KULÜP

Başkanımız Ali Koç, ekonomi basınıyla bir araya geldi

09 Haziran 2021 Çarşamba 17:20

Başkanımız Ali Koç, Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri'nde ekonomi basınından gazetecilerle bir araya geldi. Başkanımız Ali Koç, Kulübümüzün ekonomik durumuna dair bilgiler verdi ve soruları cevapladı. Fenerbahçe Televizyonu'nda yayınlanan programa Başkan Vekilimiz Erol Bilecik de katıldı.

Başkanımızın açıklamaları şöyle: 

“Geldiğiniz ve katıldığınız için teşekkürler. Hep futbol konuşuyoruz; 'hangi hoca olacak, ne transfer yapıldı, şunu daha önce yapsanız nasıl olurdu?'. Ancak kimse büyük resmi konuşmuyor. Bankalarla yeniden yapılandırma yapıldı. Kulüpler nerede? Finansal tablo ne durumda? Düzelme mi var, bozulma mı var? İki yönde de hareketlerin ne kadarı kulüplerden kaynaklanıyor, ne kadarı kulüplerin kontrolünün dışındaki hareketlerden -kur hareketleri veya devletimizin aldığı belli kararlar gibi- Avrupa-Türkiye ne durumda? Ben 3 senedir ‘ara açılıyor açılıyor’ diyorum, ne yazık ki 3 sene sonra hala ara açılıyor demek durumundayım. Tabii pandemi hepimizi etkiledi. Spor muhabirlerimizle beraber olduğumuz zaman onlar genelde bu tip konuları çok merak etmiyorlar. Daha konjonktürel, anlık, günlük, haftalık veya X medyaya yansıyan bir fısıltı haberinin doğru olup olmadığını sorgulayıp oradan başka neler çıkar, öyle bakıyorlar. Onların da doğal hakkıdır. Sonuç itibariyle spor sayfalarında yazıyorlar ama tabii sizlerin soracağınız sorulara bağlı olarak inşallah bugün sizlerden gelecek sorulara göre büyük resmi de biraz tartışabilme imkanımız olur. Çok rakam konuşuruz diye, konuşma ihtimalimiz var diye bazı tablolar paylaştım. Sizlerden gelecek sorulara göre bazılarını kullanmayı düşünüyorum. Hiç soru gelmese de bazılarını muhakkak kullanmayı düşünüyorum. Türkiye’deki bütün kulüpler sıkıntılı durumda. Biz biliyorsunuz bir kulüp almayı düşünüyoruz veya işbirliği yapmayı düşünüyoruz dedikten sonra inanamazsınız, sıkıntıda o kadar çok kulüp varmış ki onlarca kulüp ismi yağıyor. Bu da bana sıkıntıyı gösteriyor ama esasında en büyük sıkıntı özellikle 3 büyük kulübümüzde. 3 büyük kulübümüz arasında da en sıkıntılısının Fenerbahçe olduğunu da sizlere söyleyebilirim. Dolayısıyla ne arzu ediyorsanız en eldivensiz şekliyle sormanızı rica ediyorum. Cevaplayamayacağım bir şey olursa da arkadaşlarım var, Erol Bey var, onlardan da müsaadenizle destek alacağım.

YENİDEN YAPILANDIRMANIN ŞARTLARINDAN BİRİ AMATÖR BRANŞLARA FUTBOLDAN KAYNAK AKTARILMAMASI

Gelir gider dengesizliği karşısında bir futbol kulübünün nasıl yaşayacağı, ayakta kalabileceği sorusu üzerine Başkanımız Ali Koç, şöyle konuştu: “Stabil bir TL olsa yine de yönetilebilir ama TL’nin son 4 yıldaki performansı ciddi anlamda belimizi büktü. Burada her zaman dile getiriyoruz; kulüplerin yarattığı ekonomi öncelikle faiz ödeyebilmeli. Kulüplerin yarattığı ekonomi şu an faizlerini bile ödeyemeyecek noktaya geldi. Bizim yanılmıyorsam 76 Milyon Euro finansman giderimiz var. İşte o da aşağı yukarı ürettiğimiz ekonomi ve ürettiğimiz ekonomi derken normal bir dönemde yani pandemisiz bir dönemde ürettiğimiz ekonomiyle beş aşağı beş yukarı aynı noktaya geliyor. Sorunuzun kısa cevabı imkansıza yakın! Dolayısıyla şapkadan tavşan çıkarmamız gerekiyor. Devletimiz, Ziraat Bankası’nın önderliğinde Bankalar Birliği’nin bir borç yapılandırmasını kulüplere yardımcı olmak, destek olmak amacıyla hazırladı. İlk raunda biz girmemiştik, sizin de ifade ettiğiniz gibi çünkü bizim girmemiz söz konusu değildi. Girdiğiniz gün temerrüde düşüyordunuz. Devlet, diğer bankalar, kulüpler bunlar ciddi kurumlar, kuruluşlar ve hepimiz daha birinci gün imza atıldığı zaman o anlaşmanın yürümeyeceğini ve temerrüde düşeceğini bilerek yola çıkıldı. Biz, o yola girmedik. Hem bize sunulan yapıya hizmet edemeyeceğimizi, karşılayamayacağımızı bildiğimiz için bununla beraber de Yönetim Kurulu’na ve özellikle de Başkan’a çok ağır yaptırımlar uygulanıyordu, girmedik! Girmezken de özetlersek dedik ki, ‘düğmeyi neden başından yanlış ilikleyelim?’ Hepimiz bunu biliyoruz. En doğru sizsiniz, en gerçekçi sizsiniz, en ilkesel yaklaşan sizsiniz ama verilen talimatta bu yönde. Tabii 1 sene geçtikten sonra bunun yürümeyeceğini herkes gördü. O dönemde biz bunu en çıplak haliyle, en şeffaf haliyle dile getirdiğimizde  ‘ya devletle kavga mı ediyorsunuz?’ diyen bazı diğer kulüp başkanları da  aynı noktaya geldi. Burada yeri geldiği için Sayın Hüseyin Aydın’a da çok teşekkür ediyorum, ekibine, Berin Hanıma, DenizBank’a ve diğer tüm bankalara, Halkbank'a, Yapı Kredi'ye, hepsine çok teşekkür ederim. Çünkü onlar da manevra alanları çok sınırlı bir alanda bunu kurguladılar. 2+10 olacaktı ve gazetelerde de bu çıktı. Bizim aslında anlaştığımız 2+10’du. 2+10’un sonunda ne olacaktı?  Anapara sıfıra inecekti. Fakat son dakika bir manevrayla bunun 2+7 olacağı söylendi. Artık siyasi sebepleri mi var, ne sebepleri var bilmiyorum ama biz de çok şaşırdık. Hatta kamuoyu da bu fikri satın almıştı. Sonra 2+7 dendi. 2+7’de borcun sıfırlanması söz konusu değil. 2+7’de anaparanın %45’i halen ödenmemiş olacak. Dolayısıyla bir yapılandırmayla beraber 2+10’a gelmiş gibi yani akıllıca bir kurgu sağlandı. Ama bu arada ne oldu? 6 ay geçti, biz eylül ayında bunun yapabilseydik %8-10 bilemediniz 12 faiz konuşurken şimdi 18-20’leri konuşuyoruz. Bildiğiniz gibi ben bir bankanın Yönetim Kurulu Başkanıyım ve bu banka son 2 yıldır kredi vermekten çok kredi yapılandırmalarıyla enerjisini harcıyor. Ve bunlar arasında hiç bilmediğini ufak şirketler de var, bireyler de var, hepimizin bildiği zamanında hepimizin kredi vermek için yarıştığı Türkiye’nin en bilinen, en marka değeri yüksek şirketleri de var. Şimdi biz bu yapılandırmada ne yapıyoruz? Süreleri uzatıyoruz, faizleri indiriyoruz, gerekirse bir nebze anaparadan siliyoruz, çoğunda da birikmiş faizden siliyoruz, hatta bazılarında sıcak para da veriyoruz. Şimdi bizim yapılandırmaya bakarsak yine de devlete yaptığı için teşekkür ederim ama biz, futbol kulüpleri futbol sektörü ki pandemiden dolayı şu an en çok etkilenen sektörlerden biriyiz ve sıfır destek alan bir sektörüz! Bizde ne bir faiz silinmesi oldu, ne bir anaparadan indirme oldu, ne faiz oranlarında bir esneklik sağlandı..Yani benim alışık olduğum ve müşterimiz yüzebilsin, gemisini yüzdürebilsin ve bir şekilde borcunu ödesin diye sağlanan esnekliklerin, tavizlerin hiçbirisi kulüplere verilemedi. Şimdi şikayet edecek durumda da değiliz. Bu bize büyük bir nefes aldırdı. Diyeceksiniz ki nasıl ödenecek bu borç? Burada sadece Türk futbolu biter diye düşünmemek lazım. Bu kulüplere genç cumhuriyetimizde bir misyon yüklenmiş. Sporu bu ülkeye, bu yeni cumhuriyete yayma sorumluluğu. Onun için bizlerin bu kadar çok branşları var. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş bir alanda rekabet ettiği zaman ciddi anlamda o spor gelişiyor. Yeniden yapılandırmanın şartlarından bir tanesi de bu amatör branşlara futboldan hiçbir kaynak aktarılmayacak. Haklı bir talep, haklı bir şart ama başta biz olmak üzere camialar artık bir karar verecek: Bizler bu branşlarda şampiyonluğa mı oynayacağız, yoksa onları unutup kümeden düşmemek kaydıyla sadece Türk gençlerinden oluşan takımlarla mı rekabet edeceğiz? Fenerbahçe için bu sene sportif açıdan kötü oldu ama rekabet ettiğimiz her takım branşında final oynadık. Hepsinde final oynadık. Küme düşen takımımız yok. Bazı kulüplerde voleybolda mesela.... Bizde bu olsa yer yerinden oynar. Ama artık bunu sürdüremeyiz. Bizim bu seneki amatör branşlardaki maliyetimiz aşağı yukarı 28-30 Milyon Euro. Bir şekilde bu kaynağın yaratılması lazım ve neredeyse çok az yani ciddi hiçbir geliri olmayan, tamamı açık olan bir bütçeden bahsediyoruz. Bu 3 büyük kulüp kimlerle mücadele ediyoruz? Devlet bankalarıyla, devlet kurumlarıyla.. Mesela basketbolda biz özel sektörün en önemli kurumlarından bir tanesinin takımıyla oynadık. Onlar masraf yazabiliyorlar, pazarlama masrafı diyebiliyorlar. Devletin takımları en kötü şartlarda kamu zararı deyip geçebiliyor, görev zararı bankalarda.. Ama biz bunlara karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Nereye kadar edebiliriz? Buralarda mücadele edebilen Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın sağlıklı olup, mücadeleci olup Avrupa’da rekabet edebilir halde olması mı Türkiye’de bu sporları yayar? Ya da kamu kurumlarının sadece özel sektör kurumlarının birbiriyle rekabet etmesi mi yayar? Bakınız Fenerbahçe, rüyamsı bir kadın voleybol dönemi geçirdi. Dünya Şampiyonu oldu ve Türkiye’deki kız voleybol spor okullarında yer bulamaz oldu veliler! O kadar yayıldı. Bir branş örneği veriyorum. Dolayısıyla böyle bir yola girdik, nasıl ödeneceğini de söylemek gerekirse ben bunu aslında sonunda söyleyecektim ama şurada sizlerle paylaşacağımız tablolardan bahis gelirlerinin yer aldığı tabloyu alalım…

DİJİTAL DÜNYADAN ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA GELİR BEKLENTİMİZ 150-200 MİLYON

Meliha Hanımın sorusunun cevabı iki yol. Bir, gelirlerini artıracaksın iki, maliyetlerini düşüreceksin. Bizim bu sene takım bütçesinden %20 düşürmemiz bekleniyor, TL üzerinden. Son söyleyeceğim aslında çok önemli. Bu borçlar nasıl ödenecek? 3 tane yolu var. Gelirler artacak, masraflar azalacak. Gelirler nasıl artacak? Bir sportif başarı olacak. Sportif başarı hem Avrupa’dan gelen parayı artırıyor, hem tribün gelirlerinizi arttırıyor, kombine satmanızı fazlalaştırıyor, sponsor cazibenizi arttırıyor. İki, işin ticari tarafı var. Mesela bizim gördüğümüz en önemli artış dijital dünyada. Önümüzdeki yıllarda, 100-150-200 milyon ticari gelir beklentimiz var. Geçen sene bismillah dedik, YouTube’u başlattık. 5-6 milyon gelire geldik. Kripto yapacağız... Başlangıçta bizim bunlardan 100-150 milyon gelir elde etmemiz gerekiyor. Diğer bir konu gelirlerimizi nasıl arttıracağız? Elimizde gayri menkuller var. Bunları belki de devletimizin de omuz vermesiyle daha iyi konumlarda geliştirebilme imkanlarını sorgulamamız gerekiyor. Gayrimenkul-emlak furyasını kaçırdık. Kenan Evren Lisesi 10 sene evvel bizim olsaydı, hakkımızın icap ettiği gibi; belkide bu yakanın Bağdat Caddesi’nin, Kalamış’ın en özel gayrimenkul gelişim projesi olacaktı ama o kadar dükkanlar, rezidanslar, oteller, hastaneler o kadar gelişti ki,  eski cazibesi yok. Bir sürü yatırımcı ile konuşuyoruz. Geçmişte düşünülenlerle bugün geldiğimiz noktada çok büyük fark var. Tabi genel ekonomik durumda bunu etkiliyor.

Bahis gelirleriyle ilgili bir soru üzerine Başkanımız Ali Koç, "Bir diğer gelir yaratma olayı bu. Biz diyoruz ki buradan bize para da vermeyin. Kaynaktan kesin, borçları ödemeye gitsin. Spor Toto, İddia gelirleri. Toplam havuza bakalım. - (Tablolar ekrana geliyor) - 2012 yılında toplam legal bahis havuzu 6.2 milyar TL. O zaman TL’miz çok kuvvetli olduğu için de bunun dolar karşılığı aşağı-yukarı 3.5 milyar dolar. 2012’den 2020’ye geldiğimizde TL havuzu 60 milyara geliyor. Devlet bazı uygulamalar yapıyor. İllegal bahisi, legal duruma getiriyor. Legalin pastası artıyor. Bizim hesaplarımıza göre aşağı yukarı bugünkü bahis pastası 90 milyar. Bunun 60’ı legal. Dolar olarak baktığımızda TL gibi 10 misli büyümüyor. 3.5 milyar dolar, 8.5 milyar dolara geliyor. Büyük bir para. Net kaynağa, diğer deyişle dağıtılabilir kaynağa bakalım. 2012’de 2.7 milyar TL iken, bu rakam 2020 yılında 19 milyara geliyor. Aşağı yukarı 8 misli artıyor. Dolar karşılığı ise 1.5 milyar dolardan, 2.7 milyar dolara geliyor. Bütün bahis oynayanlar, bayilere falan her şey dağıldıktan sonra kemiği çıkartıp, bonfilesi bu kalıyor. Kurala kanuna göre %40 ile 83 arasında bir dağılım gerekiyor. Türkiye ligi mevcut durum %64. Legal bahis pastasının ne kadar büyüdüğünü sizlere anlattım. Bunlar dağıtıldıktan sonra da kalan net parayı TL ve dolar olarak anlattım. Bugün hatırı sayılır bir meblağ 2.7 milyar dolar kalıyor.

Kamu gelirleri 1.8 milyar TL’den geçen sene bu raporlara göre 7.5 milyar TL’ye geliyor.  Yani net, dağıtılabilecek kaynağın %79’u bugün devlete gidiyor. 2012’de 71, 68 ile 79 arasında bu rakam oynuyor. Pasta bu kadar büyürken, kulüpler için durum ne oluyor? Spor Kulüpleri isim hakkı, 2012 yılında kulüpler 235 milyon lira, dolar karşılığı da 131 milyon dolar, dağıtımdan para alıyorlardı. 2019 yılında bu rakam 312 milyon liraya çıkmış. 235’ten 312’ye çıkmış, büyümüş ama 131 milyon dolar olan rakam kur hareketlerinden dolayı ne yazık ki, 46 milyon dolara düşmüş. Burada önemli bir nokta, kulüp payı ve toplam havuz. 2013 yılında toplam havuzun % 4.5’uğunu kulüplere dağıtırken, bu rakam bugün binde 5’e düşmüş durumda. Yani kazananların kazancı artıyor, bayilerin kazancı artıyor, devletin payı artıyor, vsvs. Kulüplerinki ise ciddi oranda düşüyor. Sayıştay raporuna göre şimdi reklam gideri, devletin aldığı payın reklam gideri 2012 yılında devletimiz 407 milyon lira reklama harcamış. Bu rakam 2019 yılında 1.4 milyara çıkmış. Sadece reklam. Nedir o reklam? O takımın sponsoru oldum, o takımın tribününe ismini verdim, vsvs. Aslında 2019 yılında Sayıştay raporuna göre reklam için harcanması gereken rakam 2.4 milyar diye belirtiliyor ama gerçekleşen 1.4 milyar 2019’da. Biz de diyoruz ki, kulüplere biraz can suyu vermek, borçların daha ödenebilir hale gelmesi için bu kocaman büyüyen devletimizin attığı çok doğru adımlarla illegali legale çeken yaklaşımlarda bu ekonomiyi yaratan kulüpler sonuçta çırak çıkıyor. Biz de diyoruz ki %4.5 5 seviyesini tutun bu büyeyen pastadan, ister toplam havuzdan 60 milyardan ister dağıtılacak net 19 milyardan verin ama 4.5, 5 verin. Bize de vermeyin, bizim gibi borcu olan kulüplere kaynaktan kesin bankalara borç ödemesi kaynaklardan biri olarak tahsis edin, diyoruz. Bu bence son derece makul, haklı ve gerçekçi ve çözüm önerisi sunan bir yaklaşım.

Niye illegal vardı? Buradaki oranlar düşüktü. Çeşitlilik azdı. Üçüncüsü en önemlisi de canlı bahis. Ben hiç bahis oynamadım ama canlı bahis neymiş, maçlar oynanırken, bahis yapma imkanı. Bunlar yoktu ve olanlarda da Avrupa’ya göre daha düşüktük.  Devletimiz bu üç basit konuya müdahale etti. 2 sene evvel 12 milyar olan legal bahis, oldu 60 milyar. Kulüpler Birliği olarak bu önerinin üstüne gidiyoruz. İlgili kurumlara yazılar yazdık. İnşallah değerlendirilir. Çünkü kazan-kazan bir senaryo sunuyoruz. (Bu öneriyi) Son dönemlerde götürdük. Yeni. Borcu olmayan kulüpte hakkını alsın, ihtiyaçlarını karşılasın.

Harcama terbiyesi isteseniz de istemeseniz de oluşmak durumunda. Bugünkü yapıyla bu iş gitmez. Sizin de ifade ettiğiniz gibi kulüplerin disipline edilmesi lazım. Bunu nasıl yapıyoruz. Bankalar Birliği ile yaptığımız anlaşmalar çerçevesinde bize her sene verilen toplam takım bütçeleri var. Baktığınız zaman bu şekilde tercihen veya mecburen kendimizi disipline etmek durumundayız ama bu bir geceden bir geceye olmuyor. Bunu tam anlatamıyoruz ama doğru yoldayız. Belki bu yolculuk devam ederken, biraz oradan düzeltme, biraz buradan düzeltme ama doğru yoldayız. Yani bizi biz adam edemedik, UEFA, FFP Türk takımlarını disipline edemedi, hatta FFP'de tek yanlış istikamete giden ülke bizmişiz. Bazı ülkelerde takımların hepsi düzelmiş, bazı ülkelerde tamamen düzelmese de geminin burnunu doğru istikamete çevirmiş. Yani limana doğru gidiyor. Biz de tam tersi olmuş. Bu işin içinden çıkamıyoruz. AŞ, dernek, sahibi yok, anlamakta zorlanıyorlar. Müzakere ettikleri yönetim gidiyor, 3 ay sonra bambaşka adamlar geliyor. Kafaları karışık. Hatta Türkiye’deki finansal sıkıntılardan bir tanesinin de sahiplik modelinin olmamasına bağlıyorlar.

FENERBAHÇE LİGDE EN AZ YABANCI OYNATAN İKİNCİ TAKIM

Bizim getirdiğimiz bazı disiplinler, anlayışlar, kontrat yapılarıyla ilgili artı değer yaratan unsurlar olduğunu söyleyebilirim. Fenerbahçe Spor Kulübü geçtiğimiz sezon itibariyle maaşlar 502 milyon TL. Sonrasında diğer giderler var. Uçak, konaklama, gıda, ilaç, menajer ödemeleri…Futbol A.Ş’nin toplam gideri 646 milyon. %20 inmesi bizden beklenen, 502 milyon TL olan. Oraya kadar olanlar; garanti ücretler, maç başları, fesih bedelleri vs vs. Teknik kadronun ücretleri, vergisi vs vs. Biz göreve geldiğimizde 88.4 milyon Euro olan futbolcu, teknik kadro maliyetini 55.8’e indirmişiz. Bu TL bazında %27 çıksak da Euro bazında %37 düşmüşüz. Bizden beklenen Euro bazında 40-45 milyon eurolara inmemiz. Bu hem kolay, hem zor. 40-45 ile Türk takımları Avrupa’da mücadele edebilir mi? Edebilir ama nasıl eder. Bütün yapısal değişiklikleri yaparsanız. Öz kaynaktan oyuncu üretebilirseniz. Portekiz, Hollanda modeli gibi devamlı oyuncu ihraç edebilirseniz, yapabilirsiniz. Başka türlü yapamazsınız. Hem daha uygun fiyatlara oynatacan hem de oyuncuları çok iyi şartlara satacaksın.  Bir sürü Elif Elmas, bir sürü Vedat Muriç satacaksın. Bunun için de kafaların değişmesi gerekiyor. Şimdi yabancı kuralını konuşuyoruz. Biz TFF ile mutabık kaldık, bu sene de devam edecekti ondan sonra da 3 yıllık kademeli indirim olacaktı. Pandemi döneminde buna bilhassa ihtiyacımız olacaktı. Pandemi de pazar eski trafik yok. Oyuncuları elden çıkarmak çok daha güç. Zaten finansallarını kötü ve siz birden bire ekonomik açıdan bunları elden çıkarman lazım ve senin yöneten federasyonun  sana bu işi zorlaştırıyor. Toplantıda mutabık kalmıştık. Fenerbahçe Göztepe’den sonra en az yabancı futbolcu oynatan takım. Her maçta 5.5 yabancı oynatmışız.  En düşük Göztepe 4.92. En yüksekte Hatay, 9.12. Öz kaynaktan oyuncu oynatmak, yerli oynatmak sadece yabancı sayısını indirmekle olmuyor. Tesisler, altyapı yatırımları. Biz altyapıda hoca bulamıyoruz. Türkiye’nin öyle bir havuzu yok. Nasıl yurt dışında ilkokul, ortaokul, lise seviyelerinde ciddi müsabaka yapan ligler yapılıyor okullarda. Onların tabanı genişse, biz daha yukarıdayız. Burada bir sürü yapısal konu var.

Milli takıma daha çok oyuncu gönderen takımlar bonus alabilir. Daha çok Türk oynatanlar bonus alsın. Yabancı kriteri de çok yanlış. Sayı da bir de, 30 yaş üstü transfer edemezsin diyelim. Kalitesine bazı şartlar getirelim. En yaşlı yabancı futbolcuların transfer olduğu ülke biziz. Biz yönetime geldiğimizde galiba Avrupa’nın en yaşlı üçüncü takımı Fenerbahçe idi. Katar’dan önceki son durak, bonservis vermeyim ama yüksek ücret vereyim, 3.5, 4 milyon Euro verdiğin adamı da elden çıkaramıyorsun. Bizim tercih ettiğimiz model, yapabildiğimiz kadar; Pelkas, Szalai gibi 1.5, 2 milyon bonservis verecen ama 500-600 bin euroya oynatacan. Sattığın zamanda para kazanacan ve genç olacak. Türkiye bu modele dönmeli. Bunun içinde gençleri hem içeriden hem dışarıdan bulması lazım. UEFA’nın da dediği ‘Siz dernek yapısındasınız. Yönetimler bugün var, yarın yok. Dönemler kısa. Dolayısıyla herkes kısa vadeli çözümlere gidiyor. Uzun vadeli tohumlar atmıyor.’

MAÇ BAŞI ÜCRETLERİ DEĞİŞTİRDİK

Biz kontrat yapılarını değiştirdik. Artık uçak bileti vermiyoruz, tek tük sponsor arabası dışında araba vermiyoruz. Ev kesinlikle vermiyoruz. Maç başı ücretleri değiştirdik. Maç başı ücret alacaksan ilk 11 oynayacaksın ve o maçı kazanmış olmamız gerekiyor. Eskiden 90. dakikada ayağını bas, maç başı primini alıyordun. Dolayısıyla onlar da maliyetleri düşürmeye çok fayda sağladı. Kadroya giriyorsun mesela, o maç oynamıyorsun, primin 3’te 1’i ve ya yarısını alıyordun. Ayağın 1 dakika sahaya girse %100’ünü alıyordun. Kazandın, kaybettin, berabere kaldın… Ama bizde ilk 11 oynayacaksın, minimum 45 dakika oynayacaksın, ondan sonra alacaksın. O da sınırlı sayıda oyuncuda. Çünkü zaten dünyanın parasını veriyorsun adam oynasın diye, bir de motive etmek için ekstra para veriyorsun maç başları, bir de yetmiyor büyük maçlar öncesi futbolcularımızın prim beklentileri oluyor. Diyorsunuz ya herkes para kazanıyor, kulüpler kazanmıyor.

Erol Beyle de konuşuyoruz, zaaflarımızdan bir tanesi biz hep gelir tarafına odaklandık. Tasarruf tarafını ve futbolcu kontratlarını demiyorum. Zaten orada doğal olarak yapıyoruz da işletme sermayesi bazında biz herkesten çok personelimiz var. Herkesten çok maliyetimiz var. Amatör branşlarımızın bütçeleri diğer iki kulübe göre kat kat üstünde. Bizim ciddi anlamda maliyet tarafına odaklanmamız lazım. Biz çoğunlukla gelir tarafına odaklandık.

Şunu anlatmam lazım çok çarpıcı. 1,2 ve 3. slaytlara bakarsanız. Çünkü hep laf ediyorlar; ‘yönetim çarpıtıyor rakamları, doğru söylemiyor, yanlış açıdan bakıyor, borç yorumlaması doğru değil’ vs…
 
(1 numaralı tablo ekrana gelir) Bu bizim yaptığımız bir tablo değil. Bu UEFA’nın hazırladığı bir tablo. 2020 yılında basılmış ve 2018 sene sonu rakamları alınarak. Tesadüf, bu da bizim geldiğimiz döneme rastlıyor. Avrupa’nın ilk 20 kulübü. Fenerbahçe’nin burada ters yönde liderliği var. 28 Şubat 2020’de basılmış bu. Net borç oranı. Fenerbahçe net borçluluğu ile Avrupa’da 6. sırada. Beşiktaş 15. sırada, 183 milyon Euro borcuyla. Galatasaray ise 17. sırada 175 milyon borçla. Dördüncü kolona gidelim, yani sondan ikinci kolona gidelim. Net borcunuz gelirinize göre ne durumda. Bizim net borcumuz gelirimizin 2.9 misli. Bizden daha kötü olan bir takım var o da Lille, 14.sırada. Beşiktaş’a bakarsak 1.1, bizden çok daha iyi durumda. Galatasaray’a bakarsak 1.5, onlar da bizden daha iyi durumda. En son kolona bakarsanız, sanki bu tablo Fenerbahçe için yapılmış çünkü Avrupa’da tek bir kulüp var net borcu uzun vadeli değerlerinden daha fazla olan diyor. Bakarsanız son kolona 1’in üzerinde olan tek kulüp var Fenerbahçe. 1.2 misli. Beşiktaş’a bakarsak 0.9, Galatasaray da 0.8. Aslında sondan sağdaki birinci ve ikinci kolonlarda yani kötü anlamda Fenerbahçe Avrupa’da birinde birinci, ötekinde ikinci.

Aslında geldiğimizde aşağı yukarı böyle bir tabloyla… Bize diyorlar ki abartıyorsunuz, ediyorsunuz. Bunu biz yazmadık, UEFA’nın çıkardığı bir rapor. 2018’in sene sonunun rakamlarıyla Fenerbahçe’nin durumu Avrupa’nın diğer kulüplerinden ve Türkiye’deki ana rakiplerimizden çok daha kötü durumda.

(2 numaralı tablo ekrana gelir) Bundan sonraki iki numaraya bakarsanız, en sağdaki grafiğe bakalım. Aslında iyi bir şey diyor. ‘20 ligde düzelme var’ diyor. Neyin düzelmesi var diyor? ‘Net borç oranlarında düzelme var’ diyor Yani 20 ligin toplamı 65’ten 2009’da %40’a düşmüş. Ama ne yazık ki Türkiye’de durum vahim. Türkiye’ye bakarsanız 3 numarayız. İngiltere ve İtalya’dan sonra geliyor. Tabii onların borçları çok büyük ama onların ekonomileri de bizden çok daha büyük. Türkiye Liglerinin toplam borcu 983 milyon Euro olarak tespit edilmiş o dönemde. Ama bakarsanız sol tarafa bütün ligin bütün gelirlerinin net borç oranına bakarsanız net borç oranı %131. Yani 1.3. Türkiye’nin 983 milyon Euro borcu var ama Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ı topladığınız zaman 983 milyonun aşağı yukarı 700 milyonu bu 3 kulüp. Tam rakam 692. Çünkü sahadaki 54.6 o borcu bütün takımlara bölersen 54.6 milyon Euro takım başına borç var diyor. Halbuki 983’ten 692’yi çıkarıp kalan takımlara bölerseniz o rakam çok daha fazla düşüyor. Yani durum vahim.

(3 numaralı tablo ekrana gelir) Bir de son UEFA tablosuna bakarsak, karlı bir yıl daha diyor tablonun başı 20 lig için. Ama bakarsanız Türkiye’de görüyorsunuz Türkiye’yi. Sadece 4 takım kar etmiş. En çok zarar eden takım sayısı yine Türkiye’de.

Bunlar genel bir şekilde Türk futbolu Avrupa’yla karşılaştırdığınız zaman ne durumda, kendi kendimize karşılaştırdığımızda ne durumda, dışarıdan nasıl gözüküyoruz? İyi gözükmüyoruz. Bunun da sürdürülebilir olmadığını biliyoruz.

(0 numaralı tablo ekrana gelir) Bu ne yazık ki bizi çok etkiliyor. Ama sadece futbolcu maliyetlerinde düşünmeyin. Bilet fiyatında etkiliyor, forma fiyatında etkiliyor, yayıncı gelirinde etkiliyor. 2016-17’de 1 dolar 3.3 TL iken, şimdi 2020-21 ortalaması 7.6. Sezonluk ortalama bunlar. Halbuki şu an daha da fazla. Bunlar ortalama. Her geçen gün daha kötüye gidiyor. Euro baktığınız zaman 2020-21 sezonu averajı 9.1. Yani aşağı yukarı bu dönemde dolara karşı Türk Lirası %129 değer kaybederken Euro’ya karşı %150 değer kaybediyoruz. Onu bir yere koyalım. Bu bizi nasıl etkiliyor? Yayın gelirlerine bakalım. En çok önemli olan. Diyorsunuz ya federasyon mu yönetmeli Süper Lig A.Ş. mi yönetmeli?

(4 ve 5 numaralı tablolar ekrana gelir) Şimdi Türkiye başarılı bir ihale yapıyor. 500 milyon dolarlık ihale yapıyor yarısı TL, yarısı dövizle ödenmek üzere. İhale yapıldıktan ilk sene sonra   500 milyon dolar + KDV olan ilk kesiği yiyoruz. 35 milyon dolar. Neden yiyoruz bu kesiği? Bir şekilde kur sabitleniyor. Dakika 1 gol 1. Bir sezon geçiyor ihale şartlarıyla oynanmaya başlanıyor. Oradan 35 gidiyor. Kur 3.26’da fiksleniyor ama ortalama kur 3.8 olarak gerçekleşiyor. 1 sene sonra 2018-19’da bir daha sabitlenme oluyor, kur 3.8’de sabitlenirken ortalama kur 5.3. Buradan da bir 84 milyon dolar kaybımız oluyor. Sonra daha da enteresan şeyler oluyor. 2019-20’ye geliyoruz, zaten dolar kısmı TL’ye fiksleniyor; 5.80. Oradan bir kaybımız oluyor ama TFF diyor ki, ‘Yayıncı kuruluş indirim istiyor.’

Tepki açısından bir sürü yapısal konu var yabancı sayısından tutun bu anlatacağım konuya kadar. Belki de ilk hafta maçlarını kulüpler oynamamalı. TFF kime çalıştığını, kime hizmet etmek için orada olduğunu, bizim patronumuz olmadığını, bizim çıkarlarımız için hu markayı yönettiğini er ya da geç bir şekilde vakıf olacak. Bahiste diyoruz ki, bu değeri kulüpler yaratıyor ama bundan en az yararlanan kulüpler. Buraya gelelim. 112 milyon dolar daha gitti mi? Gitti. Daha pandemi yok. Hatta biz orada federasyona diyoruz ki, bunun bir seferliğe mahsus olduğunu, normal şartlara döneceğini yazın. Pazarlıkta söyleyin. Pazarlığı biz yapmıyoruz. İstedikleri zaman gelip bizi bilgilendiriyorlar istedikleri zaman beIN ile pazarlık yapıyorlar. Hukuki muhatap TFF. Bazen suça ortak etmek istedikleri zaman ‘siz istiyorsanız bunu yapalım…’ Ama zaten karar vermişler onu yapmaya.

TFF de Türk futbolundan uzak insanlardan oluşmuyor ki yorumu üzerine

Başkanımız Ali Koç: Oluşuyor.

Basın mensuplarının Şu anki başkan sizin kulüpte Başkanvekilliği yaptı ifadesi üzerine

Başkanımız Ali Koç: TFF yönetim kurulu sadece başkan değil. Kocaman bir yönetim kurulu var. İsimlere bakarsanız anlarsınız kim spora yakın kim değil. Benim haddime değil onları tenkit etmek ama gerçekleri de söylemek zorundayım. Neden? Bütün riski biz alıyoruz. Gerektiği zaman başkanlar yöneticiler kefalet riskine giriyorlar. Seyirci bizim. Stat yatırımları bizim statlar bizim olmasa da. Futbolcuları transfer edenler biziz, UEFA’dan ceza yiyen biziz, muhatap olan biziz. TFF’nin kestiği cezalarda muhatap biziz. Ondan sonra kendi çıkarlarımız ve geleceğimiz, risklerimiz, yönetim hakkında söz sahibi değiliz.

Bizim 1 numaralı gelirimiz yayıncı kuruluş gelirleri. Dolayısıyla 112 milyon 2019-20’de gidiyor. Hem kur tarafında hem indirimden dolayı. Diğer taraftan da bu pasta küçülünce Süper Lig kulüpleri dışındaki kesinti alan tarafları da düşmüyor rakamları. Dolayısıyla bütün düşüş de Süper Lig kulüplerinin alacağı gelirden oluyor. Sonra 2020-21’e geliyoruz. Covid indirimi isteniyor. Kurlarda acayip hareket, zaten sabitlenmiş. Bize göre daha çok dekoder satılıyor, onlara göre ticari yerler en karlı işletmeler. Kapalı olmaları onların argümanı. Diğer taraftan bakarsanız pandemi boyunca tek canlı eğlence bu oldu. Şimdi esas bombayı dinleyin. Ne oldu? 2021’e geldik. Bir 163 milyon da oradan kaybediyor muyuz? Totalde 4 senede 2 milyar dolar amamız gerekirken 394 milyon dolar –bu rakamlar dolar, Euro değil- kaybımız oluyor. Gelelim bu seneye. Yayıncı kuruluş son ödemesini yapmıyor. 292,5 milyon liralık. Diyor ki indirim isterim? Niye indirim istiyorsun kardeşim. O olmadı, bu olmadı, Fenerbahçe benimle kavga ediyor. TFF maçlarda hani 60 saniyelik protest vardı. Maç 60 saniye oynanmadı. Onu veriyor, bilmem neyi veriyor, bir sürü mazeretler veriyor indirim isterim diyor. Yetmiyor, şu an 2.6 milyar olan rakamı 2 milyara indirmeye çalışıyor. O rakam 2 milyara inmesi ne demek biliyor musunuz?

500 Milyon Dolarlık ihale 215 Milyon Dolar oldu demektir. Önümüzdeki sezon için ve anlaşamıyoruz. Yani birileri bugüne kadar bu arkadaşlara sahip çıkmış, tutmuş, kayırmış. Bu dünyanın başka bir ülkesinde olsa ihaleye fesat karıştırmadan başka bir şey değildir. Adam teklif veriyor, 2016-2017’de belli bir pakete teklif veriyor değil mi? o paket 500 olacak bilmem kaç sene diye teklif veriyor, o paket olmuş 388, 337 normal şartlarda bizim tahminimiz orada gördüğünüz tahmin kolonu (ekrana yansıtılan tablolar)  son durum devam ederse bunu vermeleri lazım; 330 Milyon Dolar. Halbuki adamlar 215 Milyon Doları konuşuyor. Buna Türkiye’de nasıl müsaade ediliyor, nasıl biz hiçbir şey yapamıyoruz, anlaşılır gibi değil. Katar gibi bir ülkeye, bu ülke en sıkıntılı gününde en sahip çıkan, belki de bütün Ortadoğu’yu karşımıza alıp Katar’ın yanında duran ülkeyiz biz! Ülkenin %80-85’ini temsil eden kulüplerin yapılan ihale sonrası şartlarına uymayarak bu şekilde mağdur olmasını Katar’ın bir şirketi nasıl yapabiliyor? Bir yerden bir güvence almadan bu olmaz. Bakın geçen sezona kadar 394 Milyon Dolar, şimdi istedikleri olursa 679 Milyon Dolar indirim. 679 Milyon Dolar indirim almak için ve bu söylediğim tamamen ‘mış’ ya da ‘iddia’ değil. Yarın öbür gün deseler ki ‘birileri şu kadar para aldı bunu yapmak için’. Kimse şaşırmaz, yüz milyonlarca dolardan bahsediyorum. Kimse aldı demiyorum, yanlış yazmayın. Ama biz bunları düşünmek zorundayız. Futbol kulüplerinin çıkarını düşünen bir sistem buna müsaade etmez.”

Kulüpler Birliği Vakfı’nın bir eylem planı olup olmadığı yönündeki soru üzerine

Başkanımız Ali Koç: “Bu çok taze bir son durum, inanılmaz rahatsızız. Geçen sene kavgalar oldu ama federasyonun, kulüplerin yanında olması lazım. Şimdi biraz geldi, onların da sabrı taşmış. Biraz geç oldu ama ‘günaydın’ derler insana ama ben Federasyona da söylediğim gibi bir yerden bir şekilde güvence alınmadan bu işler buraya gelmez. Biz sizin kafanıza silah tutmadık bu rakamı vermek için. Bir hizmet almak için ihale yapıldı, başkaları da vardı ancak siz aldınız. Tamam, ekonomi kötüye gidiyor ama benim suçum mu? Yayıncı kuruluşa şurada hak vermemiz gereken bir konu var: Korsan yayın. Türkiye Cumhuriyeti korsan yayını engellemeli. Çünkü onlar bu konudan muzdaripler, haklı olarak. Bazılarına göre 3 kişiden 1’i korsan seyrediyor. Hem beIN Sports’un çıkarlarını korumak açısından hem bundan sonraki ihaleyi daha cazip hale getirmek açısından biz bunu yapmak zorundayız. Ve bunu beIN Sports kendi başına yapamaz. Ne yapılması gerekiyor?  İki tane şey: çok küçük bir mevzuat değişikliği Ankara’yı ilgilendirir;  aynı zamanda da servis sağlayıcıların operatör başına 15-20 Milyon liralık bir yazılım yatırımı yaparak bunun neredeyse tamamen önüne geçebiliyorsunuz. Burada yayıncı kuruluşa destek olmamız lazım, burada hakkı ama diğer taraflarda kusura bakmayın bizden ciddi anlamda dalga geçiyor diyebilirim.”

Aralık ayında yapılacak ihale sorusu üzerine

Başkanımız Ali Koç: “Son sezona giriyoruz. Bir sonraki sezonun yayıncısını tespit etmek için en geç aralık ayında ihale yapmamız lazım. İhale komisyonumuz var. Bu sefer federasyon da bizi işin içerisine soktu. Orada da birazcık akıllı davranıyorlar çünkü biliyorlar ki ihale ne olursa olsun bir evvelkinden düşük olacak, orijinalinden. Herhalde  ‘kulüpler de böyle istedi’ olsun diye. Ama Süper Lig A.Ş. olsaydı bunların hepsini kulüpler kendi yapar.

İhale 500 Milyon Doların altına iner mi şeklinde soru üzerine

Başkanımız Ali Koç: “İner.”

Dijital haklar, ligin isim sponsorluğu bunları da kattığınız zaman?

Başkanımız Ali Koç: é350, 400 olur. Minimum olmalı. 215, 250, 260 değil".

Türkiye’de bunu verebilecek gruplar var değil mi?

Başkanımız Ali Koç: “Türkiye’de verebilecek gruplar da olabilir, yurt dışında da olabilir. Ama artık ‘paylaşım modeli’ çok tercih edilen bir model. ‘Paylaşım modeli’ nedir? Paketi bölüyorsun, değişik operatörler diyelim teklif veriyor. O şekilde olabileceğini düşünüyorum. Ama Süper Lig A.Ş.’nin olmazsa olmazı mesela. Bunları kulüpler müzakere edebilir. Biz, müzakere etseydik teminat mektubunu bugün paraya çevirirdik. Sormanız lazım ‘TFF niye çevirmiyor?’ diye. Çünkü teminat mektubu yok! Katar hükümetinin garantisi var. Hukukçulara göre bunu paraya çevirmek iki sene sürermiş.

Gençlik ve Spor Bakanı ile bu konuların konuşulup konuşulmadığı üzerine

Başkanımız Ali Koç: “Hayır. Futbol özerk sonuçta. Bakanımız da çok yardımcı olmaya çalıştı bu müzakerelerde ama yani teminatın olmaması da büyük bir skandal. 80 Milyon Dolarlık dava kaybedildi. Kendi tuttuğumuz hakem bize karşı 3-0 bitti dava. Tahkim’de böyle bir şey olmaz, Tahkim’de 2-1 olur biliyorsunuz. En azından senin tuttuğun avukat sana oy verir. Biz bunları anlatıyoruz. Bir kulaktan giriyor diğer kulaktan çıkıyor, kimse reaksiyon göstermiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Size bir sürü şey saydım. Bir kişi çıkıp da reaksiyon vermez mi?”

Katar devletinin ya da hükümetin garantisi yazılı olarak belgelerde var mı yok mu şeklinde soru üzerine..

Başkanımız Ali Koç: “Var ama hemen paraya çevrilen bir şey değil ki.. Teminat mektubu varken niye bırakılsın ki.. Bu yayıncı kuruluşun suçu değil ki. Yayıncı kuruluşa şapka çıkartıyorum çünkü kendi çıkarları doğrultusunda çok iyi pazarlık ediyor, çok iyi satranç oynuyor. Hukuksuz bir şey yapmıyor. Ama birileri devamlı önünü açıyor.”

Avrupa’daki yayın gelirlerinin tablo olarak ekrana yansımasına ilişkin

Başkanımız Ali Koç:

“Avrupa’da son 4 yılda yayın gelirleri %7,5 artarken Türkiye’de Euro bazında %27 düşüyor. İngiltere’de bir pandemi indirimi yapılıyor, 5 seneye yayılıyor onun için rakamlarda düşüş var.  Bu rakamlara baktığınız zaman Avrupa’nın 5 ligi %7.3 büyümüş. Burada ne demek istiyorum? Ara daha da açılıyor! Her anlamda ara açılıyor! Az önceki rakamlar 280’de tutmuyor diye düşünebilir seyircilerimiz, bu rakam Avrupa ile karşılaştırdığımız için Euro rakamı, az önceki rakamsa Dolar rakamıydı. Bu işin yayıncı tarafı. Başka nedir bizim için önemli olan? Kombine fiyatları. Yayıncıdan sonra en büyük gelirimiz bilhassa büyük kulüplerin gelirleri bilet, kombine, loca.. Toplam yayın gelirleri içindeki payları bizde %30 ama Anadolu kulüplerinde %70-80 bilemediniz 90. Kombinede de %20-25 bandında düşünülebilir, yıl yıl değişiyor.”

(Kombine fiyatlarındaki değişim tablosu)

“Şimdi tabloya bakalım: 2015-16 yılında toplam loca hariç bu, kombine ve maç günü satılan biletler; 77 Milyon TL gelirimiz varken geçen sezonu pandemi olduğu için saymıyoruz, en son seyircili 2019 -20 sezonunda 105 Milyon TL. Bunu konuşurken şunu ifade etmek istiyorum; bütün kombine sahiplerinden Allah razı olsun. Biliyorsunuz 2019-20 sezonu son 3 ayı maçlara gidilemedi. 3-4 mail dışında ‘bana paramı iade edin’ diyen çıkmadı. Eminim ki öbür kulüplerde de aynısı geçerlidir. Bu sadakat, bu vefa tekrar sizlerin huzurunda teşekkür etmek istiyorum tüm taraftarlarımıza. Şimdi biz ne yapmışız? Gelirlerimizi TL bazında %37 büyütmüşüz. Tabii burada sadece bilet fiyatı önemli değil, bir de o sene ne kadar kombin sattığın da önemli. Ama ben %37 büyürken 24 Milyon Euro’dan 15.7’ye düşmüş gelirim. Yani %35 küçülmüşüm Euro bazında. Bu kur hareketlerinin bizi ne kadar etkilediğini daha iyi ifade etmek istiyorum. Ortalama kombine fiyatlarım da tabloda gördüğünüz üzere TL bazında %40 artarken Euro bazında %55 düşmüş. Dolayısıyla buradan da bir darbe yiyoruz.”

Herhangi bir zamanda kur sabitlemesi yapıldı mı şeklinde soru üzerine

 Başkanımız Ali Koç:

“Biz, kur sabitlemesi yaptık. Devlet yaptı; Türk oyuncular Euro ile yapamaz dedi, Euro kontratlar zamanında 5,50 kur..

Kulübümüzün Finans Danışmanı Serdar Yıldız da söz alarak "Bütün finansal borçlarımızın yaklaşık %80’i dövizli, borçlarımızı Mart 2020’den başlayarak TL’ye döndük. En son kalan bir kısım vardı. Onu da konsorsiyum kredisiyle beraber hepsini TL’ye dönerek finansal borçlarımızda aslında döviz riskimizi tamamen kapatmış durumdayız" dedi.

Başkanımız Ali Koç sözlerine şöyle devam etti: Forma da bizim için çok önemli. Her sene 300-350 bin forma satıyoruz. Tablo’da görmüş olduğunuz üzere bir forma başına fiyat 155 liradan 290 liraya çıkarken Euro bazında 42’den 31 Euro’ya düşüyor. Yani adam aynı formayı 80-90 Euro’ya zaten modeller belli, başka renklerde 90-100 Euro’ya satarken burada bu rakamlara iniyor. Bu niye önemli? Mesela biz geldiğimizde bize dediler ki, ‘her sene 8 Milyon Euro Adidas’tan para alıyoruz’. Temiz para, hava parası diyelim, iyi niyet parası diyelim ama kurlar üreticilerin durumunu öyle bir hale getirdi ki bizim geldiğimiz sene o bedel kalktı. Yani sıfır (0) alıyoruz. Haklılar. Niye bunu size gösteriyorum? Forma fiyatı TL’de %86 artarken Euro’da %26 düşmüş, adama cazip gelmiyor. Adet bazında %36 büyütmüşüz 4-5 sezonda.. %36 daha fazla forma satmışız. TL olarak %75 artırmışız ama Euro bazında %9. Niye Euro önemli? Giderimin %80’i döviz bazında. Şimdi bunları size anlattığım zaman hem Türk futboluna dair tablo çok üzücü, üstüne Fenerbahçe’deki tablo da daha da üzücü.”

2018 vadesi geçen borçların yer aldığı Tablo-10 üzerine

Başkanımız Ali Koç:

“Evet, biz taze bir kaynak getirdik. Ben bunları söylemek durumunda kalıyorum. Bazı taraftarlarımız tepki koyuyorlar ‘hep paradan puldan bahsediyorsunuz’ diye ama bu, çok ciddi bir mevzu, hafife alınacak bir durum değil. Biz gelir gelmez kaynak yarattık. Şimdi bu tabloya bakarsanız biz, getirdiğimiz, koyduğumuz sıcak paranın büyük bir kısmını bize bırakılan borçlarla buharlaştı. Biz, geldiğimizde futbol tarafına 26,1 Milyon Euro bir evvelki sezondan futbolcular için, sezonlardan da menajerler için kalmış borç vardı. Bakın tekrar söylüyorum: 26,1 Milyon futboldan kalan borç vardı! Onun üstüne bir de dernek tarafına bakarsanız sporcular hariç 6,4 Milyon ve bunlar hemen, acil ödenmesi gereken borçlar, bir sürü borç kaldı da bunlar acilen ödenmesi gereken borçlar.  Bir de basketbol, voleybola bakarsanız da 6,8 yani toplamda bizim 13,2 ile 26,1’i birleştirirseniz aşağı yukarı 40 Milyon Euro’ya yakın bizim dönemimizden önce ödememiz gereken borç vardı. Buna mukabil bizden önceki yönetim 50 Milyonu sponsorluk olmak üzere 2017 Eylül ayıyla 2018 Mayıs arası yani seçime kadar olan bölümde 50 Milyon Spor Toto reklamı olmak üzere 525 Milyonluk kaynak yaratmış. Yani bunun 475’i yeni borçlanma yapmış. Son 8 ayda bu kadar kaynak girmesine rağmen yeni yönetime kalan borçlar bunlar. İnşallah biz ayrıldığımız zaman hiç borç bırakmak durumunda kalmayız, en azından cari borç olarak ama bunun da üstüne basarak söylemek istiyorum. Niye? Biz bu gemiyi 3 sendir çevirmeye çalışırken mart ayına kadar yani 2 sene 10 ay bu kulübün en temel gelirleri olan yayın geliri ve bütün kombine, maç bileti gelirlerinden 1 kuruş kulübe gelmedi. Bunların hepsi bankalara gitti. Biz o dönemde bu gemiyi bir şekilde ayakta tutabildik ve finansal borçları az da olsa indirerek. Dolayısıyla dışarıda atıp tutanlar için bunları söylemek zorunda kalmak çok üzücü. Ama anlatmaya çalıştığım hani perfect stone bir laf vardır ‘bütün kötü şeyler aynı anda olunca’ diye işte bunu iki buçuk senedir yaşıyoruz. Pandemi gelince daha da yoğun bir şekilde yaşamaya başladık. Buna rağmen buranın borcu atmadı. Buranın borcu bir kısmı da azaldı.  Ana maliyetler olan sportif şubeler özellikle de erkek basketbol ve futbol azaldı. Ama bunlar bir günden bir güne değişmiyor, zaman alacak.”

AMATÖR BRANŞLAR KONUSUNDA CAMİA BİR KARAR VERECEK
 
Amatör branşların kapatılıp kapatılmayacağı yönündeki soruya Başkanımız, “Bizim finansal borçlarımız yani finans kurumlarına olan borçlarımız tabloda da göreceğiniz gibi 347 milyondan 272 milyona düşmüş. Niye düştü? Biz diyoruz ya Spor Toto’yu bize verin kaynaktan bankaları ödeyin, bizim payımızı artırın. Burada kaynaktan direkt banka ödemelerine gidiyor. O gelmeyen parayı da biz yarattığımız kaynakla kulübümüzü bir şekilde idare edebildik. Toplam yükümlülükleri yani finansal borç dışındaki yükümlülükleri eklediğimiz zaman 612 milyon Euro’dan 517 milyon Euro’ya düştük. Biz bunu yapmıyoruz yani uluslararası standartlarda yapılan muhasebede mesela Şükrü Saracoğlu’nun ismi değişti 90 milyon. 9 milyon çarpı 10. 2015 senesinde imzalandı, bunu kırdırdılar, o paranın hepsini kullandılar. Ama ben 4 sene daha yükümlülüğüm var bu parayı verenlere. Yoksa o ismi satarım başkasına. Bizim muhasebe hesabımızda bu da borç olarak gözükür. Dolayısıyla biz total yükümlülüklerimizi 612 milyondan 517’ye bu sürede indirdik eldeki imkanlarla. Hepimiz dertliyiz. Bu iş nasıl dönecek? Amatör branşları kapatmayı düşünüyor musunuz? Bu camia bir karar verecek. Biz bu kararı veremeyiz. Genel kurul bir araya gelecek, diyecek ki sadece futbola odaklanalım, öz kaynaktan oyuncu yetiştirelim. O zaman Fenerbahçe olimpiyatlara rekor sayıda sporcu yollamayacak. Şimdi 16. Hedef 22 falan. Rekor kıracağız. O zaman Fenerbahçe olimpiyatlara sporcu yetiştiremeyecek veya çok sınırlı sayıda yetiştirecek. Erkek basketbolu 31 milyondan 19’a indirdik. Ama orada daha fazla indiremeyiz, hatta biraz daha çıkarmamız lazım. Biz gelmeden önce Doğuş Grubu’nun –onlara da buradan şükranlarımızı sunalım- seçimlerden önce 11 milyon Euro’luk basketbol sponsorluğu vardı, kalktı. 8 de Adidas’tan kalktı demiştim. 18 milyon oradan gidiverdi. Ama böyle bir salonunuz varsa, EuroLeague lisansınız varsa. Dolayısıyla erkek basketbol dışındakilere bu camia genel kurulda bir karar verecek Fenerbahçe Spor Kulübü bu konuda devam etmeli mi diye.” yanıtını verdi.
 
Fenerium’un halka arzının yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruyu Başkanımız, “Fenerium’u yapmayız. Halka açık bir şirket olmanın yükümlülükleri çok ağır. Bugün filmi 15 sene geri sarsak o günkü Fenerbahçe yönetimi bence halka arz yapmazdı. 25-30 milyon dolar için bütün bu regülasyon çekilmezdi, zor.” diye yanıtladı.
 
Varlık satışının yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruya Başkanımız, “Bir de satış yapacak mısınız diye soruyorsunuz. Bizim 1.7 milyar TL değerinde gayrimenkulümüz var değerlendirmeye göre. Bunun 600 milyonu salon, zaten ipotekli. Salonu da satamazsın. En fazla satıp geri kiralama yaparsın. Yanında da boş arazisi var. O da 560 milyon küsür lira. 1.7’nin, 1.2’si zaten bu kompleks. Zamanında da yapanlara başta başkanımız Aziz Yıldırım olmak üzere Ülker Grubu’na da tekrar Fenerbahçe camiası adına teşekkürlerimizi sunalım. Yanındaki arazide 230 milyon lira borcumuz var. O araziyi yaptıktan sonra değerleyebilirsek oradan gelecek ilk 230 milyon Ülker Grubu’na kalacak. Sonra %50 paylaşacağız. Bugünün ekonomik, gayrimenkul sektörü şartlarına göre nasıl olur, ne zaman olur, ne kadar olur meçhul. Geri kalanlarında da aşağı yukarı 50 milyon lira gayrimenkul borcumuz var. Geri kalanların bazı bölümlerini şu an hiç imar yapma imkanınız yok. Gayrimenkullerimiz var ama diğer iki kulüp kadar fazla değil. Dolayısıyla Kenan Evren’i, salonun yanındaki araziyi belki de bir yerlerden Riva modeli gibi devletin de omuz vereceği şekilde büyük borcu olan kulüplere araziler tahsis edecek, imar izni verece falan… İhtiyacımız var buna. Siz satış diyorsunuz, ben belki eldekileri biraz daha avantajlı imar şartları verip kulüplerin buradan kaynak yaratması.” diye yanıt verdi.
 
Sportif ve ekonomik olarak kendinizi başarılı buluyor musunuz? Sorusuna Başkanımız şu yanıtı verdi: “Yaptığımız planlar, hedefler, yola çıktığımız zamanki arzularımız, isteklerimiz konusunda istediğimiz noktaya gelemedik. Bazı konularda beklentinin dışında kaldık. Bu kadar fedakarlık, çaba, uğraş, onun karşılığını sportif anlamda taçlandıramamak insanı çok üzüyor, en fazla da bizi üzüyor. Tam sınıfta kaldım diyemeyiz ama başarılı olamadık. Ekonomik açıdan bakarsak anlattığım bütün şartlar içinde elimizden gelenin en iyisini yaptık. Kendimize orada iyi bir karne verebilirim. Bizim yaptıklarımızın neticeleri biraz daha uzun zamanda daha iyi anlaşılacak.” Ayrıca konuyu 10 üzerinden puanlayan Başkanımız sportif olarak 6, ekonomik olarak da 8 verdi.
 
İmkan olsa neleri değiştirirdiniz? Yönündeki soruya ise Başkanımız , “Bir sürü yapısal düzenlemeler gerekti futbol özelinde. Düşünebiliyor musunuz bugün Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1.5, 2 sahalık altyapısı var. Beşiktaş’ın keza öyle. Galatasaray bizden biraz daha iyi. Tesis yok. Veya mahallelerde, ilçelerde insanların top oynayabileceği devletin sağladığı imkanlar yok. Dolayısıyla bir kere en tabana indirmem gerekir. 4 milyonluk Hırvatistan sporda bu kadar başarılı olabiliyorsa tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Doğru modellerden esinlenmek lazım. Dolayısıyla altyapıyı geliştirmemiz lazım, hocalarımızı geliştirmemiz lazım. Transfer modelini, demin ifade ettiğim gibi son durak çöplük olmayacak, başka yerde 100-200 bin Euro’ya oynayacak oyuncunun 800-900 bin Euro alamayacağı bir modeli geliştiririm. Nitelik koyarım içine. Denetimi arttırırım. Kulüplerin denetimini ciddi anlamda arttırırım. TFF’yi çok daha liyakat, sportif anlamda liyakatı yüksek insanlar muhakkak koymak durumundayız. Ücret tavanları getiririm, Amerika’da bunu yapmak çok daha kolay, burada yapmak zor. Aslında bir bakıma ücret tavanı getiriliyor. Bütçe sınırlamalarıyla ama oyuncu bazında da getiririm. Federasyon, kulüpler ve devlet olarak 10 yıllık, en önemlisi bu, bir futbol stratejisi getiririm. Master plan, white paper  dedikleri gibi. O kadar yapısal eksiklerimiz var ki, bunları arzu ettiğimiz seviyeye getirmek, 20-25 senelik demografik avantajımız var. Gençlik, gençliğinden faydalanılabilen, rekabetçi, oyuncu ihraç edebilen, kulüp takımı da ulusal takımı da hep belirli bir seviyenin üstüne oynayabilen Türkiye yaratmak için el birliği ile 10 yıllık bir plan yapmamız lazım. İsviçre yaptı, İzlanda yaptı. Averaj takımı İzlanda herkesin korkulu rüyası oldu. 300 bin kişi. Nasıl oluyor? 4 milyonluk Hırvatistan, su topu, yüzme, tenis, basketbol, futbol… Çünkü adamların genlerine işlemiş. İlkokula kadar indireceksin. Sportif ruhu ben hep iyi insan olmayı ilkokula indireceksin, müfredata koyacaksın diyorum,  mesela Hırvatistan ülkeye sahip çıkmak, çevreyi temiz tutmak, turistlere sahip çıkmak öğretiliyor ilkokullarda.  Burada da sporcu bir nüfus yetiştirmek için seçtiğimiz sporları, biz her sporda başarılı olamayız. Her sporda olimpiyata gidemeyiz, her sporda gitsek de madalya alamayız. Genlerimize, yapımıza uyan sporları seçip yatırım yapmamız lazım. Bence belediyelerin kesinlikle futbol ve takım sporlarında olmamaları lazım. Bireysel sporlara yaymaları lazım. Vs vs .” cevabını verdi.
 
FİNANSAL SORUNLAR GİDERİLMESE DE ÖNÜMÜZÜ GÖREBİLİR NOKTAYA GELDİK
 
Başkanımız sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Üç senede finansal açıdan sorunlar giderilmese de önü görülebilir bir noktaya gelebildik. Biz artıları ve eksikleri ile artık 5-6 seneyi, 7-8 seneyi planlayabiliyoruz, başımızı kaldırdık, sıkıntıları geride bırakmaktan çok çok daha uzaktayız ama arık bir nebze önümüzü görüyoruz.  Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz.  Daldaki kuşlar için daha çok çalışmalıyız ve bir kısmı sadece bizim kontrolümüzde değil. Başka etken ve unsurların da benzer düşünceler içinde olması gerekiyor. Mesela 7 milyon euroluk bütçe bulduk. Akademi yapmak istiyoruz. 130 dönümlük araziye başvuru yaptık. Nasıl Aziz Yıldırım bu stadı Türkiye’nin örnek stadı yaptı, bütün ülke şu an tesisleşti. Biz de öyle bir akademi yaparız ki, yeter ki o arazi bize verilsin. Hem geleceğin tohumlarını atıp yeşertmek adına hem de ülkeye örnek olup başka kulüplerin yapabileceği müthiş bir model yapabiliriz. Böyle yerlerde destek istiyoruz. Kur alt üst oldu, yayıncı gelirleri düştü. Yayıncı gelir 18 iken artık 21’e bölünüyor. Stopaj yok. 90-100 milyon burada para geliyordu biz de amatöre veriyorduk. Kalktı, yerine ne geldiğini tam anlamış değiliz. Üstüne pandemi geldi, hiçbir bilet satamıyoruz. Kombine satamıyoruz. Üstüne yeni vergi getirdiler. Vergileri %20’den 40’a çıkardılar. Bunların hepsi aynı anda oluyor. Bırakın omuz vermeyi bu dönemde bir de vergiler arttırıldı. 1 milyon liralık oyuncu aslında 1.6 milyona maal oluyor. Eskiden vergi %15 idi, 1 milyon liralık oyuncu, 1.2’ye maal oluyordu. Kulüp stopajı 15’den 20’ye çıkartıldı. Onu geri almamız lazım. Şu an alamıyoruz. Mükemmel çalışan bir sistemi bozdular, yerine bir şey getirme bir sene aldı. Yerine getirileni de tam anlamış değiliz. Eskiden vergimizi ödeyip bir ay sonra maliyeye başvuru yapıyorduk, 7 gün sonra amatörlere onlar iade ediyordu. Sistem mükemmel çalışıyordu. Sonra durdular. Yeni mevzuatı çıkarmak bir sene sürdü. Şimdi kulüpler Spor Bakanlığı’na başvuruyor. Spor Bakanlığı, Maliye Bakanlığına başvuru yapıyor. Başvuruyu Maliye bakanlığı değerlendiriyor. Onların uygun göreceği bir rakamın %70’ini üç ay içine alacağınız söyleniyor. Henüz hiçbir şey alınmadı. Bir de %30’luk kısmı var. O da kriterlerini tam olarak bilmediğimiz başarıya bağlı bir sistem diyorlar. Bu kadar güzel çalışan bir sistem varken, bu kadar karışık bir sisteme niye geçildi. Eskiden 1 milyon ödeyip, 176’sını geri alıyorduk. Şimdi biz 666 daha fazla ödeyeceğiz, bunun 333’ünü geri almamız lazım ama şu an alınmıyor. Biz yıllık 90-100 milyon TL stopaj kaybımız söz konusu olabilir. Türkiye’de de ne yazık ki kontratlar hala netten yapılıyor.  Futbolcu, menajer net konuşuyor. O da bize kalıyor. Bu kadar sıkıntıda iken bir de üstümüze bu yük geldi. Dolayısıyla amatör branşların sürdürülmesini zorlaştıran unsurlardan bir tanesinin de bu olduğunu ifade edebilirim.”
 
Sahiplik modeliyle ilgili Fenerbahçe hiç teklif aldı mı? sorusuna Başkanımız Ali Koç: Benim zamanımda hayır. Fenerbahçe tarafatarı olarak 6 yaşından beri bu işle yatıp kalkan birisi olarak, kafamda canlandıramıyorum. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon gibi kulüplerin bir sahibini olacağını, el değiştireceğini ama şunu iddia edenlerin de argümanlarını çürütemiyorum. Sahiplik modeli olmadan bu işin gitmesi mümkün değil argümanını da çürütemiyorum ama benim gönlüm hiçbir şekilde Fenerbahçe’nin futbol yani A.Ş tarafının bireylerin veya bir kurumun elinde olmasında değil, belki çok duygusal düşünüyorum, çok romantik düşünüyor olabilirim ama UEFA’da inanın en büyük sıkıntıyı dernek modeli olarak görüyoruz. İnşallah hiçbir zaman bu büyük kulüpler bunu yapmak zorunda kalmaz. Rakamlarımızı açıkladık, kongre üyelerimize özellikle söylüyorum. Fenerbahçe tüzüğünün emrettiği konsolide rakamlar ilk defa bu sene yayınlanıyor. Dernek ve A.Ş’nin konsolide rakamları. Bütün resmi görebiliyorsunuz. Geçmişte bir tek dernek yayınlanıyordu. Mesela bizim denetim, dernek rakamlarını denetliyor tüzüğe göre; ama konsolide rakam vermen lazım denetim verdiği rakamla yönetimin verdiği rakam da biraz farklı durabiliyor. İnsanlar bu fark neden var diye merak ediyor. Bu konsolide anlayışını ve şeffaflığını da ilk defa bu sene yerleştirdik. Bağımsız denetim, denetlenmiyordu daha evvel. Sadece dernek tarafına bakılıyordu.
 
Kulübümüzün Finans Danışmanı Serdar Yıldız ise “Dernek tarafında Kulübümüzün denetleme kurulunun yapmış olduğu bir denetim vardı. Bağımsız Denetim sadece Futbol A.Ş tarafında vardı. SPK kuralları gereği halka açık olan bütün şirketlerin yapması gerektiği UFRS ve konsolide tablolar denetleniyordu" dedi.
 
Başkanımız Ali Koç şöyle devam etti: Totali UFRS’ye geçirdik, konsolideyi. Konsolideyi bağımsız denetime yaptırdık. İlk defada konsolide rakamlar yayınlanıyor.
 
Süper Lig A.Ş olmazsa olmaz, kulüplerin geleceği açısından. Bugünkü kulüpleri yöneten bizler, belki yeterince o güveni de veremiyor olabiliriz. ‘Bir kulübü yönetemiyorlar, ligi mi yönetecekler’ diye düşünceye sahip olabilirler. Futbolun İngiltere modelinde olduğu gibi, Avrupa’nın pek çok yerinde olduğu gibi TFF regülasyon hakem tarafına vs, kulüpler de kendi çıkarlarını kendilerinin geliştireceği modele acilen geçmek durumundayız.
 
Türk futbolu endüstriyel futbol trenini kaçırmış yorumu üzerine Başkanımız Ali Koç: Doğrudur. Tartışmasız katılıyorum. Geldiğimden beri bunu savunuyorum, taraftarlarımdan tenkit görme pahasına. Bizim çıkarlarımız ve sorunlarımız benzer. Bunları ancak, yek vücutla çözebiliriz. Bunun içinde sahada rekabet, saha dışında yapıcı rekabet olması lazım. Şampiyonluk haftalarına, 5-6 hafta kala ortam birden bire ortam değişebiliyor. Medyamız ne yazık ki Türk futboluna tabii herkes için bunu söylemiyorum ama genellikle seyredenler için halk da bunu seviyor ne yazık ki zerre kadar katkı sağlamıyor. Bırakın zerre kadar katkı sağlamayı ciddi anlamda zarar veriyor. İnsanları birbirine düşürüyor, kardeşleri kardeşe kırdırıyor, kulüpleri birbirine düşürüyor, fitne, fesat, iftira zaten hayatımızın bir normu haline geldi. Dindar diye geçiniyor bu ülke, bizdeki en büyük günah iftiradır, fitne fesattır, kul hakkı yemektir. Bu futbolda norm haline gelmiş. O yüzden her şeyimiz topyekun değişmeli, değişmek zorunda. Adam çıkıyor ve diyor ki ‘Fenerbahçe’yi şampiyon yapmayacaklar’. Tamamen dedikodu da olabilir, hayal ürünü de olabilir ama bunu ısrarla söylüyor. Sonra diyor ki ‘Aktif, faal bir hakem söyledi’ diyor. Bunu söyleyen TFF’nin bir üyesi, delegesi. Çağır kardeşim, bir soruştur ya.. Sorgula.. Bakın tekrar söylüyorum: FETÖ halen futbolun içinde! Tekrar söylüyorum!”
Oyuncu satışından elde edilen gelire karşın transfer yapmada çok harcadığınızı düşünüyor musunuz şeklindeki soru üzerine Başkanımız Ali Koç, “Çok harcadığımdan ziyade kaynağımızı çok daha iyi kullanabilirdik diye düşünüyorum. Doğru hedefler, tercihler yapılsaydı bu kadar çok değişime de gerek olmayabilirdi. Ama yaptığımız satışlar da bir başarıdır. Biri 4 Milyondan 12 Milyona çıktı; biri 12 Milyondan 18,5 Milyona çıktı. Kimse Eljif Elmas’ın 16’ya gideceğini düşünemezdi. Eljif’i Fenerbahçe’ye biz kazandırmadık ama biz, onu oynatarak değerini artırdık, pazarlığını yaptık, sattık. Satış tarafında çok başarılıyız; ‘alış tarafında yeterince başarılı olamadığımız için kaynaklarımızı istediğimiz etkinlikte ve verimlilikte kullanamadınız’ derseniz haklısınız.” yanıtını verdi.
 
Teknik Direktör sorusu üzerine Başkanımız Ali Koç, “Önümüzde 3 tane alternatif var. Tercihim ikinci. Neydi ikinci? Çok iyi bir yabancı hocayla yabancı hocanın da adaptasyonunu hızlandıracak Emre Belözoğlu gibi altında çalışması buna mukabil Emre’nin de yine tecrübe kazanmasıydı. Emre çok sıcak bakmıyor demiştim. Nitekim o gün de bana göre sunduğu haklı sebeplerden dolayı biz artık yabancı modele, yabancı hocaya gideceğiz. Diyeceksiniz ki ‘yabancı hoca 15 yıldır şampiyon olamadı’. Olabilir ama 28 Şampiyonluğumuzun yeni formattaki (1959 sonrası) 19’unda 16’sını yabancı hocayla almışız. İki data var. Ama bizim kadromuz iyi, kuvvetli, %70 hazır yine üstüne basarak söylüyorum, mecbur kalmadıkça bel kemiğinden kimseyi satmak istemiyoruz ama cazip teklifler de geliyor, onu da söylemek istiyorum. Bizim bence 4-5 adet en fazla oyuncu nokta atışı atmamız lazım ama bizim daha çok işimiz yani oyuncu da elden çıkarmamız gerekiyor. Bu yabancı kuralı aslında bizim avantajımıza, Fenerbahçe olarak ama bu şekilde yönetilmez. ‘Ya biz size geçen yıl söylemiştik’ ama geçen sene pandemiden bu kadar sıkıntı çekeceğimizi bilmiyorduk. Geçen sene söylemiş olabilirsin ama 12 ayda şartlar o kadar değişebiliyor ki bir daha gözden geçirebilirsin. Bir daha gözden geçirmek için yaptığımız toplantıda ‘evet, haklısınız. Bu bir sene daha böyle gitsin. Önümüzdeki seneden sonra yapalım’ dediler. Öyle ayrıldık. Şimdi diyorlar ki, ima ediliyor ki bunu yani geçen seneki şeye döndürme mecburiyeti var. Neyi ima ettiklerini de tahmin edebilirsiniz. Doğru mu yanlış mı onu da bilmiyoruz, ettikleri ima! Ama ne olur ya kardeşim, bu kadar zorlanıyoruz, sıkıntı çekiyoruz. Ya sen benim PCR testimin bile masrafını karşılamamışsın, en azından PCR testi ya.. Yurt dışına gidiyoruz; kadın basket, erkek basket Ruslarla oynuyoruz, hepsi aşılanmış. Ben demiyorum ‘sporculara öncelik olsun’ ama EuroLeague’de 12 ülkeye gidiyoruz ve devamlı gidiyoruz. Hadi onu da bir yere bırakıyorum. Ama senin burada yapabileceğin şey var. Mesela transfer dönemi. Geçen sene de konuşmuştuk. Yönetim Kurulu olarak karar aldık ki UEFA’nın büyük ligleriyle aynı takvimde olsun. Niye? 8 hafta olması gerekiyor. O 8 haftayı geçmeyecek diyor. 1 hafta geç başlat, 1 hafta geç bitsin. Geç biterse bizim sözleşme yapılacak oyuncularla çok daha farklı şartlarda oturup… Ya 1 hafta ya.. Bunu düşünmek bu kadar zor mu? Bu kadar zor mu bunu uygulamak? Bence değil. UEFA demiyor ki ‘aynı takvimde olacak’. ‘8 haftayı geçmeyecek’ diyor. 1 hafta geç başla, 1 hafta geç bitir. Devre arası için de keza öyle. Küçük bir örnek veriyorum. Ama bu işle yatıp kalkan insanlar olsa. Bu pazarlamacı olur, marka yöneticisi olur, doktoru olur, doktoru olur, futbolcusu olur, yöneticisi olur… Bunları düşünecek insanlar. Bununla yatıp kalkacak. En büyük önceliği Türkiye’nin futbolunu öne götürecek adamlardan kurulu federasyon olması lazım. Üçüncü, beşinci işi değil veya iş adamı olduğu için, vitrin bir isim olduğu için orada olan insan değil. Daha çok Hamit Altıntop’lar gerekiyor.” dedi.
 
TFF’ye çeşitli öneriler sunulduğunu hatırlatan Başkanımız Ali Koç, “Tahkim kurulunun oluşumu, MHK. Öneriler sunuyoruz. Her hafta yapılan ölçümleri, puanları yayınlayın. Milyonların seyrettiği maçtaki hakemin performansını siz nasıl değerlendirmişsiniz koyun biz de görelim. Bak o zaman nasıl daha titizlikle, hassasiyetle yapılıyor değerlendirmeler. Bir kişi yapmasın, üç kişi yapsın diyoruz. Çok mu zor? VAR hakemiyle saha hakemi aynı olmasın diyoruz. Olimpiyatlarda ve Euro 2020’de böyle. Bir sürü hakem var kullanmıyorsun. 5 senede 5-6 maç almış ama A klasmanda. Bu niye böyle diyoruz, ‘Zamanında torpilliydi bu insanlar diye işin içinden çıkılıyor.’ Onları da VAR hakemi olarak eğit. Adam bugün sahaya çıkıyor, ertesi gün VAR odasında başka bir maçta. Bunun gibi güven aşılayacak, güven müessesini kuvvetlendirecek o kadar basit dokunuşlar var ki. Performans kriteri yok. Türkiye Futbol Federasyonu MHK’si doğru mu iş yaptı, yanlış mı iş yaptı? Hiçbir hedef, performans, ölçü, hiçbir şey yok. Federasyon başkanı çıkıyor, ‘Ben memnunum’ diyor geçiyor. Hadi biz de memnunuz o zaman. Bir de şöyle bir yanılgı içindeler, bütün kulüpler şikayetçi, demek ki iyi iş yapıyoruz. Yok kardeşim öyle bir şey.” dedi.
 
Harcama limitlerinden beklentinin ne olduğu yönündeki soruya Başkanımız, “Herhalde bu konuşmadan sonra %10 iner. Yok orada hakkını verelim elinden geleni yapıyor federasyon. Bankalar Birliği biraz sıkıştırıyor ama burada da esneklik sağlanması lazım. O kadar olağan dışı bir dönemden geçtik ki.” yanıtını verdi.
 
Koç Holding’i mi yönetmek daha zor Fenerbahçe Spor Kulübü’nü mü yönetmek daha zor yönündeki soruya ise Başkanımız, “Özel sektörü yönetmek çok daha kolay.” yanıtını verdi.
 
Kadın yöneticilerin futbolda, sporda görev alması konusunda Başkanvekilimiz Erol Bilecik, “Yönetim kurulu tespiti yaparken yani 2018’e dönüyorum, aynı şekilde tahmin ediyorum başkanın tasarrufu bu dönemde aynı şey geçerli olacak. Minimum şu sayının altına inmeyelim dediğimiz bir bariyer var. Benim de kişisel olarak dileklerim, bütün spor kulüplerinde sadece futbolu kapsayan anlamda değil, ne kadar fazla kadın yönetici işin başında olursa bu işin rengi çok daha farklı olur diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Fotoğraflar: Burak Saltık

Basın Fotoğrafları