşinizi başkan yaparak, beni bu şerefli göreve layık gördü. Fenerbahçe Elitist Bir Seçim Yapmadı En sonunda alkışlayacaksınız. Neden bunu önemsiyorum? Çünkü Fenerbahçe elitist bir seçim yapmadı. Çünkü Fenerbahçe şan, şöhret, soy sop hiçbir şeye bakmadı. Fenerbahçe, Fenerbahçe’ye gönül verenleri kendi gönlünden bildi. Şimdi gönülden gönüle konuştuğumuzu bilerek, konuşuyorum ve sizlere teşekkürlerimi sunuyorum. Ruhumuz Bir Dedik Ruhumuz Bir diyerek, Fenerbahçe tarihi açısından son derece önemli bir yola baş koyduk. O ruh Fenerbahçe’nin hamurunda var, temelinde var. O ruh ülkemizin en kötü günlerinde, yedi düvelin işgali altında kalmış, vatanın bütünlüğüne, birliğine, ülkenin bağımsızlığına katışıksız inanmış yüce gönüllerden bize geçen bir ruh. O ruh, Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden ruh Fenerbahçelilik Aynı Ruhtan Olmaktır; Kuva-i Milliye Ruhudur Fenerbahçe bana büyük bir onur bağışladı. Bundan dolayı müteşekkirim. Ben sadece 1 oyla seçim kazandığım için değil. Fenerbahçeli olmanın değerine inandığımım için her birinizin saygıdeğer insanlar olduğunuzu bilerek konuşuyorum. Her Fenerbahçeli en az benim kadar saygıya, hürmete layıktır. Çünkü Fenerbahçelilik aynı ruhtan olmaktır, 1 ruh ile olmaktır. O ruh Fenerbahçe’nin hamurunda, harcında vardır. Fenerbahçe emperyalizmin kuşatmasını kırmak, milli mücadeleyi ateşlemek, bağımsız Türkiye’yi kurmak için adanmış ruhlardan bize ulaşan ve içimizde yaşayan bir aşktır. O aşk vatan sevgisi, o aşk bağımsızlık ideali, o aşk kardeşlik, birlik, beraberlik inancıdır. Kısaca Kuva-ı Milliye ruhudur.Ben burada sizi selamlarken, önünüzde eğilirken, işte bu ruhu selamlıyor, bu ruhun önünde eğiliyorum. Böyle Bir Değişim Vaadine İnanıp İnanmamayı Sizlerin Ferasetine Bırakıyorum Fenerbahçe’nin bu en yüksek organı olan genel kurul önünde şimdi kısaca sizlere neden bir kez daha görev yapmamız gerektiğini anlatmaya çalışacağım;Öncelikli olarak, genel kurul üyelerimiz ve taraftarlarımızdan gelen geri bildirimlerden yola çıkmak ve çok sık duyduğum bazı sözler üzerinde durmak istiyorum: Muhalefetin en çok vurgu yaptığı şey, konu, bir değişim olması gerektiği ve sloganı da değişim istiyoruz diyen bir yaklaşım. Elbette değişim kaçınılmazdır ve elbette değişim yararlıdır. Eğer doğru zamanda, doğru yönde yapılıyorsa, doğru bir akılla yönetiliyorsa. Öyleyse Fenerbahçe’nin değişim ihtiyacına bu açılardan bir bakalım. Bize muhalefet edenlerin değişimden kastettikleri şey yöneticilerin değişmesi olsa gerek. Sanki, ben ve arkadaşlarımız, başkan ve yönetim kurulu arkadaşları değişirse sihirli bir dokunuş gerçekleşmiş olacak ve her şey değişecek. Böyle bir değişim vaadine inanıp inanmamayı sizlerin ferasetine bırakıyorum ama değişimden anlaşılması gereken Fenerbahçe’nin nasıl değişeceği. Fenerbahçe için neyin değişeceği ve bu değişimin nasıl gerçekleşeceği olmalıydı. Eğer şuna inansam; ben ve arkadaşlarımın yönetimi bırakmasıyla Fenerbahçe için doğru yönde, doğru zamanda, yararlı bir değişimin gerçekleşeceğine inansam bir an bile tereddüt etmeden gereğini yerine getirirdim. Bundan sonra çok ayıp ediyorsunuz. Belki de bir kısmınız Hedef 1 Milyon üye ile üye oldunuz. Ali Bey'e yapılan saygısızlığı da kabul etmiyorum, bana yapılanı da affetmem. Ayıp oluyor. Yargıtay Hala 'Fenerbahçe Sen Masumsun' Demedi. Soracağım Hesap, Fenerbahçe'nin Hesabıdır Ben ne demiştim, bir değişim olacak, yeni kuşaklar Fenerbahçe’de görevi devralacaklar. Ama ne demiştim, bunu bir şartla söylemiştim. Fenerbahçe’nin 3 temmuzda uğradığı zulmün hukuken tescil edilmesinden sonra, Yargıtay kararından sonra. Bu Yargıtay kararını kişisel olarak benim, sadece benim beraat etmem anlamına gelecekmiş gibi anlatanlar ve anlayanlar var. Hayır beklediğimiz karar benim kişisel kaderimi etkileyen bir şey olsaydı gelip burada bu karar çıkana kadar bu görevi yapmak istiyorum demezdim. Çünkü masumiyeti ilan edilmek değil çok büyük haksızlıklara, iftiralara uğradığı yargı kararı ile tescil edilmesi beklenen Fenerbahçe spor kulübüdür. Şimdi uğradığımız haksızlığın zulmün hesabı ortada duruyor. Hala “Fenerbahçe sen masumsun” demedi Yargıtay. demediği için biz elimizde kesinleşmiş bir yargı kararı alarak bize bu zulmü yapanların yakasına yapışamıyoruz. Onlardan bize ettikleri zulmün hesabını soramıyoruz. Fenerbahçe’ye bu kötülükleri yapanların kimler olduğunu bilmediğimiz için değil ama elimizde bir yargı kararı olmaksızın yapacağımız her şey bir zorbalık olur. Bunun için Yargıtay meselesi önemli. Sayın Ali Koç diyor ki; “hiç merak etmesin Aziz başkan, takipçisiyiz.” Ali Koç meseleyi tamamen yanlış anlamış. Benim kendi adıma bir korkum, kaygım yok. Evet hesap soracak olan benim ama soracağım hesap kişisel hesabım değil, Fenerbahçe’nin hesabıdır. O Dilekçelerden Bana Hergün Binlercesi Yazılıyor Ali kardeşim, bu davanın takipçisi olacağım diyor. Şu kampanya dönemi boyunca bir şey çok dikkatimi çekti. Bu hususu da sizin dikkatinize getirmek isterim. Bilmiyorum, öyle söylediği için, doğru söylediğine inanıyorum. 101 kişi bir dilekçeyle Ali Koç’u BİMER ve CİMER’e şikayet etmiş. Ali Koç bu dilekçeyi görmüş ve Vefa Bey’e de göstermiş. Kendisini ve ailesini töhmet altında bırakan isnatlar varmış. O günden beri Ali Koç durumun ciddiyetini televizyon televizyon, toplantı toplantı dolaşarak anlatıyor, endişe duyduğunu, bu durumun açıkça kendisini korkuttuğunu ifade ediyor. Şimdi ben Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Genel Kurul Üyeleri önünde soruyorum: Ciddiyeti kuşkulu bir dilekçe BİMER’e, CİMER’e yazılmış. Her gün o dilekçeden benimle ilgili binlercesi yazılıyor. Sadece bir dilekçenin yarattığı endişeyle kendisini ve ailesini ne kadar kaygılandığını her yerde anlatan bu kardeşimiz hakikaten Fenerbahçe namına sorulması gereken hesabı sorabilir mi? Bu Hesap Verilecek Ben diyorum ki, bakın ben bir yıl bu kulüp için hapis yattım. Bir taneniz bir gün yatmaz. Onu bilin ayıp oluyor. Başka konuşurum, ayıp. Fenerbahçe formasını giyip başkanına hakaret edemezsin. Burada kim olursa olsun. Bunu bilin. O formayı ben yaptırdım, ben. 3 Temmuz zulmü paralel devlet veya düz devlet; devlet eliyle yapıldı. Bu zulmü yapanlar, çanak tutanlar, göz yumanlar, alkışlayanlar ve elbette bu zulümden nemalananlar, devlet kurumları veya devletin gözetim ve denetimi altındaki kurumlar, TFF vs. kulüpler,kulüp yöneticileri, yalan dosya tertip edenler, yalancı şahitlik yapanlar ve medya. Bir hesap verilecek. Bu hesaplaşmayı sizce Sayın Ali Koç, bu korku ve endişelerle yapabilir mi? 8 gün uykusuz, dinlenmeden, sorguya maruz kalmadan, hapislere atılmadan, medya bombardımanına maruz kalmadan, sadece bir dilekçe seni korkutmuş, ürkütmüş. Şimdi, ben Genel Kurul üyelerine soruyorum. Fenerbahçeli duruşu bu mu olmalı? Fenerbahçe’nin başkanı, kendisinin, ailesinin, sahip oldukları şirketlerin, markaların kitle önündeki itibarını düşünmeye mecbur bir kimse olarak bu mücadeleyi yürütebilir mi? Biz Böyle Bir Şeye Tenezzül Etmedik En son mali konuda bir şey söyleyeceğim. Gitmeyin, dinleyin. Belki Ali bey de katılacak.Üstelik, son derece yakışıksız bir ima ile, bu dilekçeden bizi sorumlu tutuyor. Bu çok yakışıksız ve ayıp bir isnattır. Ne biz böyle bir şeye tenezzül ederiz, ne de bir Fenerbahçelinin iftiraya maruz kalmasına müsaade ederiz. Sayın Ali Koç hiç endişelenmesin, ürkmesin, ben ve bütün Fenerbahçeliler, kendisine haksız yönelecek her türlü girişimin karşısında kale gibi dururuz. Nasıl durduğumuzu geçmişte herkes biliyor, bundan sonrasını anlatmamıza da gerek yok. Üzerimize Gerçek Mermi Sıkmaya Kalktılar, Bunu Azımsıyamazsın 3 Temmuz… O gün müthiş bir deprem gibi bir etkisi yarattı tüm Türkiye’de. İşyerlerinizde, sizler, “Şikeci” damgası yediniz yok yere… Çocuklarınız okula gitmek istemedi, onlara Fenerbahçeli olmayan arkadaşları “Sizin takım şikeci, sizin başkanınız şikeci” dediler… Herkes bu davadan vazgeçse ben vazgeçemem, arkadaşları tarafıdan şikeci diye aşağılanmış masum çocukların hatırı için susamam, susamayız. Her duruşma günü Çağlayan’da biber gazı yediniz, Silivri’de yerler buz tutmuşken saatlerce beklediniz, köprüye yürüdünüz, üzerinize gerçek mermi sıkmaya kalktılar… Ancak 3 Temmuz o günlerde kalmadı; bugüne de sirayet eden etkileri var. Bunu küçümseyemezsin, bunu azımsayamazsın. Lütfen, Allah aşkına saygılı olalım. Her yere bakarım ben. Aynısı Real Madrid'in Başına Gelseydi Ne Olurdu? Real Madrid takımını düşünelim, bırakın Fenerbahçe’yi. Bir operasyon yapılıyor, Başkanı, yöneticileri ve profesyonelleri içeri giriyor. En iyi oyuncuları takımdan ayrılıyor, takımın prestiji ciddi anlamda sarsılıyor. Borsa değeri yarı yarıya düşüyor. Sonrasında kendilerine kumpas yapan polislerin saçma sapan iddialarıyla dolu polis fezlekeleriyle Real Madrid Şampiyonlar Ligi ve UEFA’dan men ediliyor. En az 3 tam sezonun tüm gelirlerinden mahrum kalıyor. 2011’de Real Madrid’in başına bunlar gelmiş olsaydı ne olurdu? Ronaldo, Marcelo, Ramos bugün takımda olur muydu? Real Madrid Şampiyonlar Ligi Kupası’nı bugün alabilir miydi? Biz Feda Dedirtmedik Her şeyi 3 Temmuz’a bağlamayalım tabi. Doğru, kendi özeleştirimizi de yapalım. Bizler, camiamızın psikolojisini düzeltmek, onlara tabiri caizse “FEDA” dedirtmemek için, bazı durumlarda hızlı ve radikal kararlar almak durumunda kaldık. Bazı hamlelerimiz başarılı oldu, bazıları ise ne yazık ki olmadı. Ancak bunlara bizi zorlayan yegane faktör 3 Temmuz’du zira Fenerbahçe’nin toparlanması gerekiyordu. Şimdi bize deniyor ki 3 Temmuz’dan bıktık artık. Oldu bitti, öpüşün, barışın mı diyorsunuz bize? Bu mu? Önerin bu mu? Kim özür diledi Fenerbahçe’den? Her gün manşetler boyu, saatler boyu şikecilikle Fenerbahçe itham edilirken, kim özür diledi? Fenerbahçe devlet eliyle mağdur edildi. Benim karşımda devletin kurumları, hakimleri, savcıları, polisleri, UEFA, FIFA vardı. Bizden kim özür diledi? Şimdi Aziz Yıldırım herkesle kavgalı hale getirdi diyenlere soralım, herkesle iyi geçinmek için biz mi özür dileyelim? Bizim karşımızda medya vardı, yalan yanlış propagandalarla ajite edilmiş milyonlarca başka takım taraftarı vardı. Her gün hakaret, her gün küfür vardı. Sadece hapiste geçen günlerimin hesabını sormuyorum. Ben kişisel bir hesap ta sormuyorum. Ben Fenerbahçe’nin hakkını arıyorum, Fenerbahçe’nin hesabını soruyorum. Ne öneriyorsunuz? Oldu bitti, unutalım mı? Her şey 3 temmuz, her şey 3 Temmuz öyle mi? Eğer biz özeleştiri yapılacaksa, siz muhalefet olarak ne yaptınız? Siz bir özeleştiri verin burada, ondan sonra gelin benden hesap sorun. Hiçbir Kavga Şahsımla İlgili Değildir Şimdi diyorlar ki, hep kavga hep kavga… Aziz Yıldırım herkesle kavgalı. Herkesle Fenerbahçe’yi kavgalı hale getirdi. Kulüplerle kavgalıyız, eski sporcularımızla kavgalıyız. Bunun da sebebi sorumlusu Aziz Yıldırım. Aklıma Nasreddin hoca fıkrası geliyor. Hırsızın hiç mi suçu yok? Tek tek cevap vereceğim. Tek tek isimlerini zikretmeye gerek görmüyorum. Hiçbirisiyle kavgamız benim şahsımla ilgili değildir. Mesele, kendisini Fenerbahçe’den daha üstün, daha değerli görmelerine müsaade etmeyişimizdir. Taraftar nezdindeki popülaritesini Fenerbahçe’ye karşı bir koz olarak kullanmaya kim kalkışırsa, benden alacağı cevap bellidir. Adını zikretmeyeceğim ve maddi, manevi bu kulüpten tüm haklarını alan, hiçbir hakkı kalmayan bu sporcuların hepsinin hak ettikleri cevabı hak ettikleri muameleyi gördüklerine vicdanen müsterihim. Dolayısıyla, daha sezonun ortasında rakip kulüplerle sözleşme imzalayan adamların terbiyesizliğini isteyen savunsun. Ben Fenerbahçe’nin başkanıyım ve Fenerbahçe’nin hukukunu, hakkını savunurum. Fenerbahçe’ye karşı küstahlaşan, hak ettiği cevabı alır. Bunun adı kavgacılıksa kavgacılık. Onlar Bize Sürekli Husumet Duyuyorsa Ne Yapacağız? Özür Mü Dileyeceğiz? Gelelim Başka kulüplere. Başka kulüplerle kötü olmak için biz ne yaptık? Fenerbahçe her zaman şampiyonluğun 1. adayı, her zaman rekabetçi, her zaman büyük taraftarıyla ezici bir güç. Bu gücün karşısında haset duyanların olması, bu gücün karşısında onu yenmek ve aşağı çekmek isteyenlerin olmasından daha doğal ne olabilir? Ne yapacaktık yani, özür mü dileyecektik? Biz her zaman iyi niyetli rakiplerimize iyi niyetle karşılık verdik, yardımcı olduk. Ama onlar bize sürekli husumet duyuyorlarsa ne yapacaktık, özür mü dileyecektik? Tam da bu nedenle hukukunu sonuna kadar savunacak dirayette olduğumuzu düşündüğümüz için bu göreve talip oluyor, tam da bu nedenle Yargıtay kararı sonuna dek görevde kalmamızın gerekliliğini anlatıyoruz. Camianın Tek Vücut Olması Çok Önemli; Niçin Bu 19 Ay Önce Aklına Gelmedi? Biraz önce huzurlarınızda başkan adayı olarak konuşan arkadaşımız Sayın Ali Koç defalarca televizyonlarda şunu söyledi: bu seçimde kazanamazsam, bir sonraki kongrede aday olmayacağım. Niçin diye soranlara? Bu durumun tribünde ve camiada bir ayrımcılık ve ikilik yaratacağını, bunun da Fenerbahçe’ye zarar vereceğini, bu nedenle bu kongrede kazanamazsa bir sonraki kongrede aday olmayacağını baştan ilan ettiğini söylüyor. Ben bu tutuma saygı gösterebilirdim ve samimiyetine inanabilirdim. Çünkü az öncede söylediğimiz gibi camianın aynı hedefe odaklanması, tek vücut olması sportif başarısı için çok önemli. Özellikle futbol takımının şampiyonluğu için 12.adam takımın olmazsa olmazı iken, bu yaklaşım elbette doğru bir yaklaşımdır. Ama benim aklıma şu soru geliyor: sevgili kardeşim Ali, niçin bu duyarlılığı bundan 19 ay önce aklına getirmedi? Niçin 19 aydır henüz ortada kongre yokken, bir başkanlık ve seçim yarışı başlatarak tribünlerin ve camianın odaklanmasını bozdun? Şimdi soruyorum size; bu sene Fenerbahçe tribününde yaşadığımız isteksizlik ve takımla bütünleşmeme durumunun bu seçim yarışıyla hiç mi ilgisi yok? Fenerbahçe'yi Herkesin İzlediği Model Haline Biz Getirmedik Mi? Fenerbahçe’de bir kurumsallık olmadığını, bir kurumsallık getirileceğini söylüyorlar. Bunu söyleyenler ne Fenerbahçe’nin ne de Türkiye’nin futbol tarihini bilmiyorlar. Aziz Yıldırım Fenerbahçe’ye, Fenerbahçe Türkiye, Türk futbolunu kurumsallıkla tanıştırdı. Biz bu kulübü yönetmeye başlamadan önce, futbol neredeydi, futbol ekonomisinin durumu neydi, kulüplerin temsiliyet düzeyi neydi? Siz bunları hatırlıyor musunuz? Fenerbahçe’yi bütün kulüplerin izlediği, herkesin takip ettiği bir rol model haline biz getirmedik mi? Önce biz yaptık, sonra başka kulüpler, sonra TFF yapmadı mı? Federasyonları ve başka kulüpleri gelişmeye zorlayan biz olmadık mı? Bunlara siz şahit değil miydiniz? Açık ara diğer kulüplerin önünde biz değil miydik? Bizimle yarışamadıkları her yerde devlet yardımlarına ve devlet himayesine sığındılar. Asıl şike işte budur. Fenerbahçe’ye karşı sürekli haksız rekabet yaptılar. Bu haksız rekabetle de baş edemediler, bu yolla da yenemediler Fenerbahçe’yi ve 3 Temmuz Kumpası bütün hasetçilerin ekmeğine yağ sürdü. Fenerbahçeliler ezilirken, onlar yarışmadıkları, kazanmadıkları, hak etmedikleri ödülleri paylaştılar. Fenerbahçe Kongresi'ni Grupların Tahakkümünden Kim Kurtardı? Hedef 1 Milyon Üye nedir? Bakın stadımızda yapıyoruz genel kurulu. Salonumuz da çok güzel . Hangi tek adam, seçenlerinin sayısını arttırır? Tek adamlığın kuralı sınırlı sayıda delege ve sürekli tekrar eden seçim döngüsüdür. Biz burada yalandan mı seçim yapıyoruz? Bunu söyleyenler Fenerbahçe Genel Kurulu’nun iradesini grupların tahakkümünden kimin kurtardığını, Fenerbahçe’yi grupçuluk batağından kimin çıkardığını ya bilmiyorlar, ya da çabuk unutmuşlar. Boynunu Büken O Çocukların Hakkı İçin Vazgeçmeyeceğim Peki o halde yeniden aday olmam bir türlü görevi bırakmak istemeyişim, koltuktan ayrılamayışım anlamına mı geliyor? Eğer vicdanınıza sorduğunuzda siz, Fenerbahçe’nin okulda sokakta şikeci damgası yiyen çocukların, sorulacak bir hesabı yok diyorsanız, Fenerbahçe’nin üzerinden bu damga kalkmasa da olur diyorsanız, Fenerbahçe’nin zorla elinden alınan haklarının tazmin edilmesine gerek yoktur diyorsanız, Benim de aday olmam gereksizdir. Bunu vicdanınıza bırakıyorum… Ama ben, herkes farklı düşünüyor olsa bile, ben gereksizdir diyemem… Benim çektiğim acıyı en çok kim anlamıştır diye sorarsanız, size şu cevabı vereceğim: Arkadaşları tarafından şikeci diye alay edilen çocuklar… Tribünlerde şikeci diye tezahürata maruz kalan taraftarlar ve birkaç arkadaşımla ben… Herkes vazgeçse, o çocukların hakkı için ben vazgeçmeyeceğim. Boynunu bükmek zorunda kalan o çocukların hakkı için, ben vazgeçmeyeceğim. Herkes vazgeçebilir, ben vazgeçemem… Vazgeçemeyeceğim için adayım… Fenerbahçe Genel Kurulu’nun anlamasını beklediğim şey bu. Bu meydandan kaçma özgürlüğüm yok. Fenerbahçe'yi Namerde Muhtaç Etmeyeceğiz Altyapı projemiz, sonrada mali konuya geleceğim. Çok önemli. Bekliyordum neleri. Benim babam öğretmen. Ben bir öğretmen çocuğuyum. Hepiniz bilin, ona göre. Bunları neden şimdiye kadar yapmadınız diyenler, bunlar kaynak olarak yetmez diyenler, Fenerbahçe’ye kim para koyacak diyenler varsa, onlara da cevabımız var. Bugüne kadar Fenerbahçe’yi namerde muhtaç etmedik, başını hiç kimsenin önünde eğmedik, bundan sonra da Allah’ın izniyle eğmeyiz. Önce niye bugüne kadar yapmadınız diyenlere cevabım: Aynısını Biz Koyacağız 3 Temmuz’da maruz kaldığımız darbe, Fenerbahçe’yi 3 Temmuz’un önce süregelen çizgisinden öyle uzak bir noktaya götürdü ki, yeniden bir toparlanma ve yükseliş çizgisine gelmek, hem maddi hem manevi büyük bedele mal oldu. Bir özeleştiri olarak şunu itiraf edebilirim: Bu dönemde hem kurumsallaşmaya, hem profesyonelleşmeye verdiğimiz önem dolayısıyla, hem de bir an önce sportif başarılarla Fenerbahçelilerin çöken moralini yükseltme motivasyonuyla ani masraflı kararlar verdik. Bu kararlarımızın bir kısmının isabetli kararlar olmadığını bugün huzurunuzda kabul ediyorum. Ama bütün bunları Fenerbahçe’nin bozulan moralini hızla düzeltmek, hızla yeniden en büyük Fenerbahçe inancına onları geri döndürmek için yaptık. Bedeli ağır oldu ancak bu bedeli de kimsenin ödemesini istemiyoruz. Sayın Ali Koç burada mali konuda açıklama yapacaktın? Sen ne veriyorsan aynısını ben ve yönetimim koyacak. Ve sana teklifim Aziz Yıldırım olarak. Futboldan çok iyi anladığını, kurumsallaşma yapacağını söylüyorsun. Buyur buraya gel. Futbolu sen al, yönet. Amatör şubeleri ve kulübü ben yöneteyim. İkimizde aynı parayı bu kulübe koyalım. Bu kulüpte bir kişi kazansın, O da Kulüp kazansın. Ne sen kazan, ne ben. Ne sen ne ben, hodri meydan. Kulüp kazansın. Herkes Versin Demek ki Fenerbahçe Başkanlığı böyle bir fedakarlığı yapmaya değecek kadar önemli ve kıymetlidir. Ve ben bu kadar kıymetli ve önemli bir görevi 20 yıldır yapıyor olmaktan da gurur duyuyorum. Madem ki böyle bir yarış başladı, bu yarışın kazananı Fenerbahçe olsun. 1 fazla veren almasın, herkes versin, kazanan Fenerbahçe olsun diyorum. Ben bugüne kadar görülmemiş denilen bu rakamları verdim zaten. 98-99 yılında verdim. Bundan dolayı da herhangi bir şey talep etmiyorum ama madem öyle gelin sorunu birden çözelim. Hani diyorsunuz ya, Aziz Yıldırım futbol dışı branşlarda çok başarılı ama futbolda başarısız. Aziz Yıldırım hakkını savunmak konusunda başarılı ama futbolda kurumsal yapamıyor diyorsunuz ya. Anlaştık, siz de koyun, ben de koyayım. Dinleyin,, Fenerbahçe için konuşuyorum. Sen de istiyorsan gel ver Fenerbahçe için. Siz hangi şartta ne zaman ne kadar koyuyorsanız ben de o şartta o zaman o kadar koyayım; böylece kulübün imkanını ikiye katlamış olalım. Siz çok iyi yapacağınızı iddia ettiğiniz futbolu kurumsallaştırın, biz de bütün benliğimizi koyduğumuz hak hukuk mücadelemizi inançla sürdürelim ve bu mücadelenin başarıldığı gün biz Fenerbahçe’nin haysiyet bayrağını şampiyonluk bayraklarının da en üstüne çekeceğiz. Buyurun, kim Fenerbahçe için var, görelim. İşte size bir turnusol kağıdı. Ey üyeler, şimdi kim Fenerbahçe için Fenerbahçeli, kim kendisi için Fenerbahçeli görmek için iyi bir fırsat. Darağacından Olsak Bile Son Sözümüz Fenerbahçe Son sözüm ama arada birkaç tane genel konuya irticai bir konuşma yapacağım hem de cevap vereceğim. Hem de belgelerle. Belgesiz konuşmayacağım. Sözlerime burada son vermeden önce, Fenerbahçe genel kurulu delegeleri üyeleri önünde bir hususu bir kez daha ve son kez hatırlatmak istiyorum, 3 Temmuz kumpasının yargılama süreci bitmedi. Fenerbahçe kulübünün başkanı olarak, Ben ve arkadaşlarım, hala, bu davalarda sanık sıfatıyla yargılanıyoruz. Belki, bazıları yargılananın sadece bizim şahıslarımız olduğunu düşünüyor olabilir ancak yargılanan Fenerbahçe’dir ve bize isnat edilen suç Fenerbahçe’nin tarihine atılmış bir karadır. Sevgili Fenerbahçeliler, yarın, vereceğiniz karar ne olursa olsun yakın gelecekte hâkim önünde Fenerbahçe adına hesap veren yine ben olacağım. Fenerbahçe Başkanı sıfatıyla veya hiçbir unvan taşımaksızın, bir nefer olarak, yine, çok yakından bildiğiniz Aziz Yıldırım duruşuyla orada olacağım ve şunu söyleyeceğim, DARAĞACINDA OLSAK BİLE SON SÖZÜMÜZ FENERBAHÇE. Zico'yu Göndermemizi Sen Söylemedin Min? Ben Unutmam Ali Bey Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum ama birkaç söz daha söyleyeceğim. Sen 12 Mayıs 2012’de Aziz Yıldırım Metris Hapishanesi’nde yatarken Fenerbahçe yönetiminde bu insanların çoğuyla burada bir arada değil miydin? Şampiyonluğu kaybettik, sorumlusu benim ama ben hapisteyim. Sen burada değil miydin? Galatasaray burada kupayı kaldırdı, ben burada olsaydı kaldıramazdı. 3 Temmuz olduğunda sen ve yine bu yöneticiler, kulüpte Lugano ve Santos gibi isimler giderken müdahale etmedin. Aranızda 5-10 milyon toplayıp verseydiniz, o çocuklar da gitmeseydi 2012’de Fenerbahçe şampiyon olsaydı, olmaz mıydı? Sen diyorsun ki; “Zico’yla konuştuk, Zico’yu gönderdik.” Sen bana, “Bu kardeşinden taktik alıyormuş, bunun gitmesinde fayda var” demedin mi? Ben unutmam. Ali Bey, az önce Alex’ten bahsettin. Alex’i benim kadar hiçbiriniz sevemezsiniz. Ama ben Fenerbahçe’yi daha çok seviyorum. Unutmayın, siz hepiniz tepki gösterirken ben çıkıp alkışladım. Tek başıma hepinize rağmen kalkıp alkışladım; çünkü o benim sporcumdu. Ben onu seviyordum ama Fenerbahçe’nin hakları için gitmesi gerekiyordu, gönderdim. Bugün olsa onun gibi birisi yine gönderirim. Sayın Ali Koç, burada oynadığımız Denizli maçında Ümit Özat kırmızı kart görmüştü ve senin locana geldi. Senin locana geldiğinde siz bir oyuncumuzu köyü bir kelime söylediniz, o da müdahale etti. Daha sonra siz, onu odanızdan attırdınız mı? Federasyonla iyi geçinelim diyorsun ama benim kendi kardeşimle beraber oturup Federasyona laf söylediniz. Gayet normal; çünkü kulübün haklarını savunmak için söyleyeceksiniz. Beşiktaş maçında burada neler yaşadık, biz de çıkıp konuştuk. İtalyan sportif direktör getirdiğimde onu 7-8 sene önceden tanıyorum. Yeni tanımıyorum yani ve bilerek getirdim. Sportif direktörü getirdim, antrenörü de o seçsin, başarılı oluruz diye ama yapamadık, başarılı olamadık ve başarılı olamadık. Hata yaptık ve hatanın da bir bedeli varsa ödüyoruz zaten. Ayrıca onun da tazminatını ödüyoruz. Sana içeriden bilgi verenler yanlış bilgi veriyor. Hedef 1 Milyon Üye projesini hayata geçirdik. Sana gelip şirketlerinin yardımcı olmasını rica ettik, hiçbir şekilde yardımcı olmadın. Senin yönetimde iki arkadaş var, sürekli bana sallıyorsunuz. Ben, Beşiktaşlıları ve Galatasaraylıları bu kulübe üye yapmışım. Aziz Yıldırım, bilerek bu kulübe Beşiktaşlı ya da Galatasaraylı kimseyi üye yapmadı. Bilmeden yapmışımdır ama nasıl? Ben, göreve gelirken, “Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak” demiştim. Yıllar sonra da Hedef 1 Milyon Üye projesini yaptık. Ben, Hedef 1 Milyon Üyeyi, Fenerbahçe halkın takımıdır, halka insin diye bu projeyi 2006’da düşündüm. Hapishanede yattığım dönemde de Amerikan seçimlerini ve Kızılay’ın seçimlerini inceledim, incelettim. Uzun çalışmalarımız sonrasında bunu tüzüğümüze koyduk. Buradaki kaide, bir kişi ‘Ben Fenerbahçeliyim’ diyorsa arkasında da 3 kişi referans veriyorsa problem yok. Kulübe üye oluyor ama ben onun geçmişini bilemem ki. O anlamda belki hatalarımızı olabilir. Yönetimde gelmiştir, imzalamışızdır. Bir başka konuysa; Sina Arfa. Diyor ki, “Trabzon, Fener’in yerine Şampiyonlar Ligi’ne gidiyor. Her yer Trabzon olsun o zaman.” Ali Koç’un listesinde sanırım. Hayırlı olsun. Bir şey daha söyleyeceğim. Listendeki Burhan Karaçam 1995'e Kadar GS Üyesiydi Burhan Karaçam’ı anlatacağım. 31.12.1980 yılında Galatasaray Kulübü’ne üye olmuş. Galatasaray’dan 1995 yılında da ayrılmış. O arada her iki kulübe üye olamayacağı için bizde üye olarak kalmış. Galatasaray kulübüne üyelik numarası da; 6130. Fenerbahçe'nin Büyüklüğü Burada Yapılan Kongredir Hepinize saygılar sunuyorum. Fenerbahçe büyüktür. Fenerbahçe’nin büyüklüğü; burada yapılan kongredir. Fenerbahçe’nin büyüklüğünde hep ilkleri yaptım ben. Yine ilkleri yaptım. Tarih beni yazacak ve tarihte beni hatırlayacaksınız. Kulübe 150 Milyon TL Koyuyorum, O Da Gelsin Parayı Koysun Ben sponsorluklarla beraber 150 milyon TL bu kulübe veriyorum. O’da gelsin parayı koysun. Bir lira arttırma eksilme yok. Kulübün parası olsun. Öyle ben arttırdım sen arttırdın yok. 150 milyon lira sponsorlarla beraber veriyorum. Yaşasın Fenerbahçe. Teşekkür ederim. Saygılar. İyi akşamlar.