YÜKSEK DİVAN KURULU

BAŞKANIMIZ ALİ Y. KOÇ: BİZ DOĞRUNUN, ADALETİN, ŞEFFAFLIĞIN YANINDAYIZ! DÜNYADA KAÇ TAKIM ÜLKESİNİ, DEVLETİNİ DE HEDEF ALMIŞ BİR TERÖR ÖRGÜTÜ TARAFINDAN SALDIRIYA UĞRAMIŞ, KUMPAS YAŞAMIŞTIR?

04 Şubat 2023 Cumartesi 16:08

Başkanımız Ali Y. Koç, Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu’nun (YDK) Olağan Toplantısı’nda üyelerimize ve camiamıza seslendi. Adana Demirspor maçında yaşanan skandal hakem kararları başta olmak üzere birçok konuya değinen ve alınan kararları açıklayan Başkanımız, şunları söyledi:

"Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Toplantımıza iştirak ettiğiniz ettiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Selim beyin dediği gibi de birkaç toplantı sonrası buraya sığmayacağız. Başkanım yeni bir mekân bulacağız.

YDK BAŞKANIMIZ UĞUR DÜNDAR VE AİLESİNE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM

Yüksek Divan Kurulu Başkanımız, Yüksek Divan Kurulumuz, Yönetimimizi saygıyla selamlıyorum. Uğur bey biz de geç öğrendik. Kız kardeşinizin vefatı dolayısıyla size ve ailenize başsağlığı diliyorum, rahmet diliyorum. Kız kardeşiniz nurlar için de yatsın. Uğur bey bütün işlemleri yaptıktan sonra bizlere haber verdiği için acılı gününde yanında olamadık. Tekrar başınız sağ olsun.

Camiamızın önemli mensuplarından biri olan, Yüksek Divan Kurulu Üyemiz olan aktif kongre üyelerimiz olan Hulusi Belgü’yü de tekrar aramızda görmek hepimiz için bir mutluluk vesilesi. Fikir ayrılıkları, görüş ayrılıkları olabilir ama hepimizin gönlünde yatan Fenerbahçemizin en iyi yerlerde olması. Dolayısıyla o da normal bir kongre üyesinden taraftardan daha çok mesai harcayan üyelerimizden bir tanesi. Yaşadığı talihsizliklerin geride kalmasını, burada da 10 gün önce sakatlanmış. En kısa zamanda da sağlığına kavuşmasını diliyorum. Hulusi Belgü’ye hoş geldin diyorum.

GEÇMİŞ OLSUN MESAJLARI İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM

Konularımıza girmeden önce hepinize oğlum için gösterdiğiniz hassasiyet için sadece buradakiler için değil, gelen telefonlar, mesajlar, mailler… Başkanlar arıyorlar. Sayın Dursun Özbek’e de teşekkür ediyorum. Dün Tahkim Kurulu çıkışında bu konuya değinmiş. O da sağ olsun var olsun ama şunu söyleyeyim. Öncelikle herkese cevap veremediğim için özür diliyorum. Öyle bir mesaj bombardımanına uğradım ki ama şunu söyleyeyim. Çok şükür merak edilecek hiçbir şey yok. Gazete de yazdığı gibi bir durum da yok. Oğlum sadece bileğini kırdı. Küçük bir ameliyatla tedavi edildi. Perşembe ameliyat oldu dün de maçtaydı.  Hiçbir şeyi yok, çok şükür. Sağ olun, var olun.

DÖNÜM NOKTASINDAYIZ

Ben bugün Erol beyden de rica etmiştim. Uğur bey de aktaracaktı. Normal gündemimize girmedik. Niye girmedik? Çünkü bir dönüm noktasında olduğumuz için. Sizlerin asli göreviniz Yüksek Divan Kurulu üyeleri olarak bizlere yön vermek, yol göstermek, tavsiyelerde bulunmak, rehberlik etmek olduğu için istedim ki herkes konuşsun. Bir içini döksün ama birden sürprizle karşılaştım. Konuşmalar kısa kesildi. Konuşan herkese de teşekkür ediyorum. Destekleriniz için teşekkür ediyorum. Dediğim gibi şu an bir dönüm noktasındayız.  Hep beraber en sağlıklı kararları vermek durumundayız.

BİZİM BİR TANE YÜZÜMÜZ VAR. BİZ NE İSEK İÇİ DIŞI BİR KULÜBÜZ

Bugün bir maçı, 100 küsur dakikayı değerlendireceğiz ama bir maç üzerinden değerlendirme yapmayacağız. Bu maç bardağı taşıran son damla olduğu için biraz üstünde duracağız. Esas sıkıntı son 10 yılda, son 15 yılda yaşananlar, yaşatılanlar ve Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durumdur. Biz öyle bir maçta bakın, bir maçta iki tarafa hata yapılan ortamda bir takımın ortalığı yangın yerine çevirmesi, bağırması, çağırması, algı manipülasyon, baskı ve netice alması… Bizim fıtratımızda bu yok. Bizim bir tane yüzümüz var. Biz ne isek içi dışı bir kulübüz. Kendim için konuşmuyorum. Bu kulübün DNA’sı için konuşuyorum. 3 maç arka arkaya 10 kişi kaldık. Sesimizi çıkaramadık. Şampiyonluk adayları arasında en çok kırmızı kart gören takımız. Ne yönetim, ne hoca,  kimse sesini çıkarmadı.  Dolayısıyla bir maçta bağırıp çağırıyorsunuz, her canı yanan takım bağırıp, çağırıyor gibi bir durum yok. Bunu da özellikle medyadaki bir takım lehine çalışan arkadaşlara söylüyorum.

DİREKT YARIŞI ETKİLEYEN 5 PUAN.  YİNE BİR ŞUBAT AYINDAYIZ. BİZE YAPILAN OPERASYONLAR HEP ŞUBAT AYINDA YAPILIYOR

Şunu söylemek istiyorum. Bu maç bir milattır. Bir dönüm noktasıdır. Sadece iki maçı alalım. Sivas-Galatasaray maçı üç puan. Adana Demirspor-Fenerbahçe maçı kaybedilen 2 puan. Direkt yarışa etki eden 5 puan. Bu gözümüze batan maçlar olduğu için bir de gözümüze batmayan maçlar için, arada kaynayan şampiyonluk adayı takımlar tarafından haklı haksız kazanılan kaybedilen puanlara da hiç girmeden bunları söylüyorum.   Yine bir şubat ayındayız. Bize yapılan operasyonlar hep şubat ayında yapılıyor. Ersun Yanal dönemi 22. hafta, hep burada söylüyorum. Şampiyonluğun en büyük adayıyız. Ondan sonraki 7 maçta 21 puanın 18’ini kaybediyoruz. Bu hayatın olağan akışına bile aykırı. Dolayısıyla yine bir şubat ayında karşılaştığımız sıkıntıyı dile getirirken, ben size anlatacaklarımı büyük pencereden farklı bir perspektiften değerlendirmenizi rica ediyorum. Önümüzde iki yol var. Bunları da birazdan anlatacağım. Dün yönetimde bu iki yolu da biz oyladık. Karar 11’e 3 çıktı.

ADANA DEMİRSPOR MAÇINDA KARARLARIN TAMAMI FENERBAHÇE ALEYHİNE VERİLMİŞTİR

Bu maçı niye anlatıyorum. Büyük resmi daha iyi görebilmeniz için. Milyonların önünde tekme tokat cereyan eden bir maç izledik. Acaba bir şubat ayında tekrar bir katliama mı uğrayacağız diye düşünmedik değil. Futbolcularımızın bazıları dayak yedi ama tüm takımın neredeyse dayak yediği maçtan bahsediyoruz. 90 dakikalık bir maçta hakemin, yardımcı hakemlerin ve VAR’ın bu kadar çok kritik bir pozisyona yani maçın sonucunu etkileyecek bu kadar çok kritik pozisyona kabul edilemez hakem hatalarının yaşandığı başka kaç maç vardır, bilmiyorum. Belki de yoktur. Ve ne hikmetse bu hataların hepsi, istinasız hepsi Fenerbahçe’nin aleyhine gerçekleşmiştir. Onun için bu hakem performansıyla değerlendirilecek maç değildir. Niyet perspektifinden bakılması gereken bir maçtır.

GEÇTİĞİMİZ HAFTANIN HAKEM ATAMALARI GİDEN MHK TARAFINDAN YAPILMIŞTIR

Maça girmeden önce şunu da ifade edeyim.  Geçtiğimiz haftanın hakem atamaları giden MHK tarafından yapılmıştır. Bizden sonrası tufandır mantığıyla hiç bizim maça atanmaması gereken biri en kritik maça atanmıştır.  Ve sonuçta ortadadır. İyi ki de bu MHK gitmiştir. MHK’ler hep gidiyor geliyor da, değişen pek fazla bir şey olmadığını da yaşayarak görüyoruz.

ADANA DEMİRSPOR MAÇINDA YAŞANAN SKANDAL KARARLAR EKRANA GETİRİLDİ

Mert Hakan’ın golü. Bize göre yüzde yüz gol. ‘Yok ele çarpmış, şöyle olmuş, böyle olmuş.’ Velev ki ele çarpmış. Hiç birimiz göremiyoruz. Bunu VAR görüyor. Ama aynı VAR hakemin gözünün önünde görmesi gereken maçın sonucuna etki edecek pek çok pozisyonu göremiyor. Bu hakem performansıyla anlatabilecek bir durum değil, niyetle anlatabilecek bir durumdur.  Birçok otoriteye göre net gol olan bir pozisyon için, ‘ele çarptı vermedik.’ Peki sen bunu görüyorsan diğerlerini niye görmüyorsun. (Gol ekrana geliyor) Görmüyorlar, çünkü görmek istemiyorlar. Göremiyorlar, değil. Ve bu pozisyonda ne enteresandır ki, bir tane rakip oyuncu itiraz etmiyor. Böyle başladık. Pozisyon 14. dakikadaydı. Aslında ilk 10 dakikada yaşananlar vardı. Ndiaye, bu oyuncuya hakem olağanüstü tahammül gösterdiği için atılması gereken bir maçı kartsız tamamladı. Normal şartlarda yaptığı ihlallerden dolayı maçı bitirmesi söz konusu bile değildi.  (Ndiaye’nin yaptığı fauller ekrana geldi)  Bunları burada göstermemiz çok önemli. Hafta içi maçı olduğu için iki program vardı, maçları yorumlayan. Maç geç bitti. Dolayısıyla bu skandallar yeterince izlenilme şansı bulamadı. Dolayısıyla bu toplantıda bir kez daha gündeme getirmek istiyoruz. Bunlar kendi içinde basit gözükebilir bütün portreye baktığınız zaman bu maçta yaşananlar olacak iş değil. Düşünsenize bu maç malum rakibimize yaşansaydı neler olmuştu.
(Onyekuru’nun Altay’a yaptığı faul) Bu pozisyon önemli. Onyekuru’nun yaptığı hareket net bir sarı karttır. Başka pozisyonda Onyekuru sarı kart görüyor. Aslında rakibimiz bu maçın ilk yarısını 9 kişi bitirmeliydi. 9 kişi bitirilmesi gereken maçta bir oyuncu (Ndiaye) kart bile görmeden maçı bitirdi.

(Onyekuru’nun sarı kart gördüğü pozisyon) Bu eski alışkanlıkları, başka yerden gelen alışkanlıkları herhalde. (Valencia’ya  ceza alanı içinde yapılan faul) Bazı otoritereler penaltı, bazıları değil, diyor. Rakip oyuncunun, Akintola’nın dizinin ne kadar masum olduğunu sizlere bırakıyorum.

(69. dakikada yaşanan pozisyon ekrana geliyor) Burada bir pozisyonda iki penaltı var. Ben de maçı izlerken fark edememişim. İkinci pozisyon için deniliyor ki, protokole göre VAR çağırmaz. Olabilir ama zaten VAR’ın çağırması gereken bir durum da yok. Çoğumuzun atladığı ilk pozisyonda Rossi’ye yine güreş misali, kavga misali, sarılma ve engelleme var. Esas noktaya gelelim, rakip oyuncu zıplıyor, kafa atacak. Topa bile değmiyor. Pozisyon bitmeden hakem ‘devam, devam’ diyor. Zaten kararını pozisyon bitmeden vermiş. Burada yaşananlar bir hakem hatası değildir.

88. dakika, gol atıyoruz. Bariz gol. Ümraniye maçını düşünün. Çizgiler arasında 3 metre fark var ama yan hakem bayrağını kaldırıp, ofsayt veriyor. Tereddütte bile değil, tereddütte olsa VAR’a bırakması lazım. Herhalde Batsuayi ile kafası karışıyor. Top Batsuayi’e gelmiyor. 3 metre. Bu maça gelirsek, 3 metre olmasa da hatırı sayılır bir mesafe var, net ofsayt olmadığını gösteren. Mecburen golü veriyorlar, çünkü net ofsayt değil. İptal etmeye VAR cesaret edemiyor. Belki de diyor ki, ‘88. dakika. Biz vazifemizi yerine getirdik. Fenerbahçe puan kaybediyor.” Bunu iptal etmeye cesaret edemiyorlar.

(Adana Demirspor maçının 110. Dakikasında Miha Zacj’a yapılan ancak verilmeyen faul ile ilgili) Birebir aynı pozisyon, aynı maç, aynı hakem, aynı yarı birkaç dakika arayla. Niye? Çünkü burada 110. Dakika, maç bitmek zere, yarı penaltı kıvamında bir nokta. ‘Ya Fenerbahçe gol atıp 3 puanı alırsa’ endişesiyle herhalde bu pozisyonu veremiyor. Veremiyor değil, vermiyor. Göz göre göre vermiyor.

Dolayısıyla yarın bazı takımların lehine çalışan medya mensupları ‘puan kaybettiler, mazeret arıyorlar’ diyecekler. Bir, iki, üç ya da dört pozisyon değil ki. Tüm bunlar 1 maçta yaşanıyor. Tekrar söylüyorum bu bir hakem hatası değildir. Benim düşüncem, inancım, hakemin içgüdüsünde ‘ya Fenerbahçe burada gol atıp kazanırsa’ duygusu, refleksi oluştuğu için bu pozisyonu vermiyor. Veremiyor değil, vermiyor.
(Adana Demirspor maçında 67. dakikada Valencia’ya benzer pozisyonda verilen faul ekrana gelir) Bir de maçın başında Batshuayi’nin penaltısı var. (Batshuayi’nin penaltı beklediği pozisyonlar ekrana gelir) Bana göre birkaç penaltısı var bu 17 numarayla yaşadıkları. Hakem tahammül gösteriyor. Sarı kart verse oyuncu aklını başına alacak. Bu eğitimlerde ders olarak gösterilecek bir pozisyon. Hadi burada top oyunda değil. Ama hakem burada ikaz edebilir. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Küfür ediyor, bağırıyor, çağırıyor. Görüyor musunuz (hakem) deminki pozisyondaki gibi, ‘vermiyorum, devam’ diyor. Bir saniye bile düşünmüyor.

FENERBAHÇE BİR KATLİAMA UĞRAMIŞTIR. ÇOK KRİTİK BİR DÖNEMEÇTE, YİNE BİR ŞUBAT AYINDA, ŞAMPİYONLUK ADAYI ÖNEMLİ BİR RAKİBİNE KARŞI ÇOK DA İYİ OYNADIĞI BİR MAÇTA…

Bence ligimizin en centilmen hocalarından biri olan, bugüne kadar demin de ifade ettiğim gibi arka arkaya 3 maçta 10 kişi kalmamıza rağmen, şampiyonluk adayları arasında en çok kırmızı kart gören takım olmamıza rağmen, hakemler hakkında hiç olumsuz konuşmayan hatta destekleyen ki hocaya bir iki maçta dedik ki ‘burada hakem hataları var, hakemi övüyorsun.’ Dedi ki oyunu akıtıyor çünkü yabancı hocalara bizim oyun sistemi çok garip geliyor. Duraklamalar, duran toplarda alınan süreler, VAR incelemelerinin süresi… Bir maçta oyun aktı diye hakem hatalarıyla bizim sıkıntı yaşadığımız hakemleri methetti oyun akışına destek oldular diye. Biz de dedik ‘ne yapıyorsun?’ Şimdi böyle bir hakem. 3 maçta arka arkaya 10 kişi kalmış, puan kaybetmiş, sesini çıkarmamış. İngilizce ve Türkçe bilmeyen bir hoca. Selahattin Bey gitti sordu ‘Ne dedin hocam?’ diye. ‘Faul, faul. İçeride değil, dışarıda ama faul. Neden faulü vermiyorsun?’ diyor. Çat kırmızı kart. Bazı otoritelere göre hoca sahaya girerse bu olurmuş. Arkadaşlar kaç maç var, onlarca yüzlerce maç var maç sonu hocaların sahaya girdiği, hakeme bir çift laf söylediği. (Teknik Direktörümüz Jorge Jesus’a kırmızı kart gösterildiği görüntüler ekrana gelir) Aynı VAR’a gidip Adana Demirspor’un haklı penaltısını verirken ki o keyif, vücut lisanı. Herhalde bu arkadaş emekli olduğunda özgeçmişine ‘Ben Jorge Jesus’u attım’ yazacak. Belki onun için yapıyor bunu. Hepimiz seyrediyoruz, medyadaki arkadaşlara da sesleniyorum. Peki bu kırmızı kart. Bazı hocalarımız var ki çizgide yaptıklarıyla bırakın kırmızı kartı müebbet almaları gerekiyor. Sistemin parçası olmadığımız için sistem bu kadar rahat Fenerbahçe’ye kartlar verebiliyor. Fenerbahçe bir katliama uğramıştır. Çok kritik bir dönemeçte, yine bir şubat ayında, şampiyonluk adayı önemli bir rakibine karşı çok da iyi oynadığı bir maçta… Demin dendi ya konuşmalarda, ‘Hakemi de yeneceksin, onu da yeneceksin, bunu da yeneceksin…’ Bazıları diyor ki ‘Ya hiç yatırım yapmayın. İstediğiniz yatırımı yapın, istediğiniz hocayı getirin bu sistemi yenemezsiniz’ diye düşünenler de var.

SİVAS’TA VE ADANA’DA YAŞANANLAR ZATEN ÇÜRÜMÜŞ, KOKUŞMUŞ, KİFAYETSİZ TÜRK HAKEMLİK MÜESSESESİNİN BİTTİĞİNİN, İFLAS ETTİĞİNİN, TÜKENDİĞİNİN EN ÖNEMLİ BELGESİ, SERTİFİKASIDIR

Türk hakemlik müessesesine değinmek istiyorum. Öncelikle şunun altını çizmek istiyorum; Biz yalandan adalet istemiyoruz. Gerçek adalet bize fazlasıyla yeter. Herkese uygulanacak bir adalet sistemi bize fazlasıyla yeter. Zaten çürümüş, kokuşmuş, kifayetsiz Türk hakemlik müessesesi –tabii bir sezonda olmadı bu, bardağı taşıran damlalar, sonuna geldik hepsi temizlenecek- Sivas’ta yaşananlardan sonra ve Adana’da yaşananlardan sonra bu müessesenin bittiğinin, iflas ettiğinin, tükendiğinin en önemli belgesi, sertifikasıdır. Bu bir belgedir. Derler ya ‘yolsuzluğun belgesi mi olur?’ İşte futbolda yolsuzluğun belgesi o iki maçtır. İki maçta direkt 5 puan şampiyonluk yarışına büyük bir etkidir.

‘İŞİMİZE GELDİĞİ ZAMAN TENKİT EDİYORUZ, İŞİMİZE GELİNCE SAVUNUYORUZ’ DİYE BİR DURUM YOK. İLKESEL BİR DURUM VAR

Artık ciğerini bildiğimiz bazı medya mensupları şu an kalem almaya başlıyorlar; ‘Fenerbahçe mağduru oynuyor, Fenerbahçe şöyle, böyle…’ Levent Tüzemen diye bir medya mensubu var. Herkesin kendine has stili vardır, mesleğini bu şekilde icra eder. Ama bu kişinin mesleğini icra etme şekli kayıtsız şartsız objektif olmadan -ki bu tip insanlar arada bir negatif yazı yazarlar ki ‘ben bu yazıyı da yazdım’ diyebilmek için. Ama bütünsel bakış açısıyla baktığınızda…- tamamen bir takımın hesabına çıkarlarına, faydasına, başarısına hizmet eden 5-6 medya mensubundan biridir. Siz biliyor musunuz, bu arkadaşın Sivas’taki tartışmasız en tartışmalı pozisyonun yaşandığı maçta sonraki ilk yazısında 1 gün evvel o iptal edilen golle ilgili hiçbir şey yazmıyor. Bugün de yazmış, ‘siz Ali Palabıyık’ı destekliyordunuz. Ne oldu şimdi? Bak size yapılmasını istemediğiniz şey başkasına yapılınca…’ Son konuşmamda ‘Ali Palabıyık’a maç vermiyorsunuz’ dedim diye. İşine gelince öyle, gelmeyince böyle diyor. Biz öyle değiliz Sayın Tüzemen. Size daha iyi anlatayım, kafanız ne kadar basar bilmiyorum ama vicdanen kabullenecekseniz dediklerim sizde etki yapar. Ben son konuşmamda sadece Ali Palabıyık değil, Ali Palabıyık ve Yasin Kol’a uzun süredir, 2 ayı geçen süre zarfında maç verilmediğini ifade ettim. Niye bunu ifade ettim? O hakemleri çok beğendiğim için mi? Tanıdığım, sevdiğim, koruduğum için mi? Hayır. Yıllardır defalarca üstüne bastığım, defalarca bu konuyu söylediğim için. Hakemlik müessesesinde yönlendirmeler vardır. Bir hakem bir maçta çok kötü performans sergiler, bir takımı katleder sonra 1 hafta sonra maç verilir. O aslında bütün hakemlere mesajdır. Bu sezon özelinde bu iki hakem hata yapmıştır. Ali Palabıyık Alanyaspor-Galatasaray maçında yanılmıyorsam. O maç yaygara koparılan maç. O maçta 2 taraf lehine de hatalar olmuştur. O maçı seyretmeyen insanlar sonrasındaki tepkilere baktığında zannedersiniz ki resmen Alanya için rakibi doğranmıştır intibası çıkar. O maçtan sonra koparılan yaygaradan dolayı aylarca maç alamadı. Bir de Yasin kol, bir başka şampiyonluk adayının maçında. Bunu gündeme getirmemin sebebi belli takımların maçlarında hata yapan hakemlere daha uzun süre ceza verdiğiniz zaman diğer bütün hakemlerin diğer bütün maçlardaki performansını etkilediği için. Dolayısıyla ‘işimize geldiği zaman tenkit ediyoruz, işimize gelince savunuyoruz’ diye bir durum yok. İlkesel bir durum var burada. İnşallah girer bu konu. Sonra şunu diyecekler; Şampiyonluk adayı rakibimiz dün gece uyandı. Ortalığa böyle mesajlar atıyorlar. Biz ilgiyle, keyifle gece izledik. Biz topa girmedikçe daha da agresifleşiyorlar. Arkadaşlar çok çirkin buluyorlar ama ben alay edercesine komik buluyorum. Benim de sesimi kullanarak bizi topa çekmek için bir video yapmışlar. Sivas’taki bu olaylardan sonra bugüne kadar konuşmayan kulüp… Arkadaşlar benim sesimin kullanılmasını çok çirkin buldular. Neyse ben böyle şeyleri takmıyorum.

8 MART’TA BİR GRUBU TEMİZLEYECEKLERDİ, TAMAMEN KEYFİYETLE, HİÇBİR VERİYE, DATAYA, İMTİHANA DEĞİNMEDEN İSTEDİKLERİ HAKEMİ SİSTEME GETİRECEKLERDİ. BİZ O AÇIDAN İLKESEL OLARAK ‘SEZON ORTASINDA BÖYLE SAÇMALIK OLUR MU?’ DEDİK

Bazı şeyler ima ediliyor. Bazıları şunu diyecekler; ‘Siz 8 Mart operasyonuna taş koydunuz. Siz ve sizin gibi olanlar olmasaydı bu hakemler temizlenmişti. Şimdi de dert yanıyorsunuz.’ O konuya da açıklık getireyim. Defalarca söylemiştim, bir daha söyleyeyim. O da ilkesel bir konuydu. O dönemde bütün hakem sınavları, yani klasman atlamak için yapılan veya olduğunu yerde kalabilmek için yapılan hakem sınavları bir evvelki federasyon tarafından –ki bence bir evvelki federasyon Türk futbol tarihine hem ekonomik hem de sportif açıdan en ağır zararı veren federasyondur- kaldırdılar. Neden biliyor musunuz? 8 Mart’ta temizleyeceklerdi bir grubu ki o grubun içinde o hakemlerden en çok zarar gören Fenerbahçe’dir. O grubu temizleyeceklerdi. Tamamen keyfiyetle, hiçbir veriye, dataya, imtihana değinmeden istedikleri hakemi sisteme getireceklerdi. Ve biz o açıdan ilkesel olarak ‘Sezon ortasında böyle saçmalık olur mu?’ dedik. Gücümüz yettiğince. Başka kulüpler de tepki gösterdiler. Şimdi, ‘Siz bunları engellediniz, şimdi de dert yanıyorsunuz.’ Hayır öyle değil. Gerçek, hakemlik müessesinde de devrimsel bir temizleme ve atama yapılacaktı. Bizim endişemiz liyakatla yapılmayacağı için A-B-C herhangi bir takımın lehine, niyetine, güç kimin elindeyse onların arzusuna göre bir atama yapılacağı için bunların karşısında durduk.

Biliyorsunuz açık konuşmayı seven bir insanım. Milyonları etkileyen konularda kulüp yöneticileri, başkanları açıklamalar yapıyor. ‘Gelin iddialarınızı televizyonda tartışalım’ dedik. Niye gelmez? Bu kadar inanıyorsanız iddianıza, bu kadar güzel algı yapıyorsanız niye gelmez? Türk hakemlik müessesinin iflasının belgesini bu sene gördük. İki maç söyledim. Başka maçlara da değinmiyorum. Şampiyonluk adayı olmayan takımların maçlarında da katliam yapılıyor, buna değinmiyorum. Dün federasyon başkanımıza da bunu ifade etmeye çalıştım. Ben hala inanıyorum sizin iyi niyetinize çünkü devrimsel bir şey yapmaya çalışıyorsunuz. 20 yılda kemikleşen yapıyı 4 ayda çözemezsiniz. Ben bildiğimi, yaşadığımı söylüyorum. Daha evvelki federasyonla neler yaşadığımızı tahmin edemezsiniz. Ama en fahiş hatalar da bu federasyonun döneminde yapılıyor. Altını tutmak kolay değil.
Ne dendi? Murat Ilgaz Fenerbahçe Kongre Üyesi dendi. Öyle bir şey çıkmadı. Geçen sene bir derbi öncesi hakemin Fenerbahçe’yle ilişkili şirketlerde çalıştığı iddiasının külliyen yalan olduğu gibi. Sosyal medyada Koç şirketleri dendi, resmi ağızdan Fenerbahçe’yle ilgili şirketler dendi. Külliyen yalan çıktı. Bir özür, düzeltme var mı? Yok. Bu sezona gelelim. Murat Ilgaz Fenerbahçe Kongre Üyesi. Murat Ilgaz kim? MHK Başkan Vekili. VAR atamalarından sorumlu. Hemen baktırdık, öyle bir şey çıkmadı. ‘Yanlış söylemişiz, hata yapmışız’ var mı? Yok. Ben 6 sene yöneticilik, 5 sene başkanlık yaptım. Bunun dışında futbolu iyi, kötü 40-45 senedir takip ediyorum. Bir camianın MHK ile sıkıntı yaşayacağı pek çok camia var.

CEZALAR AÇIKLANDI! ŞAMPİYONLUK ADAYLARI ARASINDA EN ÇOK CEZAYI ALAN BİZİZ!

MHK ile sıkıntı yaşayan pek çok camia var, bütün yıllara baktığınız zaman. MHK ile kavga eden, bağırıp çağıran ki haklı olarak söylüyorum. Kulüpleriz, hepimizden bahsediyorum. Ben hiç şeyi görmedim; MHK ile sıkıntısı olanın, MHK başkanını hedef almayıp Başkan Vekilini hedef aldığı hiçbir örnek görmedim. Çünkü o başkan, istenen bir başkandı. İyi ki gitmiş, ama istenen bir başkandı. Sonra gelişmeler vs. rakiplerimizin kendi maçlarında uzatmaların az olduğunu göstermek için dönüyorlar Fenerbahçe maçına örnek gösteriyorlar. Başka hiçbir takım yok. Bu bizim büyüklüğümüzün de bir ifadesidir, biliyorum ama hiç mi başka takım yok, hep Fenerbahçe’yi örnek gösteriyorsunuz? Sonra ne dendi? Cezalar, disiplin. ‘PFDK’nın başkanı Fenerbahçe forması ile karar alıyor’. Biz tepki gösterince ‘ya siz niye üstünüze alındınız’ dediler. Bu insanların ki siz zeka diyorsunuz ama ben aptal olmadıklarını biliyorum, ama samimi olmadıklarını da biliyorum. Nitekim böyle dendi. Sonra da bir toplantıda ‘ya siz niye üstünüze alınıyorsunuz’ dedi Başkan tarafından ilgili başkan tarafından. ‘Siz dedim bizim ismimizi geçirdiğiniz her yerde biz üstümüze alırız’. Bakın ben bu Kulüpler Birliği’nde geçen konuşmayı kendim söylüyorum, bir gazeteciye iletip oradan haber yaptırıp sonra üstüne atlamıyorum. Biz, niye üstümüze alınıyormuşuz? Ne demek? ‘Fenerbahçeli forması var, onun için sizi kayırıyor, bize çok ceza veriyor’. Cezalar açıklandı! Şampiyonluk adayları arasında en çok cezayı alan biziz! Ne oldu, bu tez de gerçek değil. Şimdi ne oldu? Lale Orta diye bir Türkiye’nin ilk kadın MHK Başkanı atandı ve ‘yok, Okan Üniversitesi’nde şöyleymiş, yok ödül aldığım bir törende benimle fotoğrafı, Fenerbahçeli, şöyle, böyle’. Peki, giden de Galatasaraylıydı, hiç ağzınızı açtınız mı? Biz, ağzımızı açtık mı? Ben hayatımda algı ve manipülasyonu hep bir ağızdan yöneticileriyle resmi, medyadaki kalemleriyle medyada, sosyal medyada resmi ve gayri resmi yani trol hesaplarıyla… hep bir ağızdan algı ve manipülasyonu bu kadar iyi yapıp başta TFF kurulları ve futbolun paydaşlarını baskı altına alma mertebesine ve bu mertebeye gelmiş ki bundan başarıyla bahsediyorum( gülerek), başka bir camia dünyaya yoktur.

BİZİM BİR TANE YÜZÜMÜ VAR; ÖZELDE DE, UMUMİDE DE, HER YERDE AYNI!

Kongre Üyelerimiz şunu diyebilirsiniz: ‘siz de yapın, onlar yapıyorsa siz de yapın.  Böyle bir organizasyona onlar sahipse siz de yapın’. Şimdi pompaladıkları şey o camianın bir yöneticisinin ettiği ağır laflardan sonra ‘bitirtmeyiz, etmeyiz’ vs. ‘ya ben onu yanlış söyledim’ demesine.. Yani halen ‘bakın ne kadar iyi niyetliler, yanlış söylediler, adam kaç defa söyledi’ şeklinde devalı olarak temcit pilavı gibi pişiriliyor. Çünkü böyle bir organizasyona sahipler, biz değiliz. Olmak ister miyiz, bence hayır. Bizim fıtratımızda, DNA’mızda bu yok. Bizim bir tane yüzümü var, özelde de, umumide de, her yerde aynı! Bir de şey çıkarttılar, bu da çok enteresan; ‘Kulüpler Birliği Başkanı sıfatıyla Ali Koç devamlı federasyonda’. Son toplantıda başkan açıklama yaptı, ‘Ali Koç bir kez dahi kendi gelmedi bizimle toplantıya’ diye. Ben bunu Kulüpler Birliği Başkanı olduğum zaman söyledim, çünkü başıma geleceğini biliyordum. Dedim ki ‘Ben, size taahhüt ediyorum, hiçbir zaman yalnız Türkiye Futbol Federasyonu Başkanına gitmeyeceğim, sizleri temsilen’. Çünkü bunların başımıza geleceğini biliyordum. Çünkü onların kafası böyle çalışıyor. Nitekim de gitmedim. Ama bunların alı operasyonlarının parçalarından bir tanesi olan ikili var. Onların derdi Fenerbahçe de değil, geçen gün tweet atmışlar zaten ‘bizim derdimiz Ali Koç’ diye. Onların derdi Ali Koç! Onlar, birkaç aydır şunu işliyorlar, ben Amerika’da olduğum bir dönem, arkadaşlar raporladılar, ‘Ali Koç her gün federasyonda, çıkmıyor oradan, hatta bugün de federasyonda’ diye ki ben Amerika’dayken. Türkiye’ye döndüm, hatta maça gittiğim bir hafta sonunda Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı ve ekibinin İngiltere ziyareti vardı. Oradaki federasyonu ziyaret ediyorlardı. ‘Bugün Ali Koç uçakta Sayın Büyükekşi ile İngiltere’ye gidiyor’. Yani ‘devalı iç içelere’ şeyini göstermek için…Halbuki ben o gün maçtayım, ne İngiltere’ye gittim ne de başka bir şey. Bakın bun daha evvel de söyledim, doğruları ispat etmek zorundadır. Yalan söylemek o kadar kolay ki bu ülkede! İftira atmak, itham etmek o kadar kolay ki bu ülkede doğruyu söyleyen doğrusunu ispat etmek zorunda kalıyor. Ve maçtayım, herkesin ortasındayım…
Şimdi bunlar bunu 2 ay pişirdiler. Son olarak resmi ağızdan benim tek başıma federasyon ziyaretimin sakınca olacağı seviyesine getirdiler. Ve bunlar hep paslaşarak yapılan şeyler. Tabii sizler bu işin içinde bu kadar olmadığınız için belki uzattığımı zannediyorsunuz ama bunlar çok önemli nüanslar!

Hep bir algı operasyonu ve şimdi Lale Orta… İki üç kere merhabalığım var ve o kadar iyi tanımıyorum. Ne kadar kaldırabilir baskıyı ama devamlı baskı… Bakın Türkiye’de algılar, gerçeklerin çok önündedir. Türkiye’de çok az insan baskı kaldırabiliyor. Bunların yaptığı baskıyı kaldırmak kolay değildir.

BİZİM DERHAL, İVEDİLİKLE, EN KISA ZAMANDA VAR’I TÜRK HAKEMLERİNDEN KURTARMALIYIZ!

Bizim derhal, ivedilikle, en kısa zamanda VAR’ı Türk hakemlerinden kurtarmalıyız! Bu öneriyi dün yaptık. ‘Biz öneriye geldik, sonuca geldik; ağlamaya, zırlamaya gelmedik’ dedik. Özelde konuşanlara girmeyeceğim, kendi söylediklerimi söyleyeceğim… VAR futbolun olmazsa olmazıdır. İnşallah önümüzdeki sene yarı otomatik ofsayt sistemi gelecek,  daha da rahatlayacağız. Ama bu devirde VAR, olmazsa olmazıdır! Ancak VAR, bizim ligimizde kullandığı gibi özellikle Fenerbahçe’de kullanıldığı gibi kullanıldığı zamanlarda VAR, bir canavardır ve şu an bunu yaşıyoruz. Dolayısıyla en acil tedbir olarak en kısa zamanda yabancı VAR hakemleri Türk futboluna getirilmelidir. Bunu federasyon Dünya Kupası arasında denedi. Dün ben  biraz sorduğumda aldığım cevaplardan tatmin olmadım. Sanki dostlar alışverişte görsün şeklinde denenmiş gibi geldi bana. Suudi Arabistan, Yunanistan saha hakemlerini getirebiliyorsa yabancı,  bizim neyimiz eksik? Niye bu önemli? Önemli, çünkü hakemin ve yardımcılarının niyeti kötüyse, performansı kötüyse, beceriksizlik yapıyorsa maçta en önemli sigorta adaletli kullanılan VAR sistemidir ve bu da dünyanın her yerinde böyledir, Türkiye hariç! O yüzden tekrara ediyorum, öneri muhakkak ve ivedilikle belki bir sezonu geçtik ama önümüzdeki haftalarda VAR hakemleri yabancı hakemlerden oluşmalı.

ARTIK HAKEM İŞLERİ, SADECE ATAMALAR DEĞİL BİR KİŞİNİN İKİ DUDAĞI ARASINDA OLMAMALIDIR

Türk hakemlik müessesesi… Yapay zeka atamaları… Prensipte ilkesel olarak destekliyoruz. Ama bunun mükemmel çalışana kadar birkaç sezon geçecektir. Doğru kullanıldığı taktirde de fayda sağlayacaktır. Niye? Çünkü artık hakem işleri, sadece atamalar değil bir kişinin iki dudağı arasında olmamalıdır. Sistem nasıl çalışıyor, biliyor musunuz? Alt klasmanlarda hakemler yukarı çıkarken ki 6 tane çıktı, bu altısı için böyle olmadığı söyleniyor ama aldıkları maç üzerinden yani hiçbir performans notu, istatistik ya da data üzerinden değil… Maçları da yakın bulduklarına veriyorlar, performansı iyi olanlara değil. Dolayısıyla zaten devamlılık, arz eden sistem yok. Sistem kayırma üzerine kurulmuş, liyakat dışı bir sistem. Yapay zeka gelirse işlerin çok daha veriye bağlı olacağına inandığımız için biz bu sistemi destekliyoruz. Bize şu an söylenen hakemi ve yardımcı hakemleri, yapay zekanın atadığı. Bizim bu konuda şüphemiz var. Söylenenleri gerçek diye kabul etmek durumunda olmakla beraber söylenenlerle ilgili şüphemiz var. Bize göre yardımcı hakemler yapay zeka tarafından atanmıyor. Yanılıyor olabilirim ama bize gösterilen orta hakemdir. Ama şunu biliyoruz ki bütün VAR atamaları halen manuel yapılıyor. Ama bir başlangıç. Bunu kötülemek için söylemiyorum ama sistem oturana kadar sıkıntılar yaşanacak.

GİDERAYAK BU MHK BİR HEDİYE VERDİ. KİME VERDİKLERİNİ ARTIK SİZ KARAR VERİN

Şimdi gelelim bizi ilgilendiren konulara… Ali Palabıyık’ı söyledim. Bu giden MHK’nın atamasıydı. Aylarca maç almadı. Geri gelmez bir iki maça verilir sonra geçen haftanın en kritik maçına verilmesi bence bilinerek yapılan bir hatadır. Giderayak bu MHK bir hediye verdiler. Kime verdiklerini artık siz karar verin. Ve ‘bizden sonrası tufandır’ diye bu atamayla gösterdiler. Ali Palabıyık, Ali Palabıyık diyoruz ama esas suçlular belki 1-2… Biri de Koray Gençerler olabilir. Kim bu adam? İki sene evvel hatırlasınız istim üstündeydik, iyi gidiyorduk, liderdik ve Fenerbahçe-Konya maçı oynandı, Pelkas harika bir gol attı. Ağzımız açık kalmıştı. Gole sevinirken eli icat eden, pozisyonu iptal eden  VAR’daki hakem… Bu sene Konyaspor-Fenerbahçe maçı i tesadüf yine Konyaspor maçı.. Valencia aptalca bir hareket yapıyor, bana göre sarı kartla geçilebilir. Sarı veya kırmızı önemli değil ama hakem görmüyor. Olay hakemin arkasında oluyor. Hakemi uyarıp Valencia’yı attıran VAR’daki hakem yine bu arkadaş. Ve son olarak da perşembe günkü maçtaki VAR hakemi yine bu arkadaş. Senaryoyu görüyorsunuz değil mi

SİVAS MAÇININ POZİSYONUYLA BERABER PAKETLEMEK, AYNI SÜRE CEZA VERMEK OLACAK İŞ DEĞİLDİR. O, ÖBÜRÜNÜ KURTARMAK İÇİN YAPILMIŞ BİR OPERASYONDUR, ERKAN ÖZDAMAR’I!

Ve Atilla Karaoğlan-Serkan Çimen. Bizim bu haftaki maça atananlar. Serkan Çimen, bizim iki kere rahatsızlık duyduğumuz ve bu yüzden açıklama yapmak zorunda kaldığımız bir hakem ve bu maça atanıyor. Sonra Atilla Karaoğlan. Şimdi Atilla Karaoğlan’ı biraz açmak istiyorum: bilmeyenler için söyleyeyim, Sivasspor maçının yanına eşantiyon diye koydukları, bana göre haksızlık yaptıkları dirsek atan oyuncuyu atmayan, kırmızı kart vermeyen, VAR  konuşmalarını dinlediğimiz hakemdir. O pozisyona değineceğim. Az önce ne dedim? Tartışmasız en tartışmalı pozisyonun Sivas maçı dedim. Bu arkadaşın ceza yemesine sebep veren pozisyon aslında VAR protokolü nasıl olurun eğitim için kullanabileceğimiz pozisyon; konuşmalar, ciddiyet, profesyonellik, çağırıyor, ‘dirsek var’ diyor, ‘ağabey ben göremiyorum, abartıyor ben kararımda duracağım’ diyor. Kararına katılırsınız katılmazsınız, derslik bir pozisyon. Onu Sivas maçının pozisyonuyla beraber paketlemek, aynı süre ceza vermek olacak iş değildir. O, öbürünü kurtarmak için yapılmış bir operasyondur, Erkan Özdamar’ı!

İKİ HAKEME DE ÖZDAMAR VE KARAOĞLAN’A DA UZUN SÜRE GÖREV VERİLMEYECEĞİ… YANİ 6 HAFTA MI UZUN SÜRE? HELE Kİ SİVAS’TAKİ HAKEMİN… DÜNYA TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BİR OLAY

Açıklık getirmek istiyorum. Aynı süreyi alması olacak iş değil ve  bu arkadaşların süreleri bitti. 3 Ocak’ta Federasyon bir açıklama yapıyor. Bu hakemlere 8 hafta ceza veriliyor, sonra 6 haftaya indiriliyor. Niye indiriliyor, onu da bilmiyorum. Herhalde kamuoyunun genel kaanati bu hakemler bu sezon maç almayacaktı. Ve federasyon 3 Ocak’ta bir açıklama yapıyor. Ve diyor ki ‘Gaziantep-Beşiktaş Atilla Karaoğlan, Demirgrup Sivasspor-Galatasaray maçlarının hakemleri Erkan Özdamar ve Özgüç Türkalp ile ilgili olarak Merkez Hakem Kurulu gerekli incelemeyi gerçekleştirmiştir’ diyor. ‘Önemli hakem hatası yapıldığı tespit edilmiştir’ diyor. VAR hakemine bundan sonra görev verilmeyeceği ifade ediliyor. Bu iki hakeme de Özdamar ve Karaoğlan’a da uzun süre görev verilmeyeceği… Yani 6 hafta mı uzun süre? Hele ki Sivas’taki hakemin… Dünya tarihinde görülmemiş bir olay; hakem, VAR konuşmaları, laubalilik, ciddiyetsizlik, gevşeklik, profesyonellikten uzaklık, direk maçı katleden bir karar ve adam 6 hafta alıyor. Halbuki Atilla Karaoğlan, yanlış bir karar veriyor ama doğruları yapıyor yanlış kararında. Bütün protokoller, ciddiyet, profesyonellik ve buna TFF, MHK ne diyecekseniz deyin, aynı sürede ceza veriyor.

BU SİSTEMDE EN AĞIR CEZASI VERDİĞİNİZ HAKEMİ EN KRİTİK İKİNCİ MAÇA İLK DÖNÜŞÜNDE VERİYORSUNUZ

Gelelim Atilla Karaoğlan’a… Atilla Karaoğlan, uzun süre maç almadı. İnsansa ki insan diyecek ki ‘tamam, ben bir hata yaptım. Kararımın arkasında durdum. Bütün protokolleri doğru yaptım. Ben nasıl bu adamla aynı cezayı alırım’ diye. Zaten o işin travmasında, duygusal çöküntüsünde… Uzun süredir maç yönetmemiş, maç ritmini kaybetmiş ve bir bakıyorsunuz ki ilk maçı haftanın en kritik ikinci maçı. Şaka gibi. Sonra ne, ‘yapay zeka böyle istedi’. Evet, ‘yapay zeka böyle istedi’, federasyona ikinci verdiğimiz öneri buydu. Niye? Çünkü FIFA kokartlı hakemler ki biz artık FIFA kokartlı hakem bulmakta zorlanıyoruz; ya performanstan,  ya atletik sınavdan, ya yabancı dil zaafından! 10 puan olarak yapay zekasız, yani maça 3-0 atamalarda galip başlıyorlar. Ve bir adam Erkan’ı söylüyorum, bir adam tartışmasız en tartışmalı pozisyona imza atıyor ve 6 haftada maç alıyor. Atilla Karaoğlan, hatası bu kadar yüksek değil ama o da uzun süre maç almayıp sonra yapay zeka diyor ki ‘en kritik ikici maça’ ki birinci maç Galatasaray-Trabzonspor, ikincisi de bizim maçımız. Soruyoruz niye? Diyorlar ki ‘FIFA kokart’. Değiştirin sistemi kardeşim. Bir adam bu kadar ağır ceza alıyorsa cezası bittikten sonra dönüyorsa sisteme 10 puanla başlamasın, 4 puanla başlasın, 5 puanla başlasın. Maç aldıkça tekrar 10 puana gelsin. Ama bu sistemde en ağır cezası verdiğiniz hakemi en kritik ikinci maça ilk dönüşünde veriyorsunuz. Böyle saçmalık olur mu? Adam zaten duygusal travma, çöküş, atletik ve maç ritmi vs. diyeceksiniz ki ‘öbür maçların kıymeti yok mu?’ Tabii ki var, kimseye de saygısızlık etmek istemiyorum. Ama zor maç var nispeten daha kolay maç var. Dolayısıyla bu öneriyi de yaptık. Zaten pek çok kulüp başkanı da bundan –FIFA kokartlıya direkt 10 puan verme konusu-rahatsız. O öneriyi de gündeme getirdik. Serkan Çimen’i de dile getirdim, rahatsızlığımızı gündeme getirdim.

TÜRK HAKEMLİK MÜESSESESİNİN BİR KEZ DAHA İFLASINI GÜNDEME GETİRİYORUM

Şurada bir şey çıkıyor sevgili Fenerbahçeliler; bu sezon özelinde ama genelde fahiş hatalar hep bizim aleyhimize oluyor. Yıllarca unutulmayacak fahiş hatalar da hep bir takımın lehine oluyor. BU tesadüf mü? Doğanın bir tesadüfü mü, neyin tesadüfü? Dolayısıyla Türk hakemlik müessesesinin bir kez daha iflasını gündeme getiriyorum.

SÜPER LİG’DE BU SEZON TAM 6 KEZ CEZA ÇEKMİŞ HAKEMLERİN GERİ DÖNÜŞ MAÇLARI HEP FENERBAHÇE’YE DENK GELDİ

Ne hale geldik: derbiye atayacak hakemimiz yok! Görüyor musunuz, 85 milyonluk ülke, futbol aşığı bir ülke, futbolla yatıp kalkan bir ülke hakemlik müessesesinde derbiye atayacağı bir hakemi yok. Hepimiz dua ediyoruz, Halil Umut Meler’e bir şey olmasın, sakatlanmasın, şöyle olmasın, böyle olmasın diye… Geldiğimiz noktayı görüyor musunuz? Bu sezon yarınkiyle birlikte 7 derbi maçı oynanmış olacak. İlk başlıyor; Zorbay Küçük, Ali Palabıyık, Volkan Bayarslan, Ali Şansalan ve bunların hepsi çuvallıyor. Son dört derbinin hakemi de Halil Umut Meler. Ve diyorsunuz ki ‘niye endişeleniyorsunuz? Niye sıkıntıdasınız?’ Bakın ben size başka bir istatistik daha vereyim ki bugün bunu gördük. ‘Böyle tesadüf görülmedi’ haberi. Bu haberde diyor ki, ‘Süper Lig’de bu sezon tam 6 kez ceza çekmiş hakemlerin geri dönüş maçları hep Fenerbahçe’ye denk geldi’. Ben de bunu bilmiyordum. Tekrar ediyorum ‘Süper Lig’de bu sezon 6 kez ceza çekmiş hakemlerin geri dönüş maçları hep Fenerbahçe’ye denk geldi. Özellikle Ali Palabıyık’ın Adana Demirspor maçındaki skandal yönetiminin yankıları sürerken pazartesi günkü Konyaspor maçına 7 haftadır düdük çalmayan Atilla Karaoğlan’ın atanması bu nasıl tesadüf sorusunu beraberinde getirdi’. Hadi bakalım! Bilmiyorum nasıl yapılıyor ama yapılıyor! Zorbay Küçük 3 hafta ceza alıyor, 11. hafta Fenerbahçe-Başakşehir maçı; 15. hafta Trabzonspor-Fenerbahçe maçında 5 hafta görev almayan Serkan Çimen ki bununla ilgili açıklama yaptık. Serkan Çimen de cezayı Adanspor-Trabzonspor maçında Adana’nın golünü vermediği için yiyor, cezayı çekiyor ve 5 hafta sonra geliyor Trabzon-Fenerbahçe maçına atanıyor. Yapay zeka! 17. hafta Antalyaspor-Fenerbahçe maçına 3 hafta görev almayan Kadir Sağlam, 21. hafta Fenerbahçe-Kasımpaşa maçına 5 hafta görev almayan Volkan Bayarslan, son hafta Ali Palabıyık’ı biliyorsunuz ki 3 hafta görev almayan Ali Palabıyık ve bu hafta da Atilla Karaoğlan…

DÜNYADA KAÇ TAKIM ÜLKESİNİ, DEVLETİNİ HEDEF ALMIŞ BİR TERÖR ÖRGÜTÜ TARAFINDAN SALDIRIYA UĞRAMIŞ, KUMPAS YAŞAMIŞTIR, HEM DE SPORTİF VE FİNANSAL AÇIDAN EN PARLAK DÖNEMİNDE!

Durum tespiti yaptık, resmi çektik ve şimdi gelelim benim için esas önemli olan noktaya! Adana Demirspor maçında yaşananlar beş defa söyledim, hakem hatası değildir. Peki, nedir? Organize kötülüktür: açık, net ve şeffaf! Dünyada altı sezon içinde son haftada 3 şampiyonluk kaçıran kaç tane kulüp vardı, bence yoktur! Dünyada kaç takım ülkesini, devletini hedef almış bir terör örgütü tarafından saldırıya uğramış, kumpas yaşamıştır, hem de sportif ve finansal açıdan en parlak döneminde! Kat be kat rakiplerinin önündeyken? Dünyada kaç takımın otobüsüne silahlı saldırı yapılmıştır? Hala faili meçhuldür, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayıbıdır bu! Çağırın bizi savcılığa söyleyelim bildiklerimizi ama er ya da geç bu ortaya çıkacak, her şeyin çıktığı gibi. Belki hayatta bile değil bu insanlar.. Bu son cümlemi de not edin kafanızın bir yerine. Hala faili meçhul… TFF’ye çok korkunç bir saldırı oluyor, Allah korusun bir daha hiçbir yere olmasın, kimseye olmasın ama ertesi gün yakalanıyor. Doğrusu da budur. Türkiye Cumhuriyeti devleti kudretli bir devlettir. Maç uğruna, futbol uğruna devletimizi bile zaafa uğratmayı göze alabiliyoruz. Sistem! Bu yetmiyormuş gibi o olayı takip eden hafta bize zorla maç oynatıldı. Şu anda o dönem yönetimde olan yöneticilerimiz aramızdalar. Yabancı oyuncuların travma yaşadığı, Türkiye’den ayrılmak istediği, belki 40 kişinin hayatına mal olacak ki iyi ki başarılı olmamış bir olaydan sonra bizim maç oynanmamız istendi. Vicdani hassasiyet nasıl olmaz? Bir takım yöneticisi gitti, otobüs direksiyonundan fotoğraf verdi. Bunlar hep bize oluyor.

12 Mayıs’ta stadımızda hem stadımız hem taraftarımız gaz saldırısına uğradı, polis tarafından. Maçtan sonra taraftarlarımız sokaklarda, sahanın içinde polis saldırılarına uğradı.  En zayıf olduğumuz, en darbe yediğimiz dönemde… bunları da yaşadık. O sene Türkiye Kupası’nı kazanmıştık, Ankara’dan maçtan sonra dönüyorduk ve polisleri gördüm ‘ne oldu gaz sıkmadınız?’ dedim. Bana pişkin pişkin ‘biz organik gaz sıkıyoruz’ dediler. Sevgili Fenerbahçeliler, bunların hepsi 9 sene içinde oldu. Hangi camia bu travmayı kaldırabilir? Ve bitmedi hala devam ediyor. 2011’den beri doyamadılar bizi yemeye.

Sizlerin, bizlerin oturup bir düşünmesi lazım. Nereye kadar? Demek ki biz, sistemin parçası değiliz. Bu sadece futbolla anlatılacak bir şey değildir. Faili meçhul bulunmuyorsa, ülkemize saldıran terör örgütüne karşı tek savaşan Fenerbahçe’yse, Fenerbahçe mağdur edildiği, haksızlığa uğradığı, maddi-manevi çektiklerine hiçbir devlet, hükümet, siyaset ‘biz bunu nasıl gidereceğiz?’ demiyorsa, bunlar da işin içindedir.

Niye bunu diyorum? Hatırlayın 3 Temmuz’dan 1 hafta, bilemediniz 2 hafta sonra Deniz Feneri davası vardı. Gizlilik geldi, bir tane haber sızdı mı o davayla ilgili? Sanki toplum açısından çok daha önemli bir davaymış gibi her şey kapatıldı. Topluma nefret tohumları döken, gizlilik olmasına rağmen 3 Temmuz davasını sayfa sayfa bütün ifadeler, konuşmalar, televizyonlarda, gazetelerde yayınlanmadı mı? Bizim davada gizlilik kararı yok muydu? Vardı. Utanmadılar Başkanımızın fotoğrafını bastılar.

Şimdi ben Başkanınız olarak bunun bütününe bakmak zorundayım. Artık biz figüran mı olacağız yoksa uzun vadeli çıkarlarımızı muhafaza etmek, korumak, müdafaa etmek adına bu ülkenin futbolunu temizleme adına bugünlerden feragat mı edeceğiz bunun kararını vermek zorundayız. 50 bine yakın Kongre Üyesi olan, milyonlarca taraftarı olan bir camia olarak bu küçük grupla karar veremeyiz ama sizlerin huzurunuzda bunu masaya koymak istiyorum. Ben her şeyi, kendi başkanlığımı feda etmeye hazırım. Niye? Çünkü önümüzde iki tane yol var. Ligden çekilmek falan saçma sapan şeyler. ‘Herhangi bir kulüp ligden çekildi ve amatör kümeden başladı…’ Öyle bir şey yok. Aklınıza getirmeyin. Bunlar duygusal olarak söylenen şeyler. 15 hafta var. Selahattin Baki’nin dediği gibi biz bu ligi bitireceğiz ve şampiyon mu bitireceğiz? Yoksa artık yeter arkadaş. Sınırları aştınız. Bardağı taşırdınız. Biz maça çıkmıyoruz deyip…

(Puan silinmesi, ligden çıkarılma ve alt kümeye indirme başlıklı 24. madde ekrana gelir ve Başkanımız maddeleri okur)
a)      Bir sezon boyunca müsabaka kıyafetiyle belirlenen ve ilan olunan saatte sahaya gelmeyen, müsabaka sahasına gelmekle beraber müsabakaya çıkmayan veya müsabakayı terk eden takım hakkında hükmen mağlubiyet kararı verilmekle beraber ayrıca mevcut puanlarından galibiyet halinde verilen puan kadar puan silinir, böyle durumlarda ilgili kulüp hakemlerin masraflarıyla diğer masrafları, karşı takımın zararlarını karşılamak üzere TFF tarafından takdir edilecek tazminatı ödemek zorundadır.
b)      Bir sezon boyunca iki defa müsabakaya gelmeyen, müsabaka sahasına gelmekle beraber müsabakaya çıkmayan veya müsabakayı terk eden takım hakkında hükmen mağlubiyet kararı verilmekle beraber bu takım ligden çıkarılarak bir alt lige düşürülür ve müsabaka tarihinden itibaren bu takımla müsabakası olan diğer takımların müsabakaları oynanmaksızın hükmen galip gelmiş sayılır.

Maça çıkmamak, maça çıkıp 1 dakika kalıp sahadan ayrılmak bu sezonu feda etmek demektir. Ama inanın geleceğimiz için çok önemli bir adımdır. Biz ‘kupa sizin lig bizim’ muhabbetini görmüş bir camiayız. Yoksa biz Kurtuluş Savaşı ruhuyla Harington Kupası’nda bize teklif edilen yardımı istemeyip çatır çatır düşman kuvvetleri yenen duyguyla sonuna kadar savaşacak mıyız?

​11’E 3 DEVAM KARARI ÇIKTI. BEN 3’TEN BİRİYDİM. YETER ARTIK

Biz dün bunu oyladık. Bunu illa Konyaspor maçında yapmak zorunda da değiliz. Devam etme kararı verip böyle devam ederse başka maçta yapabiliriz. Ama 1 kere ölme işine ben çok inanıyorum. 11’e 3 devam kararı çıktı. Ben 3’ten biriydim. Yeter artık. Bu devlet, bu ülke,  bu futbol federasyonu 25-30 milyon taraftarı olan, bu ülkenin kurtuluşunda ve kuruluşunda vazife görmüş, yakın zamanda ülkeyi ele geçirmeye çalışan terör örgütünü duvara toslatmış, kendi başına en zayıf zamanında bütün devletin gücüyle saldırdığı bir dönemde… Bu camiayı siz ciddiye almıyorsunuz. Bu camiayı yeri geliyor katlediyorsunuz yeri geliyor ufak ufak ısıra ısıra yiyorsunuz.

BİZ DOĞRUNUN, ADALETİN, ŞEFFAFLIĞIN YANINDAYIZ

Dolayısıyla önümüzde iki yol var. Biri radikal bir yol. Biri de sonuna kadar savaşıp, mücadeleyi verip… Siz bu camianın yaş olarak ileri gelenlerisiniz. Siz bu camianın en fazla farklı dönemlerini gören insanlarsınız ama bitmiyor arkadaşlar. Hala devam ediyor. Nereye kadar bu şekilde devam edebiliriz, sorgulanmalı. Çünkü Fenerbahçe’nin olmadığı bir lig, Türkiye Futbol Ligi değildir. Rakip takım ne diyor, ‘her yerdeyiz.’ Biz her yerde değiliz. Biz doğrunun, adaletin, şeffaflığın yanındayız. 20 senedir TFF’nin içine yuvalanmadık. 20 senedir kendimize çalışan bir medya ordusu yaratmadık, yaratmayız da. Bütün gazetecilerden özür diliyorum bunları söylerken,  çünkü son maçımızda sadece mesleği gazeteci, medya olan insanlar tarafından çok doğru bir şekilde kaleme alındı. Kesinlikle mesleğin hepsini kapsamıyor ama bir grup var ki dertleri hem Fenerbahçe, hem Ali Koç. Küçük bir grup var. Sadece Ali Koç dertleri. Durum bundan ibaret. Salondaki reaksiyonlardan hissiyatın tam nerede olduğunu alamadım.

Bu arada söz alan YDK Başkanımız Uğur Dündar, “Yönetim kendi içinde bir oylama yapmış. Sonuçta devam kararı çıkmış. Madem yönetimimiz bu doğrultuda karar aldı. Bizler de Cumhuriyetin 100. yılında, Cumhuriyetin Feneri ışığını saçmazsa Türkiye karanlığa gömülür anlayışıyla Başkanımızın ve Yönetim Kurulu’nun arkasında sonuna kadar, bir ve bütün olarak hareket edeceğiz. Son dakikaya kadar bütün gücümüzle destekleyeceğiz. En büyük Fenerbahçe’dir, dedirteceğiz. Hodri meydan. Çıksınlar ortaya görelim. Gruplaşmalar kalmayacak. Gün, birlik ve bütünlük günü. Tüm Fenerbahçelilerin tek bir hedef doğrultusunda azimle ilerleme günü. ” dedi.

TÜM FENERBAHÇELİLER GİBİ; İNANIN, BİZİM DAHA DA FAZLA İÇİMİZ KANIYOR

Sözlerine kaldığı yerden devam eden Başkanımız Ali Y. Koç, “Yüksek Divan Kurulu Başkanımız bu konuşmayı yapmasaydı bir sonraki YDK toplantımız 3 ay sonra olacağı için önümüzdeki günlerde de ‘bu bir kere oyladık bu iş bitti demek’ değildir. Bu konuyla ilgili önümüzdeki günlerde de muhatap kalacağımız için sizlerden bir intiba almak istiyordum ama Başkanımıza tamamen katılıyorum. Farklı görüşler olması birlik beraberlik içinde olmadığımız anlamına gelmez ama kendi söylediğine saygı duyuyorum. Şunu da söylemek istiyorum. 2018-19 sezonu hariç bu bizim dönemde de evvelki dönemler için de geçerli, bütün söylediklerim. Biz o dönem hak etmedik hiçbir şeyi ama ondan sonraki dönemlerde geldik, geldik. İyi futbolda olsa kötü futbolda olsa bir şekilde oyunun içindeydik. Ta ki devre dışı bırakılana kadar. O yüzden tüm Fenerbahçeliler gibi inanın, bizim daha da fazla içimiz kanıyor. Çünkü resmi görüyoruz, yaşıyoruz. Her gün yaşıyoruz, görüyoruz. İsimleri biliyoruz. Dengeleri biliyoruz, siyaseti biliyoruz. O kadar pişkinler ki Başkan Vekiline saldırıyorlar; Fenerbahçeli diye, PFDK’ya saldırıyorlar, Fenerbahçeli diye. Federasyon Başkanı Galatasaraylı. Bir evvel ki MHK Başkanı hasta Galatasaraylı. Başka takımlar bunu gündeme getirmiyor. Sonra da dostluk diye açıklama yapıyorlar. Biz en büyük adımı atarız dostluk adına. Benim en çok tenkit edildiğim konu budur, sizler tarafından. Biz pislik yapmayı bilmiyoruz. Öğrenmek de istemiyoruz. Başkanımız oylama yok dedi, biz de katılıyoruz.

SEZON BİTENE KADAR KAYITSIZ ŞARTSIZ KENETLENMELİYİZ

Sizden ricam son olarak, tüm taraftarlarımızdan ricam; bu sezon bitene kadar kayıtsız şartsız kenetlenmemiz. Başka bir camianın ne seviyede algı ve manipülasyon yaratabildiğini anlatıyorum. Biz bunları yaşıyoruz. Bir tane camianın ileri geleni çıkıp konuşmuyor. Bir kendi camiamıza bakalım, kendi röntgenimizi çekelim. Bırakın konuşmayı 18 sene Başkan Vekilliği yapmış sonra Federasyon Başkanlığı yapmış kişi bizi Federasyon Başkanı iken şike ile ima ediyor. Aranızda bir kişi çıkıp konuşmuyor. Bir de dönüp aynaya bakmanız lazım. Bakmamız lazım. Biz bilmiyor muyuz, bazı insanları etkileyip istediğimiz yazıları çıkartmayı. Camia olarak gücümüzü kullanalım, başka da hiçbir şeye ihtiyacımız yok. En çok kendimize zarar veren camiayız. Kasımpaşa maçı bir gol yiyoruz. Tribünler sus pus. İki pas hatası homurdanmalar başlıyor. Maç 5-1 bitti. Ben bunları hocamıza futbolcularımıza anlatamıyorum. Siz daha hiçbir şey görmediniz diyorum. Allah korusun sıkıntılı bir maçta neler yaşanacağını ‘Jorge Jesus’a sen görmedin’ dedim. Niye biz hep kendimizi hedef alıyoruz. İçimize dönüp bakmamız lazım.

BAŞKANIMIZ, GALATASARAY SPOR KULÜBÜ’NE ÇAĞRISINI YENİLEDİ

Bir kez daha Galatasaray Spor Kulübü’ne yaptığım çağrıyı yapıyorum. İstediğiniz zaman, istediğiniz yerde, istediğiniz kanalda, istediğiniz kişilerle arzu edersiniz diğer kardeşinizi de getirin. Biz hazırız. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.